Vicdan ve Merhamet Yok Olunca
Bu satırları 30 yıldır anne ve babaların ölümünü görmeden toprağa verilen on binler ile ifade edilen gençlerin dramını bir anne bir baba; o anne ve babalara büyük bir sevgiyle bağlı evlatların gözü ve duygularıyla okumanızı rica edeceğim.
Merhamet, bir canlının karşılaştığı kötü durumdan dolayı Allah’ın vicdan bağışladığı insan dediğimiz yaratığın söz konusu kötü olay karşısında acıma ve üzüntü duyma hissidir.
İki tariften yola çıkarak son birkaç ay içinde toplumun yaşadığı acı olaylar karşısında bu ülkeyi yöneten ve oluşturan bir bölüm insanın nasıl bir tavrını sergilediğini; acılara karşı aldığı pozisyonu gözlerinizin önüne sererek sizlerle paylaşacağım.
Önce TSK bünyesinde yer alan askerlere karşı yapılan saldırılar ile sarsıldık. Anne, baba ve yakınlarının yüreğine ateş düştü. Hilafsız insanım diyen herkesin yüreğini yakan ateşe toplumsal tepki fazlasıyla karşılık buldu. Vicdan ve merhamet duyguları isyanda tavan yaptı.
Medya, sivil toplum kuruluşları, kurumlar, insanlar, siyasiler şiddet karşısında haklı ve yerinde infial ile karşılık verdi. Hatta devletin tepesinde söylenmemesi gereken “misliyle intikam” söylemi de dile getirildi. Bu bile acıdan kaynaklanan söz diye geçiştirildi.
BAŞKA ACILARI GÖRMEMEK
Bu acılar karşısında Allah’ın biz insanlara bağışladığı topyekun vicdan ve merhamet harekete geçeceğine anında internet sitelerine düşen insanlık dışı yaklaşımın çakal sesleri kulakları tırmaladı. Üzülecek, kahrolacak duruma “oh olsun, bin beter olsunlar!” kudurmuş köpek söylemleri ile insanım diyenlerin yüreğine düşen kor ateşi misliyle alevlendirdiler.
KORKUNÇ OLAYA SEYİRCİ KALANLAR
Bu korkunç olaydan sonra ne mi oldu?
Hükümet’ten önce Genelkurmay’ın “ PKK geçiş güzergahıydı, gereği yapıldı” diyerek açıklama yapmasına halkın ve sivil toplumun suskun kalması Kürdler için yıkıcı oldu.
Olup bitenlerin tamamına 88 yıldır Kürtler alışık olduğu için olumlu sayılacak bir açıklama beklentileri yoktu, olmazdı, olamazdı da. Ama Kürdleri asıl üzen yaşanan bu acıklı olay ve toplu cinayet karşısında bin yıldır kardeş bildikleri halkın seyirci kalmasıydı.
Ve Uludere’yi kamuoyu gündeminden çıkarmak için ilk önlem kaymakam olayı ile 35 can 2. plana itildi. Bu saldırı karanlık güçler tarafından bilinçli olarak yapıldı. Yetinilmedi unutturmak için İlker Başbuğ’un sorgulanması ve tutuklanması devreye kondu.
Bunlardan çok daha acısı ve korkunç olanı çocuk ve genç 35 devlet yanlısı korucu çocuğu yıl başından sadece iki gün önce ölmüş olmasıydı. Bu kanlı bilançoya rağmen yaşanan iki olay yas ve öfke içinde olan Kürdleri medya ve devletin tavrından çok daha fazla üzdü.
Bu yaklaşım için duyarlı çevreler 5 asker ölseydi yine o kutlama yapılır mıydı diye sordu. Ben Allah göstermesin. Ölüm gençlerden uzak dursun dedikten sonra; acaba Şişlide 15 sokak köpeği katledilseydi İstanbul’da o kutlamalar yapılır mıydı sorusunu soracağım.
İkinci önemli gelişme ise yılın ilk günü THY Genel Müdürü Temel Kotil’in oğlu Enes Kotil ve Esra Erkan’ın düğününde yaşanan manzaraydı. Peşinen ifade edeyim ki ne ben, ne de Kürd halkı kimsenin mutluluğuna kem gözle bakma gibi bir niyet ve duygusu asla olamaz.
Demokrasi ve Kürd hakları konusunda mangalda kül bırakmayan açıklamaları ile sür manşetlerde yer alan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ. Cinayet gibi olayın kendi bakanlıklarından sorulan İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin ve Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz haki giysiler içinde kollarında bayrakla savaşan korucuların çocukları anısına ve yasına hürmeten o düğüne gitmek yerine mesaj gönderemezler miydi?
TEK TARAFLI TEMENNİ
Bizde genç çift için aynı temennilerde bulunuyoruz. Ataların söylemidir vicdan ve merhamet kalkınca insanlık ölür derler. Bakanlar kurulunun yarısını o düğünde bir araya getiren Hükümet üyeleri düğün töreninden 48 saat önce 35 çocuk ve gencin aileleri için nasıl bir yeni yıl temennisinde bulunmuşlardı? Onlara da çocuklarıyla birlikte ömür boyu sağlık ve mutluluk içinde yaşama şansını tanımışlar miydi? Yoksa yaptıkları tek taraflı temenni miydi?
Ya da en azında bu katliamı yapanları ortaya çıkararak gereken cezayı vereceklerini söyleyerek acılı anne babaların yüreğine su serpmişler midi? Ne gezer. Bırakın bu katliama sebep olanları bulmak; ya da o acılı aileler için ne yapacakları, dosyaya yasak getirdiler. Bir temenniyi bir özrü esirgeyen anlayış Kürd halkının hangi hakkını verecek? Ben de bu soruyu ortaya sorarak yazıma noktayı koyuyorum.
ufkumuz.com
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.