1. HABERLER

  2. MAKALELER

  3. "Uhud Dağı; O Bizi Sever, Biz de Onu Severiz!"
"Uhud Dağı; O Bizi Sever, Biz de Onu Severiz!"

"Uhud Dağı; O Bizi Sever, Biz de Onu Severiz!"

Müslümanlar olarak, artık gereken ders ve ibreti almalıyız. Bunca yavanlarda(!) gezinmemiz artık yeter de artar bile. Artık kendi öz değerlerimize dönmek durumundayız.

A+A-

     Âlemlerin Efendisi böyle buyurmuştu. Mübarek dudakları arasında, tebessümle bu baldan tatlı sözcükler tane, tane dökülmüştü. Bütün bir kâinat da, en güzel şekliyle buna şahit olmuştu. Hem, bu sözcüklerin dudaktan dökülmesine ve hem de en güzeliyle bu sözcüklerin hayatta yaşanmasına, kalplere işlenmesine şahit olmuştu…

    O en sevgili, her haliyle en güzeli olduğu gibi, en güzel şekliyle sevmişti Uhud’u. O en sevgili, en güzel şekliyle sevmişti ümmetini. O en güzel sevgili, en güzel şekliyle sevmişti Rabbini ve bütün bir kâinatı. O en güzel sevgili, hem en güzel şekilde sevmişti ve hem de en güzel şekilde sevilmişti. En güzel kelimeler de, o en güzel dudakların arasından; en güzel bir biçimde, tane, tane dökülmekte idi: ‘Şu Uhud Dağı var ya! O bizi sever, biz de onu severiz.’

    Uhud Dağı! Dağ ne bir kalbe sahiptir, ne de böyle bir sevgi ifadesinde bulunabilir! Peki, sevgililer sevgilisi, efendimiz niçin böyle buyurmuştur. Bu nokta üzerinde uzun, uzun durmak ve geniş, geniş tefekkür etmek gerekir diye düşünüyorum. Zira hâşâ O, boş yere veya anlamsız olarak buyurmamıştır hiçbir zaman. Ve elbette ki bu mübarek cümlesiyle de pek çok şeyler ifade edilmesi muradı vardır. Evet, O gerçekten Uhud’u seviyordu. Ama Uhud nasıl O’nu, onları seviyordu? Veya Uhud, O’nu ve onları seviyor idiyse, bunu nereden ve nasıl anlıyordu? İşte asil mesele burada yatmakta idi! Zira O, Allah’ın habibi idi. Zira O, Allah (cc)’ ın yarattıklarının tümünün dilinden, halinden anlamakta idi! Zira O, bütün bir kâinat ile hemhal oluyor ve bir uyum sağlıyor, bir bütünlük/vahdet oluşturuyordu!

    Bir kere; O’nun pak yüreği sevgi doluydu. Merhamet, şefkat, muhabbet, samimiyet, dürüstlük, adalet gibi pak rahmani duyguların hepsi de, O’nda zirvedeydi. Her haliyle ve her yönüyle biz insanlara bir Rahmet örneğiydi O. Bu gün, O’nun ümmeti olduğunu söyleyen bizler; acaba ne kadar O’nun vasıflarına bürünebilmekteyiz? Acaba bizler, bu gün ne kadar O’nun mübarek emanetlerine sahiplik edebilmekteyiz? Bu gün, yeryüzü bu kadar fesada uğramakta iken; O’nun, Rabbinden getirmiş olduğu ve biz insanlar için de yegâne kurtuluş reçetesi olan Rabbani hayat nizamını ne kadar yaşamaktayız?

    O’nun sadece bir cümleciği bile bugün hayat ölçüsü olarak alınmış olsaydı; insanlık bu badireleri yaşamayacaktı. Tek bir cümleciği bile gereği gibi algılanıp yaşanmaya çalışılsaydı; bu gün insanlık bu kahredici hallere düşmeyecekti, bu zillete duçar olmayacaktı. Evet, işte; ‘Uhud Dağı, o bizi sever, biz de onu severiz.’ Ne muazzam bir söylem! Ne muazzam bir bakış açısı! Ne muazzam bir birliktelik! Ne muazzam bir vahdet! İnsanla arası sevgi-muhabbet, insanlarla tabiat arasında bir sevgi bağı, insanlarla çevre arasında bir sevgi bağı, bir vahdet vücuda geliyor. Hem de yürekten dudaklara dökülerek, oradan da bütün bir hayata şekil vererek bir hayat vücuda gelmektedir.

    Bu gün insanlar, değil ki dağ ile muhabbet kurmayı; insanlar top yekûn olarak birbirini yemeye, yok etmeye gayret göstermektedir. Bu gün Dünya istikbarı; dünyayı babasından kendisine kalan bir çiftlik mantalitesiyle ve tam bir ‘çapulculuk’ hovardalığıyla yönetmeye kalkışmaktadır. Dolayısıyla, Dünyanın dört bir yanından feryadı figanlar yükselmektedir. Kimsesizlerin kimsesi kalmamıştır. Yalınayaklılar, öksüzler, yetimler, garipler yine tek başına ve çaresizlikler içinde kıvranmaktadırlar. Müstekbirler ise; onların kanları ve canları üzerine nice alçakça hesaplar/planlar yapa durmaktadırlar!

DEVAM İÇİN..

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.