1. YAZARLAR

  2. Bayram ZİLAN

  3. Türkiye’nin Acil İhtiyaç Listesi: 1-Muhalefet
Bayram ZİLAN

Bayram ZİLAN

Milat Gazetesi
Yazarın Tüm Yazıları >

Türkiye’nin Acil İhtiyaç Listesi: 1-Muhalefet

A+A-

Hiç şüphe yok ki, Türkiye’nin acil ihtiyaç listesine yazılması gereken birçok eksik bulunmaktadır. Bunların başında ‘sivil anayasa’ gelmektedir. Dile kolay, tam 32 yıldır (yamalar-tadilatlar yapılsa da) darbe anayasasıyla yönetiliyoruz. Yeni bir Türkiye inşa ediyoruz, ancak bu inşaatta kullanacağımız malzemeleri eski Türkiye’ye ait standartlara göre belirliyoruz.

‘TMK’ gibi barışa hazırlıksız yakalanan kanunlarımız, % 10 barajı gibi demokrasiyi teğet geçen sistemlerimiz, gözündeki bandajı yere düşmüş, tek gözüyle önüne geleni rengine ve diline göre kodlayıp, bu kodlamaya göre karar veren bir adalet sistemimiz, kasklarında numaralar da olsa devletin mi yoksa paralel devletin mi polisi olduğu tespit edilemeyen, elinde teşbih, Başbakan’ın oğluna kelepçe takmak için dört gözle bekleyen emniyet mensuplarımız var.

Çözüm sürecine hazırlıksız yakalanan köhne yasalarımız, AB üyelik müzakerelerine hazırlıksız yakalanan darbe kuşağı kurumlarımız,  bugüne kadar sadece Hanefi mezheplilere hizmet etmiş, devlet kontrolündeki dini halkına anlatarak laikliğe bile hazırlıksız yakalanmış Diyanet kurumumuz var.

İçerisinde Aleviler, Gayri-Müslimler ve ‘öteki’ toplum kesimlerini rahatlatacak maddelerin olduğu, açılmayı bekleyen kırmızı mühürlü demokratikleşme paketlerimiz var.

Ancak bunların yanı sıra Türkiye, bütün bu eksikliklerin daha hızlı giderilmesi için iktidarı sıkıştıracak, gündemde olmayan ‘öteki’ toplum kesimlerinin demokrasi, hak, adalet ve eşitlik taleplerini gündeme getirecek bir muhalefet partisinden yıllardır yoksundur.

Eğer bazı duayen gazeteciler gibi 2014 yerel sonuçlarını AB bebek ölüm oranlarına bölüp mukayeseli bir analize yönelmezseniz, Türkiye’nin en büyük ve en öncelikli ihtiyacının güçlü bir muhalefet partisiolduğunu çok net görürsünüz.

Ak Parti dışında tüm Türkiye’den oy alabilen, halkın taleplerini dinleyen, toplumun nabzını tutan, meydanlarda sadece iktidarın beyanları üzerinden politika geliştirerek defans siyaseti yapan değil, iktidarın yapmadığı, gündemde olmayan ihtiyaçları ve toplumsal talepleri gündeme getirerek, bunların nasıl yapılması gerektiği hususunda projeler açıklayarak atak siyaseti yapan güçlü bir muhalefet partisine ihtiyaç var.

Bu ihtiyaç, 2002 seçimlerinden bu yana süregelmektedir. Eğer mevcut muhalefet partileri kendilerini değiştirip dönüştürmezlerse, kimisi kıyı şeridine, kimisi Güneydoğu’ya, kimisi de ortanın hafif sağına ve soluna hapsolmaya devam ederlerse, 2071’e kadar yapılan seçimlere kadar, gece haber kanallarında ekranlara yansıyan sarıya boyanmış Türkiye haritası değişmeyecektir.

Ancak bütün bunlar bir yana, Türkiye siyaseti farkında olmaksızın (doğal olarak) iki partili bir Başkanlık Sistemine doğru ilerlemektedir. Bu zorunlu bir istikamettir. 2002’den bu yana yapılan seçimlerde ortaya çıkan tablo iki partili bir sistemi mecbur kılmaktadır.

 

Özellikle son seçimlerde Ak Parti karşısında, Chantal Mouffe ve Ernesto Laclao’nun radikal demokrasi kuramında belirttiği iktidara karşı antagonizmaların ehlileşerek (agonizmalara dönüşerek) birbirine eklemlenmesi durumu söz konusu olmuştur.

MHP-Cemaat(?)-CHP gibi birbirleriyle doku uyuşmazlığı bulunan antagonizmalar, mevcut siyasal iktidarı değiştirmek için birbirine eklemlenmiştir. Ancak bu eklemlenme Mouffe ve Laclao’nun belirttiği gibi agonistleşerek (ehilileşerek) değil, malesef “antagonist hali” koruyarak gerçekleşmiştir. Dolaysıyla makyavelist bir ittifak söz konusudur ve kanaatimizce bu ittifak kirlidir.

Asıl itibariyle Türkiye siyasal düzleminde seçmen eğilimleri 2002’de büyük bir kırılma yaşamış, bu kırılma sonrasında tercihler yeniden belirlenmiş ve her seçimde bu tercihler daha da pekişmiş ve kemikleşmiştir.

Ak Parti, temsil ettiği Yeni Türkiye koalisyonunu (demokratlar, Kürtler, Muhafazakarlar, özgürlükçüler) konsolide etmeyi başarmıştır. Diğer partiler ise (BDP, yer yer bu denklemin dışında tutulabilir) iktidardan farklı bir politika ile değil, iktidara karşı bir politika ile var olmaya çalışmıştır. Bu yönelim doğal olarak “Ak Parti ve diğerleri” sonucunu doğurmuştur. Ancak ‘diğerleri’ dediğimiz partiler kitle partisi olmayı başaramadığından ‘gayri memnun’ bir taban meydana gelmiş ve bu gayri-memnuniyet kendisini zaman zaman sokağa atmak zorunda kalmıştır.

Geldiğimiz noktada Ak Parti’nin karşısında ‘diğerlerinin tamamını’ temsil edebilecek güçlü bir muhalefet ihtiyacı giderek kendisini daha fazla hissettirmektedir.

Peki, bu ihtiyacı mevcut siyasal partilerden herhangi birisi karşılayabilir mi?

Bir sonraki yazımızda bu soruya cevap arıyacağız.

@bayramzilan


 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.