1. YAZARLAR

  2. Markar ESAYAN

  3. Türkiye’de siyasetin diyalektiği...
Markar ESAYAN

Markar ESAYAN

Serbestiyet
Yazarın Tüm Yazıları >

Türkiye’de siyasetin diyalektiği...

A+A-

 

 

Tek tip Batıcı bir yaşam biçiminin Türkiye’de esas haline getirildiği ve laikçi elitlerin iktidarı elinde tuttuğu bir dönemden sonra gelen AK Parti döneminin o kadar kolay hazmedileceği zaten beklenmemeliydi. Burada yönetici elit ile onları kerhen desteklemiş “laik kesim” vatandaşları birbirinden ayırmak gerekli.

 

Demokrasi bir anlamda da temas demektir. Farklı yaşam biçimlerinin bir arada ciddi sorunlar olmadan yaşaması için demokrasi taban şartken, sorunlu bir ülkede demokrasinin gelişmesi, kompartımanlarda yaşayan kesimlerin kamusal alanda karşılaşmalarının önünü açar. Yani bir yandan gerilimi çözecek unsur, aynı zamanda gerilimi besleyen karşılaşmalar yaratır.

Bu manada, AK Parti iktidarlarında yaşanan normalleşme ve eşitlenme durumu, yapılan reformlar ve kentleşme ile birlikte düne kadar pek karşılaşmayan kesimler karşı karşıya geliyordu. Bu karşılaşma sadece üniversitede veya artık başörtülülerin de çalışabildiği resmi binalarda yaşanmadığı için, ekonomik alanda pastanın paylaşımında sorun yaşanacağı, bu sorunun da yine sıradan “laik” vatandaştan önce, iktidar tekeli sayesinde uzun süre rekabet ortamı olmadan para kazanan kesimleri hareketlendireceği açıktı.

İşte bu noktada CHP, iş dünyası ve medya öne çıkıyordu. Ancak sadece bu üst temsil alanları ile AK Parti’ye karşı bir iktidar savaşı vermek mümkün değildi. Bu mücadelede toplumsal destek gerekiyordu. Bu da yeni bir durumdu; çünkü iktidar tehlikeye girdiğinde eskiden modern veya postmodern darbe yapmak mümkünken, artık bu öyle olmaktan çıkmıştı. Bu ilk evreydi.

Yine paradoksal olarak, AK Parti ülkede millet iradesini merkezi hale getirmekte başarılı oldukça, ona karşı iktidar mücadelesi veren bu üst yapılar hem tahkim oldu, hem şiddet üretecek başka adresler aradı. Burada FETÖ ile girilen yakın ilişkiler, PKK’nın normalleştirilmesi eğilimi ortaya çıkıyordu.

Ancak 15 Temmuz ve PKK’nın hendek taktiği geri püskürtüldüğünde, üzerine bir de 16 Nisan referandumu millet iradesini artık merkez aktör haline getirildiğinde, toplumsal destek daha önemli hale geldi. Yani ikinci evreyi de böylece tamamlamış olduk.

Dolayısıyla, şu anda üçüncü evredeyiz. Bu noktada “laik kesim”in olabilirse bir darbe, olamazsa da bir kültür çatışmasına hazır tutulmasına çalışılıyor. Böyle bir bakış açısında, ülkenin normalleşmesi, normal bir siyasi gündeme dönmesi istenecek son şey olacaktır. Böyle bir durumda, AK Parti’nin de kendi seçmenini tahkim etmeye yöneleceği, “laik kesim”e ulaşma noktasında daha az fırsatı olacağı da hesaplanıyor.

“Laik kesim”i gergin tutarak 2019 seçimlerinde bir devri sabık fırsatı yakalanacağı, bu arada bölgesel gerginliklerin, Batı’nın desteğinin ve ekonominin kötüye gitmesi temennisinin yardıma koşacağı hesaplanıyor. Böylelikle, yüzde 48’in CHP oyu olmadığı bilindiği halde, yükseltilen gerginlik ve pompalanan umutsuzluk ile başarının geleceği düşünülüyor.

Lakin yine paradoksal olarak, bu türden hamleler boşa çıktıkça, CHP ve diğer üst yapılar, Türkiye’de millet iradesinin güçlenmesine yardımcı oluyorlar. Her antidemokratik hamle başarısız olduktan sonra, demokrasinin güçlenmesine yol açıyor.

Siyasetin diyalektiği Türkiye’de böyle yaşanıyor.

 

 

         

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.