1. YAZARLAR

  2. Fikret YAŞAR

  3. Türk Egosuyla Açılım
Fikret YAŞAR

Fikret YAŞAR

Fikret YAŞAR
Yazarın Tüm Yazıları >

Türk Egosuyla Açılım

A+A-

TC Anayasası  madde 66: “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.” 

Freud, mutsuzluk endeksi ve davranış bozukluğunun kaynağında egonun yattığını söyler. 

Ülkenin mutsuzluk endeksi ve toplumsal hareketleri analiz edilince karşımıza Türklük egosu sorun olarak çıkar.

Bu ego, Fransız devriminin etkilediği Jön Türklerle ortaya çıkmıştır.

Ama ne ilginçtir ki ona teori ve pratikte hizmet verenlerin çoğunluğu Türk değildi.

19.yy.da ortaya çıkan milli hareketler Osmanlı İmparatorluğu da etkilenmiş ve mevcut halklar kendi milli devletlerini kurmak için örgütlenmeye başlamışlardı. Ancak Türkler ümmet olmayı benimsemiş diğer Müslüman halkları yeni ortak bir ulusal güç yaratıyoruz hikâyesi ile kandırarakTürklük egosunu devlete egemen kıldılar.

Türk ordusu, Türkiye gibi kavramlar henüz toplum tarafından bilinmiyordu, ancak savaşı yürüten komuta kademesinin jön Türklerden oluşması, orta Asya da bile hayat bulamayan Türklüğün Anadolu’da itibar kazanıp kimlik haline gelmesine olanak tanıdı.

Batılıların dediği gibi Mustafa Kemal ultra milliyetçi bir proje dayatmıştı  Anadolu halklarına.

Atatürk, kapıdan Musolini faşizmini, bacadan da Sovyet sosyalizmini içeri alıp karıştırarak Kemalizm denen ucube bir sistem yaratmıştı.

Adına üniter yapı dedikleri bu oluşum Türk ırkının esasları dikkate alınarak hazırlanmıştı.

Bu ultra milliyetçi  proje, inkâr ve imhacı şiddet politikalarına rağmen -bugün- evrensel gerçeklere karşı direnemeyerek kırmızıçizgilerinde oluşan fay kırıklarına boyun eğmektedir.

Dolayısıyla gündemdeki açılımın resmi ideoloji/ezberleri bozmada önemli bir fay kırılması olduğunun görülmesi ve bunun bir devrim niteliği taşıdığını söyleyebiliriz.

Ne var ki, bu değişimi hazmedemeyen ergenekonist kesim ahtapot gibi her alana kollarını uzatıp gelişmeleri yavaşlatmaya hatta durdurmaya çaba sarf etmektedir.

Gündeme “Kürt açılımı ” ile lanse edilen, ancak inkârcı anlayışın tepkileri ile adı değiştirilen bu değişim, behemehâl (bı hemu hal) yoluna devam edecektir. Çünkü kendi siyasi geleceğini çözümsüzlüğe bağlayan egoist inkârcı anlayış, asimilasyoncu şizofren egosunun sebep ve sonuçlarının toplum gündemine taşınmasına engel olamamaktadır.

İnsanın yaşaması ve yaşatılmasından ziyade, ölmenin ve öldürmenin şerefli bir şey olduğunu söyleyen sivil giyimli, ancak milliter anlayışa sahip siyasilerin devri kapanmak üzeredir.

Bu değişim sürecinde kanla beslenen dinozorlar yine Ceylanları avlayacaklardır. Ama süreç onları yenilgiye uğratacaktır.

Mevcut açılımı desteklemek amacıyla dağdan gelen Kürtlerin 221. madde kapsamında değerlendirilmeye çalışılması, tüm hesapların Kürdistan’ın işgali ve asimile olmuş bir Kürt kimliği üstüne kurulduğu gerçeğini unutturmamalıdır bize.

Birleşmiş  milletler örgütünün uyarısına rağmen Mexmurdan gelenlerin geri dönüşü niçin uluslar arası kurallara göre yapılmamış ve ‘örgütle ilişiğim yoktur’ ifadesine niye gerek duyulduğu ve dayatıldığı iyi düşünülmelidir!

Bu tavır, gerillalar pişman olduklarını, diğerleri de örgütlendiklerini inkâr edeceklerdir, aksi takdirde açılım yoktur, anlamına gelmiyor mu?

Neticede, PKK çatışmasızlık kararını bu eylemle ispatlamış ve barış için önemli bir adım atmıştır, ama buna rağmen operasyonlar devam edecek olursa eğer, açılımda kimin samimi, kimin terörist olduğu gerçeği ortaya çıkacaktır.

Devlet açılımda gerçekten samimi ise PKK gibi bir jest yapsın ve operasyonlara son verip tutuklu bulunan -bir kısım- PKK üyelerini ve  taş atan çocukları serbest bıraksın ! 
 
 Sizce mümkün mü?

Tabi ki mümkün değil, çünkü  ‘Egemen gücün barış anlayışı egosundan biçimlenmektedir.’

Bu egoist anlayış, çağın getirdiği sosyo-ekonomik gelişme sürecinde Kürt halkının kendiliğinden asimile olacağını düşündüğü için açılımda ayak diretmektedir.

Bu egoyu kırmak ve gerçek barışı sağlamak, ancak ve ancak sivil bir anayasa ile mümkündür. Aksi takdirde tüm barış girişimleri bir başka barış girişimini takip edecektir.

Kısacası, bundan önceki yazımda belirttiğim gibi bu açılım “gevşek” niyetli bir açılımdır.

Ancak korkunun kalesinde/militer anlayışta gediklerin açılması adına sevindiricidir.

Her gedik bir başka gediğe sebep olacağı içindir ki, desteklenmelidir.

Bir bakıma da umut vermektedir.

Çünkü  Kürtlerin ve Türklerin kaderi kesişmiştir bu durakta.

Eşit olma ihtimali konuşulmaktadır!

Aynı  camide ya da cem evinde beraber safa tutulma ihtimali doğmuştur.

Şahadet parmağımızı korkmadan kaldıracağız artık!

Ve ordu evlerinde Kürt subaylar olacaktır,  Kürt generaller de... J))

Gerçi bir generalimiz vardı, rahmetli Bitlis Paşa (!)

Kürt kimliğine sahip çıkan bir cumhurbaşkanımız da (!)

Ama nedense yüksek devlet makamları Kürtlere ölüm kustu?

Bakarsınız Azrail de bu açılıma uyar : ))

Ne dersiniz, inanalım mı?

İyimser olmak fazla zor değildir.

Ancak karşınızda iyimser varsa eğer, iyimser olunmalı…

Her şeye rağmen “kötü bizi de kötü yapmasın” prensibine uyalım.

Ve tüm yaşananların kötü bir rüya olduğunu düşünelim?

Rüyamızı  hayırlı bir açılıma yoralım.

Ve umut edelim ki, yarınlar gerçekten barışa sahne olsun.

Ne Türk, ne de Kürt egosu egemenlik hevesiyle can yakmasın.

İster dost, isterse komşu olalım, ama insanca yaşamayı becerebilelim.

Ve Sezar’ın hakkını da Sezar’a verelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.