1. YAZARLAR

  2. Ali Bulaç

  3. Tezkere'nin faturası
Ali Bulaç

Ali Bulaç

Yazarın Tüm Yazıları >

Tezkere'nin faturası

A+A-
Bugün olup bitenleri ne Batı dünyası ne Arap âlemi anlayabiliyor. Hatta doğru dürüst analiz yapabildiklerini bile söylemek güç.

Türkiye'nin siyasi kodları bilinmedikçe, içeride siyaset yapanlar da çoğu zaman neyle karşılaştıklarına bir türlü anlam veremiyorlar. Geçen hafta, şimdi içinden geçmekte olduğumuz süreci anlamak için dış faktöre dikkat etmemiz gerektiğini söylemiştim (3 Mayıs). Bu faktörlerden en başta geleni 1 Mart tezkeresiyle ortaya çıktı.

2002 yılının sonlarında AK Parti iktidara geldiğinde, hem bir müttefik, hem bölgede rol oynamak isteyen bir aktör hem de kendini içeride anti demokratik müdahalelere karşı güvence altına almak için Batı dünyası, ama tabii ki özellikle ABD ile önemli angajmanlara girme lüzumunu hissetti. "Üç model" başlıklı yazımda (5 Mayıs) belirtmeye çalıştığım gibi, bölgede "ABD ile beraber yol alıp" varoluşumuzu sürdürmek ve bu arada imkânlar ve avantajlar nispetinde güçlenmek Türkiye'nin temel politikasıdır. Fakat burada iki husus önemlidir: İlki, her ne olursa olsun, meşruiyet ve güç toplama potansiyeli toplumda aranacaktır, ikincisi telaffuz edilmeyen mutabakatların ihlali yoluna gidilmeyecektir.

"Telaffuz edilmeyen mutabakat" Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bu yana ve başta Mustafa Kemal olmak üzere bütün kurucu kadronun üzerinde hassasiyet gösterdiği temel bir konudur. Bunun yazılı belgesi yoktur, şifahidir, fiilîdir ve lisan-ı hal ile sürmektedir. Buna göre, 20. yüzyılın ilk çeyreğindeki ağır şartlar dolayısıyla, fizikî varlığını-bekasını korumak üzere Türkiye eksen değiştirmiştir; "İslami geçmişine dönmeyeceğine ve İslam âlemiyle bir ittihada gitmeyeceği"ne dair taahhütlerde bulunmuştur; bu çerçevede İslam dünyasının sorunlarına bigane kalır; hatta İsrail'in kuruluşunda ve Cezayir bağımsızlık savaşında duruma göre Filistinlilerin ve Cezayirlilerin aleyhinde oy da kullanabilir; bütün bunlar doğrudur, olmuştur, olmaya da devam etmektedir. Ancak yine de Türkiye, hiçbir şekilde Araplara karşı savaşmaz, bir İslam ülkesine muharip asker göndermez ve mesela bazı ülkelere karşı açık ve fiilî hasmane bir tutum içine girmez. Çünkü her anlaşma ve taahhüdün süresi vardır.

1 Mart tezkeresi gündeme geldiğinde, bütün bir sistem söz konusu mutabakatın bozulmakta olduğu korkusuna kapıldı. Tezkere kabul edilseydi, 62.500 Amerikan askeri ve 256 uçak Türkiye'ye gelecekti. Ayrıca 4 tümen Türk askerinin Irak'a girip Araplarla savaşma riski söz konusuydu. 1.500 korucunun Amerikan askerlerine kılavuzluk yapmak için eğitildiği söyleniyordu. ABD, 1991'de Irak'ın üzerine 85 bin ton bomba yağdırdı; bu Hiroşima'ya atılan 7 kat atom bombası demekti, 2003'te işgalin ilk iki gününde üç bin füze atıldı. Biz de buna fiilen iştirak etmiş olacaktık.

Tezkerenin reddi AK Parti'ye "içeri"den gelen ilk dirençti; tam bir güven içinde asker ve silah dolu gemilerini Akdeniz'e getiren ABD ise şoka uğradı. Bu, tarihinde nadiren rastlanan "devlet-halk işbirliği"nin somut örneği oldu. Tabii ki hükümet tezkerenin geçmesini istiyordu -hâlâ keşke geçseydi diyor-, ancak bu asla mümkün değildi. Bu, Türkiye'nin bölgede ABD ile beraber yol almasından farklıydı, temel bir kırılmaydı, fizikî bekâmız için her tavizi göze almışız, ama bir mutabakatı da bugüne kadar getirmişiz, Türkiye'de Sünni-Alevi, laik-anti laik, sağcı-solcu, İslamcı-Kemalist, şehirli-köylü hiç kimse Türk askerini Müslüman bir ülkede ve Müslümanlara karşı savaşırken görmek istemez. Arap ve İslam âlemini bırakmış olabiliriz, ama onlarla bir misakımız var, şimdi bu fiilî olarak bozulacaktı.

Birçok gözlemci, tezkereyle Türkiye'nin ilk defa sahiden ABD ile yol alan bir ülke olduğunu, her şeyin kendisine kabul ettirilmesi mümkün olmayan sahici bir müttefik haline geldiğini söylüyor. Doğrudur. Hata şu idi ki, tezkere metnini yazanlar, bizim İslam dünyasına olan ahdimizi bozacak bir taahhütte bulunuyorlardı, tezkere reddedildi ve bizi bölgede gerçek bir aktör konumuna yükseltti. Tabii ki faturası, yakın tarihin bu temel kodundan habersiz olanlara çıkacaktı. Öyle oldu.


Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.