1. YAZARLAR

  2. Mehmet Taş

  3. Tanımak veya Tanımlamak
Mehmet Taş

Mehmet Taş

Yazarın Tüm Yazıları >

Tanımak veya Tanımlamak

A+A-

“Ey iman edenler, adil şahitler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır.” (Maide Suresi, 8)

‘Ey insanlar! Dikkat ediniz! Rabbiniz tektir. Arab’ın arap olmayana; Arab olmayanın da Arab’a; siyahın kırmızıya, kırmızının da siyaha takvadan öte hiç bir üstünlüğü yoktur. Şüphesiz Allah Teala katında en üstününüz; Allah Teala’dan en çok korkanınızdır.’ (Ahmed b. Hanbel, 5/411)

Şüphesiz ki Rabbimiz insanı en güzel şekilde yaratmış ve en çok değeri de yine insana vermiştir. Mutlak adalet sahibi olan yüce Rabbimiz; insanlardan da adil olmalarını istemiştir. Adaletten ayrılmamalarını ve eğer adaletten ayrılırlarsa, sonuç olarak kendi aleyhlerine olacağını da belirtmiştir. “…Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkup-sakının. …” Adaletten sapmanın aynı zamanda cezai bir sonucunun olduğunu da ifade buyrulmaktadır.

Adaletten ayrılan insanlar, aslından insanlığından sıyrılmış olmaktadırlar. Zira insan; ‘Rabbi’nin yeryüzündeki halifesidir.’ Rabbi nasıl ki adil ise; insanlardan da adaletli olmalarını istemektedir. Tabiidir ki adil olmak cebri değil; yürekten gelmelidir. Doğruluk, adalet, iman; aslı itibariyle bir yürek/kalp işidir. Kalbin Rabbiyle bağı var ise; adil olunur. Şayet bu bağ kesintiye uğrar ise; o kimseden ne adalet kalır, ne iman kalır ve ne de gerçek manada insani hasletler kalır. O türden olan kişi, Allah katında insan olmaktan çıkar, insanlığını yitirir ve yeryüzünün en aşağılık ve en tehlikeli varlığına dönüşür…

Rabbimiz, insanlara örneklik teşkil etsinler diye önderler (peygamberler) de gönderirken; bu önderlere ayrıca hayat kılavuzu olacak hükümleri de vahiy etmiştir/vermiştir. Yani hem önderler ve hem de hayat rehberi olacak olan bilgiler, hükümler vererek; insanların yeryüzünde insanca yaşamaya yaraşır, rahat bir hayat sürdürmelerini beyan buyurmaktadır.

İnsanlık tarihine bakıldığında; insanların çoğunun da sürekli bir şekilde Rabbi tarafından verilen hayatı tercih etmekten ziyade; başka alanlara, cehalete yöneldikleri görülmektedir. Ki bu saplantı durumlarında ise daima hayatın zorluklarıyla karşılaşmış ve

bizzat zararı kendileri çekmişlerdir. Böylece birbirinin düşmanı oluvermiş, bağnazca birbirini kemirmiş, birbirinin kanını dökmüş ve canını alarak; dünya hayatını kendilerine cehenneme çevirmiştir…

Günümüzde insanların bir kısmının azgınlığa düşmeleri, bütün bir insanlığı helake doğru sürüklemektedir. İşin acı veren başka bir tarafı ise; Müslümanlardan da bir kısmının bu tür olumsuzluklara düşmesidir. Kısmen Müslümanların da dâhil olduğu günümüz insanlığının çıkmazlarını, saplantılarının hadi hesabı yoktur. Biz burada söz konusu açmazlardan bir tanesine burada kısaca parmak basmak, izah etmek istiyoruz:

“Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir kadından yarattık. Birbirinizi tanıyıp sahip çıkmanız için milletlere, sülâlelere ayırdık. Şunu unutmayın ki Allah’ın nazarında en değerli, en üstün olanınız, takvada (Allah’ı sayıp haramlardan sakınmada) en ileri olanınızdır. Muhakkak ki Allah her şeyi mükemmelen bilir, her şeyden hakkıyla haberdardır.” (Hucurat,13)

Rabbani beyanda insanların birbirini tanımasından bahsedilmektedir. Bu tanıma yaratılıştan gelen bütün haklarıyla birbirini tanıması amaçlanmaktadır. Fert olarak tanıması, camia olarak tanıması, etnik olarak tanıması, inanç tebaası olarak tanıması… Yani bir bakıma insan(lar); her konumda ve her aşamada tanış olsunlar diye, birbirinin hak ve hukukuna saygı göstersinler diye yaratılmışlardır.

Günümüz insanlar olarak, genellikle düştüğümüz handikabımız ise, tanımaktan öte tanımlamak olmaktadır. Eğer tanıma yerine iş tanımlamaya götürülüyorsa; burada gerçekten ciddi sorunlar zuhur eder. Zira tanımak bilgiyi/marifeti gerektirir. Tanımak, karşısındakini de kendi seviyesinde görmek demektir. Tanımak, karşısındaki ile aynı hakları sahip olmayı gerektirir. Tanımak, adil olmayı, haksızlık etmemeyi ve haksızlığa uğramamayı gerektirir. Tanımak eşit şarlarda olmayı ve insanlar arasında adilce bir denge kurmayı gerektirir…

Tanımlama ise tarafgirliği getirir. Tanımlama, kişisel çıkarları önceller. Tanımlamak, kişisel ihtirasları devreye koyar. Tanımlama, bencilliği, çatışmayı, tefrik olmayı getirir. Kısaca tanımlama karşısındakini kendi bakış açısıyla değerlendirip; kendi ölçülerince bir yerlere konumlandırmayı, ötekileştirmeyi getirir. Tanımlamak cehaleti körükler, tefrikayı getirir, çatışmayı getirir…

O halde hassaten Müslümanlar, kendi inancına ve kültürüne mugayir olan tanımlamayı en tezinden bırakmalıdırlar. İlahi ölçülere dönmeli ve birbirini bu ölçüler dâhilinde tanımaya/tanış olmaya çalışmalıdırlar. Tanımlama ile kardeşlik bağları tamamen sökülürken; ancak tanıma ile kardeşlik bağı kurulabilinir. Zira ayeti kerime de; “…Birbirinizi tanıyıp sahip çıkmanız için milletlere, sülâlelere ayırdık.” denmektedir. Birbirini tanımak; karşılıklı olarak bütün fıtri haklarıyla beraber tanımayı gerekli kılmaktadır. Ancak bu tür bir tanımayla insanlar karşılıklı olarak değer kazanırlar. İnsanlar arasındaki husumetin yerine muhabbet alır. İslami kardeşlik, bu şekilde kurulup geliştirilebilinir. Kişisel, gurupsal ve ya etnik tahakkümlerinin yerine; ümmet maslahatı ön plana alınabilinir. Kavga ve gürültüler, zulüm ve işkenceler, ötelileştirmeler ancak bu şekilde bertaraf edilebilinir. Unutulmamalıdır ki, şayet Âlemlerin Rabbi bir konuda hüküm koymuş ise; iman edenlere ancak ve ancak “lebbeyk deyip teslim olmak” düşer. Ötesi hüsran olur, ziyan olur. Ötesi kini, nefreti, düşmanlığı, didişmeyi, kakışmayı getirir. Bu ister aynı ailedeki kardeşler arasında olsun, ister maksimum anlamda sosyal sınıflar, guruplar, halklar arasında olsun, hiç fark etmez. Bir farkı olsa: o da kemiyet farkı olur. Keyfiyet olarak aynıdır, cehalettir, kör düğümdür. İnsanlar için felaketin alası olur, azgınlık ve taşkınlık olur…

Şu halde âcizane teklifim; Müslümanlar olarak birbirimizi gerçekten tanımaya dönelim. Tanış olalım. Rabbimizin emirlerine/güzelliklerine topluca sarılalım. Hem fert olarak ve hem de cemiyet olarak huzura adım atalım. Yeryüzünün bütün zalimlerine, müstekbirlerine oyun ve eğlence olmayalım. Unutmayalım ki, her ne kadar kardeşimizi tanımlamaya kalkışırsak; gücümüzü, kişiliğimizi, birliğimizi, dirliğimizi yitiririz. Halk nazarında da, Hakk nazarında da kaybedenlerden oluruz… Biz birbirimizle didişirken, kapışırken; emperyal güçler daha da güç kazanacak, zulümlerine zulüm ekleyeceklerdir. Biz birbirimizle uğraşırken; onlar Allah(cc)’ın arzını kendi aralarında daha da vahşice taksim etmeye devam edeceklerdir. Biz birbirimizle didişirken; bizim kanımız akacak, bizim canlarımız toprağa gömülecek, bizim ocaklarımıza kor ateşler düşecek ve bizim yüreklerimiz param parça olmaya devam edecektir. Hawarlar, ağıtlar, iniltiler bizim dilimizle yükselmeye devam edecektir. Bizim feryatlarımız yerleri, gökleri inletmeye devam edecektir. Ayrıca her birimiz Rabbimiz katında vebal altına girmiş olacağız. Oysaki Rabbimiz: “…Ey iman edenler, adil şahitler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun…” şeklinde bizlere ferman buyurmaktadır. Toplumsal ve de kişisel yapımızdaki kaprislerimizin, yandaşlıklarımızın neresine bakarsak bakalım; gerçekten müthiş bir yanlış

üzere olduğumuz göze çarpmaktadır. Başta cehalet olmak üzere; yanlışlar, kaprisler, bencillikler, şeytani de’siseler ümmet olarak yüreklerimizi adeta teslim almış gibidir… Şunu bir an bile unutmayalım ki; her ne kadar bu dünya da topluca helak olmayacak isek de; bu işin “din günü” de vardır. Bu günün hesabını anlatmaya gerek yoktur… Ve hepimiz de bu güne iman ettiğimizi beyan etmekteyiz. Eğer bu beyan lafta kalırsa (ki Rabbim muhafaza buyursun, şimdilik lafta kalmaktadır); gerçekten de müthiş bir yanlış üzereyiz. Dönüş yapmazsak; mutlak helak bizleri beklemekte olduğu unutulmamalıdır.

Rabbim, cümlemizi gerçekten kendisine teslim olanlardan, Resulünü takip edenlerden eylesin. En büyük çıkmazlarımızdan biri olan birbirimizi tanımlamaktan beri ve tanışmaya muvafık kılsın. Müslüman’ca tanış olduğumuz günlere ulaşmak dilek ve temennilerimle. Rabbim yar ve yardımcımız olsun…

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.