1. HABERLER

  2. MAKALELER

  3. Suriyeli Müslüman Kardeşler’in Hayatta Kalma Çabası
Suriyeli Müslüman Kardeşler’in Hayatta Kalma Çabası

Suriyeli Müslüman Kardeşler’in Hayatta Kalma Çabası

Makale...

A+A-

Suriye’deki çatışmalar, Müslüman Kardeşler’in, otuz yıl önce Hafız Esad’ın onları ülke dışına yollamasından sonra yeniden siyasi arenaya girebilmesi için bir fırsat sunuyor. Hasan el Benna’nın fikirlerinden ilham alarak, Suriye’deki din adamları tarafından kurulan grup, 1950’ler ve 1960’larda, Baas rejimine karşı İslamcı bir muhalefet oluşturana kadar, parlamentoya girmişti. Bu gruba tarihsel ve devrimci bir meşruiyet kazandırmıştı.

Bu avantajlara rağmen Suriyeli Müslüman Kardeşlerin tabanda etkisi hala naçizliğini sürdürüyor. Bu uzun sürgün Suriye halkında onlara karşı bir şüphe yarattı.

Bunun yanında grup liderliği hala eski ve yaşlı figürler tarafından yönetiliyor ve bu Suriyeli gençlerin gruba sempati duymasını engelliyor. Sonuç olarak şuanda Müslüman Kardeşler İslami meşruiyet için mücadele eden fraksiyonlardan sadece birini temsil ediyor.

Bu bağlamda, Irak ve Şam’daki İslam Devleti ve Nusra Cephesi gibi aşırı grupların büyümesi Müslüman Kardeşler için hem avantaj hem de dezavantaj oluşturuyor. Diğer taraftan liderliğin siyasi faydacılığı ve merkezi ideolojik söylemi, ılımlı İslamcı grubun Batı destekli Suriye muhalefeti içinde egemen güç olmasına katkı sağlıyor.

Faydacı liderlik

Müslüman Kardeşler 2011’deki Suriye krizinin başından beri sürekli sürgün edilen muhalefeti kontrol etmekle suçlanıyor. Fakat gerçekte grup muhalif yapılanmaların iniş çıkışlarıyla savruluyor. Örneğin 2011’de Suriye Ulusal Konseyi kurulduğunda, liderler ne siyasi programını İslamize etmek istediler, ne de liderlik iddia ettiler. Bunun yerine, liderler geniş bir ittifak elde etmek için diğer aktivistlerle birlikte çalışmayı tercih etti. Başkanlık pozisyonlarına kendi sosyo-politik arka planlarından farklı muhalif kişileri getirdi. Müslüman Kardeşler politikacıları, Obama yönetiminin Aralık 2012’de Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu’na dahil etmeye çalışmasından sonra, yine yeteneklerini gösterdi. İlk başlarda büyük bir oluşum içine girmek istemese de, sonunda kendi liderleri Faruk Tayfur, yeni oluşumun Başkan Yardımcısı oldu. Hitto’nun zafer kazanması, daha sonra istifa etmesi ve ardından hemen Suudi destekli Ahmed el-Cerba’nın muhalefetin yeni lideri olarak tayin edilmesi, Müslüman Kardeşler’in bölgesel güç mücadelesi konusundaki karışıklığını göstermiş oldu. Grup, medyadaki yansıması ve siyasi destek karşılığında, önce Suriye muhalefetinin Katar kampını destekledi. Beklendiği gibi bu, Suudi Arabistan ile aralarının açılmasına neden oldu. Böylece Müslüman Kardeşler’in sürgün edilmiş muhalefet içindeki etkisi düşerken, liderler bu dönüşümü idare edebilmek için faydacı yollar düşünmeye başladı. O zamandan itibaren Faruk Tayfur grubun Krallık ile ilişkilerini düzeltebilmek için elinden geleni yaptı. Riyad’ın gözüne girmek için Koalisyon’da Suudi ajandayı destelemek dâhil bir sürü şey yapıldı. Sonuç olarak Tayfur’un realist bakış açısı Mısır’daki Müslüman Kardeşler’in sevgisini kazandı. Ocak 2014’te, Ahmet el-Cerba ikinci kez muhalefet lideri olma yoluna girdiğinde, Müslüman Kardeşler üyelerinin çoğu Suudi destekli Cerba lehine oy kullandı. Bu faydacılık, Suriyeli Müslüman Kardeşler’in, Suudi Arabistan’ın Mart 2014’te Müslüman Kardeşler’i terör örgütü ilan etmesi sonucunda bir zarar görmemesine olanak sağladı. 1980’lerin başlarında Hafız el Esad’ın baskıları sonucunda ülkeye sığınmak zorunda kalan Suriyeli Müslüman Kardeşler üyelerinin bilinen yüzlercesi, Krallık içinde güvenli bir şekilde yaşıyor ve çalışıyor. Ve Kasım2014’te, Suriyeli Müslüman Kardeşler, Cidde’de görev yapan cerrah Muhammed Velid’i yeni lider olarak seçtiklerinde, Suudi yöneticiler herhangi bir itirazda bulunmadılar.

Merkezi bir ideoloji mi?

Suudi Arabistan ile intibak sağlamak, Mısırlı ve Suriyeli Müslüman Kardeşler liderlikleri arasında uzun zamandır devam eden siyasi farkları daha şiddetli halde getirdi. İki grup arasındaki görüş ayrılıkları tarihleri boyunca devam etti fakat özellikle Arap Baharı döneminde daha da arttı. 2013 darbesinden birkaç ay önce Suriyeli Müslüman Kardeşler sözcüsü ve baş ideologlarından biri olan Züheyr Salim, açıkça, Mısırlı Müslüman Kardeşler’in başkanlık seçimleri için adaylık koymasının bir “hata” olduğunu ileri sürdü. Suriyeli Müslüman Kardeşler Muhammed Mursi’ye ve Suriye’deki çatışmaları ele alış biçiminede eleştirilerini yönelttiler. Mayıs 2013’te, resmi bir Suriyeli Müslüman Kardeşler yayınında, Mısır Cumhurbaşkanı’na yönelik ağır kelimeler kullandılar.“Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin Moskova’da söylediklerini duymak halkımız için acı vericiydi. (…) Suriye halkı ve örgüt üyelerimiz kendinden bir açıklama bekliyor.” Mısır Cumhurbaşkanı’nın son dakikada Suriye politikasını değiştirmesi ve Esad’a karşı yaptığı “cihat” çağrısı bile Suriyeli örgütte şüphe uyandırdı. Suriyeli Müslüman Kardeşler’in tepedeki isimlerinden biri olan Ali Sadreddin Beyenuni, “Suriye halkı, kendi geleceği için neyin gerekli olduğunu en iyi kendisi bilir. Suriye’nin yabancı savaşçılara ihtiyacı yoktur” dedi.Mısır ordusunun Temmuz 2013’teki darbesi ise, Suriyeli Müslüman Kardeşler’i ister istemez Mısırlı kardeşleriyle dayanışmaya ve Mursi’ye yönelik eleştirilerini yumuşatmaya itti. Suriyeli Müslüman Kardeşler’in liderleri, Mısırlı Hıristiyanların ve kadınların Mısır Cumhurbaşkanı seçilememesine son derece eleştirel bir şekilde yaklaşıyorlar. Ayrıca, Mısırlıların İslami hukuka uyan yasal bir sistem oluşturmak için, seçilmiş bir din adamları konseyi oluşturma çağrısını açık bir şekilde reddediyorlar. İdeolog Züheyr Salim, “Teokrasi alanına girmek istemiyoruz,”diyor. Bu “merkezi” bakış açısını daha kamusal alanda somut bir hale getirmek için, Suriyeli Müslüman Kardeşler Temmuz 2013’te Vaad partisinin (Adalet ve Anayasa için Ulusal Parti) oluşturulmasına öncülük etti. Bu “İslami çerçevedeki ulusal parti” Suriyelilerin Müslüman Kardeşler’in üyeleriyle, bağımsız İslamcılarla ve seküler Sunni ve hatta bazı Hıristiyan ve Alevilerle birlikte çalışabileceğini göstermeyi amaçlıyordu. Bu hareket Suriyeli Müslüman Kardeşler liderlerini AK Parti Genel Başkan’ı Recep Tayyip Erdoğan ile aynı yörüngeye soktu. Çoğunlukla İstanbul’da ve Suriye-Türkiye sınırındaki Gaziantep’te olmak üzere, Vaad figürleri Türkiye hükümeti ile yakın ilişkiler kurmaktan memnun ve hayranlıklarını sürekli “Türk Mucizesi”nden bahsederek dile getiriyorlar.

Vaad Partisi’nin kuruluşu ile Müslüman Kardeşler’in yapısı, bir tarafta dini ve sosyal eylemleri ve diğer tarafta siyasi aktivizmi olmak üzere iki temel alana ayrılmış oldu. Yeni parti içinde, Müslüman Kardeşler üyesi olanlar ve olmayanların sayıları eşit hale geldi ve böylece karar alma süreçleri İslamcı bir örgütten belirli bir derece bağımsız halde getirildi. Bu durum, Mısır Adalet ve Özgürlük Partisi’nin yapısıyla oldukça zıttı. Yeni parti aynı zamanda Müslüman Kardeşler liderliğindeki yaşlı jenerasyona alternatif olarak genç İslamcıların siyasi kariyerinin önünü de açmış oldu.

Hizipçilik Riski

Suriyeli Müslüman Kardeşler gençliği ve Müslüman Kardeşler’in yaşlı jenerasyonu arasındaki gerilim Vaad Partisi içindeki tartışmaların en başında gelmekte. Grup içindeki çatlaklar ilk olarak, 2010’da, Riyad Al-Shakfa’nın Müslüman Kardeşler Suriye başkanı olarak seçilmesinden sonra başladı. Shakfa’nın seçilmesi Müslüman Kardeşler’in içinde 1980’lerden beri çoğunlukla yaşlı jenerasyonun elinde olan muhafazakâr iktidar bloğuna bir zafer sembolize ediyordu.

Seçim sonuçlarındaki hayal kırıklığı, otuzlar ve kırkların başlarında, Müslüman Kardeşler’i yok edip, Suriye Ulusal Eylem Grubu adındaki paralel bir yapı kurmaya çalışan Halep’teki reformcu İslamcı grubu hatırlattı.

Eski Müslüman Kardeşler üyelerinin iktidarı, birçok zorluğu da beraberinde getirdi. Ahmed Ramadan’ın grubun karar alma süreçlerindeki merkezi rolü, grup üyelerini sinirlendirdi. Grubun eski üyelerinden biri, “Ulusal Eylem Grubu, Müslüman Kardeşler’in yaptığı hataları yapıp, bitmişti,” diyor. Gruba yakın kişiler ayrıca iktidarın merkezileşmesinin tartışma ortamını engellediğini ve açık bir siyasi-ideolojik görüşün oluşabilmesini önlediğini dile getiriyor.

Ulusal Eylem Grubu ile aynı zamanda doğan Müslüman Kardeşler’in başka bir bölünmeyi engellemesi için gerekli adımları atması gerekiyor. Suriye’deki krizi çözmek adına, sürgün edilen örgütle ilgili meselelere çok fazla dahil olamayan gençlerin de katılımını sağlamak gerekiyor. 2011’den sonra genç Suriyeliler örgütün genel merkezinin bulunduğu İstanbul’a gitmeye ve sosyal medyada Suriye devriminin profilini duyurmaya çalışan inisiyatiflerde veya göçmenlere yardım sağlayan kuruluşlarda yer almaya başladı. Bir kısmı ise grubun haftalık gazetesinin üretimini ve basımını ve daha genel olarak halka ilişkilere yönelik işleri sürdürdü. Şu anda Suriyeli Müslüman Kardeşler çalışanlarının neredeyse yarısı gençlerden oluşuyor.

Ordu İkilemi

Yeni jenerasyon için ortaya çıkan son gelişmelere göre, Muhammed Velid“gençlere odaklanmaya” ve Müslüman Kardeşler’in finansal desteğinin %75’ini,Suriye içinde genç Müslüman Kardeşler üyelerinin yürüttüğü aktivitelere yöneltmeye söz vermiştir. Tüm bunlar Suriyelileri tekrar birbirine bağlama ve Müslüman Kardeşler’in öncülük ettiği bir devrime katkı sağlamak içindir. Grubun yardım kuruluşu Ataa Relief ise Suriye-Türkiye sınırındaki mülteci kamplarındaki en aktif organizasyonlardan biridir. Örgüt aynı zamanda Halep’te ve İdlib’te de bir ofis açmıştır.

Askeri dinamik ilk defa 2012’nin başlarında, Müslüman Kardeşler içinden bazı kişilerin Sivilleri Koruma Komitesi’nin oluşturulmasına katılmasıyla ortaya çıktı. Bu platform, Humus çevresinde insanı yardım dağımı yapmakta ve isyancı gruplara “lojistik destek” sağlıyordu. Askeri mücadele gittikçe daha da genişledi ve bazı isyancı birlikler yağmaya ve haraç kesmeye başladı. Hareket Aralık 2012’de kurulan Devrim Kalkanı Komisyonu (Duro el Tavra) ile resmiyet kazandı. Devrim Kalkanı Komisyonu Suriye isyan sahnesinde etkileyici bir aktör olabilecek potansiyele sahipti. Kurulmasının ardından daha küçük birliklere bölünmeye başladı. Savaşçılara yüksek kalitede uçaksavar ve tanksavar silahlar verildi. Ayrıca, “tekfir, zorla yerinden etme, kitlesel katliamlar ve mezhepsel ve etnik ayrımcılık”a yönelik tüm çağrıları geri çevirerek, kendini tam anlamıyla “ılımlı” bir yere konumlamış oldu. Böylelikle yabancı desteği de kazandı. Fakat tüm bu avantajlara rağmen, grup tabanda önemli bir güç olmayı başaramadı. Bazı insanlar hala Müslüman Kardeşler’i, 1970’lerde Esad rejimine karşı yaptıkları cihat çağrısıyla hatırlıyor. Müslüman Kardeşler’in bir üyesi “geçmişin güvensizliğinin üstesinden gelmeyi henüz başaramadık” diyor. Bu can sıkıcı hatalar Müslüman Kardeşler’in tabandan gelecek desteğini azaltıyor.

Müslüman Kardeşler üyesi bir kişi şöyle diyor: “Bazı kişiler, ilk ve öncelikliolarak politikaya odaklanan bir örgüt olduğumuz için, askeri eylemlere dâhil olmamamız gerektiğini düşünüyor. Diğerleri ise, savaştaki performansımızdan memnun kalmıyor. Ve neredeyse hepimiz bu girişimin bize parasal maliyetinin çok yüksek olduğunu düşünüyoruz. Muhammed Velid’in lider olarak seçilmesinden sonra ise daha çok, Suriye içinde, misyoner ve eğitime yönelik aktivitelere ağırlık verildi. 2014 yılında, platform üyesi bir kişi şöyle diyor: “Bugünlerde grup liderliği bize medya desteği, yiyecek ve kıyafet sağlıyor. Fakat bizim Suriye’deki eğitimlere ve operasyonlara devam edebilmemiz için paraya ve silaha ihtiyacımız var.”

Aşırıcılık sorunu

Müslüman Kardeşler liderleri, aşırı İslamcı gruplardan ileri gelen ideolojik sorunları kavramakta yavaş davrandı. İlk başlarda tabandaki geniş mevcudiyetlerini kabul etmeyi bile reddettiler. 2013 Nisan’ında o dönemin Müslüman Kardeşler lideri Riyad el Shakfa Suriye’de aşırıcılığın olmadığını iddia etti. IŞİD’in hızlı bir şekilde yükselmesiyle Shakfa ne kadar önemli olduklarının ve kendilerini radikal gruplardan ayırmaları gerektiğinin farkına vardı. Eylül 2014’te IŞİD liderli Ebubekir el Bağdadi’ye “bakış açılarını geliştirmek için Kuran ve Sünneti doğru bir şekilde ele almaları gerektiğini” önermeden önce, “İlk olarak aşırı fikirlerinden dolayı, ikinci olarak da şiddet eylemleri nedeniyle, IŞİD’le aynı fikirde değiliz,” dedi. Gençlerin Müslüman Kardeşler liderlerinin siyasi fırsatçılığına alternatif olarak katıldığı aşırı örgütler tarafından inşa edilen İslami yönetim yapısına yönelik büyüyen bir risk var. Eskiden Müslüman Kardeşler üyesi olan ve bugünlerde Suriye’de daha radikal bir İslamcı gruba katılan bir kişi, “IŞİD, Müslüman Kardeşler’in başaramadığı şeyi sağladı” diyor. Ve ekliyor, “Halifeliği tekrar düzenledi ve birçok Müslüman’ın dine geri dönmesini sağladı.”

Aslında Müslüman Kardeşler’in resmi söylemi tarafından yürütülen ideolojik ılımlılık iç münakaşalardan yoksun değil. Karşılaştıkları en güçlü karşı çıkışlar, grubun eğitim programını yürüten din adamlarından geliyor. “Grubun resmi söylemi belli. Ama kapalı kapalılar ardında bazı din adamları hala İslam Devleti çağrısı yapıyor.”Müslüman Kardeşler’in resmi söylemi ile bazı üyelerinin konuşmaları arasındaki büyüyen uçurum, Suriye ve Irak’taki IŞİD üslerine yönelik ABD yönetimindeki hava saldırılarından sonra daha aşikâr bir hale geldi. Müslüman Kardeşler’in bazı din adamlarının Batı karşıtı duruşları, liderlerin resmi söylemlerinden neredeyse tamamen farklıydı.

Müslüman Kardeşler’e yeni bir yaklaşım:

Suriyeli İslamcı kesimin 2011’deki ayaklanmadan sonra belirgin olarak genişlemesi ve sonradan gelen radikalleşmesi, analistlerin Suriyeli Müslüman Kardeşler için ölüm çanlarını çalmalarına neden oldu. 2014’te bir gözlemci “Balon patlamaya hazır görünüyor,” diye yazdı. Son yıllarda örgütün birçok zorlukla karşı karşıya geldiği doğru. Radikal İslamcı grupların yükselişi, Esad rejiminin eski gücüne kavuşması vb. gelişmelerle örgüt tabandaki faaliyetlerini başarıyla yürütemiyor. Tüm bunları ele aldığımızda, İslami aktivizm çalışmaları içinde genellikle geniş yapısal eğilimlere odaklanan sosyal hareketler teorisini yeniden düşünmemiz gerektiğini gösteriyor. Bunun yerine artık odaklanmak gereken şey daha çok, İslami gruplar içinde yer alan içsel dinamikler olmalı. Mobilizasyon teorisini temel alarak, Suriyeli Müslüman Kardeşleri “örgütsel hayatta kalma” içgüdüsü ile hayat bulan bir “sosyal hareketler örgütü” olarak düşünebiliriz. Böylece örgüt, uzun dönemli bağlılıkları karşılığında, üyelerine siyasi fırsatlar ve sürekli istihdam sağlayan karmaşık bir iç bürokrasi geliştirebilmekte. Bu yapının bir diğer avantajı ise profesyonel beceriler kazandırabilmeleri. (halka ilişkiler, ideoloji üretimi, iş yönetimi, siyasi aktivizm, yardım kuruluşları…). Son olarak da bu yapı Müslüman Kardeşler gençliğinin “partiye bağlılığı” anlamında gerekli olan“sosyalizasyon” için de bir alan bırakıyor.

                                                                                                                - Raphaël Lefèvre -


 

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.