1. YAZARLAR

  2. Mahmut ÖVÜR

  3. Siyasete fesat karıştırmak
Mahmut ÖVÜR

Mahmut ÖVÜR

Sabah Gazetesi
Yazarın Tüm Yazıları >

Siyasete fesat karıştırmak

A+A-

Siyasetçilerin hafızası zayıf mı bilmiyorum ama nedense hep aynı oyun oynandığı halde kimse dönüp geçmişe bakmıyor.
Biraz bakılsa, oyunu kuranların da oyuncuların da amacın da aynı olduğu görülür. Sadece tuzak kurulanlar değişiyor. Yani siyasetçiler...
1960 darbesiyle Menderes'e kurulan tuzakla, 1971'de, 1980'de mevcut iktidarlara kurulan tuzak arasında hiçbir fark yok.
Rahmetli Turgut Özal'a da aynısı yapıldı.
1988'de suikastla önü kesilmeyince, yolsuzluk eksenli Koskotas dosyaları açıldı ve cumhurbaşkanlığı koltuğunda rahat oturmaması için her şey yapıldı. 1993'teki ölümü de o kumpasın bir sonucuydu. Üstelik her tuzağın arkasından da kanlı bir dönem geldi.
Sadece sağ değil sol siyasetçiler de bu tuzaktan payına düşeni aldı. En ilginci de aynı yıllarda SHP'nin başına gelenlerdi. Kürt meselesini gündemine alan ve 1990'da ilk kez "Kürt Raporu" hazırlayan SHP'ye İSKİ yolsuzluğu üzerinden öyle bir kumpas kuruldu ki bir daha kendine gelemedi.
Önceki gün Yıldıray Oğur, bu konuyu yazdı. O yazıda rahmetli Aydın Güven Gürkan'ın arka arkaya sızdırılan kasetlere ilişkin söylediği şu sözlerini, AK Partililerin ve CHP'lilerin ibretle okuması gerekiyor: "Bunu kim yapmıştır, hangi amaçla yapmıştır, arkasında kimler vardır?
İSKİ'deki yolsuzluk olayı SHP'ye yönelik faili meçhul bir komplo haline dönüştürülmek istenmektedir. Turizm Bakanı Abdülkadir Ateş ile ilgili sözler bantta yer almamaktadır. Ergun Göknel'in SHP'li olmayan bir başka politikacı için söylediği sözler kamuoyuna sanki SHP'li Ateş için söylenmiş gibi sunulabilmektedir.
"
Daha neler neler... O günlerde de bir yerel seçime gidiliyordu. SHP girdiği seçimi kaybetti ve çareyi CHP'ye sığınmakta buldu. Ülke de, tarihinin en karanlık, faili meçhuller dönemini yaşadı.
Gördüğünüz gibi yolsuzluk, montaj, kumpas her şey aynı. Ardından gelen 28 Şubat süreciyle de benzer şeyler oldu ve siyasete diz çöktürüldü.
Bu kadar çok birbirine benzeyen tuzakları yaşayan siyaset sınıfının, bundan bir ders çıkarmaması ilginç değil mi?
Belki bundan sonra... Başbakan Erdoğan'a çok iş düşüyor.

Dört yanım puşt zulası

Türkiye'de Mayıs 2013'ten bu yana başka bir rüzgâr estirildi. Siyasete yön vermek için düğmeye bastılar, rakamlar, göstergeler ve ruh halleri de değişmeye başladı.
Oysa o günlerde, daha çok demokrasiden, daha çok özgürlükten, gençlerin ölmesini engelleyen barıştan, milyar dolarlık yatırımlardan söz ederken birden "Ne olacak bu memleketin hali?" demeye başladık.
Sokaklar ateşe verildi, gencecik insanlar öldü, toplum gerildi, dolar fırladı, faizler arttı, yatırımlar durdu ve insanlar yarınından kaygı duymaya başladı. Ve her yerde pusudan, tuzaktan, kayıttan başka şey konuşulmaz oldu.
İçimizi karartan bu ortamı konuşurken, CHP'li dostum söz ustası Ahmed Arif'in o ünlü şiiri "Ay Karanlık"ı hatırlattı. Başbakan Erdoğan'ın şiir sevdiğini biliyorum ama Ahmed Arif sever mi bilmem. Ünlü şairin bu şiiri tam da Başbakan Erdoğan'ın şu son bir yıldaki ruh halini anlatır gibi... "Oturmuş yazıcılar / Fermanım yazar / N'olur gel, / Ay karanlık... / Dört yanım puşt zulası, / Dost yüzlü, / Dost gülücüklü / Cıgaramdan yanar. / Alnım öperler, / Suskun, hayın, çıyansı. / Dört yanım puşt zulası, / Dönerim dönerim çıkmaz. / En leylim gecede ölesim tutmuş / Etme gel, /Ay karanlık..."

Yazının devamı için tıklayınız...

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.