Sihirbazların Secdesi
Bugün ramazanın ilk günü. Bedenlerin açlıkla imtihan edildiği büyük vuslat günü… İnanan insanlar için müjdeleyici ve birleştirici anlamı olan kutsal bir ayın başlangıcı… İnanan insanların yeme içme ve diğer tüm cezp edici arzulardan uzak durdukları günlerin başlangıcındayız. Orucun gayesini ve anlamını bilmeyenler için ise açlık, sıkıntı ve çilenin anlamsız(!) yorgunluğunu çekecekleri bir başlangıçtır. Kimilerine göre anlık bir zaman diliminde neticelenen doyumsuz; kimilerine göre de çok uzun bir zaman süren çileli bir yolculuk olarak hissedilir. Çok sıcak anlamında kullanılan ramazan, güz mevsiminde yağıp yeryüzünü tozdan arındıran rüzgâr manasına gelmektedir. İnananların bu ayda geçmişte yaptıklarının muhasebesini yaparak yeni bir gelecek inşasına girmelerine vesile olmasını diliyorum.
Ortadoğu çoğrafyası çok hızlı bir şekilde kabuk değiştirmektedir. Bugün baş olan kişi yarın bir bakıyorsunuz başka bir alana kaydırılmış oluyor. Dünyayı yöneten egemen güçler vitrini kendi amaç ve çıkarlarına göre dizayn edebilmektedirler. Acı, gözyaşı ve ölümlerin sıradanlaştığı bir coğrafyada yaşanan her yeni gelişme diğerlerini unutturmaktadır. Büyük patron neye inanırsa halk kitleleri de o şekilde inandırılmakta, doğrular yanlış, yanlışlar doğru olabilmektedir. Bütün demokratik ülkelerde halk tarafından seçilmiş olanların iktidarlarını sürdürmeleri sıradan bir olay iken, üçüncü dünya ülkeleri olarak isimlendirilen bölge ülkelerinde bu durum çok farklı bir şekilde sürmektedir. İktidarda kalmak için kılıktan kılığa giren, değer yargılarına, inanç ilkelerinde aykırı davranışlar sergilemek zorunda bırakılan bir yönetim erki portresi ile karşı karşıya kalıyoruz. Kendi ilke ve prensipleri olmadan kendilerine emredileni yerine getiren iktidar(!) zümresi, efendilerinin kendilerine biçtiği süre kadar iktidarda kalabiliyorlar. Kendi değerlerini, ilke ve prensiplerini efendilerinin değerlerinin, ilke ve prensiplerinin önüne geçirmeye çalışanların iktidar ömürleri kısa sürmektedir. Efendilerinin iki dudağı arasından çıkan tek sözle iktidar el değiştirebilir. Kalabalık halk kitlelerinin görünürdeki etkili gücü çoğu zaman pek bir anlam ifade etmeyebilir.
Bu gerçeklerin farkında olanlar, ülkeleri ile ilgili stratejileri belirlerken çok konuşup az iş yapmak zorundadırlar. Meydanlarda mangalda kül bırakmayanları, uygulama dönemlerinde binbir türlü bahanelerle iş yapmama gayreti içerisinde olduklarını görürüz. Sömüren ve yöneten başta ABD olmak üzere kuzey bloğunda yer alan ülkelerin tamamı sosyal, ekonomik ve kültürel gelişmişliklerini ve zenginliklerini elde edip yollarına devam ederken, güney blokta yer alan üçüncü dünya ülkeleri ise kendi halkları ile mücadele içerisinde olup onları ehlileştirme ve sessizleştirme politikaları üretmektedirler. Halkı düşünemeyen, sorgulamayan, ifade edemeyen yığınlar haline getirerek hizmetlerini ifa edeceklerdir.
Bu açıklamalar ışığında Mısır’daki cunta müdahalesini yorumlamak gerekirse; ihvanı müsliminin egemen güçlerin politikalarına uygun hareket etmediği, İsrail devletini işgalci olarak gördüğü, filistin halkıyla dayanışma içerisinde politikalar ürettiği, kısaca mazlumdan yana zalime karşı bir strateji benimsediği için planlı ve bilinçli bir şekilde iktidardan uzaklaştırıldığını görmekteyiz. Devletlerin ideolojisi ve fikri akımı ne olursa olsun ürettiği politikalar egemen güçlerin yararına olmadığı sürece bu tür müdahaleler olağan hale gelecektir. Bu durumun farkında olan bölge ülke yönetimleri sessizliğe bürünerek bu durumun geçmesini beklemektedirler. Ciddi anlamda bir eleştirinin veya demecin kendi sonlarını da getireceğini biliyorlar. Gerçek anlamda gönülleri halktan, adaletten yana olanlar bile sırf politik hesaplar yüzünden kılıçlarını mazluma doğru çekerek gücün ve iktidarın yanında saf tutmaktalar. Bundan dolayı inanan insanlar olarak Mısır Cuntasını ne ilk nede son olarak biliyoruz. İnsanlık tarihi boyunca hak ve batıl mücadelesi hep olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Batıl güç karşısında stratejik hatalarımızın tahlilini yapıp yanlışlarımız üzerinden münakaşa edeceğimize, bu durumun hak taraftarlarının hatalarından ziyade batıl taraftarlarının varoluş gayeleri ve hedeflerinden kaynaklı bir müdahale olduğuna inanmamız gerekir. İnsanlık var olduğu sürece mücadele(cihad) devam edecektir. Afrika kıtasını besleyen koruyan ve bereketlendiren Nil Ehli tarihi misyonunu yerine getirmeye çalışırken acı ve gözyaşı ile imtihan edilmektedir. Hz Musa’nın mirasına sahip çıkarak Firavun ve ordularının Kızıldeniz de ikinci kere yok oluşlarına şahit olacağımıza inanıyoruz. Sihirbazların secdeye kapanması an meselesi. Ne mutlu bu kutlu mücadelede aktif görev alanlara… Allah yar ve yardımcıları olsun.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.