Seçilmişleri Seçme Seçimi...
Uzun, yorucu hatta bıktırıcı bir seçim sürecini nihayet 31 Mart gecesi geride bırakmış olduk. Seçim süreci kadar uzun olmasa da, sonuçlarının da hatırı sayılır bir süre gündemimizi işgal edeceği aşikardır.
Temennim odur ki, bu süre zarfında seçim sürecindeki kavgacı, ötekileştirici, suçlayıcı, galip/mağlup gibi zaman kaybından başka bir işe yaramayan tartışmalar yerine, kazananların halka hizmet, kaybedenlerin ise hatalarından ders çıkaracağı bir süreç olur. Gizli ve açık ittifaklara sahne olan seçimlerin en belirgin kazananı, bence partili cumhurbaşkanı sistemi olmuştur. Muhalefetin ara ara dillendirdiği parlamenter sisteme dönüş eğilimi, geri dönmemek üzere kaybeden taraftır.
AK Parti ve Tayyip Erdoğan'ı 17 yıldır yenemeyen, her seçimde bir öncekinden daha ağır yenilgiler alan muhalefet, yeni sistemin 'mecburiyet' haline getirdiği ittifaklar sayesinde Erdoğan ve Partisini iktidardan indirebilme sınırına yaklaşabileceklerini gördüler.
Bu onları gelecek dönemler için ayrıca iştahlandırmanın yanısıra ittifaklar fikri kendilerine ait olmasa da sonuç bakımından kabullenecekleri bir duruma dönüşmüştür...
İttifaklar ve partileri sırasıyla değerlendirecek olursak...
AK Parti
Hiç şüphesiz bu seçim AK Parti ve Erdoğan için bir muhasebeye vesile olacaktır.1994 yılından bu yana Milli Görüş ve AK Parti’nin elinde bulunan Ankara ve İstanbul(!!!) Belediyelerinin CHP'ye kaptırılması, AK Parti açısından bir çok şeyin sorgulanmasına neden olacağa benziyor. Daha net ifadeyle söylersek, bir iç muhasebe ve eleştiri olmak zorundadır. Kuruluş felsefesinden hayli uzaklaşan AK Parti'nin, MHP ile yaptığı ittifakın, 15 Temmuz darbe dönemi hariç herhangi bir kazanımına şahit olmuş değilim. Tam tersine her geçen gün bir çok konuda AK Parti geriletmektedir. İçeride özgürlükçü, adil, ekonomik olarak güçlü bir vizyona sahip olan AK Parti, dışarıda; ümmetçi, başta Filistin meselesi olmak üzere Müslümanların sorunlarıyla ilgilenen veya bu yönde irade belirten bir çizgideyken, MHP ortaklığı sonrası, ulusalcı devletçi bir çizgiye hızla yönelmesi öncelikle ve ivedilikle yüzleşmesi gereken konulardır.
Nitekim bu anlamsız evrilme özellikle bu seçim sürecinde yapılan propaganda konuşmalarında kendini fazlasıyla göstermiştir. Hizmet belediyeciliğinin Türkiye’deki bir numarası olan Tayyip Erdoğan'ın, yerel seçimlerde inandırıcılığı olmayan "beka sorunu" söylemi belki de Ankara ve İstanbul’u CHP'ye kaptırmasının temel sebebidir. Kayda değer bir söz söyleyemeyen CHP, bu yanlış propaganda sayesinde rüyasında dahi göremeyeceği iki metropol belediyesini elde etmiş durumda. AK Parti’nin MHP ittifakı sonrası Kürt meselesindeki duruşu, HDP ile girilen kavgada gereğinden fazla gösterilen sertlik ve kullanılan dil, HDP çatısı altında örgütlenen Kürtlerin kendilerini hiçbir şekilde muhatap almayan CHP'ye büyük şehirleri kazandırmış olması kuvvetle muhtemeldir. MHP’nin zihin ve düşünce olarak kendilerine katkıda bulunmadığı AK Parti'yi, kendine benzetmiş ve geriletmiştir.
Ayrıca MHP sebebiyle kaybettikleri oylar, MHP'nin katıklarından fazla olduğu kanaatindeyim. HDP'ye söylenen ancak, HDP seçmeninİn kendisine söylenmiş kabul ettiği sözler sebebiyle İstanbul ve Ankara'da HDP'li Kürtlerden de alabileceği oyları alamamış ve haliyle bu iki belediyeyi CHP'ye bırakmıştır. Eğer İç İşleri Bakanı ve Cumhurbaşkanı'nın HDP aleyhine sarf ettiği sözler olmasa beklide HDP 'li Kürtler bunu şahsi algılamaz ve zaten bir karşılığı olmayan Sezai Temelli'nin tüm çırpınışlarına rağmen CHP'ye oy vermezdi ve haliyle bu iki önemli kent ellerinden gitmeyebilirdi. Ekonomik şartları da göz önünde bulundurursak ve AK Parti’nin bu seçimden de birinci parti olarak çıkmış olması, AK Parti'den daha çok rakiplerinin üzerine düşünmesi gereken bir konudur.
AK Parti, bu seçim sonucunu,"dengeli uyarı" olarak kabul edip kurucu kodlarına dönmesi gerektiğini bir an önce görmek zorundalar.
AK Parti 'nin Kürdistan referandumundaki tavrının da bu seçimlere etkisini söylemeden geçersek bir fazla eksik daha bırakmış oluruz.
HDP
Bence bu seçimin en açık ve net kaybedeni HDP'dir. Aşağı yukarı 25 yıldır Kürt şehirlerinin çoğunda belediyeleri kazanan HDP, bu seçim sürecinde en horlanan ötekileştirilen ve kendi yöneticilerinin eliyle bu duruma ziyadesiyle katkıda bulunulan parti olmuştur. Belediyecilik konusunda hatırı sayılır bir tecrübeye sahip olmalarına rağmen, her dönem bir öncekinden daha kötü yönetimler sergilemişler. Buna karşın Kürt meselesinin yakıcılığı, güçlü halk desteği hep süre geldi ama belediyecilik konusunda hiç bir ilerleme kaydedemediler. Nitekim kayyumların HDP tabanında yarattığı rahatsızlığa rağmen HDP'li Kürtler bile aradaki farkı söylemeden edemediler. Diyarbakır'da kayyum, esnafın birine soruyor 'hizmetlerimizi nasıl buldunuz' diye. Esnaf, 'Valla hizmetler çok güzel ama yine de size oy vermeyeceğiz' diye cevap veriyor. Eğer devlet Kürt meselesinde geri adım atmamış olsaydı Başkan bu cevapla karşılaşır mıydı emin değilim.
HDP'nin hendekler sürecindeki tavrı, hendek sonrası PKK müdahalesiyle liderliğin marjinal/Lgbt'ci Türk soluna devredilmiş olması ve en önemlisi bu seçim zarfında bölgedeki HDP'li Kürtlerin hiçbir şekilde içselleştiremediği CHP ilişkisi daha doğrusu ilişki şekli HDP'nin bölgede oylarının düşmesine ve kazanma ihtimali yüksek olan 5-6 ili kaybetmesine sebep olmuştur. Tüm çırpınış ve her türlü aşağılanmaya maruz kalmasına rağmen, sırf AK Parti düşmanlığı sebebiyle CHP'ye yanaşmaları batı illerindeki örgütlülüğünü sekteye uğratmış ve sıralamada 4-5 puan gerilemesine neden olmuştur. CHP ve İyi Parti ittifakında yer almak için anlamsız çırpınışları karşılık bulamamasına rağmen bu ittifak lehine açıklamalara rağmen, CHP'nin, AK Parti ve MHP'ye cevap vermek için durmadan hakaretlerine maruz kalmışlardır. Parti yönetiminin CHP'ye ideolojik akrabalık sebebiyle tüm bu hakaretleri yutmuş olması bu kayıpların ana nedenlerindendir. Eğer AK Parti’nin gereğinden sert tavrı olmasaydı kuvvetle muhtemel bu kayıp daha fazla olabilirdi.
Parti içinde yarattığı tüm kaosa rağmen eş başkanlıkta ısrar edilmesi ve kadın hareketinin genel üzerindeki tahakkümü başka güçlü bir nedendir.
PKK'nin vesayetine hiçbir direnç gösterilmemesi ayrıca önemli bir etken.
Ve en önemlisi varoluş sebebi olan Kürt meselesinden uzaklaşma, bunun yerine sol ideoloji, Lgbt ve feminizm gibi konuların esas kabul edilmesi bu kayıplarda önemli pay sahibidir. Ankara, İstanbul, Mersin ve Adana'da belirleyici olmalarına karşın hiç bir kabul ve kazanım elde etmedikleri için bence bu seçimin kaybedeni HDP'dır.
İyi Parti
Devlet Bahçeli marifetiyle kurulmuş olabileceği teorisine inanmakla birlikte, eski DYP, ANAP kadar dahi bir ilkeye sahip olmayan, HDP hariç tüm partilerin küskünlerinin ve eskilerinin rahatlıkla yer bulabildiği ne olduğu belirsiz bir parti, hiçbir beldeyi alamadı ama CHP ye kazandırdığı açıktır.
Saadet Partisi
Saadet Partisi, zihinsel olarak güçlü bir arka plana ve geleneğe sahip olmanın yanı sıra bir önceki seçimde kazandığı prestiji sebebiyle bazı illerde iddialı adaylara karşın kazanamadı. İstanbul'da kendi adayı sebebiyle seçimi belirleyen partilerden biridir. Ancak geçen seçimden kazandığı prestiji ve bu seçimdeki bazı isabetli adaylara rağmen akıllarda kalan Ordu adayı İdris Naim Şahin'dır. Hangi akla hizmet aday gösterildiği kendi tabanınca da anlaşılmayan bu hamle, benim açımdan bu seçim dönemindeki en isabetsiz ve kötü olay olduğunu söylesem abartmamış olurum.
CHP
Kendi politikalarından ziyade mevcut partilerin stratejik hataları sebebiyle, İstanbul ve Ankara'da kazanmış olmalarından dolayı en karlı parti gibi durmakta. Eski kötü belediyecilik ve İslam dinine olan alerjilerini bir tarafa bırakıp gelecek seçimlere hazırlanabilirler mi yoksa geleneklerinde ısrar ederler mi zaman gösterecek. Ama HDP'nin ilgisizliği ve AK Parti’nin sert uslubu sebebiyle özellikle büyük şehirlerde milyonlarca emanet oy aldılar nasıl değerlendirecekler zaman gösterecek.
MHP
Ülkede söz sahibi olduğu her dönemde ayrışmanın, kutuplaşmanın ve ilginçtir ama ekonomik sıkıntının eksik olmadığı bir parti. AK Parti 'ye kayıp ettirmesine karşın kendisi bir şekilde kazanmaya devam ediyor. MHP ile ilgili bence hepimizin eskiden beri yaptığı bir yanlış tanım var. MHP Türk milliyetçisi değildir. MHP Türk devlet milliyetçisidir. Yani Türklerin huzur ve mutluluğundan, dünya ve ahiretinden ziyade tek düşündüğü şey, kutsadığı 'devlet'tir.
Sonuç;
Herkes kendi penceresinden başka türlü galipler ve mağluplar sıralayabilir. Bunlar benim görüşlerimden daha isabetli de olabilir. Ama toplumu korkunç kamplara bölen bu siyasi dilin bir an önce terk edilmesi hepimizin yararına olacaktır. Ve iktidarı daha 4 buçuk yıl elinde tutacak olan AK Parti’nin birinci derecede sorumluluk taşıması dolayısıyla en büyük muhasebeyi onun yapması gerektiğini bir kez daha tekrarlamış olalım....
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.