M. Latif YILDIZ

M. Latif YILDIZ

sorgu / yuksekovahaber
Yazarın Tüm Yazıları >

Sarı Hoca

A+A-

Küçük tirajlı Türk gazetesi “İngiltere’nin ünlü Guardian’i Türkiye’de 44 gazeteci ve medya çalışanının yargılandığı davayı: Türkiye tarihinin en büyük medya davası başladı” haberiyle verirken aslında bizi Guinness dünya rekorlar kitabına aday gösteriyordu.

Yargılananların Kürd gazeteciler olduğunu vurgulayan gazete insan hakları gruplarının bu davayı “hükümetin medyayı sindirme ve Kürt - yanlısı eylemcileri cezalandırma girişimi” olarak yorumluyordu.

Aynı haberin içinde ayrıca Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile partisinin başlattığı Kürd açılımının sönüp yok olduğunu; binlerce şiddet karşıtı Kürd siyasetçi ve sempatizanın tutuklandığını belirtiyordu.

Yine Guardian gazetesi İstanbul muhabiri Constanze Letsch aynı konuda kaleme aldığı bir makalede Uluslararası Af Örgütü Amnesty International'ın Türkiye araştırmacısı Andrew Gardner'ın şu sözlerini aktararak:

"Bu dava Türkiye'de artık eleştirisel yazı yazılmasının, politik konuşma yapılmasının ve barışçı gösterilere katılımın terörizm suçlamalarına kanıt olarak gösterildiği sürecin bir parçası"diyordu.

Yazar ayrıca Türkiye hükümetinin baskısıyla pek çok gazetecinin işten çıkarıldığını veya istifaya zorlandığını da sözlerine ekliyordu.

Duruşmanın 3. Gününde yine dış medya ve küçük tirajlı Türk gazetelerinde “ İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 44 gazetecinin yargılandığı davada avukatlar Kürtçe savunma talebi kabul edilmediği için duruşma salonunu terk etti. Yargılanan gazeteciler de ağızlarını bantlayarak, arkalarını mahkeme heyetine dönüp, alkışla mahkeme kararını protesto etti” diyerek duruşmanın nasıl bir hal aldığını kamuoyuna açıklıyorlardı.

xxx

Bu çarpıcı haber ve yorumlardan sonra uzaktan uzağa çok sevdiğim, şahsen tanışma

şerefine bir türlü yakalayamadığım; facebook ve mail yoluyla tanıştığım; gerçek manada bir aydınla ilgili haber okudum. Bana göre birçok insandan ( özellikle bazı Kürdlerden) çok daha onurlu, şerefli, izanlı, insaflı ve de samimi bir isim olan İskilipli Atıf Hoca’nın hemşerisi sosyolog İsmail Beşikçi (Sarı Hoca) ile ilgili bir haberdi.

Haberin başlığında “İsmail Beşikçi 38 yıl sonra Diyarbakır’a gitti” diyordu. Sarı Hoca Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’i ziyaret etmişti. Türk medyası Türkiye tarihinin en büyük medya davasında 44 Kürd gazetecisinin duruşmasını görmediği gibi; sevgili Beşikçinin (Sarı Hoca) Baydemir’i ziyaretini de görmemişlerdi, duymamışlardı.

Her zaman olduğu gibi 44 Kürd gazetecinin duruşması yerine Türk medyası “vekilin çantası” ile bir başka vekilin “dağda kucak, plajda yatak” resmini manşet yapmakla meşguldüler.

Bu çarpık, kinci, ırkçı, faşist, militarist, sermaye kölesi; editoryal bağımsızlık yerine patronun iktidara yaranma aracı medyada 35 yıl hizmet vermiş biri olarak isyanları oynuyor, içime sindiremiyordum ki; İsmail Beşikçi (Sarı) hoca imdadıma yetişti ve bakın Diyarbakır Büyükşehir belediye Başkanı Sayın Osman Baydemir’i ziyaretinde ne diyordu:   

“1960’larda Güney Afrika ve ABD için dünyanın en ırkçı devleti deniliyordu. Orada şu oluyordu; beyaz yönetim diğerlerine şunu söylüyordu; sizin renginiz kara, siz bizden ayrı yaşayın. Sizin mahalleleriniz, okullarınız, otelleriniz, eğlence yerleriniz ayrı olsun. Siz beyazların dışında yaşayın, beyazlara karışmayın.

Bunun için çok geniş alanlar oluşturmuşlardı, tellerden oluşuyordu. Fakat buranın temel altyapıları çok eksikti. Kanalizasyon çalışmıyordu, su, elektrik sık sık kesilmeler oluyordu. Okul, sağlık bakımından çok yetersiz bir durum söz konusuydu. Fakat yerliler kendilerini yaşıyorlardı. Kendileri olarak yaşıyorlardı.

Türkiye’de Kürtlere şu söyleniyor: ‘Siz, bizimle birlikte ama bize benzeyerek yaşayacaksınız. Kendi kimliğinizi unutacaksınız. Siz Türklerle birlikte yaşayacaksınız ama Türk’e benzeyerek yaşacaksınız. Kişi olarak bunun çok daha ırkçı olduğunu belirtmeye çalışıyorum.”

1960’larda dünyanın en ırkçı devleti olarak tanınan Güney Afrika’da 1990’larda Nelson Mandela’nın cezaevinden çıkarttırılıp, 1994’te Güney Afrika’nın Cumhurbaşkanı seçildiğini hatırlatan Beşikçi: “Mandela’yı cezaevinden çıkaran beyaz yönetimin başkanı, bu seçimler sonunda Mandela’nın yardımcısı oldu. Güney Afrika için dünyanın en ırkçı devleti denirdi, ama böyle bir değişiklik oldu. Demek ki, oradaki resmi ideoloji esnekmiş, o kadar da katı değilmiş.”

ABD'de de önemli değişikliklerin olduğunu hatırlatan Beşikçi, 1960’larda siyahilerle beyazlar arasında çok büyük ayırımın olduğuna vurgu yaparak, 2008 seçimlerinde Barack Obama’nın ABD Başkanı seçildiğini hatırlatarak: “Demek ki Amerika’da da devlet ideolojisi, devlet görüşü bu kadar katı değil. Ama Türkiye’de çok katı bir sistem, son derece katı bir resmi ideoloji var. Bu resmi ideoloji ancak bilimin kavramları yerleştirilerek baş edilebilir” diyordu o vicdanlı Türk aydını.

xxx

Beşikçi (Sarı) hoca daha ne desin ki?

Bu ülkenin Ulusalcı, Kemalistçi, Laik, Dinci, Şeriatçı, Ümmetçi, Muhafazakar; Aydını, Gazetecisi, Bürokratı, Üniversitedeki hocası, sokaktaki insanına varana kadar rejime ve bu yaklaşıma gönüllü rıza gösteriyorlarsa; Kürdler ve azınlıklara karşı çok katı bir sistemi, son derece dikta bir ideolojiye ses çıkarmıyorlar ise; İskilipli Beşikçi hoca ne yapsın? Çünkü bu resmi bir ideolojidir ve Sarı Hoca”nın dediği gibi ancak bilim kavramları yerleştirilerek baş edilebilir.

Umarım ki Beşikçi (Sarı) hocanın fikirleri, düşünceleri bu coğrafyada yaşam bulur. Umarım aklı başında Türk aydınları Beşikçi hocaya bu konuda destek çıkarak Türk – Kürd kardeşliğinin tesis edilmesi, savaşın durması ve barışın gelmesi için çaba harcar. İki tarafta çok bedeller ödedi. Artık gençlerin kanı üzerinden kimse bedel ödemek istemiyor.

Tabelada skor izler gibi gözleri kan bürümüş vampirlerin gençlerin ölümünü sayıya dökerek, “güvenlik” deyip ateş, kan, operasyon, gözaltı, tutuklama, Meclisten atma; yani Kürdlerin inkarı ile sorununu hal edebileceklerini sananlar geçmişte olduğu gibi bu günde yanılıyorlar. Oslo görüşmeleri ve MİT olayında cemaatin kurduğu tuzağa ve CHP’nin salvolarına kızıp gençlerin ölümüne katkı sunan bir AKP kaybeder, kazanmaz.

Devlet adamlığı ABD Başkanı Barack Obama’nın Libya’da öldürülen diplomatı için sözde bile olsa (ABD’yi çok iyi biliriz) “Bunu yapanlar bulunup adalet önüne çıkartılacak” diyebilmektir. Bizde ise her olay sonunda Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar, parti liderleri “misliyle intikam” andı içiyorlar. Sözde bile olsa demokraside “adalet” bizde ise “misliyle intikam” söz konusu oldukça bu mahallede kavga ve savaş çok zor biter.   

O halde önce “adalet”; sonra da “müzakere”, tartışma, diyalog sonucu konuşma ve uzlaşma ile biterse bu sorun biter. Bir akıllı çıkıp bunu Erdoğan ve AKP’lilere söylemeli.

TC sınırları içinde Kürd sorununun siyasi muhatabı Mecliste gurubu olan AKP, CHP, MHP ve BDP’dir. Diğer tarafta istesek te istemesek de dağdaki KCK, PKK olduğu göz ardı edilemez. Bu aktörler bir birleriyle konuşmazsa kim kiminle konuşacak ve bu sorunu kim çözecek?

SIRRI SAKIK’IN OĞLU:

BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın 25 yaşındaki oğlu Sedar kesin bilinmeyen bir sebepten (intihar deniyor) öldü. Evlat acısı hiçbir acıya benzemez. Sırrı Sakık ve ailesi bu acı kederi yaşarken Twiter’de düşmanca, vicdansızca, insafsızca, ahlaksızca ve adice mesajlar yayınlanmış. İşte benim yukarıdaki makalemde dikkat çekmek istediğim ve Beşikçi hocanın mesajı da buydu. Bir insan bir başka insanın evladının ölümüne sevinecek kadar kin, nefret ve düşmanlık duyuyor ve bu tohum ekiliyorsa o toplum hastalıklı bir toplum olmuş demektir. Bu ölüm böyle bir hastalığın başladığını yetkililere mesaj ve uyarı olmalıdır. Sakık ailesinin başı sağ olsun. Acılarını paylaşıyor, Sedar’a Allah rahmet eylesin diyorum. 

ufkumuz.com

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.