Zeki Savaş

Zeki Savaş

Yazarın Tüm Yazıları >

Şakile

A+A-

 

Nedir şakile?

Her bir insanın olaylar karşısında nasıl davranacağını, hayata, olaylara nereden ve nasıl bakacağını belirleyen özellikleridir.

“De ki: Herkes kendi tabiatına (şakilesine) göre davranır.” (İsra:84)

Müfessirler, şakileyi tabiat, zat, huy ve hulk, edinimler, kazanımlar ve tercihler olarak tanımlar. Yani herkes kendi tabiatı, zatı, huyu, hulku, edinimleri, kazanımları ve tercihlerine göre düşünür ve amel eder.

Bizi ihata eden olaylara, hadiselere çok farklı zaviyelerden bakılmasının nedenini şakilede aramak gerekiyor. Bir olaya farklı bakış, insanların farklı şakilelere sahip olmasından kaynaklanıyor.

Konuyu somut örnekler üzerinden götürmenin daha yararlı olacağını umuyorum:

Padişahın hizmetkarı, sahrada bir hekimi sofra başında görür. Hekimin sofrasında ekmek, yeşillik ve tuz vardır. Hizmetçi, “eğer padişaha hizmet etseydin, ekmekle ot yemek zorunda kalmazdın” der. Hekim de “eğer sen de benim gibi ekmek ve ot yeseydin padişaha hizmet etmek zorunda kalmazdın” diye cevap verir.

Bir olaya birbirinden çok farklı iki bakış açısı. Herkes kendi şakilesinden bakıyor. Tercih, insanındır.

Padişahın biri vezirine, “padişahlık ne güzeldir! Bir de daim olsaydı” der. Vezir de padişaha, “eğer daim olsaydı, sıra sana gelmezdi” diye cevap verir.

Padişah, hayatın seyyaliyetinden bihaber olarak ebediyet ve mutluluğu dünyada arıyor. Vezir, hayata bir başka zaviyeden bakıyor. Dünya hayatından önce misal-i nüzuli vardır. Bütün ruhlar dünyaya gelmeden önce misal-i nüzuli denen bekleme salonunda sırasını beklemektedirler. Sırası gelen dünyaya geliyor ve buradaki süresini bitirdikten sonra misal-i berzaha göçüyor ve orada kıyametin zamanını bekliyor. Bu çark kıyamete kadar dönecek. Çark döndüğü için her şey sırayladır. Vezirin verdiği cevap, onun edinim ve kazanımlarının farkını gösteriyor.

Adamın biri Ebuzer’e küfreder. Ebuzer ona dönüp “Ey falan kes! Benimle cennet arasında dar bir geçit var. Eğer o dar geçiti geçersem, söylediklerin umurumda bile değil. Eğer geçemezsem, bana az küfrettin bile” diye cevap verir.

Biri, ötekine sövse veya kötü bir söz söylese, çoğunluk, misliyle veya fazlasıyla cevap vermeyi tercih eder. Ama Ebuzer gibi birisi, kahir çoğunluğun vereceği tepkiden çok farklı bir aksul amel gösteriyor. Hadiselere ne kadar farklı bakmayı sağlıyor insanın şakilesi.

Ovada yaşayan birine, “kıyamet günü Allah u Teala senin hesabını görecek” diyor bir diğeri. O da cevaben, “Ey falan kes! Beni sevindirdin. Çünkü Kerim olan hesap görürse, bağışlar” diye cevap veriyor.

Allah’ın rahmetine ve keremine olan umudun ağır bastığı bir bakış açısı.

Yine adamın biri, naçiz bir sofra başında oturan arifi görünce, “dünyadan bu kadarlığına mı razı oldun” diye sorar. Arif de “sana bundan daha kötüsüne razı olanı göstereyim mi” diye soruyla cevap verir. Adam, evet der. Arif, “ahirete karşılık dünyaya razı olan kimsedir” der.

Herkes, dünyaya kendi şakilesine göre bakar.

Zünnun, deniz kıyısında dünyalığa ilişkin gamlı birini görür. Ona şöyle der:

“Dünya için gam yeme. En güçlü olduğun bir zamanda, denizde bir gemide olduğunu, geminin su almaya başladığını varsay. Böyle bir durumda en büyük arzun, bütün servetini verip kurtulmak olmayacak mıydı?” Adam, evet der. Zünnun devam eder: “Dünyanın hakimi olduğunu ve etrafındakilerin sana kumpas kurup öldürmek üzere olduklarını varsay. Böyle bir durumda bütün servetini ve hakimiyetini verip kurtulmak istemez miydin” diye sorar. Adam yine evet der. Zünnun: “Farzet sen, o gemideki güçlü adam veya öldürülmek istenen o padişahsın ve şu anda kurtulmuşsun” der.

Hayata bakışı nasıl da değiştiriyor insanın edinimleri ve kazanımları. Herkes kendi şakilesinden bakıyor ama hangi bakış tercihe şayandır?

Mevlana hazretleri bir gün çarşıda giderken iki kişinin münakaşasına tanık olur. Biri yek diğerine, “sen bana bir söylersen, ben sana bin söylerim” diyor. Mevlana, elini bu sözü söyleyen adamın omuzuna dokunduruyor. Adam Mevlana’ya dönünce, “sen bana bin söylesen, ben sana bir söylemem” diyor. Bire bin söyleyeceğini diyen adam, bire, bir bile cevap veremiyor, şaşırıp kalıyor.

İnsanların çoğu, kendilerine yöneltilen eleştiri veya haksızlığa bire iki, on... karşılık vermek ister. Mevlana gibi biri de bine bir ile karşılık vermemeyi tercih eder. Çünkü herkes, tercihlerine göre davranır, edinimleri ve kazanımları üzerine bina ettiği tabiatına göre amel eder.

Ve son örnek:

Biri bize nahoş bir söylemde bulunduğunda ona iki türlü cevap verebiliriz:

1-“Eğer söylediklerin bende varsa, Allah’tan benim için bağışlama dile. Eğer söylediklerin bende yoksa, doğru söylemiyorsan, kendin için Allah’tan bağışlanma dile.”

2-Misliyle veya fazlasıyla karşılık vermek.

Tercih, insanındır. Herkes, kendi elleriyle inşa ettiği kendi zatına göre cevap verir ve tercihte bulunur.

İnsanların şakilesinden kaynaklanan hayata ve olaylara farklı bakış açılarını ve nedenlerini öğrenmek, üzerinde düşünmek, her insana kendi tabiatını, zatını, şakilesini değiştirme imkanı verir. Kendi tercihlerimizle ve kazanımlarımızla kendi şakilemizi oluşturuyoruz.

Her insan, kendi şakilesine göre düşünür, niyet eder ve yaşar. Diğer tarafa da o yaşadıklarını götürür, buradaki şakilesine göre orada şekil alır.

                        

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.