1. YAZARLAR

  2. Nihat GÜR

  3. Şahsiyet İnşası ve Kendimiz Olarak Varolmak
Nihat GÜR

Nihat GÜR

Yazarın Tüm Yazıları >

Şahsiyet İnşası ve Kendimiz Olarak Varolmak

A+A-

 

İkircikli hatta çoklu kimliklerin girdabında acziyet içinde kıvranan, kendi olmak yerine başkasının gölgesinde sığıntı olan mutsuz insanlardan müteşekkil gidişatımıza dur diyerek yeniden ayağa kalkmalıyız. Kimlik inşasından önce şahsiyet inşası ile doğru temellerimizi gerekirse manevi arkeolojik kazılar ile yeniden aramalı ve gün yüzüne çıkarmalıyız.

Kendi değerlerimizin dinamik yapısını, kendi varlık tasavvurumuzun temel kaynakları ile bütünleştirmeliyiz. Medeniyet toprağımızı kendi imkan ve malzemelerimiz ile yeniden kazmalı ve tomurcuklarımızı fidana dönüştürmenin umudunu yeşertmeliyiz.

Bizi kuru akıl ile nefsi isteklerimize esir eden tüm konforlardan vazgeçmeliyiz. Vazgeçebilirsek, yeniden özgür ve özgün olabileceğimize olan inancımızı dinamik bir yapıya dönüştürebiliriz.

İnanç ve iman ile yola koyulduğumuzda;

-Şahsiyet inşamızda bizi yozlaştıran nice şahısların maskelerinin düştüğünü

-Bizi biz olmaktan alıkoyan nice fildişi kulelerin çürük temeller üzerine inşa edildiğini görüp, un gibi dağıldıklarını

-Kendi medeniyet değerlerimizdeki cevherler ile kucaklaşıp arızi olan kokuşmuş ruhların çürümüş bedenleri ile baş başa kaldıklarını

-Statik ve edilgen olan birçok ruhun da ışığa ve nura eylemsel bir heyecan ile yol almaya başladıklarını

-Yitirilen adalet, hak, itidal ve bütünlük bilincinin yeniden toplumsal bir sahiplenme ile canlı bir organizmaya dönüştüğünü hep birlikte idrak edip yaşayacağız inşallah.

Eklenebilir daha nice madde vardır elbette. Biz konunun ana iskeleti etrafında devam etmeye çalışalım.

Kendimiz olarak var olmak için her birimiz önce kendimizden başlayarak şahsiyet inşamızı doğru sac ayaklar üzerine bina etmeliyiz. Yitik değerimiz olan adalet ve Allah için sevme bilincini tüm benliğimiz ile arayıp bulmalı ve paramparça olmuş toplumsal zihniyetimizde ve körelmiş gönüllerimizde yeniden nurlandırmalıyız.

Kainat, varlık ve medeniyet tasavvurumuzu ana kaynaklarımız üzerinden aslına rücu ettirmeli, bu öze dönüş dirilişimize derinlik ve yaygınlık kazandırmalıyız.

Yapay ve taklitçi zorlama kimliklerden arınarak, vahyin aklıselimliğinde inşa ettiğimiz kendi limanlarımızda şahsiyet inşamızı gerçekleştirmeliyiz. Buhranlar içinde karamsarlığa teslim olmuş olan ruhlarımızı, Kur-an’a hicret ederek kemal yürüyüşü için niyet etmekten eylemselliğe yükseltmeliyiz.

Çoklu kimliklerin dayatması ve krizinden, kendi manevi dünyamıza bilinçli ve ahlaki bir birliktelik ile kanat çırpmalıyız. Kendi hakikatlerimiz ile yüzleşip, çareyi başka mecralarda aramak yerine, kendi heybemizdekilerin değerini ve kıymetini bilmeliyiz. Boşlukta bilinçsizce savrulan insanlarımızın elemli buhranlarına ve susuzluklarına kendi kaynağımızdan abı hayat suyu ikram etmeliyiz.

Kurtuluş ve saadet reçetemiz olan Kur-an’ı Kerim’i duvarlardan, üst raflardan ve kuru hafızlık zindanlarından azad eyleyip, statik olmayan varlık anlayışımızın dinamiği olarak hakkını eda etmeliyiz.

Resulullah’ın tefsirinde/sünnetinde ağacımızı budayarak, yeni tomurcukların fidanlara dönüşmesi için arızi olan yönlerimizi ifşa edip, doğru olan şifa tedavisini uygulayabilmeliyiz. Kendi hikayemizi, kendi hakikatimizle hasbihal ederek bütünsel bir süreklilik ile değerli kılmalıyız.

Şahsiyet olarak her birimiz kendimizi mesul görüp, gücümüz nispetinde katkıda bulunmayı farziyet kabul etmeliyiz. İslami ve insani sorumluluklarımızı ifa ettiğimiz alan ve mekanları güçlendirmeyi gaye edinmeliyiz. Zorluklar veya kendimizce hata tespit ettiğimizde alanları terk etme zihniyetinden arınıp çözüm odaklı çaba içerisinde olmalıyız.

Bölündükçe ve küçüldükçe hep beraber başkalarının güdümü ve nüfuzu için açık hale geldiğimizi kabul etmeliyiz. Bunu en küçük örnekten en büyüğe doğru tasavvur edebiliriz.

Şahsiyet bilincimizi; mücadele, sebat ve inanç ile güzel ve doğru olanı toplumsal bir bilince taşıma üzerinden dinamik kılmalıyız. İnsanın yaratılış hakikati gereği, hata ve günah ile varolduğunu ve dünya hayatının mutlak mükemmeliyet halinde olmadığını bilinçli bir şekilde idrak etmeliyiz.

Varlık dairesinin bütünselliği içerisinde küçük bir parça olan, eşrefi mahlukat olarak tezyin edilen insan, bütünlüğün hepsini kapsayamayacağına göre nakıs bir varlık olduğunun bilincinde olmalıdır. Çünkü dünya imtihan yeridir, imtihan varsa mükemmeliyet yoktur. İyi ve doğru, hak ve adalet için yaşam boyu süreklilik kazandıracağımız ortak payda mücadelemiz ancak mükemmeliyete yakın olabilir.

Bizler bu bilinç ile kendimiz olarak varolabilmenin mücadelesinde şahsiyet inşamızı ortak payda hareketlerinde anlamlı ve kıymetli kılmalıyız. Nakıs olan yönlerimizi, ortak paydamızın erdem ve itidal havuzunda kamil olan nefsi mertebe için pir û pak eylemeliyiz. Mükemmeliyet mekanı olan ahiretimiz için yaptıklarımızı ve yapabileceklerimizi çok iyi düşünmeliyiz.

Nefsi zaaflarımızın farkında, mücadele birlikteliklerimizin farkındalığında şahsiyetlerimizi inşa edip, kimlik sahibi olarak imtihan dünyasındaki kulluk vazifemizi en iyi şekilde yerine getirme gayretimize süreklilik kazandırmalıyız.

Vahiy temelli varlık ve bilgi felsefemizi tevhid ve itidal ile asli ve deruni vasfımız eylemeliyiz. Yaratılışımızın asıl gayesi olan güzel ahlak ve yalnızca Allah’a kulluğu tüm ruhumuzla en değerli cevherimiz olarak kuşanmalıyız.

Bize mana ve güzellik veren, evrene ve varlığa suret kazandıran hakikatin tecelli ve tezahürünü akli ve kalbi olarak içselleştirmeliyiz. Bu çerçevede de bütünsel bir idrak ile içtimai mücadelemizdeki duruşumuzun ve mesuliyet alışımızın şahsiyet inşamızda belirleyici olduğunu kabul etmeliyiz. Şahsiyet olarak ifa ettiğimiz her mesuliyetin, mesuliyeti olmayan mükemmeliyet yurdu cennet için belirleyici etken olduğunu iyi düşünmeli ve buna göre kararlar almalıyız.

Yapmamız gerekip de, nefsi ve maslahat çıkarlarımız için yerine getirmediğimiz her mesuliyet, ahiret yurdundaki meskenimizin eksikliği olarak takdim edilecektir. Mesuliyetlerimizi iyi bilmeli ve bahanelere başvurmadan, tüm benliğimiz ve gücümüz ile kulluk vazifemizi en iyi şekilde yerine getirme çabasında olmalıyız.

Şahsiyet inşamızı olumsuz etkileyen tüm menfi alışkanlık ve tutunmuşluklardan vazgeçebilmeliyiz. Bizi zafiyet içerisinde esir alan; mal, makam, ticaret ve kazanımlardan vazgeçebilmeyi başardığımız zaman, özgür şahsiyetler olarak kendi değerlerimiz ile insanlığın önüne çıkabileceğiz. Bize konfor ve hazcılık vaat edip özgürlüğümüzü ve şahsiyetimizi esir alan tüm güçlere ve zaaflarımıza karşı iman ve vahdet ile karşı durarak, kendimiz olarak var olmalıyız.

Acılarımızdan, yaşanmışlıklarımızdan, bölünmüşlüklerimizden ve yapay düşmanlıklarımızdan ibret alarak, öz değerlerimiz ile mihenk taşımızı yeniden olması gereken yere koymalıyız.

Salih bir niyet, inanç ve sebat ile vahdet için çıkılan yolda Alemlerin Rabbi olan Allah en büyük sahip ve destektir. Rabbim, niyeti salih, amacı iyilik ve erdem olan tüm Müminlerin yar ve yardımcısı olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.