1. YAZARLAR

  2. Mehmet Taş

  3. RAHMET ÖNDERLERİ – 13
Mehmet Taş

Mehmet Taş

Yazarın Tüm Yazıları >

RAHMET ÖNDERLERİ – 13

A+A-

 

Tebliğe Devam Eden Şehid; Hazreti Yahya

Hazreti Zekeriyya’nın yaşı çoktan yüzü geçmiş, hanımının yaşı ise yüze dayanmıştı. Ama bu çift henüz çocuk sahibi olamamıştı. Hazreti Zekeriyya(a.s.) ve eşi, çocuk sahibi olabilmenin hasretini yüreğinin derinliklerinde hissediyordu. Ve Zekeriyya (a.s.), Rabbine şöyle niyazda bulunuyordu:

“Ey Rabbim! Bana katından tertemiz bir soy armağan et. Doğrusu Sen duaları işitensin!” (Ali İmran, 38) Hazreti Zekeriya’nın duası Rabbi tarafından kabul buyrulmuş ve kendisine daha önce hiç kimseye konulmayan bir isim ile hazreti Yahya müjdelenmiştir.

“Ey Zekeriya! Biz seni, adı Yahya olan bir çocukla müjdelemekteyiz. Biz, bundan önce ona hiçbir adaş kılmamışız.” (Meryem, 7) Âlemlerin Rabbi, Kulu Zekeriya’nın duasını kabul etmiş, doğacak olan çocuğun ismini de belirlemiştir. Adı Yahya olacak ve daha önce hiç kimseye konmamış bir isim… Ve müjdelenen bu çocuk elbette ki sıradan bir insan olmayacaktı.

“(Çocuk doğup büyüdükten sonra biz ona dedik ki) Ey Yahya! Kitabı kuvvetle tut! Daha çocukken ona hikmeti verdik.” (Meryem, 12) Daha çocuk yaşta iken; “Kitabı sıkıca tut!” emri ile muhatap olmuş ve kendisine yine çocuk yaşlarında iken; “hikmet” verilmiştir.

Hazreti Zekeriya’nın eşi, İmran’ın kızı olup Hazreti Meryem’in de teyzesidir. Hazreti Yahya, dolayısıyla Hazreti Meryem’in kuzenidir ve Hazreti İsa ile aynı yıl dünyaya gelmişlerdir. Hazreti Yahya da, Hazreti İsa’da birer mucize şeklinde yaratılmışlardır. Zira Hazreti İsa babasız olarak dünyaya gelirken, Hazreti Yahya ise babasının yaşı yüzün oldukça üzerinde, annesi de yüze yakın yaşlarda ve kısırdır. Hazreti Zekeriya, oğlunun olacağı haberini alınca Rabbine şöyle demiştir:

“Zekeriya, Rabbim! dedi. Karım kısır olduğu, ben de yaşlılığın son sınırına vardığım halde, benim nasıl oğlum olabilir!” (Meryem, 8) “Rabbin, Orası öyle dedi ve buyurdu ki: O bana kolaydır. Daha önce sen hiçbir şey değilken seni de yaratmıştım.” (Meryem, 9)

Hazreti Zekeriya Henüz küçük yaşlarda iken Allah kendisine hikmeti, kalp yumuşaklığı, ruh temizliği ve safiyetini vermiştir: “Ayrıca O’na katımızdan şefkat ve ruh temizliği de (verdik). O kötülükten çok sakınan biriydi. O, anne ve babasına çok iyi davranırdı, asi ve zorba değildi.” (Meryem, 13-14)

Hazreti Yahya, henüz çocuk denecek yaşta iken Tevrat’ı okuyup anlama ve yorumlama konusunda derin bir feraset ve dirayet sahibiydi. O, Rabbi tarafından pek çok erdemlerle donatılarak, insanlar için bir hüsnü misal gösterilmiştir.

Hazreti Yahya’ya ruh temizliği verilmiştir ki; bu güzelliği çocukluğundan itibaren xalqen ve xulqen (yaratılışında/simasında ve ahlakında/tavır ve davranışlarında) bariz bir şekilde kendisini göstermekteydi. Hazreti Yahya’nın içinde yaşamakta olduğu o günkü Yahudi toplumunun ekseri kısmı, (İncil henüz yeni nazil olmasına rağmen) cahilane bir şekilde heva ve heveslerince hayat sürdürmekteydiler. O dönem Yahudiler genel olarak üç ana fırkaya ayrılmış bulunuyorlardı. Bunlar:

1-Kudüs’te bulunan ve Yahudiler tarafından kutsal kabul edilen mabedin yönetimini ellerinde bulunduran Sadukiler. Bunlar, günümüz Siyonistleri gibi kendilerini seçkin sınıf olarak görüyorlardı.

2-Yahudi şeriatına sıkı sıkıya bağlı olduklarını öne süren Ferisiler. Bunlar, Tevrat’a ve Yahudi geleneğine sıkıca bağlı olup; orta sınıf olduklarını iddia ederlerdi.

3-Ölüdeniz civarında ikamet edip, münzevi bir hayat yaşayan Esseniler. Bunlar da bir bakıma Yahudi toplumunun alt sınıfını/katmanını oluşturmaktaydılar. Yahudi kaynaklarının belirttiklerine göre Hazreti Yahya giyim, kuşam ve yaşam olarak daha çok Esseniler’e benzemektedir.

Bir takva ve iffet abidesi olan Hazreti Yahya, gencecik yaşlarda bazen Beyt-ül Makdis’te ve bazen de ıssız ve tenha yerlere gidip inzivaya çekilirdi. O, Rabbini zikreder, Rabbi ile uzun uzadıya baş başa kalır, kendi nefsini tezkiye ve terbiye eder, kendi muhasebe ve murakabesini yapardı.

Hazreti Yahya (a.s.), daha çocuk yaşlarda kavmini hakka davette bulunmaya başlamıştı. Olgunluk yaşlarına geldiğinde ise kendisine Peygamberlik görevi verilmiştir. O yaşlarda henüz İncil nazil olmadığı için, kavmi olan İsrailoğullarını Tevrat’ın şeriatına uymaya davet etmekteydi.

Hazreti Yahya, tebliğ ve davetine devam ederken, diğer tarafta Hazreti İsa’ya İncil nazil olmaya başlamıştı. Elbette ki Hazreti Yahya’da bundan böyle davet çalışmalarında yeni nazil olan İncil’in şeriatına yapıyordu/yapacaktı.

Menfaatçi ve dünya-perest Yahudiler, Hazreti İsa’nın davetine icabet etmedikleri gibi, pek çok zorluklar çıkardılar. Hatta şehit etmeye yeltenmeleri üzerine Hazreti İsa Allah tarafından kendi katına yükseltilmişti. Böylece davet işleri tamamen Hazreti Yahya’ya kalmıştı. Ama ne yazık ki Siyonist kafa yapısı hep aynı zillet ve dalalet üzere olduğu gibi; O’nu, ne Tevrat’ın hükümlerine davet ederken ve ne de yeni nazil olan İncil’in hükümlerine davet ederken dinlemediler. İsrailoğulları, daha önceki peygamberlere karşı sergiledikleri şiddet ve zorbalığı, muannid tavır ve tutumlarını tekrar sergilemeye başlamışlardı.

Hazreti Yahya, içinde yaşadığı Yahudi toplumunu her ne kadar pek çok fırkalara ayrılmış olduklarını gördüyse de, herkesi eşit bir şekilde muvahhid olarak Hakka çağırmaktaydı. Doğuştan gelen seçkinliği kabul etmiyor; üstünlüğün, şerefin belli bir beldeye, zümreye has kılınamayacağını, mutlaka makul ve özel bir çaba sonucunda elde edilebileceğini belirtiyordu. Haliyle ancak davet ettiği Allah(cc)’ın şeriatına teslim olmakla seçkinlik ve üstünlüğün olabileceğini haykırıyordu.

O dönem İsrail’in Kralı olan Zalim Herod’un torunu, I. Herod, önce hazreti Yahya’ya iyi muamelelerde bulunuyordu. Ama daha sonra nikâhı düşmeyen bir kız ile (rivayetlere göre ya kardeşinin kızı veya üvey kızı) evlenerek, nikâhını da Hazreti Yahya’nın kıymasını istedi. Hazreti Yahya, İncil’in hükümlerine göre bu kız ile evlenemeyeceğini; bunun İncil’in şeriatına/Rabbani hükümlere ters olduğunu bildirir ve bu nikâhı kıyamayacağını söyler. Yine rivayetlere göre kız ve kızın annesi, Hazreti Yahya’nın bu davranışına alınarak, kraldan O’nun öldürülmesini isterler.

Kral I. Herod, gerek kızın ve gerekse kızın annesinin ısrarları üzerine Hazreti Yahya’nın öldürülmesi talimatını verir. Askerler her tarafta Hazreti Yahya’yı aramaya koyulurlar. Kimi rivayetlere göre Hazreti Yahya’nın yakalanarak askerler tarafından başının kesildiği ve kimisine göre de sağ olarak kralın yanına getirilip, kral tarafından başının kesildiği söylenmektedir.

Her ne şekilde olursa olsun Hazreti Yahya Siyonistler tarafından şehid edilen bir peygamberdir. Mübarek başı gövdesinden ayrıldıktan sonra dahi tebliğine devam etmiştir. Evet, şehid edildiği, başı gövdesinden ayrıldığı halde tebliğe devam ediyordu. Mübarek ağzından dökülen sözcüklerle; gerek orada hazır bulunan Yahudi askerlere, gerek Yahudi toplumuna ve gerekse krala hitaben; İncil’in hükümlerine göre krala o kızı nikâhlamasının haram olduğu defalarca tebliğ etmiştir.

Hazreti Yahya, Allah(cc)’ın hükümlerini uygulamada; hakkı, adaleti, hakkaniyeti savunmada insanlığa büyük bir örneklik ve önderlik teşkil etmektedir. Çağın cahiliyyesine ve çağın tağutuna karşı yaşamı boyunca sergilemiş olduğu asaletli direniş, siyonizmin zulüm ve baskılarına karşı gösterdiği şerefli duruş ve haykırış, O’nu şahadete götürmüştür. Şehid olduktan sonra da ilahi sorumluluğunu ifaya devam eden Hazreti Yahya; Tebliğ eden şehid olarak bilinir.

Rabbimden bizlere de O Rahmet önderini sıdkile anlama, O’nun hayatından dersler çıkarma ve hayatımızda örnek alma bilincini vermesini niyaz ediyorum.

“Doğduğu gün de, öleceği gün de ve tekrar diriltileceği gün de ona selam olsun.” (Meryem, 15)

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum