1. YAZARLAR

  2. Mehmet Taş

  3. RAHMET ÖNDERLERİ-10
Mehmet Taş

Mehmet Taş

Yazarın Tüm Yazıları >

RAHMET ÖNDERLERİ-10

A+A-

 

Hazreti Musa ve Dinleyip Başkaldıranlar

"Andolsun ki, Musa size apaçık belgelerle geldi. Sonra siz onun arkasından buzağıyı (tanrı) edindiniz! İşte siz böyle zalimlersiniz! Hani sizden misak almış ve Tur'u üstünüze yükseltmiştik. (Ve): 'Size verdiğimize (kitaba) sımsıkı sarılın ve dinleyin' (demiştik)! Demişlerdi ki: 'Dinledik ve başkaldırdık!' İnkarları yüzünden buzağı (tutkusu) kalplerine sin(diril)mişti (Ey Musa) Deki: 'İnanıyorsanız, inancınız size ne kötü şey emrediyor!" (Bakara, 92-93)

"Musa dedi ki: 'Ey Firavun! Gerçekten ben alemlerin Rabbinden (gönderilen) bir peygamberim! Benim üzerimdeki yükümlülük, Allah'a karşı ancak gerçeği söylemektir. Rabbinizden size apaçık bir belge ile geldim. Artık İsrailoğullarını benimle gönder. (Firavun) Dedi ki: ' Eğer gerçekten bir ayet getirmiş isen ve doğru sözlülerden isen bu durumda onu getir (bakalım)!" (Araf, 105-107)

Ne zaman ki insanlar haktan batıla saptıysa, hidayetten dalalete döndüyse; Alemlerin Rabbi de insanları batıldan hakka, dalaletten hidayete çağırma görevi ile görevlendirdiği bir rahmet önderini göndermiştir! İşte Rahmet önderi Hazreti Musa da, Rabbinden kendisine tevdi edilen bu görevi akıl almaz derecedeki zorluklara, oyunlara, hilelere, tehditlere ve şantajlara rağmen bihakkın ifa etmiştir.

Hazreti Musa, bir yandan cahil, habis ve muannit olan kendi kavmi olan İsrailoğulları ile uğraşırken; bir yandan da despot, zalim, cani ve bir o kadar da cahil olan zamanın müstekbiri, Firavun ile uğraşmıştı! Bu yazıda, bu iki zaviyeden Hazreti Musa'nın mücadelesine kısaca değinmeye çalışacağız.

Zaman içerisinde teknolojik, bilimsel ve kültürel vs. alanlarda ne kadar gelişmeler ve değişmeler yaşansa da; insan psikolojisi temelde aynı kalmaktadır! İnsanın hayata bakışı ve hayata tutunma çabası, dünya hayatına ve dünyalıklara bağlanma güdüsü, hayata dair uzun emeller (tul-i emel) kurma saplantısı, mal-mülk ve servet toplama/biriktirme ve güç-kuvvet sahibi olma hırsı; büyüklük, mevki ve makam elde etme tutkusu; habislik, sadistlik narsistik vs. vs. insan oğlunun değişmezleri olmaktadır.

İnsan psikolojisine ve insan/lar/ın psikolojik saplantılarına girmeden, Hazreti Musa'nın Kendi kavmi ve Firavun'a karşı yürüttüğü mücadelede ve onların da Hazreti Musa'ya karşı sergiledikleri saplantılı davranışlarından birkaç tanesine değinmeğe çalışalım:

1-İsrailoğullarının Hazreti Musa'ya karşı sergiledikleri bir kaç davranışı:

a) Nankörlükte, kurnazlıkta ve döneklikte sınır tanımayan İsrailoğullarının buzağıya tapınmaları. Hazreti Musa, kendi kavmini Rabbinin rahmetiyle Firavunun her türlü zulmünden uzaklaştırarak; özgürlüklerini elde etmelerine; can, mal, namus, şeref ve haysiyetlerini koruma imkanını sağlamasına rağmen, büyük nankörlükler sergileyerek Hazreti Musa'ya itaat etmemişler: "Hani Musa kavmine (şöyle demişti); ' Ey kavmim!Gerçekten siz buzağıyı (tanrı) edinmekle kendi nefsinize zulmettiniz..." (Bakara, 54)

b) Azgınlaşarak; Allah(c)'ı bizzat görmeden inanmayacaklarını itiraf etmeleri: Yine her türlü alçalmışlıktan, Hazreti Musa'nın rehberliği saysinde kurtulan İsrailoğulları; önderlerinin uyarılarına istisnasız bir şekilde uymaları kendi yararlarına olmasına rağmen, eski sefil/cahiliyye tavır ve davranışlarına inatla devam etmişler ve yüce Allah(cc)'ı da; putları gördükleri gibi görme isteklerini dile getirmişler: "Ve demiştiniz ki; 'Ey Musa! Biz Allah'ı apaçık görünceye kadar sana inanmayız..! (Bakara, 55)

c) Değerli olanı değersiz olan ile değiştirmek: "Siz (ise şöyle) demiştiniz: 'Ey Musa! Biz bir çeşit yemeğe katlanmayacağız! Rabbine yalvar da, bize yerin bitirdiklerinden bakla, acur, sarımsak, mercimek ve soğan çıkarsın!' (O zaman Musa); 'Hayırlı/değerli olanı, şu değersiz olan şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz?' ..." (Bakara, 61)

d) Rabbinin emri ile alay etmeleri: İsrailoğulları, Hazreti Musa'nın konuşmalarını hafife alarak alay konusu etmişlerdi."Hani Musa kavmine; 'Allah, muhakkak size bir sığır kesmenizi emrediyor' demişti. (Onlar) 'Bizi alaya mı alıyorsun?' dediler. (Musa şöyle cevap verdi ); Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım!" (Bakara, 67)

e) Dinleyip isyan etmeleri: "Hani sizden misak almış ve Tur'u üstünüze yükseltmiştik. (Ve): 'Size verdiğimize (kitaba) sımsıkı sarılın ve dinleyin (demiştik)! Demişlerdi ki: 'Dinledik ve isyan ettik!'..." (Bakara, 93)

f)Verilen görevleri reddetmeleri ve aynı kaypak ve korkak hareketlerine devam etmeleri: " Dediler ki; Ey Musa! Onlar orada durdukları sürece hiç bir zaman oraya girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin git, ikiniz savaşınız. Biz burada duracağız!" (Maide, 24)

İsrailoğullarının Hazreti Musa'ya karşı nankörlükleri elbette bunlarla sınırlı değildir. Biz kısaca bu kadarı ile yetinelim.

2-Firavun'un nankörlüklerinden birkaç tanesine değinelim:

a)Firavun'un ilahlık taslaması: Kendisini zamanın müstekbiri/emperyal gücü olarak gören Firavun, zalimliğin daniskasını sergilemekteydi. Uğradığı ibretlik akıbete rağmen, hala aynı zalimliği, azgınlığı ve cehaleti sergileyen nice beyinsizler, yine aynı şekilde yeryüzünde dolaşıp durmaktadırlar: "Musa, ona en büyük mucizeyi gösterdi. O ise hemen yalanladı ve karşı çıktı. Sonra dönüp gitti. Derhal adamlarını toplayıp seslendi: 'Ben sizin en yüce Rabbinizim' dedi! Allah da ona ibretlik dünya ve ahiret cezası verdi." ( Naziat, 20-25)

b) İltimasçı ve rüşvetçi olması: Firavun, cahilce ve azgınca Hazreti Musa'ya karşı çıkarken, bütün küstahlıklara başvuruyordu. Tıpkı şahit olduğumuz çağdaş firavunilerin yaptığı gibi; "Sihirbazlar, Firavun'a gelip dediler ki; 'Eğer biz galip gelirsek, o halde bize bir karşılık var, değil mi? 'Evet' dedi. ' (O zaman) Siz, en yakın(larım) kılınanlardan olacaksınız' dedi." (Araf, 113-114)

c) Şantajcı ve tehditkar olması; "Firavun: 'Ben size izin vermeden önce O'na iman ettiniz, öyle mi? ... Muhakkak ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi idam edeceğim!"(Araf, 123-124)

d) Aşırı kibirli/gururlu oluşu: "... Firavun dedi ki; 'Erkek çocuklarını öldüreceğiz ve kadınlarını sağ bırakacağız! Hiç şüphesiz, biz onlara karşı kahir bir üstünlüğe sahibiz." (Araf, 127)

Firavun hakkında da bu kadarı ile yetinelim!

Bütün bu anlatılanlar/kıssalar ve daha nicesi Peygamber efendimize anlatılmaktadır!

Acaba neden?

Hazreti Muhammed (sav), bütün insanlığa gönderilen Allah(cc)'ın son elçisidir. Elbetti ki O'nun hayati öneme haiz bilgileri bilmesi gerekmektedir! Tarih boyunca hidayet ve dalalet vahalarında insanoğlunun nelerle karşılaştığının yanı sıra; bu durumlara karşı yapılması gerekenleri/çözüm ve çıkış yollarını de bilmesi gerekirdi! Evet, kendisi, insanlık tarihinin önemli köşe taşı misali olayları, yaşanmışlıkları, tecrübeleri, izlenen doğru ve yanlış yolları hakkında bilgi sahibi olması gerekiyordu! İşte Rabbi Onu bu bilinçle yetiştiriyor, gereken bilgilerle teçhiz ediyordu!

Yukarıda, İsrailoğullarının ve Firavun'un Hazreti Musa'ya karşı olan yaşantıları, tarihin bir kesitinde yaşanıp bitmiş-gitmiş olan şeyler değildi! Aynı şekilde Peygamber Efendimiz döneminde yaşanan cahiliyye de, o döneme has bir cahiliye olup geçmiş gitmiş değildir. Zira bütün bunlar böyle olmuş olsaydı, Aziz Kur-an'ın mucizevi yönü pek de olmayacaktı! Yukarıda da değindiğim gibi insanlık alemi hayat pratikleri yönüyle ne tür gelişim ve değişimler geçirse de, psikolojik/fıtrat yapısı aynı olarak devam etmektedir! Günümüz insanlarında da (hatta Müslüman olduğunu iddia edenlerin de pek çoğu olmak üzere) İsrailoğulları ve Firavun'un saplantılarına benzer saplantılar, benzer bakışlar ve benzer anlayışlar devam etmektedir! Belki de bu yüzden Rabbimiz Aziz Kur-an'da, bu konular üzerinde ısrarla durmaktadır. İşte belki de bu yüzden insanlar şiddetle uyarılmakta, dikkatleri Allah'ın hükümlerine ve nebisinin uygulamalarına çekilmektedir.

İsrailoğulları misali bu günün insanlarının de putlaştırdığı envai çeşit buzağıları vardır! Nefis buzağısı, kibir buzağısı, mal buzağısı, makam buzağısı, mevki buzağısı, şehvet buzağısı, şöhret buzağısı, cemaat buzağısı, meşrep buzağısı, mezhep buzağısı, şecere buzağısı, tarafgirlik buzağısı, ve envai milli buzağılar vd, ...

Günümüzde Firavun'un kendisi yok ise de firavunlaşan insanlar bir hayli vardır ve dünyayı bir ateş çemberine dönüştürmüş bulunmaktadırlar! Bu gün de kişiliğini ve insanlığını ayaklar altına sererek; firavunlaşanların etrafında öbekleşen ve kar/çıkar kuyruğuna giren onca onursuz ve omurgasız insanlardan geçilememektedir!

Hazreti Musa'nın örnekliğinden ve önderliğinden bu günün sadık Müslümanlarının da elbette alacağı nice ibretler ve dersler vardır. Dolayısıyla O'nun Aziz Kur-an'da aktarılan yaşanmışlıklarına daha çok eğilmeliyiz. Aziz önderimiz Muhammed (sav) gibi, Kur-an'da anlatılan o kutlu yaşanmışlıkları gerek akidevi ve ameli olsun; gerekse ferdi, toplumsal ve kurumsal hayata yansıtılmasında olsun, daha bilinçli olarak gayret göstermeliyiz.

Hazreti Musa'nın duasıyla satırlarımızı sonlandıralım:

"Ey Rabbim! Benim göğsümü aç!

Bana işimi kolaylaştır!

Dilimden düğümü çöz!

Ki söyleyeceklerimi kavrasınlar." (Taha, 25-28)

Hayır üzere kalalım inşaallah.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.