1. YAZARLAR

  2. Cevdet IŞIK

  3. RAHMAN VE RAHİM OLANIN REHBERLİĞİ
Cevdet IŞIK

Cevdet IŞIK

Yazarın Tüm Yazıları >

RAHMAN VE RAHİM OLANIN REHBERLİĞİ

A+A-

 

Rahman ve Rahim olanın rehberliğinde yol almak, en güvenli bir şekilde yol almak demektir. O’nun adıyla diyoruz her işe başlarken. Bu cümlenin içeriğini bilerek, bu cümlenin anlamına vararak atmalıyız adımlarımızı. Zira bu cümle, toplumsal yaşamın en önemli kodunu oluşturmaktadır.

Rahman ve Rahim olan Allah’ın rehberliği demek, Kur’an’ın rehberliği demektir. Böylece Kur’an bir rahmet pınarına dönüşmektedir. O pınardan içenler hakkın ve hakikatin aydınlık yüzüyle karşılaşır. Böylece şeytanı şeytan yapan tuzaklardan da emin olur. Yani şer işleyerek şerre dönüşen ve şerrinde ısrar eden; bu sebepten kovulmuş olan şeytanın şerrinden, insan Allah’a sığınmış olur.

Her daim talep ettiğimiz Allah’ın yardımıdır: Merhameti, razı olduğu istikameti. Bu minval üzere elimizden tutması yani. Onun için besmele diyoruz. Besmele derken Rahman ve Rahim olanın korunaklı yolunu istemiş oluyoruz. Bu bilinçle bir tercihte bulunuyoruz. Henüz işin başındayız ve işe başlamak üzereyiz. İşte, besmele diyerek işe başlamış oluyoruz. 

Bütün soruların cevabıdır besmele: Hangi işi yapacağız? Ne yapacağız? Kiminle yapacağız? Kim adına yapacağız? Bütün bunlardan sonra yapacağımız işi nasıl yapacağız? Yani yapılacak eylemin startıdır besmele: Rahman Rahim Allah adına/adıyla.

Yarattıklarıyla/yaptıklarıyla, sonsuz merhametin kaynağı/sahibi olduğunu gösteren Rabbimiz; hem hayatı ve hem de bizi yaratan, terbiye eden ve sonsuz hayata hazırlayan, bunun için emniyetli bir istikamete sevk edendir.

Allah’ın nimetlerini/bağışlarını unutmak büyük gaflet. İnkâr etmek ise büyük cehalet. Bu duruma düşmek için, yani gaflet ve cehaletle malul olmak için, kör olmak gerekir. Sağır olmak ve akıl melekesinden mahrum olmak gerekir.

İnsan eylemle insandır. Yaşamanın, yaşıyor olmanın emaresi eylemektir. Eylemsizlik ölüme eşdeğer. Asıl ölüm ise ontolojik farkındalığı yitirmektir.

Eylemlerde iki netice: Pozitif eylem ve negatif eylem. Pozitif eylem hep kazandıran eylem: artı kutup, kabul gören, dolu ve doğru. Negatif eylem hep kaybettiren eylem: eksi kutup, kabul görmeyen, boş ve yanlış.

Eylemlerin anlamlı ve kabul edilebilir olması için, “besmele”li olması gerekir. Yani Allah’lı olması gerekir. Eylemlerin Allah’lı olması demek, O’nun adına olması demektir. Ne demek O’nun adına olması? O’nun beğeneceği, razı olacağı ve onay vereceği şekilde olması demektir. Gösterdiği sınırlar içinde kalmak ve yapılmasını istediği şekilde yapmak yani.

Kur’an, sınırları belirleyen bir rahmet haritası. Kur’an, Rahman ve Rahim olana yaklaştıran bir kılavuz. Kur’an, gidilecek yolu gösteren eylem kitabı: zihni ve fiziki eylemlilik/aktiflik: Koşulları dikkate almak ve adaletten şaşmamak. 

Kur’an, dikkat edilmesi gereken hususları ve yolda bekleyen tehlikeleri haber verir. Dost olanı öğrettiği gibi düşman olanı da öğretir Kur’an.

Rahman ve Rahim olan unutulmamalı. Her zaman hatırda tutulmalı. Tevbe Suresi hariç, bütün surelerin ilk cümlesi. Hikmeti: Ey insan! Allah’tan ümidini kesme, O’na yönel ve O’na dayan. Bu senin kıblendir; kıbleni terk etme.

Bu, aslında büyük bir ihtiyacın giderilmesidir: Hayat Kitabı’yla hayat bulurken, Rahman ve Rahim olanın hep bizimle olduğunu ve kulluk vasfımızla yürümemizin asla unutulmaması gerektiğinin ihtarı. Belki de bu ihtar, insan için en büyük ihtiyaçtır.

Bir farkında oluşun anahtarıdır besmele: Boşu boşuna yaratılmadık. Bir hikmete binaen yaratıldık. Gelip geçici bir zaman ve emanet edilmiş bir mekân üzerindeyiz.

Emaneti zayi etmemek gerekir. Emaneti zayi ihanetle eşdeğer. İhanetin bedeli çok ağır olacaktır. Bu böyle bilinir ve teslim edilir zaten. Bu sebepten dikkat etmek gerekir.

Önemli olan yanlış tasavvurlara meyletmemektir. Tasavvurdaki yanlış seyir, beraberinde ihanetlere sebep olur. Emaneti, bile isteye zayi etmemeliyiz.

Göz göre göre yanlış bir fiilin faili olmamak gerektiğini biliriz. Ama buna rağmen tasavvurumuzdaki yanlış gidişattan dolayı, kendimizi haklılaştıracak gerekçeler bularak, emaneti zayi etmekte bir beis görmeyiz çoğu zaman.  

Yaratılış amacımızı unutmak suretiyle, geçici olan bu mekânı ebedi bir mekân olarak içselleştirebiliyoruz. Bunun doğal bir sonucu olarak, elimizdeki emanetin sahibini unutuyor ve emaneti kendi mülkümüz haline getiriyoruz: Sekülerizm.

Yanlış bir başlangıç, insanı geri dönüşü zor olan bir sapmanın içine sürükler. İşte bundan dolayı, yani yaşanacak sapmadan dolayı, emaneti zayi ederiz. Emanete hıyanetin önüne geçişin ilk basamağı besmeledir.

Besmele anahtarıyla her münkerin kapısı kapatılırken, her marufun kapısı ise açılır. Besmele ile yeni fatihler yetişir ve yeni fetihler yapılır. Tarihteki en büyük zaferler besmele ile kazanılmıştır.

En kadim ve en eskimez söz besmeledir. Besmeleye ulaşanlar için ne bir dert ve ne de bir keder söz konusu değildir. Besmeleye ulaşmak, sadece besmeleyi söylemekle olmaz. Besmeleye ulaşmak, onun manasını idrak etmekle mümkündür.

Söz medeniyetinin lider cümlesidir besmele. Hz. Nuh, gemiyi yaparken ağzında besmele vardı. Çılgın dalgalar üstünde emin bir şekilde yüzerken, ağzında yine besmele vardı. Yeryüzüne tekrar ayak basarken de. Hz. Süleyman da öyle idi. Diğerleri de.

“Eğer Kur’an’ı muhteşem bir site kabul edersek, Fatiha bu sitenin ana kapısı, besmele de o kapının anahtarıdır. Besmele kulluk listesinin altına atılan imzadır.  Besmele Allah’la ve Allah’lı yapmaktır. Besmele O’nun sayesinde ve O’nun verdiği imkân ve güçle yaptığının bilincinde olmaktır. “Senin verdiklerinin farkındayım. Senden bağımsız bir varlık alanı düşünmüyorum” demektir. Besmele eylemle alakalıdır. Zira besmele çeken biri, bir eyleme girişiyor, bir işe başlıyor demektir. Besmele, İslam ahlakının bir “eylem ahlakı” olduğunu gösterir.” (M. İslamoğlu, Hayat Kitabı Kur’an, s.2)

İnsan, besmele ile güvenli bir sığınağa girmiş oluyor. Bir taraftan, ruhi anlamda kargaşa ve karmaşadan uzaklaşırken diğer taraftan ise maddi anlamda bir huzur ve sükûnete ulaşıyor. Tam bir barış adası olmakta ve etrafına tümüyle güven telkin etmektedir.

Bugün, besmeleden uzakta bir hayat yaşamaktayız. Başımız belalardan kurtulmamakta bu yüzden. Müslümanız ama besmeleden uzaktayız. Ne yaman çelişki. Besmele lafzı dilimizde fakat ruhu çok uzaklarda. Daha doğrusu öldürdük ruhunu. Sakız gibi ağızlarda çiğnenen besmele, ruhumuzun hiçbir teline değmemektedir.

Kültürel bir değer olmaktan öteye geçmemekte besmele. Başımız sıkıştıkça, ticaretimiz kesata uğradıkça, yani korkularımız arttıkça bir ninni gibi terennüm etmekteyiz. Bu haliyle besmele bizi dünyaya bağlamakta ve ahiretten ise uzaklaştırmaktadır.

Yanlış anahtarla kapı açmak imkânsızdır. Müslüman besmele ile besmelenin ruhu ile yeniden tanışmalıdır. Besmelenin ruhuna ulaşmalıdır. Böylece ruhunu ihya etmelidir. İhya edilmiş bir ruhla yürüyüşünü sürdürmelidir.

Allah! O Rahmandır. O Rahimdir. O’nun adına ve O’nun adıyla.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum