Psikolojik üstünlük, ele yeni geçirildiyse!
Son günlerde, ülkenin Güneydoğu sınırlarının berisinden ve ötesinden, yığınla insan kaybı haberleri gelmektedir.. Laik rejim makamlarının resmî beyanlarına göre, ya hainler etkisiz hale getiriliyor ya da aldatılmış gençler terör örgütünden kaçıyor ve terör örgütündeki dağılma süreci gelişiyor. Ve bu arada da, asker ve diğer resmî güvenlik güçlerinin can kaybında rejimin kendi mantığına aykırı olarak, İslâmdan haksız olarak alıp kullandığı şehid terimiyle halka sunulan cenazelerde ciddî bir artış var.. İlginçtir, geçen sene seçim atmosferinde Hükûmet üyeleri protesto edilip generaller alkışlanırken, şimdi o görüntüler yok; sadece halk kitlelerinin geniş katılımıyla tertiblenen cenaze törenleri var..
Askerlik her yönüyle çetin bir meslektir.. çünkü, bir dâva, inanç, ideoloji veya hangi şey, en aziz biliniyorsa; onun uğrunda, öldürmeyi ve öldürülmeyi göze almayı gerektirir.. Ve elinizde silah vardır; öldürülmek için hedef alındığınız kesindir ve öldürülmemek için bile öldürmek zorundasınızdır. Karşınızdaki de insan değil, imhası gerekli olan düşmandır.. Siz onu imha etmekte gaflet gösterirseniz, o sizi öldürecektir..
Geride kalanlar, her iki taraf da, kendi ölülerine sahib çıkarlar, ona yüksek mânalar ve manevî makamlar verirler, onun ismini ve ailesini yüceltirler..
Şehîd, kelime mânası olarak, bir şeyin en üstün şahidi/ tanığı mânasındadır. Kişi, hangi dâva için hayatını veriyorsa, o dâvanın en büyük şahididir, çünkü o uğurda canını vermeyi göze aldığı kabul edilir..
Şehîd terimi, İslâm ıstılahatında/ terminolojisinde ise; ancak, Allahın dinini korumak ve yüceltmek yolunda mücadele ederken, dünya hayatından geçenlere verilen bir sıfattır. Ya, laik TCnin resmî ideolojisini korumak uğrunda verilen mücadelelerde dünya hayatını verenler için hangi terim, hangi mânada kullanılmalıdır? Kezâ, PKKnın da zayıfladıkça, dine tutunmaya çalıştığına dair haber geliyor.. PKKnın dinle nasıl alay ettiği hatırlatılıyor.
Doğru, marksist ateistlerin genelde din ile ve özelde İslâm ile alay etmeleri yeni bir şey değildir ve bilinmektedir.. Ama, laikçiler veya ateistler de farklı bir konumda mıdırlar, sanki?
Buna rağmen, onlar kendi mücadelelerini kazanmak için bütün güçleri devreye sokarlar. Ve din de bir yıkama-yağlama mekanizmasına, bir yağdanlık durumuna düşürülür..
Dün, TRT Int.ten, 6 askerin cenaze töreni yansıtılıyordu, muhtelif şehirlerde.. Dün, anneler günü diye bir gün de icad edilmiş imiş; bu yüzden daha bir duygu seli oluşturuluyordu..
Akçaâbâdlı bir laz annenin şehid olmişdur, ama, tayanamayrum.. sözüne, Bingöllü bir ananın kürdçe ağıtları karışıyordu.. Bir ananın ise, oğlunun şehit olduğu haberi verilince, Oğlum şehid olmadı.. Milletin çocukları birbirine öldürtülüyor dediği medyaya yansıdı..
Bu arada, Gen. Kurmayın anneler günü için hazırlattığı posterleri gördüm. Bu posterlerde, ana konumundaki hanımların başı hep açık olarak gösteriliyordu, dikkatli bir tercihle..
Asker kayıplarının bir listesi çıkarılsın bakalım, yüzde kaçının annesinin başı örtülü ve açıktır? Dürüst olarak, öyle bir ayırım yapmıyoruz.. denilirse, o zaman, bu ayırım, niye? Gerçi, Gen. Kur. Başkanı, oğlu ölen asker annelerinin elini öpüyor Anadoluda, ama, resmî anlayışlarında, milletin inanç ve şahsiyetinin bir parçası olan giyimine bu müdahale niçin?
Gen. Kur. Başk. Büyükanıt, geçen gün, Psikolojik üstünlük ele geçirilmiştir.. diyordu..
Bu çok önemli.. çünkü, bu, tersinden okunursa, psikolojik üstünlüğün bu zamana kadar sağlanamadığı veya karşı tarafta olduğunun itirafıydı.. Daha birkaç ay önce, KKK. İlker Başbuğ, devletin dağa çıkışları engelleyemediğini itiraf ediyordu.. Ve 25 yıldır, bir avuç çapulcu diye gösterilen bir silahlı örgüte karşı, şimdi, ancak son birkaç ayda psikolojik üstünlük sağlandığı iddiasına ihtiyatlı yaklaşılmalı değil mi?
*BİR ACAİB ENFES öZGüRLüK ANLAYIŞI ETRAFINDA..
Dün, Star tv.de, R. Mengi, A. Altındal, Y. N. öztürk ve Ş. Eygi konuşuyorlardı, saatlerce.. Y. N. öztürk, kendisini geçmişte reformcu olarak niteleyenlerden şerefsiz diye sözedip, kendisinin reformdan değil, tecdidden sözettiğini belirtirken, yıllarca Y. N. ö. hakkında çok ilginç tesbitlerde bulunan Ş. Eygi Beyin tepkisini anlamaya çalıştım; ama, renk vermedi..
A. Altındal ise, geçmişte, müslüman bilginleri ve hristiyan din adamlarının çağrıldığı tv. proğramlarında kendisini laik olarak nitelerdi. Şimdi de, fransız laikliğini bile beğenmeyip, TC. tipi laikliği öğüyor, İslâm hakkında ahkâm kesiyordu. Bu arada M. Kemale gâzilik verildi, ama, mareşallik verilmedi diyordu. Halbuki Fevzî Paşayla birlikte, o da muşirdi. Atatürkün dindarlığı üzerine konuşmak istendiğindeyse; Eyginin, o konuda konuşup da bu yaştan sonra hapse girmek istemem.. demesine karşılık, R. Menginin Atatürk gibi büyük bir lider hakkında hapse girmeyecek şekilde güzel konuşmak gerekir diye karşılık vermesi ise, müthiş bir enfes bir özgürlük anlayışını sergiliyordu.. Sevmeye mecbursun!
Bu arada, kişi için, ölçünün, son ândaki durumu olduğunu hatırlamaksızın; M. Kemalin ne kadar dindar olduğuna dair, 1923 öncesindeki bazı sözlerini aktaran Mengi, bir erkeğin, bazı hallerde 4ü aşmamak üzere, birden fazla evlilik yapabileceğine dair ruhsat bulunduğunu söyleyen Eygiye, laik bir edâ ile dikleşip, Artık, İslâm hukukuna bakmıyoruz, Medenî Kanun var.. demekle yetinmeyip; aynı mantıkla, kadının da birden fazla erkekle evlenebileceğine dair lafları, M. Ar isimli bir mâlum sinema oyuncusunun tv. kanallarında söylediği gibi, çok rahatça dile getirmesi ilginçti. O zaman, Menginin sadece elbisesinin kırmızı olduğunu daha bir hissettim.. Mengi, proğramı Umarız, hoş vakit geçirmişsinizdir diye kapatıyordu. çok hoş vakit geçirilmişti, çoook; utanılacak nice laflar hatırlanmazsa..
* 11 EYLûLE DE IŞIK TUTAN MüTHİŞ BİR İDDİA VEYA İTİRAF..
Usâme Bin Ladenin oğlu ömer, Alman Frankfurter Rundschau gazetesinde 10 Mayıs günü yayınlanan röportajda, CIAnın, Usâme Bin Ladeni bulacak imkana sahib olup olmadığı şeklindeki bir soruya cevaben, Emin değilim. Açık söylemek gerekirse babamı yoğun şekilde aradıklarına inanmıyorum. Bazıları onu Allahın koruduğuna inanıyor; bazıları da Amerikanın Ortadoğudaki savaşını haklı gösterebilmek için onun serbestçe dolaşmasına izin verdiğine.. Belki de, Amerikalıların şaşırtıcı derecede çabuk buldukları Saddam Hüseynden daha kurnazdır diyordu. Oğul Bin Laden, bu arada, Batılı ülkeleri sevdiğini, yakın akrabalarının da Fransa, İsviçre ve Belçika gibi ülkelerde yaşadığını da bildiriyordu..
Bin Ladenin arab dünyasının en büyük kumpanyalarından ve baba Usâmenin de hattâ milyarlarca dolarlık bir servet sahibi olduğunu ve amma, Batı batakhanelerinde yıllarca yaşadıktan sonra, şimdiki iştigal alanına geçtiğine dair iddiaları da hatırlamakta fayda var.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.