
Polisteki Ergenekoncuların İzleri
Ergenekoncu polisler Susurlukçu askerler ya da tersi
Enis Berberoğlu sonunda o soruyu sordu: Ergenekon iddianamesinde neden hiç polis yok. Amaç kıymık atmak değilse son derece yerinde bir soru. Yalnız bu soruyu kanımızca Susurluktan başlayarak açmak gerekiyor.
Berberoğlunun da içinde bulunduğu medyanın Susurluk kazasındaki tavrını, cesurca duyguların ifade edilmesi olarak nitelendirebiliriz. Ama o günleri yeniden hatırladığımızda şunları da düşünmeden yapamıyoruz. O süreçte Berberoğlu gibi yazarlardan bir tanesi bile çıkıp; Susurlukta neden hiç asker yok sorusunu sor(a)madı. Belleklerimizi tazeleyelim isterseniz, askerlerin işin içinde olup/olmadığının gündemde yer alması, Hanefi Avcının yaptığı açıklamaların sonrasında oldu. Zaten ondan sonra da, Susurlukun üstüne kahramanca giden medyamız da, süt dökmüş kedi gibi kuyruğunu kısıp, Susurluk haberlerini tedavülden kaldırmaya başladı. İnanmayan için arşiv ortada.
İşte o günlerde sorulmayan Susurlukta neden hiç asker yok sorusu, bugün sorulan Ergenekonda neden polis yok sorusunun da gecikmiş bir cevabı aslında. Bir diğer anlatımla; Ergenekon örgütünün görülen temel amacı, aslında bir darbe ile seçilmiş iktidarı koltuğundan uzaklaştırmak. Bunu yapamaya çalışanlar kim? Emekli ve/veya muvazzaf askerler. Bu yapılanmanın önde görünen figürü kim? Veli Küçük. İşte medyanın Susurluk kazasından sonra sorması gereken soruyu sor(a)mayıp askeri Susurlukun içine bilerek çekiyorlar kaygısıyla üstünü örttüğü o yapı, Medyanın Susurluktaki sessizliğinden ve hatta yandaşlığından cesaret alarak post-modern darbe tezgâhlamaya kalkıyordu.
Şimdi de soruyu 2008 Türkiyesine getirelim ve Ergenekon örgütünün polis ayağındakilerin, Susurluk tecrübesinden sonra aynı pervasızlıkla hareket edeceğini bekleyebilir miyiz diye soralım. Kanımızca bu soruya bir soru daha eklenmesi gerekiyor: 2008 yılı medyasının da, 1997lerin homojenleştirilmiş tek tipçi medyası gibi bir yapısı olsaydı, bir diğer ifade ile bugünün çoğulcu medya yapısı olmasaydı, iş yalnızca Berberoğlunun yazdığı gazete ve gruba kalsaydı, acaba Ergenekonun bu kadar ayrıntısına vakıf olabilecek miydik?..
Ergenekoncu polislerin neden ortada görünmediği konusunda birkaç hatırlatma yapmak gerekiyor. Hatırlayın, Şemdinli olayında arabasına ve ajandasına el konan çavuşun ajandasından çıkan notta polise ilişkin bir karar bir not- vardı: polisle konuşulmayacak, halısaha maçı bile yapılmayacak. Alın size bir diğer hatırlatma daha: Atabeyler çetesinin elemanları ki savcının iddianamesine göre amaçları Ergenekonunki ile örtüşüyordu, yani hükümete karşı darbe hazırlığı- Merzifon ve Çorumda bulundan emniyet müdürleri ile amaçları doğrultusunda irtibat kurmaya çalışmışlardı. Polis ise Merzifonda internet kafeden yazıldığı belirlenen ihbar e-postasına dayanarak operasyon yapmıştı. Şimdi bir hatırlatma daha: Ergenekon operasyonunun ayak sesleri niteliğindeki ilk operasyon Küre operasyonuydu. Kamuoyunun Sauna operasyonu olarak bildiği malum operasyon. Orada tutuklanan iki emniyetçi vardı. Biri Emniyet eski Genel Müdür Vekili, diğeri ise komiserlikten atılan eski bir emniyetçi. Komiserlikten atılan o kişinin emniyetten ayrılış nedeni, adını Ergenekon iddianamesinde sıkça duyduğumuz Ercüment Yılmazın öldürülmesine ilişkin dosyanın bir kopyasını Ayhan Parlaka vermesiydi. Dosya tesadüfen durdurulan Ayhan Parlakın aracında bulunduğunda, iç soruşturmayı derinleştiren polis, dosyanın o komiser tarafından Ayhan Parlaka verildiğini belirleyip, bu şahısın Emniyet ile ilişiğini kesti.
Ayhan Parlak Doğuş Factoringin CEOsuydu. Ercüment Yılmazın da kayınbiraderi. Danıştay saldırganı Alparslan Arslan Doğuş Factoringin avukatıydı. Parlakın, Alparslan Arslanı 56 defa, Ergenekon tutuklusu emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekini 63 defa, Veli Küçükü üç defa, Doğu Perinçeki bir defa aradığı da gene resmî devlet evraklarının içinde yazıldı. Sauna çetesinde en üst rütbeli kişinin de emekli Emniyet Genel Müdürü Vekili olduğu kayıtlara geçti. Hatta onun çok yakını ve personelden sorumlu en üst düzey göreve aynı diğeri gibi gelen bir diğer emniyet yetkilisi de, Abdülkadir Aksu, Osman Güneş ve Beşir Atalay dönemlerinde de bu görevini yaş haddinden emekli olana kadar, Allah, peygamber, maşallah, bareketallah, elhamdülillah, takiyeleri ile sürdürdü ve ortalıkta dolaşan listelerin de mimarı oldu.
Biz Susurlukta bir kısım medyanın içine düştüğü duruma düşmemek için Ergenekon ile irtibatı olan ne kadar polis varsa araştırılıp ortaya çıkarılmasına yardımcı olacağız. Bunun için de Saunada radara takılan emekli emniyet müdürünün, bizzat kritik görevlere atadığı kişilerin, halen bu görevlerde olup olmadığına bakılmasını öneriyoruz. Sauna operasyonu, Atabeyler çetesi ve diğer devlet olanaklarını arkasına alan organize suç örgütleri ile Ergenekonun ilişkisi de araştırılsın diyoruz. Bunu savcının yapmasına da gerek yok. Medya karartma yapmadan, sarı-beyaz zarf numaraları çekmeden, bu operasyonlarda ortaya çıkan bilgiler ile Ergenekondaki bilgileri karşılaştırmaya başlasın bakalım o zaman neler görülecek. Sonra da Fabrikatörün karanlık dergisine, kendi iktidarları için iftiranameler gönderen, onlarla ilişkili olan polislere gelsin sıra. Sonra yok öyle değil de şöyleydi. Yok, aslında burada durum böyleydi kıvırtmasına, mızıkçılığına da hiç gerek yok. Var mı bu konuda cesaretiniz?
Biz, bizim kapımızın önü olan Emniyet Sokağı ile ilgili 20 yıllık hocalık birikimimizi de işin içine katarak, elimizde süpürge ile dolaşıyor ve pislikleri gelin birlikte temizleyelim diyoruz.
Var mısınız?
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.