
PKK'nın merkez komitesinde Ergenekon var
Kürt siyasetinin en belirgin figürü Yaşar Kaya. İki dönem Demokrasi Partisi (DEP) başkanlığı yapan Kayanın yasaklamalar ve tutuklamalarla geçen uzun bir hayat serüveni var. 49lar davasında yargılandı, Ziverbey Köşkündeki işkencelere maruz kalan ilk kişiydi. Özgür Gündem gazetesinin patronu ve yazarı olarak gerilimli dönemde ön plana çıktı. Birçok suikast planında adı geçti. Avrupada Sürgündeki Kürt Parlamentosunu kurarak Türkiyeye bir nevi meydan okudu. Yaşar Kaya, aynı zamanda Kürt siyasi tarihinin de bilirkişisi konumunda. Çok şey biliyor, çok şey yaşamış. Ama henüz zamanı değil diyerek birçok şeyi konuşmak istemiyor. Zaman zaman PKKnın da tehditlerine maruz kalıyor. Ona göre kısa bir süre sonra çok şey değişecek ve gerçekler bir bir ortaya çıkacak. Kaya, Ergenekon davasının çok önemli olduğunu ve sonuna kadar gidilmesi gerektiğini düşünüyor.
1994ten beri Türkiyeye gelemeyen Kaya, Erbilde oğlu Dara ile oturuyor. Eşi ve kızı ise İstanbulda yaşıyor. Biz de Kayanın Erbildeki evinde son durumu değerlendirdik. Sorularımız çoktu ama kurt siyasetçiden cevap almak hiç de kolay olmadı. Söyleşi sırasında üç-dört kez kayıt cihazını kapatmak zorunda kaldık. Birçok şey sonraya kaldı
-Çocukluk ve gençlik yıllarınız oldukça hareketli geçmiş.
Ben Ararat Kürtlerindenim. Annem Doğubeyazıtlı. Babası Tiflisle iş yapan bir tüccardı. Ağrılı olan babam 1. Dünya Savaşından sonra Iğdıra gelip yerleşiyor. Bu birçoklarımızın okumasını kolaylaştırdı. Iğdırdaki baba evimizin dışında Iğdır-Doğubeyazıt yolu üstünde köyümüz vardı. Oradan da yaylaya giderdik. Bir yılda üç defa yer değiştirirdik. O çetin hava şartları beni zor şartlara alıştırdı. Cezaevindeki yıllarım da dayanıklı olmamı sağladı. Ben toplam 18 yıl cezaevinde kaldım.
-Sert iklim siyasi hayatınızın karlı, fırtınalı olmasına etki etti mi?
Ben genç yaşta İstanbula gelip Kabataş Lisesinde okumaya başladım. Behçet Necatigil, Teşkilat-ı Mahsusanın son başkanı ve Anadoluya silah taşıyan Galip Vardar gibi kişiler benim hocalarım oldu.
-Siyasi fikirleriniz bu dönemde mi gelişti?
Daha öncesinden vardı. Iğdırın yüzde 60ı Azeri, yüzde 40ı Kürttü. Benim gençliğimde iki toplum arasında çekişme vardı. Ben de kendimi Kürt kitlesi içinde buldum. Burası ilk politik fikirlerimin şekillenmesine neden oldu. Liseyi bitirip İstanbul Üniversitesine girdiğimde ise kendimi kaynayan bir kazanın içinde buldum. Demokrat Partinin son dönemlerinde Kürt siyasi tarihine geçen meşhur 49lar tutuklaması başladı. Ben onlardan biriyim. Davada Musa Anter gibi önemli isimler de yargılanıyordu. Anter ve bir grup arkadaşımızla birlikte Türkiyede ilk kez Türkçe-Kürtçe yayın yapan Deng (Ses) dergisini çıkardık. 49lar davasındaki yargılama 10 yıl sürdü. Cezaevi sürecinden sonra Konyaya sürgüne gönderildim. 8 ay boyunca bir otelde kalarak genel gözetim cezası aldım.
-Bu dönemde Adnan Menderese yönelik tepkileriniz oluyor.
Irakta General Abdülkerim Kasım döneminde darbe oldu. Mustafa Barzani, Iraka dönme imkânı elde etti. Kürt meselesinden herkes ürküyordu. Musulda isyan oldu, Kürtler de bastırılmasına yardım etti. Bu sefer Türkiyede Niğde vekili Asım Eren, Türkmenleri öldürdüler, biz de burada Kürtleri öldürmeliyiz şeklinde Meclise önerge verdi. Yani misilleme öneriyordu. 102 genç olarak biz Kürtüz dedik. Akşam gazetesi bu çıkışı manşet yaptı. İnsanlar bu sefer Kürt var mı? demeye başladılar. Musa Anter de Diyarbakırda yayın yapan İleri gazetesinde Kımıl diye bir şiir yazdı. Birtakım protestolar yapmaya başladık ve kendimizi askerî mahkemelerin önünde bulduk.
-O dönemde çıkan aflardan yararlanmadınız mı?
129 gün Harbiyedeki hücrelerde kaldık. 27 Mayıs sabahı tank sesleriyle uyandık. Siyasi tutukluların hepsini bıraktılar. Ancak Türkeş, radyodan 14 nolu tebliğe göre resmî ideolojiye aykırı davrananlar hariç dedi ve içeride kaldık. Millî Birlik Komitesine bizi mahkemenin karşısına çıkarmaları için mektuplar yazdık. Mehmet Özgüneş gelip Haklısınız ama Yassıadaya hâkim ve savcı lazım. Sizi yargılayacak mahkeme yok. dedi. Savcı ve hâkim olmadığı için içeride kaldık. Bizi dünya basınından saklamışlardı. Arkadaşımız Emin Batu hücrede donarak öldü. Sait Elçiyle birlikte hastaneye kaldırıldık. Bu dönemde bir topçu albay ile bir levazım yarbayı sizi idama mahkûm edebiliyordu. Biz askerî mahkemede yargılandık. Burada casuslar yargılanıyordu. Dava 10 yıl sürdü ve ben 14 ay içeride kaldım.
-Talat Aydemir cuntası sırasında ne durumdaydınız?
1963te Talat Aydemir kalkışması olduğunda 23 kişi Kürtçülükten içerideydik. Darbecilerle Mamak Cezaevinde kaldık. Birebir görüşmelerimiz oldu. Kürt meselesi üzerine konuştuk. Fethi Gürcanı, Sabri Sarıyerliyi burada tanıdık.
ZİVERBEYDE İLK SORGULANAN BENDİM
-Ziverbey Köşkünde sorgulandınız mı?
Bizim durumumuz çok özeldi. Avrupada bir Kürt Talebe Cemiyeti vardı. Başkanlığını İsmet Çelikhanlı yapıyordu. 6 arkadaşımız bunun Türkiye şubesini kurdu. Örfi İdare hepimizi törpüledi. Ziverbeyde işkenceler gördük. İlk işkenceye giden bendim. Biz Ziverbeydeyken Enver Aytekin, İlhan Selçuku tanıyordu. Aytekini İlhan Selçuka gönderip durumumuzu yazmasını istedik. Oralı bile olmadı. Kendisi Ziverbey Köşkünden çıktıktan sonra bana anlatmışlardı da ben inanmamıştım diye yazdı. Biz Kemalist çekirdeği ve derin devleti iyi biliriz. İlhan Selçuk da bu ekipten.
-Ziverbey Köşkünde sorgulandığınızı pek kimse bilmiyor?
Herkes İlhan Selçuk sorgulandı diye biliyor. Bizleri peyderpey geceleri askerî cezaevinden alıp götürüyorlardı. Sonra aileler İsmet Paşanın evine gidip rica edince işkenceler durdu. 23 kişi vardık. Bize bölücülük yapıp millî menfaatlere aykırı hareket ettiğimiz söyleniyordu. Daha sonra 70 ve 80 darbesi ile hayatımız devam etti.
-İlk nerde yazmaya başladınız?
Dicle Fıratta yazdım. Sonra Deng dergisini de çıkardık. Ancak esas yazı hayatım Özgür Gündemde başladı. Ben imtiyaz sahibiydim. 1991de Babıâli çalkalanıyordu. Bu aykırı gazetenin sahibi kimdir? deniliyordu. Ragıp Duran, sahibi ve yayın yönetmeni olmamın yetmeyeceğini ve yazı yazmam gerektiğini söyledi. Ben de yazmaya başladım. Karar verdim, Kürdistandaki hainleri ve Kemalistin demir çekirdeğini yazacaktım.
-Gazete için parayı nereden buldunuz?
Dengden bir birikimim vardı. Gazetenin yüzde 25i bana aitti. 7 ortaktık.
-PKKnın gazeteye bir katkısı var mıydı?
Bu konuda ben devlete de hesap verdim. Devlete göre gazete PKKnın yayın organıydı ve örgüt parasal yardımda bulunuyordu. Ben bunun doğru olmadığını ispat ettim. Aykırı bir gazeteydik. Öcalana Ali Fırat adıyla yazılar bile yazdırıyorduk. Yerimiz bile Kumkapıdaydı. Kürtlerin yaşadığı coğrafyada adı konulmayan bir savaş vardı. Devlet orada terör var diyordu, biz de orada savaş olduğunu yazıyorduk. 18 ayda 26 cenaze kaldırdım. Buna Musa Anter de dâhil. Özgür Gündem 50 bin satarak efsane bir gazete oldu. Devlet doğuya arabalarımızı sokmadı ve ayda bir milyar lira zarar ediyorduk. 45 gün gazeteye ara verdik.
- Gazetenin çizgisi hep böyle mi devam etti?
Sonuna kadar devam etti. Ama Türkiye buna alışık değildi.
-İnsanlık yerde sürükleniyor manşetini nasıl attınız?
Merdan Yanardağ yazı işleri müdürüydü. Perinçek grubundan 11 arkadaş vardı. İlk hafta gazeteyi sabote ettiler; istifa ettiler. İsmail Beşikçiyi Ankaradan çağırdım. Onlar bize karşı tertip, komplo yaptılar. Gelip diyor ki Yaşar Bey sizde olan makine parkı Milliyette bile yok. 120 kişi çalışıyordu gazetede. Bir gün bir tuhaflık sezdim. Ne oluyor? diye sordum. Beyler bana 5 milyar liralık bir yatırımın gerekli olduğunu söylediler. Teknolojimiz ileriyse bu yatırıma ne gerek vardı. Perinçek grubu kendi direktifleri doğrultusunda çıksın istiyordu. PKK da bizleri zorluyordu. Önemli olan çizgiyi kaybetmemekti.
-PKK sizi nasıl zorluyordu?
Devlet zaten peşinen bizi PKKnın yayın organı olarak görüyordu. Demokrat ancak Kürt tandanslı bir gazeteydik. 80 Türk arkadaş çalışıyordu. Bir başarıyı yakalamak istiyorduk ki sonu kanlı bitti.
-Abdullah Öcalan gazeteyi arayıp ben fotoğrafımı beğenmedim, daha güzel, gülen bir fotoğrafımı ilk sayfaya koyun dediği konusu doğru mu?
Bana rastlamadı. Ben gazetenin yaşaması için elimden gelini yapıyordum. Biz bir işe başlamıştık ve başarılı olmalıydık. Bize baskı yapılıyordu. İsmet Sezgin ve Hüsamettin Cindoruka gittim. Cindoruk gazetenin doğuya sokulması için bize yardımcı olacağını söyledi. Yardımı da oldu.
-Kemalizmin kalın duvarları ve Kürt hainler ile kimleri kastediyorsunuz?
Kürt isyanları döneminde muhbir olanlardır. General Abdullah Alpdoğana casusluk yapan Kesire Yıldırımın babası Ali Yıldırımdır. Her yerde ihanet var. Bunlar resmî ideolojiden, Kemalizmden yana tavır takınmışlardır.
-Daha güçlü Kürt hareketleri var ancak PKK bunlarla çatışıyor. Öcalan, 80 darbesi olmadan yurtdışına çıkıyor. Burada sözünü ettiğiniz ihanetler ve ihanetçiler var mı?
O süreci iyi tahlil etmek lazım. Bu kadar güçlü Kürt örgütleri var ancak PKK öne fırlıyor ve onlarla silahlı çatışmaya giriyor. Bazı şeylerin hakkını tarih verecektir. Ergenekon ile ilgili bazı kitaplar yazıldı, Öcalanın İmralıya getirilmesine dair de kitaplar yazıldı. Ancak bunların çoğu tutarlı değil. Ben Öcalan Şamı terk etmeden bir ay önce oradaydım. İki defa Romada görüştüm. Şamİmralı süreci hakkında doğru dürüst kitaplar yazılmış değil. Mesela, Graham Fuller, Öcalan ile görüşmek için Romaya gelmek istiyor. Ancak kendisi Romayı terk ederken oturup ona kendi el yazısıyla mektup yazıyor. Fuller kahve içmeye mi gidiyordu?
- Ne içmeye gidiyordu?
Onunla işi vardı. Şama gitmeden bir ay önce Michael Gunter Şamda Apo ile uzun görüşme yapıyor. Detaylı görüşmeyi bana anlattı. Onun orada ne işi vardı? Şimdi teorik olarak desem ki
Diyemiyorum işte.
-Neden?
Diyemiyorum işte
Zamanı var. Öcalanın İmralıya gelişinin hikâyesi Ergenekon ile birlikte biraz ortaya çıktı. Ergenekonun Kürt ayağı da tespit edildi. Şöyle ortaya çıktı: Biz Kürtler tarafız Ergenekonda. PKKnın tarihi henüz yazılmadı. Arşivleri açılmadı.
-Öcalanın yazdıkları var.
Bunlar tam olarak doğru değil. Bundan sonra umarız gerçekler yazılır. Herkes kendi partisinin propagandasını yapar. Aydınlara da düşman olurlar. Böyle bir siyasetin yürüme şansı yok.
-Öcalan ve PKKnın bağlantıları sadece bunlar mı? Yerli derin bağlantıları yok mu?
Konuşmanın zamanı değil.
-PKK-Ergenekon bağlantısı Öcalanın Şamdan İmralıya getirilişinde var mı?
Zamanı gelince her şey yazılacak.
YEŞİL İLE GÖRÜŞEN KÜRTLER VAR
-Mahmut Yıldırım, yani Yeşille hiç yolunuz kesişti mi?
Hiç kesişmedi. Ölüm listesinde adım ikinci sırdaydı. Yurtdışına çıkmasaydım beni öldüreceklerdi. Bana sorarsanız Ergenekon her dönem iktidardır. Bu açık bir şekilde gözüküyor. İş Fıratın ötesine geçmezse, 17 bin faili meçhul cinayetin failleri aydınlatılmazsa ülkede Ergenekon soruşturması yapıldı denilemez. Mehmet Sincarın katili bulunsun. Yaşar Kaya, Sürgündeki Kürt Parlamentosunu kurdu deniliyor. Peki, ben ne yapacaktım? Gidip parti kurdum. Gazetemi havaya uçurdular.
-Bunları devlet mi yaptı diyorsunuz?
Ankarada politika yapamadığımız için Avrupada bu işe girdik. Bütün birimler bu işin içindeydi. JİTEM, bürokratlar, siyasiler, iş adamları
-Yeşille görüşen Kürtler var mıydı?
Yeşil, Sırrı Sakıkın Ankaradaki yazıhanesine iki-üç defa gidiyor. Sakık bundan kimseyi haberdar etmiyor. Bu adamların kirlilikleri ortada ve orada ne görüştüklerini bilemem.
-Kürtlerin Ergenekonu yok mu?
Her dönemde Ergenekona uşaklık eden Kürtler var. Musa Anteri Diyarbakırda öldürdüler. Bize, sizi Diyarbakırda da öldürürüz mesajı verdiler. Kanlı bir tarih içinde ne yaparsınız? Ben on tane ölümün üzerinden atladım.
-Size fiilî saldırı oldu mu?
Özel Timci Biz Kayayı öldürecektik. dedi. Tevfik Ağansoy, Çakıcı bize direktif verdi, biz DEPlilerin oturduğu kahve ve restoranları tespit ettik, sonra devlet vazgeçti. dedi. Böyle bir ortamda demokrasiyi nasıl tesis edeceksiniz?
-Parlamento, Avrupadan yardım alıyor muydu?
Hiçbir devletten yardım almadık. DEP ile dayanışma bürosuyken Belçikadan para isteme durumu vardı. Ben bunu istemedim. Kürtlerin bağışı oldu. Devlet bizimle zaman zaman resmî veya gayriresmî görüşmek istedi.
-DEPin kapatılması sadece hukuki bir sorun muydu?
HEPte vardım. DEPte iki dönem genel başkanlık yaptım. Legal Kürt partilerini devlet benimsememiştir.
-DEPte PKKnın ağırlığı ne kadardı?
Kürtlerin legal partileri içinde DEP ayrı bir dönem yaşamıştır. DEPin genel başkanı köşke üç defa çıkmıştır. Şimdikiler randevu bile alamıyorlar. DTPnin kuruluşu ve isim babası ortadadır. En PKKlı partidir. Etrafımdaki çember daralınca ben de yurtdışına çıktım. Cezaevine girseydim içeriden çıkamazdım. Gidişim ölümden korktuğum için değildi.
-PKK size baskı yapıyor muydu?
Ben kendi işimi yürütüyordum. Yoksa başka türlü olmazdı.
KÜÇÜK VE PERİNÇEK HER ZAMAN ERGENEKONUN ADAMIYDI
-Türk solu ile bir dönem sıkı bir ilişkiniz var. Bu nasıl oldu?
Türk solu ile ilk tanışan Musa Anterdi. Ben 1958de Türk solu ile tanıştım. Sol kültür almış birisiyim. Ama hiç yıldızım barışmadı. Türk solu, Kürt meselesini Kemalizmin gözlüğüyle gördü. Benim onlarla işim olmadı, kavgalarım oldu. Birkaç yıldır yazdıklarıma tepki gösteriyorlar. Türk solu, Kemalizmin bir başka versiyonudur.
-Yalçın Küçük, Doğu Perinçek gibi isimler Kürt meselesine bir değer kattılar mı?
Herkes Kürt meselesine burnunu soktu. Küçük, Mihri Belli, Perinçek
Perinçek, Kürtler dağda savaşsın, biz de Meclise gireriz diye hedeflemişti. Biz bu işi biliriz, kültür birikimimiz var havası vardı. AncakKürt pratiği böyle olmadığını gösterdi.
-Öcalan yakalandığında Yalçın Küçük yurtdışından Türkiyeye geliyor. Bu bir tesadüf mü?
Bence görevini bitirdi ve geri döndü. İnsanlar sadece maaşlı polisler olmazlar. Devletin ideologları, durum tahlil eden kalemleri vardır. Yalçın Küçük görevini yaptı, sonra da Türkiyeye döndü.
-İdeolojik fikirleri Küçük hazırladı, Öcalan uyguladı tezi doğru mu?
Durumlar aydınlanıyor, hiçbir şey gizli kalmaz. Kürt sorununa ilgi duyan, devletin görüşünü taşıyan birisinin Öcalanla ilgilenmemesi mümkün değil. Öcalan, Şamda, Türkiyede, her yerde gözetim altındaydı.
-Yalçın Küçük, Öcalana suikast haberini gerçekten veriyor mu?
Sen kimsin ki başbakan sana söyleyecek, sen de Öcalana bildireceksin. Devletin adamısın sen. Bu telefon niye başkasına gitmiyor.
-Bu durumda Öcalan kimin adamı?
Bunu bilemem. Bazı şeyleri söylemek çok erken. Derin devlet Küçüke haber veriyor. Küçük de Ben gittim Kürtlerin oturduğu bir kahvede söyledim, onlar da Öcalana haber vermişler. diyor. Yalan söylüyor, direkt telefon açıp söylemiş.
-Öcalanı nereye koymak gerekir?
Ergenekonun ikinci iddianamesi tamamlandı. Bu iddianamede epey önemli belgeler var, önce bunları görmek lazım. Bu kadar geniş bir yelpazede bir parti örgütlemiş ve hareket yürütmüş. Bir şahsa şunun veya bunun adamıdır demek doğru değil. Bilinen bir şey var ki tarihte hiçbir şey gizli kalmaz. Böyle kesin bir hükme varmanız için elinizde belgeler olması lazım. Bekleyip görelim. Ama karışık ilişkiler var.
-PKKnın derin yapısı yok mu?
PKKnın Merkez Komitesinde Ergenekon var. Fakat bu iddia sadece söyleme dayanmamalı. Bunun için belgeye ihtiyaç var, ayrıca Cumhuriyetin ilk yıllarından beri yurtiçi ve yurtdışında kurulmuş legal ve illegal bütün parti ve örgütlerde devletin adamları vardır. Bu İttihat ve Terakki öncesinden bugüne kadar devam edip gelmiştir. Yassıadada bunların bir kısmı ortaya çıktı, daha geçenlerde 6-7 Eylül olaylarının başaktörü benim diyen Orhan Birgiti zikredebiliriz.
-Doğu Perinçek de Yalçın Küçük gibi mi?
Bu konular müthiş derecede millete bıkkınlık verdi. Bunlar her zaman Ergenekonun adamıydı. Perinçek 1950den beri darbelerin içindedir. Ben bilinçli olarak Bekaaya gittim diyor. Bize düşmanlık yaptılar. Aydınlıkı, Gündemi batırmak için günlük yaptılar. Derin devletin Gündeme karşı hamlesi Aydınlıktı. Önce İsmail Beşikçiye, Musa Antere çattılar, sonra da benim üstüme geldiler.
-Kalemle mi geldiler?
Her türlü geldiler. Kalemle, tehditle, ölümle geldiler. Aydınlık Grubu hem tertipçi hem tetikçiydi. Aydınlık Grubunun geçmişi bellidir. Bunlar 1960lı yıllardan bugüne kadar Bab-ı Âlide cuntaların, komploların, provokasyonların merkezi olmuşlardır. Bugün de Ergenekonun basın-yayın sözcüsü olarak itham ediliyorlar. Bu konuda başka bir şey söyleme gereği kalmamıştır.
-PKK, sizi ve İsmail Beşikçiyi tehdit ediyor. Bunu Ergenekon ile birlikte mi yapıyor?
Politikada dağın arkasını da göreceksiniz. Buna göre hareket edeceksiniz. Bu politikada şarttır. Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki İsmail Beşikçi gibi bilim ve dürüstlük abidesine ve bana yapılan saldırıları kimse tasvip etmemiştir. Artık o zaman diliminde değiliz. Hiçbir siyasi hareket kaba kuvvete başvurarak netice elde edememiştir.
-Dağdakiler dağın arkasını görmüyor?
Onların basiretsizliğidir. Bu iş böyle olmaz. Eleştirilmeye gelemiyorsan ve yeni siyaset üretemiyorsan bu işe yaramayan bir iş demektir.
-PKK silah bırakacak mı?
Ortadoğu değişikliğe gebe. Kürtler petrolün ve gazın çok olduğu yerlerde oturuyor. PKK üzerinden hesaplar var. İranın, Irakın hesapları var. Amerikanın, Ergenekonun da PKK ile bir hesabı var.
-Ergenekon veya derin devletin PKK ile hesabı ne olabilir?
Türk derin devletinin iyi bildiği tek şey, Kürt sorununun onun yumuşak karnı ve ölümcül sorunu olduğudur. Bugün Türkiyede tahminen 25 milyon Kürt yaşamaktadır. Bu devletin PKK üzerinde bir hesabı olmaz mı? Ortadoğuya çekidüzen vermek ve demokrasi getirmek iddiasında olan Amerikanın ebetteki hesabı vardır. Hesabı olmazsa PJAKı terörist örgütler listesine alır mı? Halkın Mücahitlerini listeden çıkarır ve çiçeği burnunda yeni Dışişleri Bakanı Hillary Clintonın ağzından PKK bizim ortak düşmanımızdır der mi? Bugünkü dünya satrancının en yoğun hesaplarının yapıldığı bölgelerden başlıcası Ortadoğudur. Hem Amerika ve İngiltere hem de bölge devletlerinin hesabı vardır. Bu hesap sahiplerine Rusyayı da ilave edebiliriz.
-Perinçekin Ergenekon şemasında adınız var. Siz de bir derin Kürt müsünüz?
Aydınlıkçılar tertipçidir. Onlar kasten yapıyorlar. Bana karşıttırlar. Aydın Doğan ile Radikali beraber çıkarma durumumuz vardı. Doğan, Radikali çıkarmam için bana teklifte bulundu. Ancak olmadı. Kumarhaneler kralı Ömer Lütfi Topal, Yaşar Kayayı kaçırdı diye haber yaptı Aydınlıkçılar. Bana kumarhanecinin arkadaşı demeye başladılar. Aydınlıkçılar Truva atı gibidir. İçimizde bizi etkilemeye çalıştılar.
-Radikal gazetesini çıkarma teklifi konusunu açar mısınız?
Serhat Ilıcak iyi dostumdu. Frankfurtta gecede 23 yabancı gazete basıyordu. Bir gün bana telefon etti, Aydın ağabey geldi, müsaitseniz sizi görmek istiyor, buyurun gelin dedi. Kölne gittim. Bunlar yeni bir gazete çıkaracaklar. 1992deydi. Aydın Doğan, Yaşar Bey sizden para istemiyoruz, ortak olun demiyoruz, para koyun demiyoruz, sizden birisi gazeteye yazı yazacak. dedi. Ben olur dedim. Sonra bunlar Radikali çıkardılar. Doğan, Kürtleri okur olarak kazanmak istiyordu. Bunun için benden yardım istiyordu. Ama olmadı.
ERGENEKON SAVCISINA BİLDİKLERİMİ ANLATIRIM
-Savcı size başvurursa bildiklerinizi Ergenekon davası için anlatır mısınız?
Türkiyenin selameti için savcıya konuşurum. Bütün bildiklerimi anlatırım. 50 yılım siyasetle geçti. Ama benim hakkımda tutuklama kararı var. Bu nasıl olacak bilemiyorum.
-Siyasi durumunuz nedir?
Hakkımda karar olunca Türkiyeye gelmiyorum. Almanya ile Erbil arasında mekik dokuyorum. Ben memleketimi, memleketimin yağmurlarını özledim. Ben 15 yıldır sürgündeyim. Bu benim üçüncü sürgünüm. 42 yıl İstanbulda oturdum. İstanbulu çok özledim. Çocuklarımla Ege sahilinde balık yemek isterdim. Yanlış bir şey yapmadık, siyaset yaptık sadece; ama cezamızı fazlasıyla ödedik. Annemin mezarına daha gidemedim.
-Dönmek ister misiniz?
İmkân olursa hemen dönerim. Ben İstanbulda yaşamak isterim.
-Siyasi aftan ne anlıyorsunuz?
Bundan iki anlam çıkarmak lazım, Kürt sürgünleri olarak dönüşü hak ettik. Haksızlığa uğramamalıydık. İkincisi biz namuslu insanlarız.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.