1. YAZARLAR

  2. Yıldıray OĞUR

  3. Peki, Belize’de ne oldu?
Yıldıray OĞUR

Yıldıray OĞUR

Türkiye Gazetesi
Yazarın Tüm Yazıları >

Peki, Belize’de ne oldu?

A+A-

Belize, Orta Amerika’nın kuzey doğu kıyısındaki bir Karayip ülkesi. 23 bin km kare toprak üzerinde 450 bine yakın nüfusu var. Bölgede İngiliz milletler topluluğuna bağlı tek ülke. Resmi dili İngilizce.

Peki bütün bu gereksiz coğrafya bilgilerinden bize ne?

Maalesef bizimle tatsız bir ilgisi var.

Ama bu anlamak için önce ABD’nin Utah eyaletinin başkenti Salt Lake City’ye gitmeliyiz.

Utah, ABD’de Mormonların merkezi. Mormon Kilisesi yani gerçek adıyla “İsa Mesih’in Son Zaman Azizleri Kilisesi” aslında yeni bir din.

Mormon inancının ortaya çıkış hikayesi şöyle: 1820’lerin başında Joseph Smith, Moroni adlı bir melekle görüşmeye başlar, o meleğin tarif ettiği bir tepede gömülü taş bir kutunun içinde üzerinde Mısır hiyeroglif alfabesiyle yazılmış yazıtların olduğu altın plakalar bulur. Bunları yine melek Moroni’nin yardımıyla çevirir ve 1830’da Mormon Kitabı’nı yayınlar. Bu Tanrı’nın son mesajıdır. Joseph Smith de aslında son peygamberi.

Joseph Smith, melek Moroni’nin gösterdiği altı levhaları buluyor…

Mormonların Amerikan hayat tarzına ve kültürüne en aykırı inançlarından biri çokeşliliktir.

Joseph Smith ve ilk Mormonlar bu inançlarını yaşarlar, çok eşli hayatlar sürerler.

Ama 1890’da ABD federal hükümeti çok eşliliği yasaklar, Mormon Kilisesi de bir manifesto yayınlayarak mensuplarından kanunlara aykırı evlilikler yapmamalarını ister. Böylece Mormonlar çok eşlilikten vazgeçmiş olurlar.

Ama bu karar bazı radikal Mormonları kızdırır, bu inançtan verilmiş bir taviz olarak görülür. Ana kiliseden kopmalar olur.

Bu ayrılan grupların en radikallerinden biri 1929’da Büyük Depresyon zamanında Salt Lake City’de kurulan The Order (Düzen) ya da kendilerine verdikleri adla Davis County Cooperative Society’dir.

Cemaatin kurucusu ya da kendi tabirleriyle peygamberi Elden Kingston’dur.

Joseph Smith’in geleceğini müjdelediği “Tanrı’nın asasını elinde tutan”, “Tanrı’nı evini yeniden düzene sokacak” seçilmiş kişi olduğu iddiasındadır.

Elden Kingston ve geniş ailesinden bir bölüm

Her Mormon peygamberi gibi o da İsa’nın soyundan geldiğini söyler. Poligami yasağıyla sarsılan “Tanrı’nın Krallığı”nı yeniden kurmak için bağlılarıyla birlikte mallarını mülklerini satarlar, ilk Mormonlar gibi basit bir komün hayatı yaşamak üzere Salt Lake City’nin kuzeyinde bir çadır kente yerleşirler.

Herkes mavi basit elbiseler giymektedir. Bütün evlilikler cemaat içi yapılır, herkes sadece cemaat için çalışır ve bütün ihtiyaçlar da cemaat tarafından karşılanır. Bütün gelirler de kilisenindir.

Bu, püriten, selefi Mormon hayatı 1948 yılında Elden’in ölüp yerini kardeşi Ortell Kingston’a bırakmasıyla değişmeye başlar.

Ortell Kingston, Tanrı’nın seçilmiş kulları olan cemaat mensuplarının çıkarları için, “kafir devlet”in dolandırılmasına cevaz verir. “Canavarı kanatmak” denen, Türkçe’ye “domuzdan kıl kopartmak” diye çevrilebilecek bu fetvayla, illegal olarak çok eşli cemaat mensubu kadınlar, eşleri olmayan çocuklu kadınlara verilen sosyal yardımlardan, yiyecek kuponlarından almaya başlar, cemaat mensupları ticari işletmelerinde gelirlerini gizler, vergi kaçırır.

Cemaatin kapalı devre yapısını korumak için cemaat mensupları banka hesabı açmazlar, çok acil bir durum olmadıkça doğum sertifikalarını beyan etmemek için doktora gitmezler, çocuklar cemaatin kurduğu okullarda okur, aralarındaki sorunları polise ve mahkemeye taşımadan çözerler.

Bütün cemaat mensupları gencinden yaşlısına kadar sadece cemaatin şirketlerinde ve kurumlarında çalışmaktadır. Herkese bunun için para yerine geçen kuponlar verilir, bütün ihtiyaçlar cemaatin kendi işletmelerinden karşılanır, dışarıdaki insanlarla ortaklık kurulmaz hatta yabancılarla fazla da konuşulmaz.

Ve legal erişkin yaşı olan 16’ya basan cemaat mensupları evlenmeye başlar, evlilikler de cemaat içi yapılır, kuzenlerle, yeğenlerle, üvey kız kardeşlerle evlenmek mümkündür.

İşte hikayemizin esas baş kahramanı olan Jacob Kingston, 1976 yılında büyük dedesinin kurduğu The Order olarak bilinen bu kapalı radikal Mormon cemaati içinde doğmuş.

20 karısı, sayısız çocuğu olan amcası Paul Kingston cemaatin lideri yani peygamberi, 14 eşi ve 120 çocuğu olan babası Daniel ise cemaatin iki numarasıdır.

Kan bağıyla kökleri İsa’ya varan seçilmiş bir ailenin mensubu olan Jacob da cemaatin yeni lider adaylarından biridir.

Daha sonra cemaat ortalamasının epey altında olan üç evliliğinden ilkini 15-16 yaşlarındayken aynı yaşlardaki cemaatten bir kızla yapar.

Nüfusu 10 binleri geçen The Order cemaati, 90’larda ekonomik olarak büyür, kömür madeni, emlak şirketi, çöp imha tesisi, hamburger zincirleri, karavan parkları, Utah ve diğer eyaletlerde çok sayıda gayri mülkü olan 150 milyon dolarlık bir holdinge dönüşür.

Cemaatin adı sık sık çocuk yaşta evlilik, aile içi şiddet, çok eşlilik davalarında ve haberlerinde geçmektedir.

Jacob’un babası Daniel, zorla amcasıyla evlendirmeye çalıştığı 16 yaşındaki kızlarından biri düğünden kaçınca onu bayıltıncaya kadar dövmekten bir süre hapis yatmıştır.

Jacob Kingston ise iyi bir eğitim alır. Utah Üniversitesi’nde mühendislik okur, makine ve kimya mühendisliğinden doktora dereceleri kazanır. Kardeşi Isaiah da ekonomi mezunudur.

İki kardeş 2006 yılında cemaatin parasıyla Salt Lake City’de bir dağın eteklerindeki tren yolu üzerinde büyük bir biyodizel üretim tesisi kurarlar: Washakie Renewable Energy.

Jacob (solda) ve Isaiah Kingston iş başında…

Tesisin yapımında “Tanrı’nın rızası” için cemaat mensupları fiilen çalışır. Jacob’un annesi, eşleri de ortaklar arasındadır.

Biyodizele merak salmalarının sebebi tabii ki çevreci olmaları değildi.

2005 yılında yenilenebilir enerjiyi teşvik etmek için ABD Kongresi’nden çevreci bir teşvik yasası geçirilmişti.

Bu yasaya göre atık ürünleri biyodizel yakıtlara çevirenlere ABD Hazine Bakanlığı, çevreye yaptıkları katkı nedeniyle galon başına (3.5 litre) iki dolara kadar teşvik vermekteydi.

Kingstonlar, Utah eyaletinde her yere ilanlar verirler, çiftliklerden atıklar, kullanılmış yemek yağları toplayıp biodizel yakıta çevirdiklerini duyururlar.

2011 yılına geldiklerinde Washakie Renewable Energy, ABD batı yakasının en büyük biyodizel üretim tesisidir artık.

Amerikan gazetelerinde boy boy fotoğrafları çıkmaya başlamıştır.

Şirket büyüyünce cemaat kurallarının dışına çıkarlar, Jazz konserlerine, filmlere sponsor olurlar, siyasetçilere bağışlar yapmaya başlarlar.

İlk ne zaman süte su karıştırmaya başladılar meçhul.

Ama bu dolandırıcılığı büyük çaplı ve profesyonelce yapmaya başlamalarının miladı 2011.

Jacob Kingston, 2011 yılında Las Vegas’taki bir kongrede kendileri gibi biyodizel işi yapan bir adamla tanışır: Levon Termendzhyan.

14 yaşındayken ailesiyle birlikte Ermenistan’dan Los Angeles’e göçmüş Termendzhyan’ın ailesine ait gaz istasyonları, kamyon durakları, kendisine ait de Noil Energy adlı bir biyodizel şirketi vardır.

Ama bu legal işlerin dışında “godfather” gibi giyinen, silahlı adamlarla dolaşan Dermen, Kaliforniya eyaletinin bilinen mafyalarından biridir.

Levon Termendzhyan

Kapalı bir cemaat içinde doğup, büyümüş Kingston kardeşler, yanlarında üst düzey resmi yetkililer ve polislerle konuşup, onlara rüşvet veren, daha sonra iddianamede “şemsiye” olarak adlandırılan bir devlet korumasına sahip olmuş Termendzhyan’ın bağlantılarından ve yeteneklerinden etkilenirler.

Kingstonların Washakie Renewable Energy şirketiyle Termendzhyan’ın Noil Energy Group şirketinin merkezinde olduğu bir şebeke kurulur.

Bunun için 2012 ve 2013’te Panama, Hindistan ve bazı offshore adalarında paravan şirketler kurulur.

ABD Hazinesi’ni dolandırmak için kurulan mekanizma şöyle çalışır:

Kaliforniya ve Teksas’tan Hindistan ve Panama’ya biyodizel yakıt gönderilir. Yakıt oradaki paravan şirketler tarafından alınır, sonra oralardan tekrar gemiye yüklenip Kaliforniya ve Teksas limanlarına geri gönderildiğinde yakıt gümrükten hammadde veya biyodizel yapımında kullanılan bitkisel ve yemeklik yağlar olarak geçirilir. Hammadde Utah’taki Kingstonların rafinerisine götürülür, sanki orada bu hammadde işlenip biyodizele çevrilmiş gibi gösterilir. Böylece ABD Hazinesi’nden galon başına teşvik alınır.

Yıllar boyu bu rotada aynı 15 milyon galon biyodizel Panama-Hindistan-ABD arasında dolaştırılıp durulur.

Sadece bu 15 milyon galonla yıllar içinde ABD Hazinesi’nden 250 milyon dolar teşvik alınır. Hatta çoğu kez ortada dönüp dolaşan bir yakıt bile yoktur, her şey kağıt üstünde olup biter.

Daha sonra yargılanacakları davada 2013-2018 yılları arasında bu yolla ABD Hazinesi’nden 511 milyon dolar teşvik aldıkları tespit edilecektir.

Ama bu dolandırıcılığın sadece bir ayağıdır.

Kurulan paravan şirketlerle Panama- Hindistan-ABD rotaları üzerinden ABD Hazinesi’ni dolandırarak kazanılan paranın aklanması da gerekir.

Önce ilk akla gelen yollara başvururlar.

Jacob Kingston, Termendzhyan’a doğum gününde 1.7 milyon dolarlık bir Bugatti Veyron alır, Termendzhyan da bu hediyeyi karşılıksız bırakmaz Kingston’a kromla kaplanmış 7 milyon dolarlık bir Lamborghini hediye eder.

Kingston ve Termendzhyan, hediyeleşme hatırası…

Sonra Kingston Termendzhyan’a Manhattan Plajı kenarında 3.5 milyon dolarlık denize sıfır bir villa satın alır, Termendzhyan Kingston’a Salt Lake City’de 3.2 milyon dolarlık bir çiftlik…

Ama aklanacak para çok büyüktür. ABD Hazinesi’ni dolandırıp parayı ABD’de dolaştırmak da akıl karı değildir.

İşte hikayenin bizi ilgilendiren yerine geldik.

Para aklamak için seçilen ülkeye.

Yani maalesef Türkiye’ye…

Peki neden Türkiye’yi seçtiler?

Kingston kardeşler ve Dermen’in yargılandıkları davanın iddianamesinde bu şöyle açıklanıyor:

“Sanık Isaiah Kingston ABD hükümetinin bu paraların tam olarak nerede kullanıldığı yönünde bir açıklama getiremediğini öne sürmesi doğrudur. Çünkü Isaiah Kingston paraları Türkiye’ye göndermiştir. Özel Ajan Wade Berrett’in söylediği gibi Türkiye’den finansal bilgi almak son derece güçtür. İşte bundan dolayı ABD savcılığı sanıklar Isaiah ile Jacob Kingston kardeşlerin Türkiye’yi bu dolandırılarak elde edilen paraların öncelikle adresi olarak seçtiğini kaydetmektedir.”

https://www.denizhaber.net/abd-hazinesini-dolandirma-davasi-utah-federal-mahkemesinde-basladi-haber-93159.htm

Kara para aklamada Türkiye bağlantısını sağlayan kişi; Levon Termendzhyan’dır

Bu iş için Türkiye’de bulduğu isim ise; Sezgin Baran Korkmaz.

Bir medya taramasında 2013 yılından önce Sezgin Baran Korkmaz adına Kars haber siteleri dışında hiçbir yerde rastlanmıyor.

http://www.karsmanset.com/haber/sezgin-baran-korkmaz-15-ekimde-karsta-9987.htm

https://www.politikars.com/komak-grubu-digora-yurt-yapacak-20628h.htm

Kars haber siteleri de ondan “Kars Digorlu hayırsever işadamı” diye bahsediyorlar.

O günlerde SBK Holding yok. Komak Isı Yalıtım Şirketi var.

Ama Sezgin Baran Korkmaz’ın tam olarak ne iş yaptığını, neden kara para aklamak isteyenler tarafından tercih edildiğini uzun süre sağ kolu olan Bereket Öner, savcıya şöyle anlatmış:

Bereket Öner’in 2016 yılında Antalya’daki düğün fotoğrafı Susurluk fotoğrafı gibi: Mehmet Ağar, Sezgin Baran Korkmaz, Levon Termendzhyan, Mübariz Mansimov yanyana.

https://www.sabah.com.tr/akdeniz/2016/11/02/adina-yakisir-dugun

“1986 dan beri ticaret yapan babamla birlikte ticaret yaparım. Strafor üretimi yapmaktaydık. Maddi durumumuz 2009’da bozulmaya başladı. O tarihlerde 24 yaşımda olduğumdan ve babamı düştüğü darboğazdan çıkarmak için çareler aramaktaydım. Bu amaçla arkadasım olan Ferman Toprak ile görüştüm. Ferman, bana avukat bir tanıdığını, isminin Sezgin Baran Korkmaz olduğunu söyledi. İstersem bu avukata yönlendirerek yardım edebileceğini söyledi. Teklifi kabul ettim. Birkaç gün sonra Sezgin Baran Korkmaz’ın Şişli’deki ofisine gittim. Kendisi ile tanışmam bu şekilde oldu. Yaşadığımız maddi sıkıntıları kendisine anlatınca bana yardımcı olacağını söyledi ve birkaç gün sonra Ankara Sincan’da bulunan fabrikaya gelerek kendisinin aslında avukat olmadığını, fakat bana ve aileme yardım edeceğini söyledi. Çözüm olarak da benim, kendisinin alacaklı olduğu 300 bin lira bedelli bir senet imzalamamı, bu senedi icra takibi başlatarak fabrikamızda bulunan üretim makinelerini alıp Bursa Kestel’de kurduğu Komak Isı Yalıtım Şirketi bünyesinde çalıştıracağını ve bu şirkette üretim yaparak borçlarımı kapatacağını söyledi. Her ne kadar babam bu duruma şiddetle karsı çıksa da, babamı ikna ederek teklifini kabul ettim. Sezgin’in önerisi doğrultusunda makinelerimiz alınarak Bursa’ya götürüldü. Birkaç ay üretim yapıldıktan sonra Sezgin beni aradı ve fabrikada yangın çıktığını söyledi. Fakat kesinlikle umutsuz olmamamı, çoğunu da kuracağı fabrika ile tekrar üretim yapacağını anlattı. Bir süre sonra Çorlu’daki fabrikada da yangın çıkınca, Sezgin Baran Korkmaz’ın art niyetli olabileceğini düşündüm. Fakat yine de kendisi ile ara ara görüşmeye devam ettim. Bu süreçte maddi sıkıntılarımızdan dolayı kendisini sıkıştırdığımdan parça parça ödemeler yapmaktaydı. Bu ödemeler sayesinde rahat nefes almaya çalışıyorduk.”

Gerçekten de Bereket Öner’in anlattığı gibi Eylül 2011de Çorlu’daki Komak Isı Yalıtım fabrikasında yangın çıktığı o günlerde haber olmuş.

https://www.sondakika.com/haber/haber-isi-yalitim-fabrikasinda-yangin-1-3044287/

Tam tarihi belli olmasa da Levon Termendzhyan ile Korkmaz’ın yolu 2012 yılında Kuruçeşme’deki Les Ottoman otelinde birleşiyor.

Sezgin Baran Korkmaz’ın uzun süre sağ kolu olan Bereket Öner bu tanışmaya da tanıklık etmiş:

“Sezgin Baran Korkmaz ile İstanbul’daki Les Ottomans otele sık sık gitmeye başladım. Otelde Maher adında konsiyej müdürü bir kişi ile Karslı olduğunu hatırladığım Ayhan isimli bir kişi vardı. Bu kişiler, adını Levon Termenzhyan olarak bildiğim ve çok zengin olduğunu duyduğum kişiyi Sezgin Baran Korkmaz ile tanıştırdılar. Korkmaz, Termenzhyan’la tanışınca kendisinin işleri iyi olan bir iş adamı olduğunu büyük yatırımlar yaptığını söyledi. Böylece Sezgin ile Levon tanışmış oldu. Tanışmadan bir süre sonra Levon, ABD’ye geri döndü. Kısa bir süre sonra da Korkmaz ve eşi Gökçen Korkmaz da ABD’ye gitti. ABD’de bulunduğu esnada beni görüntülü olarak arayarak çok büyük para kaynağı bulunduğunu bundan sonra çok zengin olacağını söyledi. ABD’den döndükten sonra Levon isimli şahıs tekrar Türkiye’ye geleceği esnada Korkmaz’dan hesap numaralarını isteyerek para göndereceğini söyledi. Ve böylece aralarındaki para trafiği başlamış oldu.”

Peki, para nasıl aklanıyordu?

Önce para aklama sistemine bizzat şahitlik etmiş ola Bereket Öner’in ifadesinden okuyalım:

“Hatırladığım kadarı ile ilk etapta Komak Isı Yalıtım Şirketi hesabına 500 bin dolar civarında para gönderildi. Gönderilen paranın bir kısmı Levon’un şahsi harcamaları için ayrıldı. Kalanı kısmı ile piyasaya dağıtım yapıldı. Sonrasında Korkmaz, bu parayı ikmal ederek Levon, İstanbul’a geldiğinde kendisine teslim etti. Bu para trafiğinden sonra Levon sık sık bu şekilde ABD’den ülkemize gelerek hem tatil yapmaktaydı, hem de para getirmekteydi. Bu süreçten sonra Levon’un getirdiği paraların miktarı 3 – 4 milyon dolar seviyelerine gelmeye başladı. Bu süreçte Sezgin, Levon ile ortak iş yapmaya balladı ve piyasada bulduğu batık şirketleri satın alarak Levon’un getirdiği paraları aklamaya başladı.”

ABD ve Türkiye’deki iddianamelere göre para şirketler arasında dolaştırılarak aklanıyordu.

Kingstonların şirtketi Washakie Energy ve Termendzhyan’ın şirketi Noil Energy’den Korkmaz’ın şirketi Komak Isı Yalıtım’a gelen para daha sonra muhasebede “makine ve teçhizat alımı” için “verilen sipariş avansı” olarak ABD’de Speedy Lion şirketinin hesabına “alınan sipariş avansı” olarak gönderiliyordu. Speedy Lion Fuels şirketinin sahibi de Levon Termendzhyan’ın kardeşi Grigor Termendzhyan’dı.

Ama bu yöntemlerden sadece biriydi.

Washakie’den gelen paranın bir kısmını şirketin ortağı ve müdürü olarak görünen 61 yaşındaki Kamil Feridun Özkahraman nakit olarak çekiyor, daha sonra “ithalat bedeli” olarak Jacob Kingston’un hesabına aktarıyordu.

Aslında ortada ne ithalat vardı ne de emekli bir muhasebeci olan Özkahraman’ın öyle bir parası…

Sezgin Baran Korkmaz, para aklamak için önce iflas etmiş şirketleri kullandı.

Bunlardan biri Blane Teknoloji A.Ş.’ydi. İflas eden şirket, 63 yaşındaki şirketin eski muhasebe müdürü Ayşe Nil Yılmaz adına yeniden kurulmuştu. Şirketin merkezi Komak Isı Yalıtım’la aynı adreste görünüyordu. Ortada aslında bir şirket yoktu. Eski muhasebeci Yılmaz da meslektaşı Özkahraman ile aynı işlemleri yaptı. ABD’nin gelen paranın aklanıp tekrar ABD’ye dönmesine yardım etti.

2013-2016 arası sadece bu şirketler arasında para çevrilerek 25 milyon dolarlık kara para aklandı.

Ama bu sadece iki şirket üzerinden aklanan paraydı.

2013’ün Mart ayında işler büyümeye başladı.

Türkiye’de SBK Holding kuruldu. SBK; Sezgin Baran Korkmaz’ın adının baş harflerinden oluşuyordu.

Tabii sahibi de doğal olarak Sezgin Baran Korkmaz’dı.

Ama aynı sırada Kaliforniya’da aynı ad ve aynı logoyla SBK USA de kurulmuştu. Onun sahibi ise Levon Termendzhyan görünüyordu.

İki paralel holdingin kurulmasıyla kara para aklamada daha üst seviyeye geçilmiş oldu. Daha fazla şirket bu ağın içine alınabilirdi.

Artık Sezgin Baran Korkmaz’ın holding sahibi bir işadamı olarak medyada görünme zamanı gelmişti.

2014 yılında gazetelerde SBK Holding’in sahibi Sezgin Baran Korkmaz’ın art arda şirket satın alma haberleri çıktı.

Önce 1929’da kurulan ve ardından 2006’da yabancı bir fona satılan Münir Şahin İlaç’ı satın aldı. Fon, zarar ederek Türkiye’de ayrılmıştı ama imdada Sezgin Baran Korkmaz yetişmişti. Fabrika çalışanlarıyla fabrika önünde çektirdiği toplu fotoğrafları gazetelerde yer aldı.

whatsapp-image-2021-06-19-at-14-44-00.jpg

https://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/85-yillik-munir-sahin-ilac-sbk-holdinge-satildi-27081208

Tabii o günlerde Korkmaz’ın kim olduğu ve parayı nereden bulduğu bilinmiyordu.

Bu satın almayla ilgili Hürriyet gazetesinde çıkan bir haberde şöyle denmişti:

“Korkmaz, mali sıkıntı içindeki tesisler ile ilgilendiklerini ifade ederek satın aldıkları şirketler SBK Holding çatısı altında toplayacaklarını söyledi. Korkmaz, finans desteğini ise Amerikalı bir fondan aldıklarını kaydederek, detaya girmedi.”

Bu satın almadan kısa bir süre sonra SBK Holding, aynı şirket bünyesi içindeki Sanitabant’ı üreten Betesan’ı da satın aldı.

Sezgin Baran Korkmaz, üç ay sonra tekrar gazetelere 1945’de kurulan ve yine bir yabancı fona satılan Biofarma İlaç şirketini satın alma haberiyle çıktı.

Gazetelere bu satın alma için “Umut vadeden Türk şirketlerini yabancılardan alarak tekrar Türk yapacağız” demişti.

Her satın alma için ayrı bir hikayeyle gazetelere çıkmayı başarıyordu.

Örneğin Bukombin.com’a yatırım kararını bir kuaförde verdiğini anlatmıştı: “Markalı bir kuaföre gittim. Takipçisi çok olan bir Instagram kullanıcısına kuaförden önce – kuaförden sonra diyerek fotoğraf paylaşımı yaptırdık ve o kuaförün mekânını işaretledik. Bu paylaşımın ardından aynı gün 17 kişi aynı saç modelini yaptırmak için kuaföre geldi. 100 binden fazla takipçisi olan kişilerle çalışıldığı düşünülünce potansiyeli görüp yatırıma karar verdik.”

Her kesimden gazetecilerle güçlü ilişkiler kurmuştu.

2015 yılında bir grup gazeteciyi alıp, memleketi Kars’ta annesi adına yaptırdığı okul açılışına götürmüş, neredeyse bütün gazetelerde hakkında batık şirketleri kurtaran, “Alo 911 Baran” olduğunu söyleyen övgü haberleri çıkmıştı:

“Yaklaşık 4 bin çalışanın işsiz kalmasını önlediklerini ifade eden SBK Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Sezgin Baran Korkmaz, işe batmak üzere olan bir madeni yağ fabrikası satın alarak başladığını belirterek, “Biz şirketleri stresten kanserden kurtarıyoruz. İflastan kurtardıklarımızın çoğu sanayi sektöründe. Hasta bir şirket varsa Dr. Baran hazır diyorum. Çünkü bizde bir şirketi kurtaracak tüm unsurlar var” dedi. ‘911 Acil Kurtarma’dan da esinlenen Korkmaz, “Zordaki ya da banka takibine düşen şirketlere Alo 911 Baran diyorum. 2016’da zordaki şirketlere 500 milyon dolar yatırma kapasitemiz var.”

https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/sbk-4-bin-kisiyi-issiz-kalmaktan-kurtardi-452407

Buzdağının görünen kısmında her şey harika görünüyordu. Halbuki bütün bu satın almaların tek bir amacı vardı: Kara para aklamak.

Örneğin “Alo Baran” olarak imzadına yetişerek satın aldığı Betasan Tıbbi Bant Sanayi şirketinin yönetim kurulu başkanlığına, daha önce şirketinde bekçi olarak çalışan, boya badana işlerini yapan Kars Digor’dan 60 yaşındaki teyzesinin oğlu Ziyaattin Bartik’i oturtmuştu. Bartik’e daha sonra 8 milyon TL’ye Bebek’te bir de villa satın aldırdı.

MASAK incelemesine göre Kingston kardeşler ve Levon Termendzhyan, SBK Holding ve SBK USA üzerinden Kasım 2013 ile Kasım 2016 arasında Türkiye’de toplamda 46 milyon dolar parayı aklamışlardı.

Sezgin Baran Korkmaz’a Lüksembourg’da kurdurulan Isanne S.A.R.L. şirketi ve satın aldığı Biofarma İlaç üzerinden de Haziran 2015-Kasım 2016 tarihleri arasında 40 milyon dolar para aklanmıştı.

ABD’deki savcılık soruşturmasına göre 2018 yılına kadar Türkiye üzerinden aklanan para 134 milyon dolara ulaşmıştı. Türkiye’de MASAK incelemesine göre 2013-2018 yılları arasında bu yollarla aklanan para 164 milyon dolardı.

Türkiye’de para aklama işi bu kadar kolay ve itibar kazanarak yapılınca şebeke 2015’in mart ayında daha cesur bir adım attı.

BDDK, Mart 2015’de hisselerinin yüzde 99’u Jacob Kingston’a ait varlık yönetim şirketi Mega Varlık Yönetim AŞ.’ye çalışma izni verdi.

BDDK’nın ciddi güvenlik soruşturmaları sonucunda vermesi gereken bu lisansı alarak, kara parasını aklamak isteyen Kingstonlar hayallerinin ötesinde bir fırsat yakaladı. Şirketin çalışma sahası tarifi şöyleydi:

“Mali kurumlar ve kredi sigortası hizmeti veren sigorta şirketlerinin söz konusu hizmetlerinden doğan alacakları ile diğer varlıklarını satın almak, satmak, satın aldığı alacakları tahsil etmek, varlıkları nakde çevirmek veya bunları yeniden yapılandırarak satmak; -Alacakların tahsili amacıyla edindiği gayrimenkul veya sair mal, hak ve varlıkları işletmek, kiralamak ve bunlara yatırım yapmak ; – Alacaklarını tahsil etmek amacıyla borçlularına ilave finansman sağlamak.”

https://www.kap.org.tr/tr/BildirimPdf/569095

Şirket sessiz sedasız da kurulmadı.

Şirketin Türk genel müdürü sık sık gazetelere çıkıp Mega Varlık Yönetimi AŞ’nin “Güçlü öz kaynak yapısı, hâkim hissedarının şirkete olan somut ve güçlü finansal desteği”ni övüp durdu.

https://www.borsagundem.com/haber/mega-varlika-yatirim-yapilabilir-notu/1012943

Türkiye, Amerikalı Kingston kardeşler için tam bir fırsatlar ülkesine dönecekti.

Sezgin Baran Korkmaz, artık aleni bir şekilde her konuşmasında ve röportajında Kingston Ailesi (Jacob Kingston), Washakie Holding ve Levon Termendzhyan’ın adını vererek 2013’ten bu yana birlikte çalıştıklarını anlatıyordu. Paranın kaynağını saklamaktan bile çekinmiyordu.

Kimsenin aklına Amerikalı bir yatırım fonu olmayan, orta büyüklükte biyodizel işi yapan bir şirketin neden Türkiye’de bu kadar çok yatırım yaptığını sorusunu sormak gelmedi. Ya da üzümünü yerken bağını sormak kimsenin işine gelmedi.

Gazetecilerin gelmediği gibi, bu işin başındaki o zamanki adıyla Başbakanlık Yatırım Fonu bile bunu sorgulamadı.

2016 yılının eylül ayında Başbakanlık Yatırım Fonu’nun başkanı Arda Ermut, Türkiye’ye yapılacak yeni yatırımları müjdelemek üzere Sezgin Baran Korkmaz ile birlikte basın toplantısı düzenledi.

15 Temmuz darbe girişimin hemen sonrasıydı. Ermut ve Korkmaz’ın SBK Holding’in şirket logolarının önünde el sıkıştığı basın toplantısının haberi gazetelerde şöyle verildi:

“15 Temmuz gecesi FETÖ darbe girişimi sırasında İstanbul’da bulunan ABD’li Washakie Yenilenebilir Enerji Grup’un yatırımlardan sorumlu üst yöneticisi, şirketin yatırım kararını değiştirmeyerek Türkiye’ye yapılacak 950 milyon dolarlık yatırım için imza attı.”

Sezgin Baran Korkmaz, toplantıda, dönemin şartlarına uygun bir konuşma yapmış, tüm yatırımların 17/25 Aralık sürecinden sonra yapıldığına dikkat çekip, “2010-2013 döneminde başta BDDK olmak üzere Ankara bürokrasisinde olmaması gereken pek çok harekete maruz kaldıklarını” anlatmıştı. Konuşmasının ertesi gün manşetlere çıkan katarsis anı ise şurasıydı:

“Sayın Erol Olçok bir e-ticaret sitesi üzerine yabancılar ile görüşüyordu. 15 Temmuz sabahı Türkiye’nin güvenli bir ülke olduğunu yabancı yatırımcılara anlatıyordu. Darbe olduğu gece Beylerbeyi’nde yemek yiyorduk. Amerikalılar ilk etapta tedirgin oldu. Biz ‘bir şey olmaz’ dedik. Sonra darbe olduğunu öğrendik. İki gün İstanbul’da kaldılar. Bu bizim işimize yaradı. Ertesi sabah olduğunda karşıya geçip kahvaltı ettik. Artık onlar Amerika’dan gelen telefonlara ‘No problem’ (sorun yok) diyordu. Darbeyi burada yaşamaları ve ertesi gün her şeyin normale dönmesi, yatırımın gelmesini sağladı.”

O günlerde müşterisi çok olacak hikayelerdi bunlar.

Öyle de oldu. Bu görüşmeden kısa bir süre sonra hakkında gazetelerde yoğun bir FETÖ kampanyası yapılan işadamı Yalçın Ayaslı, değeri düşen Borajet’i Sezgin Baran Korkmaz’a satmak zorunda kaldı.

(Bunun hikayesini bu köşede okumuştunuz: https://www.karar.com/yazarlar/yildiray-ogur/bir-sezlonga-bir-semsiyeye-yenilenler-1589687)

Sezgin Baran Korkmaz’ın itibarı ise her geçen gün arttı.

O kadar ki Türk-Amerikan Konseyi ile Türk Amerikan İş Konseyi’nin her yıl Washington’da düzenlediği yıllık konferansın 2017 Martında Washington Trump Hotel’de düzenlenen 36’ıncısının sponsoru Sezgin Baran Korkmaz oldu.

Türk-Amerikan gecesinin sponsoru iki cümle dışında İngilizce de bilmeyen Korkmaz’dı.

Korkmaz, Türkiye’den ve ABD’den üst düzey isimlerin katıldığı gala yemeğinde ilk iki cümlesi dışında Türkçe bir konuşma yaptı, konuşmasında Kingston ailesine teşekkür dahi etti. O konuşması hala SBK Holding’in internet sitesinin açılışında yer alıyor.

http://www.taik.org.tr/en-US/Events/2818/36th-ATC-TAIK-Annual-Conference

(O yemekte olan Cansu Çamlıbel’in yazısı

https://www.gazeteduvar.com.tr/ikinci-zarrab-vakasi-korkusunu-tetikleyen-adam-makale-1501711

Sezgin Baran Korkmaz’ın Michael Flyn ile Gülen’i Türkiye’ye getirme pazarlıklarından, Brunson davasında oynadığı tuhaf role kadar Amerika maceraları için ise İsmet Berkan’ın yazısı

https://www.karar.com/guncel-haberler/sezgin-baran-korkmaza-abd-kapisini-acan-isim-kim-1619924)

Ve 2017 Mayıs’ında ABD’yi ziyareti sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan, Jacob Kingston, Sezgin Baran Korkmaz ve Mega Varlık Yönetimi A.Ş CEO’su ile görüştü.

“ABD’li işadamı Cumhurbaşkanı Erdoğan’a inandı, 100 milyon dolar yatırdı” başlıklı haberden bir bölüm okuyalım:

“OHAL’de yabancı yatırımcı gelmiyor” tartışmalarının yaşandığı bu günlerde ABD’den güzel bir haber geldi. Erdoğan, ABD Washington Türk Büyükelçiliğinde önemli bir işadamıyla görüştü. Mormon tarikatının en önemli işadamlarından olan Mega Varlık Yönetim A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Jacob Kingston’la Büyükelçilik’te Erdoğan’la biraraya geldi. Görüşmede Başbakanlık Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Başkanı Arda Ermut da katıldı. Yapılan görüşme sonrasında Jacob Kingston, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a güvendiğini ve inandığını söyleyerek Türkiye’ye 100 Milyon Dolarlık yeni yatırım yapacaklarını söyledi.”

Kasım 2017’de Jacob Kingston, Türkiye’ye geldi ve burada üst düzey görüşmeler yaptı.

“ABD’li dev Türkiye’ye yatırım için atağa geçti” başlıklı çoşkulu haberden okuyalım:

“Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD’de görüşen dünyanın önemli yatırım şirketlerinden Washakie Renewable Energy (WRE) LLC. Başkanı Jacob Ortell Kingston, geçen hafta Ankara ve İstanbul’da bir dizi görüşme yaptı. Ankara’da bir çok üst düzey isim ile görüşme yapan Kingston bu akşam da DEİK Başkanı Nail Olpak ile görüştü. Görüşmede, ABD’li şirketin Türkiye’de yapmayı planladığı yeni yatırımların konuşulduğu öğrenildi.”

https://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/abdli-dev-turkiyeye-yatirim-icin-ataga-gecti-40644500

Jacob Kingston, Türkiye’deki o kadar ummadığı bir itibara mazhar olmuştu ki, daha sonra mahkemede tanık olarak dinlenen cemaatinin eski bir mensubu “Kingston’un cep telefonunda Türkiye’de havalimanından polis eskortuyla karşılandığını gösteren bir video olduğunu” anlattı.

Türkiye’de böyle itibar görürlerken 2015’den itibaren Kingston’un şirketi Washakie Renewable Energy, ABD’de soruşturmalara konu olmaya başlamıştı.

Küçük davalarla başlayan soruşturmada 10 Şubat 2016 günü Kingstonların evi, Washakie Renewable Energy’nin bütün binaları mali soruşturmaları yürüten federal ajanlar tarafından basılıp, arandı.

Türk-Amerikan gecesinin sponsoru iki cümle dışında İngilizce de bilmeyen Korkmaz’dı.

Kingstonların Salt Lake City’de 20 milyon dolarlık evi

Aynı sıralarda Levon Termendzhyan’ın Kaliforniya’daki evi, işyeri ve lüks arabası da arandı. Savcılar Türkiye’ye giden 9 milyon dolarlık bir paranın izini sürüyorlardı.

Ama boş raflar ve silinmiş harddisklerden başka hiçbir şey bulamadılar.

Daha sonra ortaya çıktı ki Kingston ve Termendzhyan 20 yıllık bir FBI ajanını rüşvetle bağlamışlar ve FBI ajanı onlara baskının haberini önceden vermişti.

Baskından yeterince delil çıkmasa da ABD hükümeti 2017’de soruşturmayı gizli olarak sürdürdü.

Kingston ve Termendzhyan adım adım izlendi.

Haklarında açılan soruşturmayı kapattırmak için görüşmeler yapmaya başladılar. Hükümete çalıştığını bilmedikleri bir isim üzerinden Utah’daki yargıç ve siyasetçilere rüşvet vermeye, aleyhlerinde konuşacağını öğrendikleri bir tanığı parayla susturmaya çalıştılar.

Her adımları hükümetin takibindeydi.

Ama 2015’den itibaren ABD’de başlayan soruşturmalar nedeniyle ikili kendilerine sığınacak bir liman inşa etmeye başlamışlardı bile: Tabii ki Türkiye’de.

İlk başta para aklamak için kullandıkları Türkiye’de tahminlerinden de öte bir güç ve itibara ulaşınca daha fazla parayı Türkiye’ye ve Sezgin Baran Korkmaz’ın şirket ağlarına göndermeye başladılar.

Bu rakamın sadece tespit edilen kısmı 134 milyon dolar.

Türkiye’de sadece paralarını aklamadılar, yatırımlar da yaptılar.

ABD’deki iddianamede geçen “Boğaz kenarında satın aldıkları yalı”, muhtemelen Sezgin Baran Korkmaz’ın Beylerbeyi’nde oturup, misafirlerini ağırladığı yalı olmalı.

Beylerbeyi’nde daha sonra satışa çıkarılan yalı

Ayrıca Korkmaz, şirket müdürü yaptığı şirketinin bekçisi olan teyzesinin oğluna Kingston için 8 milyon TL’ye Bebek’te eski bir villa satın aldırmıştı. Kingstonlar yakalanınca villa yaşlı adama kaldı, savcıya anlattığına göre o da satıp çocuklarına verdi, çocukları da parayı kısa sürede yiyip bitirdi.

Yine iddianameye göre Kingston ve Termendzhyan, Tuzla Tersanesi’nde bir yat inşa ettiriyordu. Korkmaz’ın otel yatırımları da bu kalıcı yatırımlar arasında sayılabilir.

Türkiye’ye doğru bütün bu hareketlilik ABD’deki soruşturmayı yürütenlerin de dikkatini çekmişti. Bir noktada Türkiye’ye kaçacakları anlaşılmıştı.

Bu soruşturmayla ilgili kapsamlı bir haber yapan Bloomberg’e göre savcılar Türkiye’ye kaçarlarsa iade edilmeyeceklerini düşünüyordu:

“Türkiye’de kendilerini evlerindeki gibi rahat hissediyorlardı. Savcılara göre ikisinin de Türkiye’de şirketleri ve gayrimenkulleri vardı. Eğer Türkiye’ye giderlerse iade edilmeleri imkansızdı.”

https://www.bloomberg.com/news/features/2019-06-24/the-polygamist-who-allegedly-scammed-the-u-s-out-of-a-half-billion-dollars

Sık sık Türkiye’ye gelip giden Levon Termendzhyan, Ermeni adından dolayı zorluk çıkmasın diye 2017 yılında Türkiye vatandaşlığı ve Lev Aslan Dermen adını aldı. Kingston kardeşler ve Dermen Türkçe dersleri almaya başladılar.

Bir Ermeni ve Azerbaycanlı asla yan yana gelmez diye düşünülürken Termendzhyan, 2016 yılında Mübariz Mansimov’la birlikte iş yapmaya başladı, ABD’de Palmali USA şirketini kurdu.

https://www.denizhaber.net/utahda-gorulen-davanin-kutusundan-mubariz-mansimov-gurbanoglu-cikti-haber-93176.htm

Nitekim savcıların beklediği gün geldi.

Jacob Kingston, 20 Ağustos 2018 günü için KLM Havayolları’ndan kendisi, eşi Sally ve geniş ailesinden dört kişiye Salt Lake City-İstanbul uçak bileti aldı.

Polis, havalimanında hazır beklemedeydi.

Aile üyeleri uçağa bindiler ama Jacob Kingston görünürde yoktu. Nihayet birazdan ortaya çıktı. Güvenlik noktasından geçmeden uçağa binebilmek için Houston’dan KLM havayollarının başka bir uçağıyla Salt Lake City havalimanına inmiş, havalimanı içinden uçağa aktarma yaparak girmeyi denemişti.

Uçağa biner binmez, gözaltına alındı. Diğer aile üyeleri de uçaktan indirildiler. . Levon Termendzhyan da (Lev Aslan Dermen) Los Angeles’ta yakalandı.

Üçü de tutuklandı. Levon Termendzhyan’ın (Lev Aslan Dermen) kefalet talepleri Türkiye’ye kaçma şüphesi yüzünden reddedildi.

Nihayet Ocak 2020’de mahkeme önüne çıktılar. Önce inkar ardından itiraflar geldi. Kingston kardeşler kendilerini Dermen’in yoldan çıkardığını iddia etti, Dermen’in Michael Jackson’ı da savunan ünlü avukatı Mark Geragos, Kingstonların devleti dolandırmayı bir dini inanç olarak kabul ettiklerini söyledi.

Karşıklı itiraflar ve suçlamalarla ilerleyen davada karar 2020’nin Nisan ayında verildi: Termendzyan, 10 ayrı suçtan 130 yıl, Kingston kardeşler ise 30 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Kararlar hala temyizde.

Ama paranın sahibi esas patronlar 2018’de ABD’de yakalanmasına rağmen Sezgin Baran Korkmaz, hiçbir şey olmamış gibi Türkiye’deki onların parasını işletmeye devam etti. Kara para aklamak için neden Türkiye’yi seçtikleri sorusunun cevabı gibiydi olup bitenler.

Yatıyla Bodrum’da plaja yanaşıp lahmacun ikram etmek, semt pazarını toptan satın alıp halka dağıtmak, hukuk fakültesini kazanan Karslı öğrencilere Macbook hediye etmek gibi Robin Hood vari haberlerle itibarını korumayı başardı.

Türkiye’nin dünyayla bağlantıları zayıf bir ülke olmasının avantajlarından yararlandı. Güç sahipleriyle, gazeteciler ilişkilerini kuvvetlendirdi.

Herhalde bu PR faaliyetlerinde de kullanmak üzere Paramount Hotel’i aldı. Kıraça Holding’e göz koydu.

Vehbi Koç’un damadı, askerlerin gözdesi İnan Kıraç’ı yargı eliyle kendine borçlandırıp, mal varlığına el koyma kararını bir ay sonra tümden değiştirtip kaldırabilecek, tarifeli uçakla elini kolunu sallayarak yurtdışına çıkabilecek bir güce ulaştı.

Nasıl yapabildi bunları hala meçhul. Sedat Peker’in sorduğu soruların cevabı verilmedi.

Bugün bile gazetecilerle ilişkileri, hakkındaki PR faaliyetleri devam ediyor. Dolandırıcıların parasını aklayan bir işadamı için fazla saygı görüyor.

Hikayenin bundan sonrasını zaten biliyoruz.

https://www.karar.com/yazarlar/yildiray-ogur/bir-sezlonga-bir-semsiyeye-yenilenler-1589687

Peki bütün bunların küçük Karayip ülkesi Belize ile ne ilgisi var?

Jacob Kingston ve Levon Termendzyan’ın Türkiye dışında para aklamayı denedikleri ülkelerden biri de Belize’ydi.

2012 yılında Belize’de üzerinde bir kumarhane kurmak üzere bir arazi satın almışlardı.

Jacob Kingston, mahkemede itiraflarda bulunurken Lev Aslan Dermen’in Belize’de casino kurmak ve vatandaşlık almak için bakanlara rüşvet verdiğini anlattı ve bir bakanın ismini verdi: 2012-2020 yılları arasında Belize’nin Savunma Bakanı John Saldivar.

Dermen, 2012’de birlikte gittikleri Belize’de bakana 10 bin dolar nakit para vermişti. Sonra 50 bin dolar daha ödemişti. Bakan ile Dermen arasındaki mesajlaşmalar ortaya çıktı.

Dermen ve Kingston Belize’ye gittiklerinde Savunma Bakanı Saldivar onları resmi askeri uçakla gezdirmişti.

İtiraf küçük Belize’de büyük ses getirdi.

Çünkü, itiraftan üç gün önce Saldivar, iktidardaki Birleşik Demokratik Parti’nin kongresinde genel başkanlığa seçilmişti.

Yani Başbakanlık koltuğuna oturmaya hazırlanıyordu.

Ama bu küçük Karayip adasında iddialar görmezden gelinmedi.

Muhalefet ayağa kalktı, Saldivar görevinden istifa etti.

Küçük Karayip ülkesi kara para ve rüşvet skandalıyla böyle yüzleşti.

İşte Belize’de olan buydu.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.