1. YAZARLAR

  2. Ahmet Varol

  3. Pakistan’da şiddetin kapısını cunta açtı
Ahmet Varol

Ahmet Varol

Ahmet Varol
Yazarın Tüm Yazıları >

Pakistan’da şiddetin kapısını cunta açtı

A+A-

Geçen hafta yazdığımız yazıların sonuncusu “Hedefteki Pakistan halkı” başlıklı yazımızdı. 20 Eylül Cumartesi günü yayınlanan bu yazımızda Amerikan işgal güçlerinin, Afganistan sınırına yakın bölgelerdeki Pakistanlıları kasten hedef alan saldırılarından ve bu saldırıların stratejik amaçlarından söz etmiştik. Ne yazık ki Amerikan işgal güçlerinin bu gibi saldırılar gerçekleştirmesine imkân tanıyan zemini ve şartları oluşturan ülkedeki cunta yönetimidir. Bugün Pakistan bir şiddet gerçeğiyle karşı karşıyaysa bunun birinci derecede müsebbibi ve sorumlusu kendi halkını karşısına alıp ona yabancı güçlerin bile saldırılar düzenlemesine imkân tanıyan cuntadır.
Pakistan’daki son şiddet olaylarının arka planıyla, görünmeyen yanıyla ilgili fikir yürütmek istersek çok farklı ihtimaller aklımıza gelebilir. Komplo teorileri geliştirmek istersek söylediklerimizi dayandıracağımız birtakım dayanaklar bulmamız zor olmaz. Ama biz önce hadisenin görünen tarafını, ön yüzünü okumakta yarar görüyoruz.
Pakistan’da son dönemde bir yandan ABD işgal güçlerinin hava saldırısında bir yandan da muhtelif örgütlerce üstlenilen eylemlerde artış vardı. Fakat en çok sarsıntıya sebep olan ve bu ülkedeki gidişatın dışa yansımasında en çok etkisini gösteren olay geçtiğimiz Cumartesi akşamı yani 20 Eylül tarihinde Marriot Otel’i hedef alan saldırıydı. Saldırıda çoğu yabancı 53 kişi hayatını kaybederken, 270 kişi de yaralandı. Eylemi Fedaiyan-i İslâm adlı bir örgüt üstlendi. Örgüt üstlenme işlemini sadece telefon ederek veya mesaj göndererek değil aynı zamanda sesli açıklama dağıtarak üstlendi.
Örgüt yaptığı açıklamada aynı zamanda ABD’nin Pakistan halkına yönelik saldırılarına müsamahakâr davrananlara tehdit göndererek, bu gibilerin yeni eylemlerin hedefi olacağını bildirdi. Bu tehdit eylemi sahiplenen örgütün kullandığı gerekçeyi de ortaya koyuyordu. Amerikan işgal kuvvetlerinin saldırıları ve ülke içindeki yönetimin o saldırılara sessiz kalması hatta müsamahakâr davranması eylemin gerekçesi olarak kullanılıyordu. Eylemden sonra Pakistan yönetiminin ABD işgal kuvvetlerinin saldırılarına tepki gösterme ve bu saldırıların halkın tepkisine sebep olduğunu hatırlatma ihtiyacı duyması eylemde kullanılan gerekçeyi onun da kabullenmesi anlamına geliyordu. Pakistan yönetimi hemen ardından da bir pilotsuz Amerikan uçağını düşürdüğüne dair açıklama yaparak Amerikan saldırılarına sessiz kalmadığını gösterme yoluna gitti. Bütün bunlara ihtiyaç duyması, her ne kadar eylemi gerçekleştirenleri lanetleme ve onlara karşı çok yönlü bir savaş açtığını gösterme yoluna gitse de Pakistan yönetiminin öbür taraftan Marriot Otel eylemini üstlenen örgütün kullandığı gerekçenin fiilen mevcut olduğunu zımnen kabul etmesi anlamına geliyordu.
Eylemi üstlenen Fedaiyan-ı İslâm adlı örgüt yaptığı açıklamada amaçlarının Amerikalıları ülkeden kovmak ve Pakistan’ın içişlerine karışmalarını engellemek olduğunu ayrıca vurguladı. Böyle bir amaçtan söz edilmesi de Amerikan işgal güçlerinin saldırılarının böyle bir şiddet olayının altyapısını oluşturduğunu gösteriyordu. İşgal güçlerinin bu tür saldırılar düzenleme cesareti göstermelerinin en önemli sebebi ise Pakistan’daki cunta rejiminin daha önce Afganistan’a yakın bölgelerdeki sivil insanlara saldırılar düzenlemesiydi.
Hadiseler, ABD’nin emperyalist, saldırgan ve işgalci tutumundan dolayı Pakistan’ın da Irak’takine benzer bir kargaşaya doğru sürüklendiğini gösteriyor. Ülke içindeki yönetimin dış tehditlere karşı kendi halkını savunma görevini yerine getirmesi gerekirken dış güçlerle birlikte kendi insanlarına saldırı düzenlemesi bu tür şiddet olaylarının önünü açmıştır. Arka planla ilgili ne gibi teoriler ve bağlantılar kurarsanız kurun, olayın ön yüzünde görünen gerçek budur. Yönetimin tutumundan kaynaklanan güven kaybı, sahipsizlik endişesi Pakistan’ın ülke olarak önemli kayıplar vermesine sebep olmaktadır.
Pakistan’da bu olaylar yaşanırken Rafah sınır kapısında işgalci Siyonist devletin gardiyanlığını yapan çağdaş Firavun rejimi de Gazze’de açık hava hapishanesine kapatılan insanların yiyecek temin etmek amacıyla açtığı tünelleri bombalayarak beş kişinin ölümüne iki kişinin de yaralanmasına sebep oldu. Herkes biliyor ki Gazzelinin bu tünellere ihtiyaç duymasının sebebi işgalci Siyonistlerin iddia ettiği gibi silah sokmak değil çağdaş Firavun rejiminin Rafah kapısını açmamasıdır. Bütün bu hadiseler yaşanırken “Nedir bu işbirlikçi hainlerden çektiğimiz?” demekten başka bir şey yapamamanın ızdırabı da bizi yakıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar