1. YAZARLAR

  2. Hakan ALBAYRAK

  3. Özbek mültecilere zulüm
Hakan ALBAYRAK

Hakan ALBAYRAK

Yazarın Tüm Yazıları >

Özbek mültecilere zulüm

A+A-

1000 yıllık İslam yurdu Özbekistan'da "İslam" diyenin emdiği süt burnundan getiriliyor. Sözde demokrasi var bu ülkede, ama "demokrasi" diyenin de tepesine biniliyor. "Fundamentalizmle mücadele" ve "bozgunculuğun önüne geçmek" adı altında İslami hareketlerin ve dahî cümle demokratik muhalefetin canına okuyan vahşi bir diktatörlük hüküm sürüyor Özbekistan'da. "Gözünün üstünde kaş var" diye gözaltına alınan muhalifler veya muhalif zanlıları işkence tezgâhlarında öğütülüp "ranzadan düştü", "kalp krizi geçirdi" gibi açıklamalarla ailelerine mevta olarak iade ediliyor. En basit protesto gösterileri bile İsrail'in Gazze bombardımanlarını hatırlatan kanlı müdahalelerle dağıtılıyor. İroniye bakın ki bu menfur rejimin başında bulunan adamın adı İslam, soyadı Kerimov. Tez elden adını değiştirse ne iyi eder. Josef Stalin gibi bir isim yakışır ona!

Fırsatını bulan Özbekistan'dan kaçıyor. Kaçanların bir kısmı "insan haklarına saygılı demokratik bir hukuk devleti" olan Türkiye'ye sığınıyor. Böyle bir hüsnü zanla Türkiye'ye sığınanlar neye uğradıklarını şaşırıyor. "Özbek Stalin'i"nin şerri onları Türkiye'de de yakalıyor. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nden aldıkları ve Türkiye'nin de muteber kabul ettiği kapı gibi "mülteci" belgelerine rağmen, "Özbek Stalin'i"nin aşağılık hatırı için itilip kakılıyorlar. Hem de nasıl!

Van'daki güvenlik güçleri tarafından İran'a sınır dışı edilen bir grup Özbek mülteci, maruz kaldıkları korkunç muameleyi Mazlumder ve İnsan Hakları Derneği raportörlerine şöyle anlatmış:

"(İran bizi Özbekistan'a iade etmekle tehdit edince) Van'a geldik. Van'da BM Mülteciler Yüksek Komiserliği'ne gittik ve oradan Emniyete yönlendirildik. Emniyet Müdürlüğü bize sığınmacı tanıtım kartı verdi. Biz zaten İran'da mülteci statüsü kazandığımız için bizlere birer mülteci kabul belgesi verildi. Haftada 3 gün imza atmaya gidiyorduk. 12 Eylül 2008 Cuma günü saat öğleden sonra iki gibi polis bizi Emniyete çağırdı. Ramazan münasebetiyle bizlere yardım malzemesi, gıda gibi şeyler, çocuklara ise kalem defter gibi eşyalar vereceklerini söylediler. Biz de bütün kadın ve çocuklarımızı da alarak emniyete gittik. Saat 14:00 dan 15:30 a kadar bekledik. Sonra hepiniz geldiniz mi dediler. Biz de bir aile dışında hepimiz buradayız dedik. Biz bu arada gıda ve malzeme yardımı beklerken kadınları ve erkekleri ayırıp bizleri nezarete attılar. Üst araması yaptılar ve kemer ve telefonlarımıza kadar aldılar. Üzerimizde az miktarda bulunan paralarımızı aldılar. Saat 16:00 gibi bizleri alıp Çaldıran'a (Çaldıran Van iline 120-130 km uzaklıkta İran sınırında bir ilçedir) götürdüler. Oysa biz bizleri kampa götüreceklerini sanıyorduk. Çaldıran'da bizi 2 askeri araç ve 30-40 kadar asker sınıra götürdü. 1.5 saat kadar direndik ve suçsuz olduğumuzu anlattık. Sonra bizi coplarla dövmeye başladılar. Kalaşnikof silahların dipçikleriyle sırtımıza ve bacaklarımıza vurmaya ve bizi sınırdışına doğru zorla yürütmeye başladılar. Kadın ve çocuklarla birlikte toplam 25 kişi idik. İçimizde iki tane de 6 aylık bebek bulunmaktaydı. Bu dövme işini hem polis memurları hem de rütbeli askerler yaptı. Yani 20 yaşlarında genç askerler değil 30 yaşlarında olgun yaştaki askerler bunu yaptı. Buna rağmen bizler gitmeyeceğimizi söyledik. Ancak daha fazla direnirsek kadınlarımıza ve kızlarımıza tecavüz edeceklerini söylediler. Artık mecbur kaldık ve İran'a gece vakti yürümeye başladık. Hava soğuktu, karanlıktı ve çocuklar üşüyorlardı. Askerler biz gözden kayboluncaya kadar bizi beklemiş ve gözetlemişlerdi..."

Mazlumder ve İnsan Hakları Derneği'nin ortaklaşa hazırladığı raporu okurken tüylerim diken diken oldu. Ramazan hediyeleri vereceğiz diye kandırıp Emniyet Müdürlüğü'nde toplamışlar, polis-jandarma işbirliğiyle coplaya coplaya İran sınırına sürmüşler, "gitmezseniz kadınlarınıza-kızlarınıza tecavüz ederiz" diye tehdit etmişler… Bunlar doğruysa Türkiye'ye bu utanç yeter!

İçişleri Bakanlığı'ndan açıklama bekliyoruz.

* * *

NOT: Özbek mülteci grubu bir yolunu bulup Van'a geri döndü. Tabii, orada kendilerini emniyette hissetmiyorlar artık. Bir an evvel merkezî bir yere, tercihen Ankara'ya gelmek istiyorlar (zaten Ankara'daki BM Mülteciler Yüksek Komiserliği de kendilerini çağırıyormuş). Utancımızın biraz olsun azalması için bu isteklerinin yerine getirilmesini umuyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar