1. YAZARLAR

  2. Altan TAN

  3. Ortadoğu notları (9): KDP-KYB ihtilaflar, ihanetler
Altan TAN

Altan TAN

Altan TAN
Yazarın Tüm Yazıları >

Ortadoğu notları (9): KDP-KYB ihtilaflar, ihanetler

A+A-

 

KDP (Kürdistan Demokrat Partisi) Barzani'lerin, KYB (Kürdistan Yurtseverler Birliği) ise Talabani'lerin partisi

Kürtçe adları ile PDK (Partiya Demokrata Kurdistan a Irak) ve YNK ( Yekitiya Niştimani ya Kurdistane)

Her iki partinin de hem birbirleriyle, hem de kendi içlerinde ihtilaflar ve ihanetlerle dolu bir geçmişleri var.

Tıpkı dünyanın her yanındaki partiler gibi. 

'İhanet' kavramı insanlık tarihi kadar eski bir mesele.

Hemen her dönemde ve her toplumda önemli bir sorun. Sümer mitolojisinden Yunan mitolojisine kadar bahsedilmediği bir yer yok gibi.

'İhanet' derken sadece kadın ile erkek arasındaki aldatmayı, karşılıklı gönül bağının, aşkın; tek taraflı ve çoğu kez de gizlice bozulmasını kastetmiyoruz.

Aşkın yanı sıra arkadaşlıkta, ticarette, siyasette...  ihanet de insan ilişkilerinin bir parçası.

İnsan neden ihanet eder?

Neden en yakınındakileri, kendisini en çok seven ve kendisine en çok güvenenleri hiç beklemedikleri bir anda sırtlarından hançerler.

'İhanetin' felsefesi derin bir mesele.

İhanet eden öyle kolay kolay 'Ben ihanet ediyorum' demez.

İhanet ettiğini de kabul etmez.

Kendince 'haklı' gerekçeler ileri sürer.

Özellikle siyasette, ihaneti haklı göstermek için fikir ayrılıkları ve ihanet edilenin yanlışlıkları gerekçe olarak gösterilir.

Kimse içinde fokurdayan volkanın esas nedenini itiraf etmez.

Aslında biraz kazındığında hemen korku, çıkar, iktidar hırsı ve kıskançlık ortaya çıkar.

Hele hele 'çıkar' ve 'kıskançlık' insanın nefsinde durmaksızın şaklayan iki kırbaçtır. 

Bu kırbaçlar şakladıkça insan yerinde duramaz ve bir noktadan sonra ihanet kaçınılmaz olur. 

'İhanet eden' kadar 'ihanet edilenin' tavırları, en yakınındakileri 'ihanete mecbur eden' davranışları da ayrı bir inceleme konusu.

Siyasette ihanet, siyasetin neredeyse 'olmazsa olmazı'dır.

İçinde ihanet olmayan bir siyasetten bahsetmek imkansızdır!

Dinler, ideolojiler ve mitolojiler tarihi bu konuda sayısız örneklerle doludur.

Hz. İsa'yı 30 gümüş dinar için ihbar eden Havari Yehuda'nın ihaneti iki bin yıldır en çok bilinen ihanet hikayesidir.

İskoçların efsanevi lideri Wallace'i aldatarak ölümüne neden olan İskoç asilleri, Kan kardeşi ve can yoldaşı Cengiz Han'ı tuzağa düşüren Camoka, tarihin en büyük köle isyanının lideri Spartaküs'e kalleşlik ederek anlaştıkları gemileri getirmeyen gemi sahipleri,  Ankara Savaşı'nda son anda saf değiştirerek Timur'un yanına geçen Anadolu askerleri Doğu'dan Batı'ya ihanet örneklerinin sadece birkaçıdır.

Roma İmparatoru Sezar'ın 'Sende mi Bürütüs' sözü ise Siyaset kitabının kapağına yazılmış bulunmaktadır!

Bizim yakın siyasi tarihimizde de,

Ege'de Yunanlılara karşı Kuvayı Milliye Hareketini başlatan ve büyük yararlılıklar gösterdikten sonra Mustafa Kemal ve arkadaşları ile ihtilafa düşerek Yunan’a sığınan Çerkez Ethem ile Ecevit'in ABD'den getirerek ülke ekonomisini teslim ettiği ve bir gecede Ecevit'in partisini boşalttıktan sonra birlikte istifa ettikleri İsmail Cem ve diğer arkadaşlarını kaderleri ile baş başa bırakarak CHP 'ye giden Kemal Derviş ilk akla gelen isimler.

Türkiye siyasetinin en renkli simalarından Osman Bölükbaşı'nın, Adalet Partisi’nden ayrılan arkadaşlarının ihanetinden yakınan Süleyman Demirel'e;

'Demirel, Demirel!

Senin bağrın köy mezarlığı, benimkisi ise Karacaahmet!' sözleri siyasetin vefasızlığını çok güzel ifade ediyor.

Diğer halklar gibi Kürtlerin tarihi de ihanetlerle dolu.

1925'te Şeyh Sait'i yakalatan isyanın ilk günlerinden itibaren en yakınındaki kişilerden biri olan bacanağı Binbaşı Kasım.

1937’de Alişer ve karısı Zarife'yi öldürerek kafalarını kesen, Seyit Rıza'yaen büyük ihaneti yapan da, kardeşi oğlu Rayber.

Irak Kürtlerinin, Barzanilerle Talabanilerin ilişkileri de inişli çıkışlı.

Dostluk, kardeşlik, ihtilaf ve ihanetler içi içe.

Bir dönem can yoldaşı, bir dönem can düşmanı ve bir dönem sonra tekrar kardeş ve... devri daim.

Barzani Ailesi 1850'li yıllardan itibaren Kürdistan'da etkili olmaya başlayan Nakşibendi şeyhi bir aile. Öyle yanlış bilindiği gibi bir aşiret veya aşiret reisi değiller.

8 aşiretten (Mizori, Şirvani, Dolameri, Beroji, Nizari, Gerdi, Herki, Bineci) oluşan bir birliğin şeyhi ve söz sahibiler. Uzun ve iniş çıkışlı bir tarihleri var.

Molla Mustafa Barzani liderliğinde Irak Hükümeti ile savaşmakta olan 10 bine yakın Kürt, İkinci Dünya Savaşı sonrası 22 Ocak 1946'da İran'da kurulan Mahabad Kürd Cumhuriyeti'ni destekleme amacıyla Mahabad'a gitti.

Molla Mustafa yeni cumhuriyetin Genel Kurmay Başkanı oldu.

Irak Kürdistan Demokrat Partisi (Partiya Demokratik Kurdistan) 16 Ağustos 1946'da Mahabad'da kuruldu ve parti sekreterliğine (başkanlığına) Molla Mustafa Barzani seçildi.

Kürdistan Demokrat Partisi feodal Kürt ağa ve şeyhlerinden, yoksul Kürt köylülerine; şehirli esnaf ve küçük burjuvalardan solcu-Komünist aydınlara kadar, sağdan sola Kürtlerin tamamını içine alan bir parti olarak kuruldu. 

Bölgede yaşayan Hıristiyan Asurilerin de bir kısmı da içinde yer aldı.

İlk kuruluşundan itibaren sağ kesimin liderliğini Molla Mustafa Barzani (1903-1979), sol kesimin liderliğini ise Süleymaniyeli bir hukukçu ve yazar olan İbrahim Ahmed (1914-2000) yaptı.

İran Kürdistanı'nda kurulan Mahabad Kürt Cumhuriyeti'nin 17 Aralık 1946'da yıkılması ve Cumhurbaşkanı Kadı Muhammed'in İran Şahı tarafından 31 Mart 1947'de idam edilmesinden sonra Molla Mustafa ve arkadaşları Sovyetler Birliği’ne iltica etmek zorunda kaldılar.

Barzanilerin, 1947'den 1958'e kadar Sovyetlerde kaldıkları 11 yıl boyunca, İbrahim Ahmed ve arkadaşları;  KDP faaliyetlerini illegal olarak sürdürdüler.

14 Temmuz 1958'de General Abdülkerim Kasım, Irak'ta darbe yaparak, krallığa son verdi ve cumhuriyet ilan etti.

Kral 2.Faysal, Kral'ın Naibi dayısı Abdulilah ve başbakan Nuri Said Paşa öldürüldü.

Molla Mustafa Barzani Sovyetler Birliği'nden dönerek tarihi ve karizmatik liderliğiyle tekrar KDP'nin başına geçti.

Molla Mustafa'yı geleneksel ve feodal olmakla suçlayan İbrahim Ahmed ise parti içinde laik-sol bir hizip oluşturarak parti liderliği için mücadele etmeye başladı.

Sonradan 1970'te İbrahim Ahmed'in kızı Hero ile evlenerek damadı olan Celal Talabani (1933-2017), öğrencilik yıllarında Kürdistan Öğrenci Birliği Başkanlığı'na, 1959'da ise KDP merkez komitesi üyeliğine seçildi ve laik-sol kanadın en etkin isimlerinden biri oldu.

Celal Talabani, içinden Türkçe, Kürtçe, Farsça ve Arapça muhteşem şiirleri olan Kadiri Şeyhi Abdurrahman Halis Talabani ve büyük hiciv ustası Şeyh Rıza Talabani gibi büyük alim şair ve mutasavvuf, şahsiyetlerin çıktığı Zengene Aşiret Reisi Yusuf Ağa'nın oğlu Kadiri Şeyhi Mela Mahmud’un neslinden gelen Talabani Ailesi'ne mensuptur.

İlk dönemlerde Sosyalist olan Talabani de geleneksel Kürt Feodalitesi'nden gelmektedir.

Aslında 1970'lere kadar topyekun Kürdistan coğrafyası aynı 'feodal' yapıya sahiptir.

Öne çıkmanın, toplum tarafından dikkate alınmanın,  lider olmanın en önemli şartlarından biri saygın bir aileye mensup olmaktır.

Laik-seküler, Sosyalist aydınlar 'yeni dönemin' ürünleri olarak 1950’li yıllardan itibaren siyaset sahnesinde boy göstermeye ve etkili olmaya başladılar.

(Biz de feodalite olup olmadığı, Aşiret ve Şeyhlik kurumlarının Batı'daki 'Feodalite'  ve 'Ruhbanlık' ile nerelerde benzeşip, nerelerde ayrıştığı; sadece Kürt siyasetinde değil, bütün bir İslam coğrafyasında laik-seküler, Sol aydınların geleneğe topyekun savaş açmalarının yanlışlığı başka bir tartışma konusudur.)

KDP ile Irak rejimi arasında 1958’de başlayan iyi ilişkiler bir kaç yıl içinde bozuldu.

Rejim Kürtleri oyalayarak ciddi bir özerklik anlaşması imzalamaya yanaşmayınca 1963'te tekrar çatışmalar başladı.

KDP'nin Temmuz 1964'te Kala-Dıze'de yapılan 6. Kongresi'nde seçimnleri İbrahim Ahmed grubu kazandı ancak İdris Barzani komutasındaki peşmergeler İbrahim Ahmed, Celal Talabani ve arkadaşlarını tutuklayarak İran'a sürgün etti.

KDP, kuruluşundan sonraki en ciddi bölünmeyi yaşadı.

İbrahim Ahmed ve Celal Talabani 1966'da Irak rejimi ile anlaşarak, iltica ettikleri İran'dan Bağdat'a gittiler ve Barzanilere karşı, hükümet kuvvetleri ile birlikte savaşmaya başladılar.

Irak Kürtlerinin rejim safında yer alan Kürtler için kullandıkları 'cahş (sıpa)' tabiri Talabani kuvvetleri için de kullanılmaya başlandı ve bu tarihten sonra olay '66 Cahşları' olarak tarihe geçti. Çatışmalar 1970'e kadar devam etti.

11 Mart 1970'te, özerklik şartıyla Barzaniler ile Irak rejimi arasında barış anlaşması imzalandı.

Anlaşmayı Baas Partisi adına Devlet Başkan Yardımcısı Saddam Hüseyin, KDP adına ise Molla Mustafa Barzani imzaladı.

İbrahim Ahmed, Celal Talabani ve arkadaşları tekrar KDP'ye döndü.

16 Temmuz 1970'te barış anlaşması çerçevesinde Irak Anayasası'nda bazı değişiklikler yapıldı.

Molla Mustafa'nın en büyük oğlu Ubeydullah Barzani ve diğer birçok Kürt Bağdat'ta devlet kademelerinde görevler aldı.

11 Mart 1974 tarihinde Irak Devleti'nin yayınladığı Özerklik Yasası, Kürtlerin büyük bir çoğunluğu tarafından yetersiz ve aldatmaca olarak değerlendirilince ilişkiler tekrar koptu ve savaş başladı.

Aynı yıl Barzaniler başkanlığında bir KDP heyeti ABD'ye giderek Irak'a karşı savaşta destek sözü aldı.

İran Şahı Rıza Pehlevi, Şattül Arap Sorunu nedeniyle kavgalı olduğu Irak'a karşı Kürtleri destekledi, silah, cephane ve lojistik desteği sağladı.

KDP'nin önderliğindeki Kürt Ulusal Mücadelesi 1964'teki kongredeki bölünmeden sonra, ikinci büyük bölünmeyi bu tarihte yaşadı.

Başta Molla Mustafa'nın en büyük oğlu Ubeydullah Barzani olmak üzere bazı Kürtler, sınırlı da olsa bu özerklik anlaşmasının bir ilk adım olarak kabul edilerek desteklenmesi gerektiğini söyleyerek savaşa katılmadılar ve rejim safında yer aldılar.

Özerklik Yasası'na göre Kürtlere verilecek 5 Devlet Bakanlığı ve 1 Başkan Yardımcılığı gereğince; 1974'te Kürt siyasetçilerden Taha Muhiddin Maruf Başkan Yardımcılığı'na, Ubeydullah Barzani ise Devlet Bakanlığı'na getirildi.

Ubeydullah Barzani, 23 Mart 1974'te Kuveyt'te yayınlanan Al-Risalah gazetesine verdiği demeçte,  'babasının ayrılıkçı olduğunu, İsrail tarafından desteklendiğini ve kardeşi Mesut Barzani ile birlikte kendisinin de babası adına temaslar yürütmek üzere İsrail'e gittiklerini' söyledi.

Molla Mustafa Barzani’nin en büyük oğlunun, bir anlamda veliahdının düşman safında yer alması hayatının en büyük dramlarından biri oldu.

Savaşın ilk yılında Kürt kuvvetleri önemli başarılar elde etti. Bölgenin büyük bir kısmı kontrolleri altına girdi.

6 Mart 1975'te, bir kez daha her şey alt üst oldu.

Cezayir'de toplanan OPEC (Petrol İhraç eden Ülkeler) toplantısında ABBD Dış İşleri Bakanı Henry Kissenger'in arabulucuğuyla İran Şahı, Şattül Arap sorununda isteklerini kabul eden Saddam Hüseyin ile anlaştı ve Kürtlere olan desteğini geri çekti.

Bir anda ABD ve İran desteğini kaybeden Kürtler bozguna uğradı, bütün kazanımlar kaybedildi ve önemli bir kısmı İran'a sığınmak zorunda kaldı.

Molla Mustafa'nın oğulları İdris ve Mesud Barzani de İran'a sığınanlar arasındaydı.

Molla Mustafa'nın Ubeydullah ile aynı anneden olan oğulları Sabir ve Lokman'ın  ise İran yerine Bağdat'taki ağabeyleri Ubeydullah'ın yanına gitmeleri, Molla Mustafa Barzani  için ikinci bir darbe oldu.

1975'teki bu bozgundan sonra Celal Talabani Şam'a giderek kendi partisi KYB'yi (Kürdistan Yurtseverler Birliği) kurdu ve KDP ile yollarını tamamen ayırdı.

Talabani'nin kayınpederi İbrahim Ahmed ise İngiltere'ye sığındı.

Bir yıl sonra 1976'da kansere yakalanan Molla Mustafa, bin bir ricayla aldığı vize ile tedavi için ABD'ye gitti.

Barzani'ye vizede sorun çıkaran ABD, yıllarca Ortadoğu'daki en önemli adamlarından biri olan İran Şahı'na da, 1979'da tahtını kaybettikten sonra kanser tedavisi için istediği vizeyi Barzani'ye yaptığı gibi bin bir ricadan sonra verdi.

Oğlu Mesud Barzani, hastalığı süresince Molla Mustafa'nın yanından ayrılmadı.

Hayatı boyunca onurlu duruşundan taviz vermemeye çalışan koca çınar 8 Şubat 1977'de ikamet ettiği  2933 Melaine Lane Oakton Virgina adresinden ABD Başkanı Jimmy Carter'e yazdığı mektupta, 'Eğer ABD'nin verdiği söze tam olarak inanmasaydım, halkımı bu felaketten kurtarabilirdim.

Halkım yarım asırdan fazla bir zamandır ümitlerini bana bağladı, ben bu ümitleri şimdi size devrediyorum, yardım edin' diyerek çaresizce yalvardı.

Molla Mustafa Barzani 1 Mart 1979'da öldü, savaş şartlarında Barzan'a götürülemeyen cenazesi İmam Humeyni'nin İzniyle vasiyeti üzerine İran Kürdistanı'nda ağabeyi Şeyh Babo'nun yanına defnedildi.

Körfez Savaşı'ndan sonra cenazesi Barzan'a nakledildi.

Tüm bu olayların canlı tanığı  Mesud Barzani'nin 'Henry Kissenger'in asla elini sıkmam ve ölene kadar da affetmem. Babamın kahrolarak ölümüne o sebep öldü' sözleri maalesef başta Barzaniler olmak üzere Kürt siyasetçilerin kulaklarına küpe olmadı!

1979 İran Devrimi sonrasında başlayan İran-Irak Savaşı ile feleğin devranı bir kez daha döndü!

Mesud Barzani ve İdris Barzani liderliğinde tekrar toparlanan Kürtler Irak rejimi ile savaşmaya başladılar.

1988 yılında Irak Hükümeti'nin Saddam'ın emriyle başlattığı, adını Kuran'daki Enfal Ayeti'nden alan 'Enfal' operasyonlarında 180 bin Kürt öldürüldü.

Körfez Savaşı'ndan sonra fiilen oluşan Kürdistan Bölgesi'nde 1992 yılında yapılan seçimlerde KDP (PDK) ve KYB( YNK) ittifak kurarak ortak hükümet oluşturdular.

1994'te ortaklık bozuldu ve Barzani ile Talabani güçleri arasında savaş başladı, Kürtlerin 100 yıllık bir mücadeleden sonra elde ettikleri bölge fiilen Erbil ve Süleymaniye merkezli olmak üzere ikiye bölündü ve kardeş savaşında (Bırakuji), 3500 Kürt kardeş kurşunuyla öldü.

İbrahim Ahmed'in kızı, Celal Talabani'nin eşi Hero Talabani Erbil'de Barzani kuvvetleri tarafından ele geçirildi, öldürülecekken; son anda Mesud Barzani'nin müdahalesi ile serbest bırakıldı.

Barzani ve Talabani 1998'de ABD'de barış anlaşması imzaladı.

Molla Mustafa Barzani'nin Saddam'a sığınan 3 oğlunun hayat hikayeleri ise tam bir dramla sona erdi.

Ubeydullah, Sabir ve Lokman Barzani, Kürtlerin Irak'la savaşa başladıkları 1980 yılında Saddam Hüseyin tarafından Bağdat’ta idam edildiler.

Önce babaları Molla Mustafa ile sonrasında ise Saddam Hüseyin ile neden ayrı düştükleri, ne gibi tartışmalar yaşadıkları ve ne şekilde öldürüldükleri bugüne kadar tam bir 'sır' olarak kaldı. 

Bugün bile KDP siyasetinin tabularından biri olan bu konuyu kimse konuşmak istemiyor.

Birçokları, Ubeydullah, Sabir ve Lokman'ın Molla Mustafa’nın Süleymaniyeli olan ilk eşinden, İdris Barzani'nin yine Süleymaniyeli olan bir diğer eşinden, Mesud Barzani ile Nihad, Sidat, Dılşad, Sihad ve Eyyub'un ise Mahmud Ağa Zibari'nin kızı Hamayil Hanım'dan olan çocukları olduğunu; esas ayrılığın siyasi değil;  aile içi kıskançlık ve çatışmalardan kaynaklandığını ileri sürüyor.

Hamayil Hanım, uzun yıllar Barzanilerle düşman olan Zibari Aşireti'nin reisi Mahmud Ağa'nın kızı ve Saddam sonrası Irak Dış İşleri Bakanı Hoşyar Zebari'nin ablası.

Molla Mustafa ile Hamayil Hanım'ın evliliği, Kürtlerin kadim geleneği olarak barışın devamı için barış sonrası gerçekleşiyor.

Hamayil Hanım'ın hem Molla Mustafa'nın hayatta olduğu dönemde, hem de ölümünden sonra ailede çok etkili olduğunu hemen herkes kabul ediyor.

Bir fısıltıya göre ise Ubeydullah ile babası arasındaki en önemli sorun, evli olan Ubeydullah'ın, sağlık görevlisi olan Hıristiyan Asuri bir kıza aşık olması ve kızla evlenmek istemesi.

Babası Molla Mustafa'nın bu evliliğe şiddetle karşı çıkmasına rağmen, Ubeydullah'ın uyarıları dinlememesi ve ilişkisini ısrarla sürdürmesi.

Bazıları ise Ubeydullah’ın kızla evlendiğini ileri sürüyor. 

Kızın, kısa bir müddet sonra şaibeli bir şekilde ölmesi/ öldürülmesi ve olayın örtbas edilmesi baba ile oğul arasında zaten gergin olan ipleri tamamen koparıyor.

Bunların hepsi birer iddia...

Dediğim gibi olayların iç yüzünü bilenler susuyor.

Onlar sustukça da karanlık artıyor.

Aile içi çatışmalarda da barışçı kimliği ile öne çıkan Mesud Barzani, bu konuda da sağduyulu davranarak; yaraları kaşımak yerine sarmaya çalışır.

Bağdat'ta öldürülen ağabeylerinin çocuklarına sahip çıkar.

Sabir Barzani'nin oğlu Sirwan Barzani, bugün Kürdistan'ın en büyük iş adamlarından biri.

Bir diğer oğlu Saywan Barzani, Irak'ın Hollanda Büyükelçisi, kızı ise Mesud Barzani'nin oğlu, Başbakan Mesrur Barzani'nin eşi.


Tekrar ihtilaf ve ihanet mevzusuna gelirsek;

İhtilaf ve ihanet insanın doğasında var!

İnsan var olduğu müddetçe de bitmeyecek!

2017'de Talabani'nin oğullarının Kerkük'ü, Bağdat'a teslim etmeleri daha dün gibi!

Ortadoğu'da da kıskançlık, çıkar, aşk, ihtiras ve intikam iç içe.

Hem de yetmiş iki kısım tekmili birden!

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.