1. YAZARLAR

  2. M.Yasin Haskanlı

  3. Önemsizleşen meselelerimiz mi?
M.Yasin Haskanlı

M.Yasin Haskanlı

Yazarın Tüm Yazıları >

Önemsizleşen meselelerimiz mi?

A+A-

 

 

İnsan tabiatında bir haldir, uzun süre hemhal olduğu şeye karşı, duygu değişimleri. Uzun süre kullandığı araçtan sıkılabiliyor ya da araç eski cazibesini yitirebiliyor. Giydiği bir elbise, bir süre sonra ona göre şıklığını yitirebiliyor. Uzun süren bir evlilik onda yeterli heyecan oluşturmayabiliyor. Tüm bu ve benzeri durumlar hayat içerisinde ya kendimizde ya da gözlemlediğimiz insanlarda oluşabilen durumlar. Bir vakıa olarak var olması, gerçekte de bunun böyle olduğu anlamına gelmez. Kullanılan araç işlevini yitirmediği halde farklılık adına değişime tabi olabiliyor. Fonksiyonları çok az değişen yeni model telefona sahip olma arzusu işlevsel değil yeniyi popüler olanı kullanma arzudur. Yıpranmadığı halde bir kenara atılan elbise modaya veya göz alışkanlığına olan hassasiyetten ötürü giyilmez. Sıkıldığınız eşiniz seveceğiniz yeni birinden daha farklı değildir. Bilakis oluşan kabullerle yeni bir evlilikten daha fazla avantajlar sunar size, ancak illa yeni biriyle bir birliktelik, yeni bir macera ya da doyumsuzluk halidir. Bu üç örneğin istisnaları vardır. Misalen daha ekonomik bir araç, daha rahat bir elbise, huzurun kalmadığı bir evde yeni bir evlilik gibi.

Yukarıdaki örnekler içtimai hayatın kısa bazı parçaları. Asıl değinmek istediğim siyasal, kültürel ve dini meselelerde de bu durumun oluşmaya başlamış olmasıdır. Eşyadan sıkıldığımız gibi toplumsal yaşamda oluşan meseleler ve rollerden de sıkılma ve değişme durumları var mıdır? Bu değişim durumlarımız meselenin kendisiyle mi yoksa irademizin tecellisi ile mi alakalıdır?

Sıklıkla karşılaştığımız bir durum olarak istikrarlı fikri ve ameli yoksunluk moral/ motivasyon açısından negatif bir etkendir. Çeşitli saiklerle savunmaya başladığı ve hayatına aksettirdiği fikriyatın ya da hassasiyetin belli bir süre sonra zıddı sayılabilecek duyarsızlıklara ve boş vermişliğe kanaatimce kişinin doygunluk psikolojisi ve altyapısındaki yetersizlikler sebep olmaktadır.

Olayı biraz daha özele indirgersek  Müslüman bireylerin ya da İslami kurumların total geçmişlerinden bu yana, bu anlamda kaymaları yaşaması, sürekli mevzi değişmeleri eleştirilecek bir durumdur. Değişimden kastım istikrarsızlıktır. Zira benim gibi birçoğunuzun müşahede ettiği haller vardır. Örneğin doksanlı yıllarda İslami kesim için büyük anlamlar taşıyan kavramlar ve değerler vardı. Aradan geçen yıllarda eşyanın ve değerlerin tanımıyla ilgili kâinatın kural ve tanımları değişmedi. Aradan geçen bu yılarda değişen, Müslüman bireyin bu kavram ve değerlere ilgisi oldu. İnsan değiştiğinde, maalesef değişimine, ilgisizliğine, zaaflarına özeleştiri yapacağına zorlama yorumlarla farklı gerekçeler oluşturur. Elbette bazen değişecektir insan, değişmemek kusurdur. Ancak bazen öyle meseleler vardır ki bir ömür savunusu ve kavgası değişime tabi olmaz. Asıl eleştiri konusu olan temeldeki duygu ve ilginin yok olması ve buna kılıflar uydurmamızdır.

Nelerde saptık? Müslümanların dava aşklarında sapmalar oldu evvelen. 14 asırdır bize intikal eden bir heyecan, bizim bedenimizde birkaç sene dayanabildi. Gecesini gündüzüne katan, canla başla okuyan okuduğunu biran evvel başkalarına paylaşmaya çalışan, sokakta gördüğü münkere karşı elinden geldiğince müdahil olan, ibadetlerini kulun mabuduna olan aşkı gibi eda eden, birlikte yaşadığı toplumun sıkıntılarını kendi sıkıntısı gören halimiz, belli bir süre sonra sanki emanetçiymişiz gibi başkalarına devretme hallerine girdi. Saniyen fikriyatımızda sapmalar oldu. Dün heyecanla savunduklarımızı mevki- makam, aile, para vs gibi vazgeçilmezlerimizden dolayı savunamaz hale geldik. Bunları da mertçe itiraf edemedik. İzah için çeşitli yollara tevessül ettik.

Yıllarca özgürlükleri savunduk. Bireyin ve ortak çabanın önemine değindik, sonra ne yaptık, bunca çabanın emeğin üzerine, köşemize çekilip nefsanî gerekçelerle oturup ahkâm kestik. İslam dünyasının ortak acılarını savunduk kavgasını verdik. Kudüs vardı, ortak acımız, ondanda vazgeçtik. Gündemimiz olmaktan, sembolümüz olmaktan çıktı. Kudüs’ün anlamı mı, yoksa değeri mi değişti? Kudüs hala işgal altında, Mescid-i Aksa hala saldırı altında. Kudüs’ün bizde ki değişiminin adı da, kendi ulusumuzun meselelerine engel bir gündem kılıfıyla unutulması ve klasik bir olgu eleştirisiyle oldu. Daha nice meseleler var bizde önemsizleşen. Yalın ayaklıların omuzlarında yükselecek bir davamız vardı. Bel bağladığımız kuru ekmeği paylaştığımız yalın ayaklılar nerde? Ne sağımızda ne solumuzdalar. Oldukları yeri ve ne yaptıklarını bilenimiz var mı?

    Farkında mıyız bilmiyorum kaçırdığımız bir gerçek var önemsizleşen biziz, dün büyük duygularla savunduklarımız değil. Günü birlik heyecanlarımıza yenilen biziz. Çevresel koşullarla farklılaşan biziz. Bu kadar istikrarsızlık bir kabahat olarak yeter artar bile.

                                                    

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum