1. YAZARLAR

  2. Ali BAYRAMOĞLU

  3. Ölçüsüzlüğün de bir ölçüsü var...
Ali BAYRAMOĞLU

Ali BAYRAMOĞLU

Karar
Yazarın Tüm Yazıları >

Ölçüsüzlüğün de bir ölçüsü var...

A+A-

 49 rehinenin IŞİD'in elinden kurtarılması sadece bir marifet değil, aynı zamanda siyasi bir başarıdır.

Bu öyküde, siyasi açıdan, esir tutulan vatandaşların IŞİD gibi bir örgütün elinden kurtarılmasından, burunları kanamadan Türkiye'ye getirilmelerinden daha önemli bir şey yoktur.

Ve bu sonuca bakarak Türkiye'nin IŞİD'le ilişkilerine dair fal açmaya çalışmak kadar manasız bir şey de yoktur.

Nitekim bu çerçevede, satır aralarında Türkiye'yi IŞİD'e yakın tanımlama niyetini gizlemeyen ve kimi IŞİD'e yakın kaynaklara dayanarak dile getirilen ihtimaller şunlar:

'Türkiye rehineleri bir takas karşılığında almış olabilir ya da IŞİD'e koalisyona katılmayacağı garantisi vererek bu sonuca ulaşmış olabilir...'

Nasıl bakmalı?

Türkiye bir takasa gitmiş olabilir. Eğer öyleyse bu, 49 vatandaşının hayatını kurtarmak için attığı son derece meşru, saklı tutulması gereken bir hamledir.

Türkiye Cidde'deki kaolisyon bildirisine de aynı nedenle, sürdürdüğü pazarlık nedeniyle imza atmamış olabilir. Eğer öyleyse bu da rehineleri kurtarmak açısından son derece akılcı ve meşru bir tutumdur.

Her iki varsayımı da Türkiye'nin dış politikasına yönelik ipuçları olarak görmek ise oldukça sorunlu bir bakıştır.

Türkiye'nin konuyla ilgili dış politik tavrının üç temeli var.

1. Türkiye IŞİD'in hakim olduğu topraklarla 1000 km'lik sınıra sahip tek devlet. Aktif askeri bir tutumun parçası olması halinde IŞİD'le cepheden karşılaşacak, IŞİD terörüyle karşı karşıya gelecek ilk ülke. Bu selefi örgütün eylem tarzı Türkiye'yi kaosa itebilir. Hükümet bundan kaçınmanın gerek insani gerek siyasi nedenlerle elzem olduğunu düşünüyor.

2. Türkiye salt askeri nitelikli böyle bir seferberliğin, sorunun ana nedenlerinden birisi olan Esad rejimini besleyeceği, silah yardımlarının dolaylı olarak bu rejime ve PKK'ya ulaşacağı, bölge dengelerini etkileyeceği endişesini taşıyor.

3. Türk dış politikası IŞİD tarzı örgütlerin Batı'nın ve Körfez ülkelerinin İhvan'a karşı aldığı dışlayıcı tutumun da bir sonucu olduğunu düşünüyor. Bu açıdan ılımlı olan hareketlere yeniden el verilmeden, bu çerçevede yeni bir siyasi yapılanma ışığı olmadan, salt askeri önlemlerin ters anlam taşıyacağını düşünüyor ve bunun parçası olmak istemiyor.

Türkiye'nin dış politikasını anlamak için, 'pazarlıkta inci aramaktan' çok, bunlara bakmak gerekiyor.

(Türkiye'nin önümüzdeki yazılarda ele alacağımız Kürt takıntısını ve bu konudaki yanlış ve tehlikeli politikaları bir yana konulacak olursa), açıkçası bu üç hususun birinci ve üçüncü şıkları ülke çıkarları, bölge dengeleri açısından gerçekçi ve siyasetin erdemine uygun görünüyor.

Daha önce de yazdık. IŞİD'le mücadelenin, IŞİD'e karşı çıkmanın tek yolu koalisyona katılmak, Türkiye'yi tehlikeye atmak değildir.

Nitekim Kobane'deki çatışmalar üzerine Türkiye'nin Suriyeli mültecilere koşulsuz kapısını açması, ilk gün 50.000 göçmeni kabul etmesi, bu sayının BM'ler tarafından milyona ulaşabileceğinin ifade edilmesi ve Türkiye'nin bunu gögüslemeye açık tek ülke olması da, görmek istemeyenlere rağmen, her halde bir siyasi tavra işaret ediyor olmalıdır.

Yeri gelmişken iki noktanın altını çizmek gerek.

Suriye'de iç çatışmalardan kaçan 1 milyonu aşkın insan Türkiye'ye gelirken uluslararası kurumlar, ABD, AB Türkiye'yi yalnız bırakmıştı. Türkiye'nin mülteciler için 'bir güvenlik fonu oluşturulması' önerisine, 'bunu yaparsak orayı savunmamız gerekir' gerekçesiyle red gelmiş ve Batı Suriyelileri kaderleriyle baş başa bırakmıştı.

Bu kaos ortamına radikaller akarken, bu alanda cihatçı bir örgüt doğarken, bu örgüt bölgede kan dökerken, başta ABD olmak üzere, Sisi darbesini savunmakla, İhvan ile AK Parti arasında ilişki kurarak, İslam-demokrasi karşıtlığından söz etmekle meşgul olanların kılının kıpırdamadığı da ortada. Vahşet ABD vatandaşlarına yönelince, tehdit ABD tarafından hissedilince, işin değiştiğini hep birlikte yaşadık.

ABD şimdi, bu vahşetin üremesine kısmen katkıda bulunan politikalarını hiç değiştirmeden, IŞİD'i vurmak istiyor ve Türkiye'yi bu oyuna davet ediyor.

Türkiye'nin bu tehlikeye karşı direnişini ise kimileri Sünnicilik, IŞİD'le yakınlık olarak değerlendiriyor. Ve o kimileri Türkiye'yi kan içine atlamaya teşvik ediyor.

Ölçüsüzlüğün de bir ölçüsü olur.

Peki Türkiye ne yapabilir?

Başka yazıya...

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.