1. HABERLER

  2. GÜNCEL

  3. Öcalan:Kandil meşruluğunu yitirdi
Öcalan:Kandil meşruluğunu yitirdi

Öcalan:Kandil meşruluğunu yitirdi

Kürt siyasetçi Osman Öcalan, gündem konusu olan Öcalan'ın mektubu,İstanbul seçimi ve Kandil hakkında açıklamalarda bulundu.

A+A-

İmralı’dan geldiği ifade edilen mektubun PKK Lideri Öcalan’ın üslubu ile örtüştüğünü belirten Kürt siyasetçi Osman Öcalan, Abdullah Öcalan’ın bu mektup ile sürece müdahalede bulunduğunu söyledi.

 

Kürtlerin İstanbul’da büyük bir oy potansiyeline sahip olduğunu belirten Öcalan, “Apo, Kürtlerin çok sıradan bir katılımını değil, siyasette belirleyici bir aktör olarak gündeme girmesini ortaya koymuştur. Tarafsızlık söyleminden bunu çıkarmak gerekiyor” dedi.

 

Süreç karşısında Kandil ve HDP’nin tavırlarını eleştiren Osman Öcalan, “Kandil meşruluğunu yitirmiş bir yönetimdir artık. Kandil bir özeleştiri vermeden Kürt hareketi adına konuşma yetkisi alamaz” değerlendirmesinde bulundu.

 

Osman Öcalan, CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu hakkında ise, “Durumu tartışmalıktır. Nasıl bir kişilik olduğu kamuoyu tarafından yeterince bilinmiyor. Bana göre sıradan bir CHP’lidir. İleriye dönük bir proje olması muhtemeldir” ifadelerini kullandı.

 

Kürt siyasetçi Osman Öcalan gündemdeki sıcak konu kahhında Rûdaw’ın sorularını yanıtladı.

 

İmralı’da bulunan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a ait olduğu belirtilen ve kamuoyuna yansıyan mektubun zamanlamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Mektubun zamanlaması dikkat çekicidir. Herşeyden önce yarınki İstanbul seçimleri ile ilgili olduğu akla gelir. Ancak bunun ötesinde farklı anlamlar da taşıyor. Bir süreden beridir Sayın Öcalan’la diyaloglar başladı. Avukatlar ve aile görüşü oldu. Dolayısıyla bir diyalog sürecinin başladığını söyleyebiliriz. En önemlisi de yeni bir çözüm sürecinin gündemde olduğu tartışılıyor. Hem ulusal ve hem de uluslararası çevreleryeni bir sürece ihtiyaç duyulduğunu ifade ediyorlar. Öcalan ile yeni bir sürecin başlaması önem taşıyor.

 

Tam da böylesi bir dönemde İstanbul seçimlerine dönük o mektup gündeme geldi. En önemli nokta ise tarafsızlık çağrısıdır. İstanbul’da Kürtlerin yüzde 24’ü aşan bir oy potansiyeli var. Bu potansiyel İstanbul’un dörtte biri ediyor. Böyle bir toplumsal kesimin seçimlerin kaderi açısından çok etkili olması kaçınılmazdır. Sıradan bir katılımdan çok daha etkili bir katılım Kürtlerin en doğal hakkıdır. Kürtler bu bakımdan siyasetin aktif bir aktörü olmak durumunda. Ancak şimdiye kadar hem AK Parti ve hem de CHP Kürtleri yedek durumuna düşürdü. Çok sıradan bir yaklaşım gösterdi. Hem iktidarın ve hem de muhalefetin Kürt sorununun demokratik çözümü için bir projesi yoktur. Sadece genel geçer vaaatlerde bulunuluyor. İnsan hakları ve bir takım demokratikhaklardan bahsediliyor ve bunun ötesine geçilmiyor.

 

ÖCALAN DURUMA MÜDAHALE ETMİŞTİR

 

Böyle bir noktada Öcalan duruma müdahale etmiştir. Kürtlerin çok sıradan bir katılımını değil, siyasette belirleyici bir aktör olarak gündeme girmesini ortaya koymuştur. Tarafsızlık söyleminden bunu çıkarmak gerekiyor.

 

Öcalan’a ait olduğu belirtilen bu çağrı, HDP seçmeninde karşılık bulur mu?

 

Bence bu konuda büyük bir yanılgı var. Kürtler geçmiş süreçte çok yoğun bir siyasi baskı altına alındılar. MHP ile AK Parti’nin kurduğu Cumhur İttifakıKürtler üzerinde siyasi baskı oluşturdu. MHP bu durumu istimar etti ve Kürtleri ötelemeyi seçti. Ancak CHP’nin de Kürtlere yaklaşımı yeterli ve samimi değildir. Kürtlerin de olur olmaz herşeye evet demesi doğru değildir. Kürtlerin tutum sahibi olması ve tarafsız davranması ve eğer CHP bir ittifaka yanaşırsa evet demeleri doğru olur. Öcalan bir de bu duruma müdahale etmiştir.

 

Mektubun içeriği Öcalan’ın üslubuna yakın bir içeriktedir. Dolayısıyla mektubun Öcalan’a ait olup olmadığı konusu tartışma götürmez. Bu gerçeği de görmeliyiz. Ancak gerek süreç ve gerekse de zamanlama açısından mektup tartışılıyor. Bunu çıkarına bulmayanlar mektubun Öcalan’a ait olmadığını ileri sürüyor. Mektuptan yana çıkar bekleyenler de Öcalan’a ait olduğunu savunuyor. Böyle bir tartışma sürüyor.

 

KANDİL MEŞRULUĞUNU YİTİRMİŞTİR

 

Mektuba karşı Kandil ve HDP’nin yaklaşımını nasıl buluyorsunuz?

 

Kandil meşruluğunu yitirmiş bir yönetimdir artık. Bundan iki-üç yıl önce Başkan Apo’nun çözüm esprisini, çözüm adımlarını tartışmaya sokarken Kandilkendisini tartışmaya sokmuştur. Yani Apo’nun meşruluğunu tartışmakla kendi meşruluğunu tartıştırmıştır. Bu noktadan bakıldığında, Kürdistan’daki siyasal gelişmeler boyutuyla ele alındığında Kandil meşru değil, durumu tartışılır bir yönetimdir. Apo adına konuşabilmeleri için herşeyden önce bir özeleştiri vermeleri gerekir. Geçmişte alınan kararların kendilerine ait olduğunu belirtirken Apo’yu bir tarafa bıraktılar. Başkan Öcalan’ı hiçe saydılar. Bu durumu herşeyden önce düzeltmeleri gerekir. Kandil bir özeleştiri vermeden Kürt hareketi adına konuşma yetkisi alamaz. Dolayısıyla Kandil’in bu konudaki görüşlerini önemsemiyorum.

 

HDP KENDİSİNİ TARTIŞMALI HALE GETİRMİŞTİR

 

Buna bağlı olarak HDP de benzeri bir konuş içerisinde. Kandil Sayın Öcalan’ı tartışırken HDP çok farklı bir tutum ortaya koyamamıştır, Öcalan’a sahip çıkamamıştır. Bu nedenle hem Kandil ve hem de HDP kendilerini tartışmalıhale getirmişlerdir.  Başkan Apo nezdinde meşruiyetlerini yitirmişlerdir ve herşeyden önce bu sorunun çözülmesi gerekiyor.

 

EKREM İMAMOĞLU’NUN DURUMU TARTIŞMALIKTIR

 

Bu mektuptan sonra HDP’li yetkililer yine CHP’yi destekleyeceğini ve bu konuda tavırlarının değişmeyeceğini açıkladı. Sizce İmamoğlu, Öcalan ve HDP’nin bahsettiği üçüncü çizgiyi temsil ediyor mu?

 

Herşeyden önce Ekrem İmamoğlu’nun durumu tartışmalıktır. Nasıl bir kişilik olduğu kamuoyu tarafından yeterince bilinmiyor. Demokrat biri olduğu ileri sürülüyor ve onu engellemek için de bazı girişimler var. Bu açıdan da durumu tartışmalıktır. Üçüncü çizgiyi temsil etme ihtimali ile beraber çok net bir duruşu sözkonusu değildir. Çünkü Kürt sorununun demokratik çözümü hakkında, sorunu kabul edip etmediği hakkında ne açık ne de üstü örtülü herhangi bir şey ifade etmemiştir. Bunu ifade etmediği müddetçe üçüncü yolu temsil ettiğini söylemek mümkün değil. Bana göre sıradan bir CHP’lidir. İleriye dönük bir proje olması muhtemel olmakla beraber yine durumu tartışma götürür. Yeni bir çizgi olup olmadığı tartışmalıdır. Yani durumu ortadadır.

 

KÜRTLER BÜYÜK BİR SİYASİ BASKI ALTINDA

 

Peki Kürtler kimi desteklemeli? Veya desteklemeyeceklerse neden?

 

Öcalan kimsenin desteklenmesi gerektiği söylemiyor. Bizce de mesele bir tarafı destekleme meselesi değildir. Kürtler siyaset yapıyor ve büyük bir basklı altında bu süyaseti yürütüyor. Böylesi bir durum altında her tutuma karşı şöyle yada böyle cevap vermelidir. Seçimlerde de, seçimlerden sonra da Kürtlerin bir cevabı olmaldır. Kürtler İstanbul’da bugün CHP’yi değil de AK Partiyi desteklesinler gibi bir söylem gerçekçi değil. Apo’nun mektubundan da böyle bir sonuç çıkmıyor. En doğrusu Kürtlerin bağımsız bir tutum sergilemesidir. Kürtler görüşlerinde özgür olmalı, CHP’mi AK Parti’mi gibi bir ikilemle karşıkarşıya kalmamalıdırlar. Çıkarlar neyi gerektirirse ona göre hareket edilmeli ve seçmen özgür bırakılmalıdır.

 

Bir defa şunu belirtelim; Kürt hareketi Başkan Apo’nun liderlik meşruluğunu tartıştırmalıdır. Kandil ve HDP yönetiminin kendisini Öcalan’ın temsilcisi ilan etmesi yanlış bir tutumdur. Bu konuda her iki taraf da   kendi yanlışlarını düzeltme sürecine tabi tutmalıdırlar.  

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.