1. YAZARLAR

  2. Şahin ALPAY

  3. Normalleşmeye bir adım daha
Şahin ALPAY

Şahin ALPAY

Şahin ALPAY
Yazarın Tüm Yazıları >

Normalleşmeye bir adım daha

A+A-

eclis Genel Kurulu’nun başörtülü milletvekilleriyle toplandığına dair haberleri yurtdışında bulunduğum bir sırada aldım.

Mayıs 1999’da ilk başörtülü milletvekili Merve Kavakçı’nın Meclis’te başına gelenler gözümün önünden geçti. Kavakçı, Genel Kurul’dan kovalanmakla kalmamış, milletvekilliği, ardından vatandaşlığı elinden alınmıştı. Demokrasi tarihimizin benim tanık olduğum en utanç verici sahnelerinden biri yaşanmıştı.

O zamanın Cumhurbaşkanı, “Bu, demokratik cumhuriyete karşı bir cereyandır!.. Provokasyondur, fitnedir!” buyurmuştu. “Dine saygılı laikliği” savunduğu iddiasındaki o zamanki Başbakan “Bu, devlete meydan okuma girişimidir!.. Bu kadına haddini bildirin!” diye haykırmış, gözümde bütün saygınlığını yitirmişti. Başbakanın partisine mensup milletvekilleri Kavakçı’yı protesto için tepinmişlerdi. Mensubu olduğu Fazilet Partisi Genel Başkanı bile Kavakçı’ya “Ne işin var burada? Çağırmadan gelmeyeceksin demedik mi?!..” diye çıkışmıştı.Geçen hafta ise Meclis’te bambaşka bir ortam yaşandı. Başı açık seçilen AKP’li 4 kadın milletvekili Genel Kurul’a başlarını örterek geldiler; Meclis çoğunluğu tarafından adeta bir şenlik havasında karşılandılar. Cumhurbaşkanı, “Meclis’te grubu olan bütün partilerin ortak bir anlayışla bu işi neticelendirmeleri hepimizin en çok sevinmesi gereken noktadır.” dedi. Başbakan, “Başı açık olan da başı örtülü olan da bu Cumhuriyet’in sahibidir, eşit hak ve özgürlüklere sahiptir.” dedi. Anamuhalefet CHP lideri dahi, “Bugün çok mutluyum…” dedi. Meclis’te yaşananlar muhakkak ki aradan geçen 14 yılda, Türkiye’de yaşanan değişimin işaretlerinden biri.

Sofya dönüşü, Kavakçı olayı üzerine yazdığım yazılara göz attım. Birinde şöyle yazmışım: “Herkes inancında hür olmalı. Din, topluma bırakılmalı. Devlet, dinden arınmalı; bütün inançlara eşit mesafede olmalı. Okullarda zorunlu din dersleri okutulmamalı; din adamları yetiştirmek ve geçindirmek devletin işi olmamalı. Resmi Sünni İslam’ın temsilcisi Diyanet İşleri Başkanlığı özerk olmalı; tarikat ve cemaatler yasaklanıp, yeraltına itilmemeli. Böylesi reformların akşamdan sabaha gerçekleşemeyeceğini biliyorum. Ama adım adım din-devlet ayrılığına, gerçek laikliğe doğru ilerlememizi doğru buluyorum. Türban sorununun halli böyle bir adım olabilir: Kamu hizmeti verenler türbanla görev yapamasın; ama kamu hizmetlerinden yararlananların, bu arada üniversite öğrencilerinin türbanına karışılmasın.” (“Laiklik,” Milliyet, 08.05.1999.)

Böyle bakınca, elbette gerçek anlamda laikliği, din–devlet ayrılığını ve inanma ve inanmama özgürlüğünü yerleştirmek için daha gidecek çok uzun bir yol var ve sonuna ulaşıldığını görme umudum giderek azalıyor. Çünkü bizde değişim böyle küçük adımlarla, bazen iki adım ileri–bir adım geri usulüyle ilerleyebiliyor. Ne var ki, geldiğimiz noktada iyimserliğe kapılıyor, mutluluk duyuyorum.

Gidilecek yolun daha ne kadar uzun olduğunu hatırlatan beyanlar olmadı değil. Başbakan bir yandan, başı örtülü ve örtüsüz kadınların eşit olduğunu vurguluyor, “Başı açık kardeşlerimizin tercihleri teminatımız altındadır…” diyor, ama öte yandan “başörtüsü dinin gereği, emridir…” demekten kendini alamıyor; örtünmeyi bir dini özgürlük olarak değil de bir dini “emir,” zorunluluk olarak açıklıyor. Bu durumda Başbakan’a sormak gerekir: Başını örtmeyen Müslüman kadınlar dinden çıkmış mı sayılacaktır? Buna karar vermek Başbakan’ın işi midir? “Dinde zorlama yoktur” İslam’ın ana ilkelerinden değil midir? 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.