1. YAZARLAR

  2. Zülfikar Furkan

  3. Niçin Okumalıyız?
Zülfikar Furkan

Zülfikar Furkan

Yazarın Tüm Yazıları >

Niçin Okumalıyız?

A+A-

 

Hayat kitabımız ve yol göstericimiz olan Kur’an’ın ilk ayetinin ‘Oku!’ emri olduğunu biliyoruz. Peki okumaktan gaye nedir? Sadece ezber mi, bilgi depolama mı, yoksa düşünme mi? sorularına öncelikle cevap bulmalıyız.

 

“Oku! yaratan Rabbinin adıyla.

İnsanı alâkadan yarattı.

Oku! Senin Rabbin çok cömerttir.

Kalemi öğretti.

İnsana bilmediği şeyleri öğretti.”

 

Tarihin akışını değiştiren “ilk mesajlar” işte bunlardı. Peki, verilen ilk mesajlar gerçek anlamda neydi? Bu okuma emriyle nasıl bir insan ve nasıl bir toplum inşa edilmeye çalışılıyor?

Yaratıcıdan gelen bu emir ile insanı, toplumu, evreni, yaşamı, tarihi, hak ve batılı içine alan evrensel derin bir çağrı olarak anlamalıyız. Okumaktan maksat olarak tabiatın manasını ve yaşamın anlamını gösteren ve örnekleyen bir okuma olmalıdır. Bu anlamda ayetteki okuma “yazılı bir metni yüzünden okumak, tilâvet etmek”ten ziyade bir aksiyon ve harekete geçme eylemi olarak okunmalıdır. Düşündüğün sorumluluğu yüklen, onu halka/insanlığa taşı, insanları buna çağır, haksızlığa meydan oku, yeni bir başlangıç için harekete geç olarak anlaşılmalıdır. Bu yolda seni yoktan en güzel bir şekilde var eden ve sana merhamet gösteren, bilmediklerini sana öğreten Rabbin seninle beraberdir. Bu mesajı alan Hz. Peygamber ilk iş olarak halkına bunu duyurmakla işe başlamıştır. Gösterecekleri tepki, alaya alma, yok sayma, tehdit etme ve öldürme niyetlerine rağmen neden/niçin yaratıldığımızın mesajı ile tevhid yolunda mücadeleye başlamıştır…

 

İlk oku emrinden günümüze kadar yüzyıllar geçti. Aksiyonun yerini atalet ve durağanlık aldı. Mesajın özünden uzaklaşarak, okumayı yazılı bir metni yüzünden okumak, tilâvet etmek olarak anlamak daha çok işimize geldi. Bilgiyi depoladıkça depoladık, ezberledikçe ezberledik. Bilginin güç ve zenginlik olduğu, bilgiyi ustalıkla kullanmayı bilen şairler, edipler ve düşünürler gelip geçti. Harflerden olağanüstü sözcükler, sözcüklerden muhteşem tümceler oluşturduk. Harikulade şaheserler var ettiğimiz halde insanlık için arzu edilen sevgi, merhamet, adalet ve barış içerisindeki dünya bir türlü inşa edilemiyordu…

 

Yaşadığımız dönemde de insanlığı çok kitap okumamakla suçlarsak haksızlık yapmış oluruz. Günümüzde geçmişe oranla daha fazla kitap okunduğunu daha olağanüstü eserlerin ortaya çıkarıldığını söyleyebiliriz. Fakat günümüz şartlarını da göz önünde bulundurursak bilgi iletişim çağının beraberinde getirmiş olduğu imkânlar ve internette kitapların tamamını ve daha fazlasını barındıran özetler ve makalelerin varlığını göz ardı edemeyiz. Bilginin hali hazırda depolanabilmesi kitap okumaya duyduğumuz ihtiyacın azalmasına, hatta kitap okumayı doğrudan gereksiz görmemize yol açıyor.

 

Asıl üzerinde durmamız gereken konu ise, okuduklarımızı hayata geçirebilme becerisini kazanabiliyor muyuz? Oku, düşün, uygula ve neticelendir ilkesini hayatımızın merkezi haline getirmeliyiz. Günümüzde bakıyoruz herkes bilgili herkes her şeyi biliyor. Ancak; uygulamaya baktığımızda öğrendiklerimizi pratiğe aktarma noktasında maalesef başarılı olamıyoruz. Okumayı sadece bilgi depolama, bilge olma, bildiklerimizden maddi kazanç elde etme olarak anlıyoruz. Hâlbuki okumak demek, akletmek, düşünmek, tefekkür etme, hayatın her zerresini, yaratılan muazzam kâinat üzerine tefekkür etmek , dünyanın bu kainat içerisinde kapladığı alanı ve zerre kadar alan içerisinde mikro zerre kadar bir alan tutan insanın görev ve sorumluluklarını enine boyuna algılamaya çalışma olarak anlamalıyız.

Günümüzde çok farklı bilgi depolama aygıtı bulunmaktadır. İnsan beyni depolamanın yanında, düşünme, sorgulama, eleştiri yapma, yeni sonuçlar tespit edip karşılaştırma yapma ve farklı sonuçlar elde etme üzerine inşa edildiğine inanıyoruz. Kur’an’ı en büyük yol gösterici kitap olarak kabul ediyoruz. Kur’an’ın üzerinde durduğu ana tema, okuma,(düşünme, sorgulama, kötülüğü ortadan kaldırma, gerçeği bedeli ne olursa olsun dile getirme vb. aksiyona dönük bir yaşam şeklini bireye kazandırma) üzerinedir. Kayıtsız şartsız itaat etmeyi, sorgusuz sualsiz kabul etmeyi, farklılıkları ve aykırılıkların olmaması gerektiği düşüncelerini de ret eder. Bu okuma üzerine inşa edilecek temeli adalet ve eşitliğe dayanan bir toplumsal organizasyonla yeryüzünde mutlu bir şekilde yaşayan bir insan topluluğu yaratmak temel gaye olarak görülmektedir.

Her mutlu kişi bilgedir, ama her bilge kişi mutlu olmayabilir sözünü kendimize şiar edinmeliyiz. Yani mutlu olmak için öğrenmek zorundayız. Bunun yolu da öğrendiklerimizi hayata geçirmekten geçtiğini unutmamalıyız. Emr-i bi'l ma'rûf ve nehy-i anil münker den ne anladığımıza da bağlı bu durum. İyiliği emrederken ya da kötülükten sakındırırken, bunu kuru kuruya sözle uyarma olarak anlamamalıyız. Öncelikle bunu davranış haline getirmemiz gerektiğini anlamalıyız. Bununla ilgili çok güzel bir söz vardır. “Çocuklar sözlerinizi değil, ayak izlerinizi takip eder. Bıraktığınız izlere dikkat edin.” Yapılan araştırmalara göre insanlar okuduklarının yüzde onunu, Duyduklarının yüzde yirmisini, Gördüklerinin yüzde otuzunu, Hem görüp hem duyduklarının yüzde ellisini, Görüp duyup söylediklerinin yüzde seksenini, Görüp duyup söyleyip dokunduklarının ise yüzde doksanını hatırlıyorlar. ” O halde yapmamız gereken şey, adaletli, mutlu, özgüveni tam, kendisi ve çevresiyle barışık, farklılıklara tahammül gösterebilen, hayatın gayesini anlayabilmiş ve medeniyetin ilerlemesine katkıda bulunabilen bireyler yetiştirebilmeliyiz.

Bunun da yolu okuduklarını iyi ezberleyen, iyi ifade edebilen bireyler yetiştirme olarak görmeyip, iyi yorumlayan, iyi analiz yapabilen, eleştiren, sorgulayan, farklılıkları zenginlik olarak görebilen nesiller yetiştirmekten geçtiğini unutmamalıyız. Sonrasında ise Hira’dan şehre inmeli, toplumsal sorumluluk yüklenmeli ve gereğini yerine getirmeliyiz. Üzerimizdeki örtüyü atmalı, kalkmalı ve başka uyanışları başlatmalıyız. Ebedi mesajları yaşayarak okumalı; söze, adalete, özgürlüğe, sevgiye, merhamete, doğruluğa, dürüstlüğe çağırmalıyız. Her tür baskıya, zulme ve zorbalığa meydan okuyarak, insanoğlunun inancına, düşüncesine ve emeğine zincir vurulamayacağını dile getirip bunlar için harekete geçmeliyiz…

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.