1. YAZARLAR

  2. Fehmi KORU

  3. Nasıl bir Türkiye’de yaşadığımızı bilmezsek olmaz; işte tablomuz
Fehmi KORU

Fehmi KORU

http://fehmikoru.com/
Yazarın Tüm Yazıları >

Nasıl bir Türkiye’de yaşadığımızı bilmezsek olmaz; işte tablomuz

A+A-

 

Şu yakınlarda bir vesileyle CHP’li bir mahallede DP’li bir ailenin çocuğu olarak 1957 seçiminde yaşadıklarımızı yazmıştım. Komşularımız CHP’nin yeniden iktidara geleceği beklentisi içerisindeydiler o seçimde, ama aradaki oy farkı azalsa bile DP yine ipi göğüslemeyi başarmıştı.

 

Babam o gece evimizin caddeye bakan yüzünü meşalelerle ve sevincini en aşırı biçimde ifade eden bir pankartla donatmıştı.

Hep unutuluyor: 1950-1960 arasında CHP’nin oyu seçmen sayısının 55 milyonun üzerinde olduğu bugünkü gibi yüzde 25’in altında değildi. Seçmen sayısının 9 milyondan az olduğu 1950’de (39,5), 10 milyonu biraz aştığı 1954’te (34.8) ve 12 milyonu bulduğu 1957’de (41) hatırı sayılır oy alıyordu CHP.

Aynı seçimlerde DP oyları (1950: 53.5, 1954: 56.6, 1957: 47.8) kırılgan bir eğri çizse de, yüzde 50 civarındaydı.

DP’nin oy deposu, ‘milletin efendisi’ diye anılan köylülerin yaşadığı kırsal kesimdi ve büyük kentlerde DP sempatizanları ya yeni yeni oluşmaya başlamış varoşlarda, ya da çoğunluğunu CHP’li ailelerin teşkil ettiği mahallelerde yaşıyorlardı.

Çocukluğum ve ilk gençliğim hep ‘aykırı’ gözüyle bakılan mahalle ortamlarında geçti.

Bugün çoğumuz ayrı dünyalarda yaşıyoruz

İnsanlar çoluğu ve çocuğuyla partili kimliğinin fevkalade ayırdında, ancak bunun kavga-gürültüye dökülmediği bir mahalle ortamında hayat sürerlerdi.

Siyasetin ağır bastığı dönemler genellikle seçimler öncesiydi; bugünlerde olduğu gibi 365 gün, 24 saat siyasi kavga yapılan bir atmosferden uzaktı o günler.

Hiç değilse benim hafızam öyle olduğunu söylüyor.

Bilgi Üniversitesi’nden bilim insanları ‘Türkiye’de Kutuplaşmanın Boyutları’ genel başlığı altına giren bir araştırma yürütmüşler; yakınlarda sonuçları açıklanan araştırmaya göre, ülkemiz, siyasi partilerin merkezinde bulunduğu bir ayrışma coğrafyasına dönüşmüş durumda.

Farklı partilerden birileriyle aynı semtte oturmak istemeyenlerimizin oranı yüzde 70’i buluyor, iş ortağı seçiminde bu oran yüzde 74’e, kızlarını evlendirmeye sıra geldiğinde ise yüzde 79’a çıkıyor.

Farklı partilerden kişilere kız vermek istemiyor, onlarla aynı mahallelerde oturmayı, iş kurmayı düşünmüyoruz.

Benim yetişme çağlarımda (1950’lerden 1970’lere) benzer araştırmalardan mahrum bulunduğumuz için bilimsel açıdan mukayese yapabilecek durumda değiliz, ancak kişisel deneyimim Türkiye’nin bu alanda pek fazla değişmediği yolunda.

En büyük değişim bugün bu durumun adının ‘kutuplaşma’ olarak konulması ve farklı eğilimler arasında tahammülün ortadan kalkması.

Farklıydık yaşadığımız mahallelerde eskiden, ancak biz çocuklar ile annelerimiz bunu fazlaca hissetmezdik.

Mahalleler siyasi anlamda korku nedir de bilmezdi.

Söylemiştim: CHP’nin iktidar olacağı beklentisindeki komşular evlerini altı oklu bayraklarla donatabiliyor, sandıktan yeniden “DP” çıkınca, babam, benim bugün bile sizlerle paylaşmayı düşünmediğim sivri bir sloganı pankartlaştırıp eve asabiliyordu.

 

 

                   

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.