1. YAZARLAR

  2. Mehmet Taş

  3. NASIL BİR EĞİTİM-ÖĞRETİM?
Mehmet Taş

Mehmet Taş

Yazarın Tüm Yazıları >

NASIL BİR EĞİTİM-ÖĞRETİM?

A+A-

 

 

Neredeyse her gün haberlerde öğretmenlerin saldırılara, tehditlere maruz kaldıklarını duyuyor, görüyor veya okuyoruz. Bu haberlerin kahramanları ne yazık ve ne acıdır ki genellikle öğrenciler oluyor. En son Kayseri’de bir okul Müdür Yarımcısı öğretmenin öğrencisi tarafından sırtından bıçaklandığı haberini (dün itibariyle) almış/öğrenmiş bulunmaktayız!

 

Bıçaklayan/yaralayan öğrenci ve bıçaklanan/yaralanan öğretmen!

Heyhat! Kendi eğitimimizde öğretmen hocaya saygıda kusur etmezken, hoca ise öğrencisini öz evladı gibi görürdü! Bize ne oldu da öğrenci öğretmeninin canına kıyacak kadar canavarlaşabiliyor? Bize neler oluyor da öğretmenler, öğrencileri tarafından takip ediliyor, tehdit ediliyor? Bize neler oluyor ki; öğretmen öğrencisine zerre kadar bir şeyler öğretme gayretinde olma cesaretinde bulunamıyor, bir şey soramıyor ve her an canını tehlikede, tehdit altında görüyor?

Nasıl bir eğitim-öğretim sürecinde geçiyoruz ve nasıl bir öğretmen-öğrenci ilişkisidir ki; gözler dönmekte, vicdanlar kararmaktadır! Hazreti Ali(ra)’ye atfedilen; “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum!” sözü her ne kadar İmam Ali(ra)’ya ait olduğu kesin değil ise de; İslam âlimleri tarafından kınanan bir söz değildir. Zira İslam ilime, âlime, ilim talebesine hiçbir beşeri fikir veya düşüncenin vermediği ve veremeyeceği kadar önem vermektedir. Zira hadisi şerifte de; “ilim, müminin yitik malıdır, onu nerede bulursa alsın.” Yine; “ilim Çin’de de olsa gidip alınız..!” şeklinde buyrulduğu rivayetler vardır!

Âlimler, peygamberlerin varisleridirler! Âlimler, insanlığın geleceğinin bir bakıma teminatıdırlar! İlim ehli, insanlığın mimarı, hak ve hukukun bir bakıma teminatıdırlar. İlimsiz ve âlimsiz bir insanlıktan söz etmek gayri kabildir! İlim ve âlime değer vermemek demek; insanlığın geleceğine önem vermemek, ipotek altına almak anlamınadır!

Toplumsal gelecek, istiklal ve istikbal, yetişen nesil, aslı itibariyle ilim ehlinin semeresidir. Verimsiz bırakılan, semere veremeyen ilim ehli; sermayesiz, istikbalsiz, istiklalsiz ve de ebter (nesilsiz kalan) bir toplum demektir. Haliyle ilim ve âlim, eğitim öğretim alanında asla tehdit ve tahdit edilmemeli, fikri, zikri, ilmi… sınırları daraltılmamalıdır. Âlimler, ilmi çalışmalarında özel ve özerk olmalıdır. Hiçbir güç veya kuvvet, ilmin ve âlimin desturu, bariyeri, sınırlayıcısı olmamalıdır.

Elbette ki ilim ehli, her dönem ve toplumda olduğu gibi günümüzde ve toplumumuzda da öğretmenler eliyle yetiştirilmektedirler. Öğretmenler, bu yönüyle ilmi, zihni, eğitim

formasyonu gibi yönlerde asla baskılanmamalıdır. Öğretmenler, özgür ve özgünlüklerini mesleklerinde tam anlamıyla hayata geçirebilmelidirler. Öğretmenler, özellikle ve öncelikle vicdan ehli, idrak ehli, sulh ehli olmalıdırlar. Öğretmen, eğitim öğretim ortamında bu mesleğe has özelliklerini tereddütsüz bir şekilde ve tam anlamıyla uygulama alanına koyabilmeli ve gerekirse devlet tarafından bu yönleriyle dokunulmazlıkları dahi sağlanmalıdır. Öğretmen eğitim-öğretim ortamında asla edilgen kılınmamalı, tam tersineaktif, etkin özne olmalıdır. Eğitim-öğretim ortamı ideolojik saplantılara alet edilmemeli ve öğretmen tarafsız, objektif, ilmi gerçekleri öğrencisine aktarma etkinlik ve yetkinlikte olmalıdır.

Unutulmamalıdır ki; sekülerist, modernist, kapitalist, şövenist… beşeri/cahili her ne kadar, … ist, …izm, temelli görüş, düşünce ve eğitim sistemleri/anlayışları var ise; bu gün insanlığın girmiş/gelmiş bulunduğu “çıkmaz sokağın, iflas ve bunalımların” temel kaynağını oluşturmaktadırlar! Bütün bu beşeri …istler, …izmler ve eğitim anlayışlarıdır ki, bunların tümünün insanlığa tahmil ettiği, tarihteki ve günümüzdeki vahşetler, şiddetler, soykırımlar, katliamlar, sürgünler, tedhişler… hali hazırda tetkik, tahlil, teşhis, tespit ve idrak edilmelidir. Bunların neticesi olarak gereken önlemleri alınmalı ve gereken çalışmaları yapılmalıdır!

Bu beşeri, sekülerist, cahili bakış ve uygulamaları sonucu olarak eğitim sistemimizde de sonu gelmez sorunlar yaşamaktayız. Her gün dehşetengiz olaylar, vakıalar yaşanmaktadır. Öğretmen değersizleşmekte, edilgenleştirilmekte, öğrencinin ve velinin gözünde adeta sıradanlaştırılmaktadır! Dolayısıyladır ki eğitimde istenen hedefi yakalamak şöyle dursun, bu başarı hedefinden gittikçe fersah fersah uzaklaşılmaktadır!

Eğitim sistemimiz onca uğraşılara rağmen (çözümü yanlış yerden arandığından dolayıdır ki) duvara toslamaktadır. Her gün yeni facialar, yeni depresyonlar, yeni travmalar yaşanmaktadır. Her gün yeni insani ve vicdani harabelere, kaoslara sebebiyet vermektedir. Gayri fıtri eğitim uygulamalarından dolayı öğretmenlerimiz, onarılması imkânsız tahribatlara maruz kalmakta; ciğerlerimizi, çocuklarımızı modernizm, çağdaşlık, batılılık… adına kaybetmekteyiz. Her an öğretmelerimiz hayati tehlikeyle yüz yüze gelmektedirler. Öz çocuklarımız, kendi çocuğumuz, kendi öğrencimiz olmaktan çıkmakta, bilişim sahtekârlığının, iletişim canavarının, teknoloji hokkabazlığının ve batı tandanslı kültürel emperyalizminin birer ürünü, birer mamulü haline gelmektedirler.

Bizim eğitim/kültür sistemimizde; “Yaratan Rabbinin adıyla oku!” emri ilahi ana kaidedir. Bu kaideyi ‘yeniden ve yineden’ kurmak zorundayız. Okumanın yol ve yordamını, had ve sınırların, metot ve yöntemlerini, ilke ve tekniklerini elbette ki; bu ana kaidenin

teferruatında aramalıyız! Başta eğitim sistemimizde olmak üzere toplumsal ahlak, davranış ve ilişkilerimizde Kitabı İlahinin ve Resuli Ekrem’in sünneti seniyesinin ölçülerine sadıkane bir dönüşü gerçekleştirmeliyiz! Şirkin, zulmün, vahşetin, gayri insaniliğin zirvede olduğu “Arabistan Cahiliyesinden”; hakkın, hukukun, adaletin, erdemin, insani hasletlerin zirveye çıktığı “Medine Medeniyetini” çıkaran bir hazinemizin olduğunu unutmadan ve asli yapısından asla sapmadan bu uygarlığa dönüşü gerçekleştirmeliyiz.

Unutulmamalıdır ki Modernist eğitim sistemi ile her kalbe bir polis yerleştirme imkanımız yoktur, olamaz! Lakin bütün bir dünyada asırlardan beri olmadığı gibi! Hassaten son birkaç asırdan beridir yeryüzünün bir cehenneme çevrilmesinin ana nedenlerinden biri unutulmamalı ve bilinmelidir ki; uygulana gelindiği “cahili/beşeri” eğitim sistemleridir! Bu köhnemişlik, ne yazık ki en çok İslam toplumlarını esir almış bulunmaktadır! Türkiye olarak laisizmin, modernizmin ve batı hayranlığının/kapılmışlığının/batılılaşmanın egemen olduğu köhne düşünce, fikir, kaide ve uygulamalarından en kısa zamanda kurtulmanın yollarını aramalıyız. Önce öğretmenlerimizin yüreğine “dünyevi birer polis” yerleştirme yanılgı ve serkeşliğinden vazgeçip; “İlahi rahmet, şefkat ve adalet inancını” yerleştirmeliyiz! Öğretmenlerimiz bu ölçüler dairesinde yetiştirilmelidir ki; öğrencilerine de aynı ölçüleri verebilsin.

Öğretmenlerimizin saldırılara maruz kalmadığı, öğretmenlerimizin eğitimin merkezine alındığı; öğrencilerimizin de erdemli, kendi kültür ve değerlerimiz çerçevesinde bilinçli, bilgili, şuurlu; hak ve adalete bağlılık şuuru üzere yetiştiği bir eğitim öğretim program ve formatına kavuşabilmek dua, dilek ve temennilerimle…

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.