1. YAZARLAR

  2. Davut Hoca

  3. MÜSRİF VE MÜFLİS
Davut Hoca

Davut Hoca

Yazarın Tüm Yazıları >

MÜSRİF VE MÜFLİS

A+A-

   

MÜSRİF

Yeryüzünde paylaşma, yardımlaşma, dayanışma azaldıkça israf da artıyor. Terazinin her iki tarafı taban tabana zıd. Bir tarafta açlığa, susuzluğa, yoksulluğa terkedilmiş kitleler, bir tarafta da heba edilen, talan edilen, israf edilen nimetler. İslami hassasiyetin olmadığı, İslam’ın esamesinin okunmadığı beldelerde, israfın haddi hesabı yok. İsraf artık toplumun bir yaşam tarzına, toplumsal bir dürtüye dönüşmekte, adeta normalleşmekte.

İsrafın, hayatın her boyutuna sirayet etmesi de bulaşıcı bir hastalığın tüm organlara yayılması misali yerleşmekte ve yayılmakta. Bir tarafta ekmeğe, suya muhtaç insanlar bir tarafta da çöplüğe gömülen nimetler.

İsraf derken sadece ekmek israfı ya da yakıt israfı ve benzeri şeylerden bahsetmek, israfın boyutlarını anlatmaya asla yetmez. Şu zamanda israf edilen en önemli kaynak İnsan israfıdır. İnsan israfı, israfın en vahim ve en önemli boyutudur.

Şu hayatta, yaşamın tüm alanlarında bu israfı gözle görmek mümkün. Çünkü her tarafımız israf. Anne babaların çocuklarının terbiye ve edebinde gösterdikleri ihmal ve savsaklama bir israf, başıboş ve ilgisiz kalmış tüm genç ve çocuklar bir israf, kafe ve oyun salonlarının köşelerinde ömür harcayanların her anı bir israf, internetin sosyal medya bataklığında malayani tüm uğraşılar bir israf, gençlerin nikâhsız ve zamansız tüm birliktelikleri bir israf ve daha nice israflar israflar.

Yeryüzü kaynaklarından, demirinden, ağacından ve diğer tüm malzemelerden verilen fireler, bir şekilde geri dönüşüme tabi tutularak hayatın herhangi bir alanında kullanılabilecek bir duruma getirilebilir. Ancak insanoğlundan verilen firelerin geri dönüşümü çok korkunç ve vahim sonuçlar doğurabiliyor. İnsanın gereği gibi eğitilmemesi sonucu meydana gelen yan ürünler, bir ağaç gibi, bir demir gibi tekrar kullanıma sokulması kadar kolay değildir.

Okul sıralarının bir köşesinde ilgisiz, eğitimsiz kalan bir çocuğun, topluma geri dönüşünün ne şekilde olacağı tahmin edilemez. Allah muhafaza, teröre kaptırılan çocuk ve gençlerin, onların kucağına ne şekilde düştüğü araştırılsa ki mutlaka vardır bununla ilgili veriler, bu gençlerin bir ihmal ve ilgisizlik sonucu o bataklıklara, çıkmaz sokaklara girdiği görülecektir. Evet, en büyük israfımız insan israfıdır, bu vahim israfın yanında diğer israfların lafı bile olmaz.

Dünya hayatının mahiyeti ve kapsamı belliyken bir eksen kayması sonucu bu hayatın niteliğini yanlış yorumlamamız sonucunda, insanın şu yeryüzündeki vizyon ve misyonunu da gereği gibi belirleyemedik.

Dünya, Ahiretin tarlası ise bu tarlada bizim ekin ekmemizden başka yapacak ne işimiz vardır ki. Madem hasılat Ahirette alınacak o halde bu tarlada beyhude oyalanmanın ne faydası olacak ki. Ancak gelin görün ki biz bu tarlayı ekmenin yanında daha birçok işlere giriştik. Güya tarlayı ekip gidecektik.  Bu işlerle uğraşırken asıl gayeyi göz ardı ettik, geliş amacımızı unuttuk, orada ne için bulunduğumuzu düşünmedik. Nitelikten çok niceliğe takılmamız, keyfiyetten çok kemiyete bakmamız bizi çok tehlikeli mecralara sürükledi. Bu şaşkınlığımız bizi akıntıya kaptırdı. Özden çok kabuğa takıldık. Hep vitrine çalıştık. Görünüş, asıl ruhun yerini aldı ve onu gölgede bıraktı. İşte hal böyleyken mesela; çocuklarımızın, gençlerimizin eğitimi için düzenlediğimiz mekânların lüksünü, vereceğimiz eğitimin niteliğinin önüne geçirmemiz israf, toplu ibadet mekânlarının şatafatının ihlas ve takvayı ikinci plana itebilecek bir seviyeye gelmesi israf ve daha buna benzer nice israflarımız, bizi ümmetçe kemirip bitirmektedir.

MÜFLİS

İnsanların en çok hüsranda ve zararda olanı kimdir denilse herhalde iflas etmiş kimsedir deriz. Ancak iflas etmenin bir görünürdeki boyutu vardır, bir de daha derinlemesine Ahiret boyutu olan bir yönü vardır. Şöyle ki; ilk etapta Müflis denilince akla; İflâs etmiş, bütün varını yoğunu elinden çıkarmış, borcunu ödeme gücünü kaybetmiş kişi gelir akla. Ancak, asıl Müflis;   Dünyada iken insanların haklarını yemiş, onları dövmüş, sıkıntı ve eziyet vermiş; bu sebeplerle ahirette hesaplar görülürken, hakkı olanlara bütün günahları verilip, hiç sevabı kalmayan ve hak sâhiplerinin günahlarını yüklenerek, Cehennemlik olan kimsedir. Resûlullah efendimiz bir hadîs-i şerîflerinde; "Müflis kimdir, biliyor musunuz?" buyurdu. Eshâb-ı kirâm; "Bizim bildiğimiz müflis; parası, malı olmayan kimsedir" dediler. Bunun üzerine; "Ümmetimden müflis şu kimsedir ki, kıyamet günü namazları ile oruçları ile ve zekâtları ile gelir. Fakat kimisine sövmüştür, kiminin malını almıştır, kiminin kanını akıtmıştır, kimini dövmüştür. Hepsine bunun sevâblarından verilir. Haklarını ödemeden önce sevâbları biterse, hak sâhiblerinin günâhları alınarak buna yüklenir. Sonra Cehennem'e atılır" buyurdu. (Hadîs-i şerîf-Mektûbât-ı Rabbânî). Ne kadar korkunç bir durum değil mi? Bir insanın Allah korusun içine düşebileceği en kötü durum bu olsa gerekir.

Dünya hayatında belki birçok zaman bizleri bu duruma düşürebilecek davranışlarda bulunabiliyoruz. Öldükten sonra hesap zamanı çok kötü bir sürprizle karşılaşmak istemiyorsak, Rızayı İlahi için sarf ettiğimiz gayretlerimizi, emeklerimizi boşa çıkaracak bu tür hal ve hareketlerden sakınmamız gerekir.

İşte yeryüzünde en bedbaht iki kesim, Müsrif ve Müflis. Ancak belki de çok yüzeysel ve basit olarak yorumlanan iki kavram. Sınırları ve sonuçları çok daha vahim olduğu halde çok basitçe geçiştirilen kavramlar. Rabbim, bu hususlarda Ümmetçe basiretli davranarak bu durumlara düşmemeyi nasip etsin.

Ümmetçe tükendiğimiz halde, israfı sadece bir tüketim malının eksilmesi olarak yorumlamayı terk etmeyi nasip etsin. Ahireti heba olduğu halde dünyadaki mal varlığının tükenmesine üzülen kullarından eylemesin.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum