1. YAZARLAR

  2. Mehmet Taş

  3. Müslümanlar Nasıl Kardeş Olurlar/Olmalılar?
Mehmet Taş

Mehmet Taş

Yazarın Tüm Yazıları >

Müslümanlar Nasıl Kardeş Olurlar/Olmalılar?

A+A-

     İslami hayat her alanda olduğu gibi, Kardeşlik konusunda da son derece değişime uğramış; Müslümanlar arasında kardeşlik ölçüleri alt üst olmuş durumda. Müslümanların, dolayısıyla her alanda ciddi bir yenilenmeye, değişime ve gelişime ihtiyaçları olduğu gibi, kardeşlik konusunda da buna ihtiyaç vardır. Sadece avam tabaka değil; belki kendisini havas olarak bilen/bilinen Müslümanlar arasında da yeniden İslami ölçülerin tesisi, güçlendirilip geliştirilmesi, ümmet anlayışının tekrardan şekil kazanması zorunlu hale gelmiş bulunmaktadır. Zira avam da, bir bakıma havası örnek alma durumundadırlar…

     İslam, salt bir inanmadan ziyade; hayatın bütününü ihata ettiği şüphe götürmeyen bir gerçektir. Dolayısıyla Rabbimiz iman etmiş olanlara (tabiri caiz ise sıradan Müslüman olanlara, başta kendi nefsim için söylemiş olayım) gerçekten Müslüman’ca/Mümince, inanarak ve teslim olarak hayatın her alanını Qur-an’a göre şekillendirmeye çağırmaktadır. Bu çağrıya yürekten kulak verip; kendimizi bir bakıma ‘resetleyip’; nebevi davetin/davanın öngördüğü muazzez bir hayata gözümüzü açmalıyız, hayatımıza şekil vermeliyiz…

     “Ey iman edenler! (Allah'a ve O'nun Resûl'üne ve Resûl'üne indirdiği Kitab'a ve daha önce indirdiği Kitab(lar)'a) îmân edin. Ve kim, Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, resullerini ve ahiret gününü inkâr ederse, o takdirde uzak bir dalâletle sapmış olur.” (Nisa, 136)

     İnsanlığın Rahmet önderi de Müslümanlar için ne güzel buyurmaktadır:

     “Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayın.” (Müslim, İman, 93-93; Tirmizî, Et’ime, 45; Kıyamet, 56; İbn-i Mâce, Mukaddime, 9, Edeb, 11)

     Bu gün gerek küresel olarak ve gerekse yerel olarak Müslümanların durumu içler acısıdır. Dünya geneline baktığımızda ne yazık ki, yeterince melül ve me’şum haldeyiz… İnancımızla, yaşantımızla, sosyal yapımızla, irademizle, ruhi yapımızla, enjekte edildiğimiz ideallerimizle (!!!) harabe haldeyiz. Bir yılgınlık, ümitsizlik oluşturma çabasında olmaktan Rabbime sığınırım!!! Ama gerçek halimiz ve Qur-an’i hedef, gaye ve oluşturmak istediği kişisel ve toplumsal yapı ile kıyaslanınca; izah etmeye çalıştığım durumumuzun acıklı hali, daha da net olarak gözler önüne serilmektedir. İman etmiş kimseler olarak unutmamalıyız ki; gerek beldelerimizin, gerek ülke(leri)mizin ve gerekse bütün bir dünyanın ıslahı; ancak müminlerin ıslahı ve mümince bir yapıya sahip olmalarıyla mümkün olur/olabilecektir… Aksi durumda biz Müslümanların topyekun olarak indi ilahide mesuliyet altında olduğumuzu/olacağımızı unutmamalıyız!!! Yeryüzünde sulhun sağlanabilmesinin başlangıç noktası olarak da, aramızda kardeşlik hukukunu icra edebilmemiz noktasıdır. Bir şeyin bozulmasını önlemek için tuzlanılır. Ama tuz bozulmuş ise yapılacak bir şey kalmamış demektir. Unutulmamalıdır ki yeryüzündeki bütün kokuşmalara karşı müminler tuz mesabesindedir. Eğer Müslümanlar kokuşurlarsa; bütün bir insanlık hüsranın son noktasına gelmiş demektir. Hassaten zihin dünyamızı berraklaştırmalıyız. Birbirimize karşı hangi sebepten olursa olsun, kırmamalıyız ve dışlamamalıyız. İstişarelerimiz, münazaralarımız, hatta bazı fikri tartışma ve de münakaşalarımız, asla kardeşlik hukukumuzu zedelememelidir. Kardeşlik hukukumuzu her türlü dünyevi fikir, düşünce, ölçü ve faydanın fevkinde tutmayı ihmal etmemeliyiz. Eğer var ise bir sorunumuz, mümince çözebiliyor isek, aramızda çözmeliyiz. Şayet çözebilme imkânımız, yetimiz olmuyor ise; kardeşlerimizin çözüm noktasında yardımlarını almalıyız ve nefsanî müdahalelere bütün kapıları kapatmalıyız. Unutmayalım ki İslam kardeşliği; hiç bir dünyevi görüşün, tadın, malın, tarafgirliğin, menfaat veya gurubun ihdas edemeyeceği kadar kıymetli, değerli, naif bir şeydir. Zarar, ziyan vermeye gelmez, gelmemeli ve getirilmemelidir. Bunları söylerken hiçbir mümin kardeşimi emsal göstermeden; aramızda var olan veya var olmaya aday olan kırgınlık, kızgınlık, dargınlık vs. vs… için bir ön uyarı ya da hatırlatma babında söylüyorum… Hiçbir kardeşimin üzerine almamasını ve aynı zamanda hepimizin dikkate almamız gereken işaretler olarak yürekten söylüyorum…

     Müslümanlar zihnen, fikren, ilmen daha geniş şekliyle; hayatın bütün pratikleri olarak birbirlerine karşı açık, şeffaf olmalı ve hüsnüniyet taşımalıdırlar. Bu ve benzeri güzellikler, Müslüman kardeşliğin zorunlu gerekleridirler. Aksi halde samimiyetimizi, Müslümanlığımızı ve kardeşliğimizi sorgulamak durumunda kalırız…

     “Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Ona hıyanet etmez, yalan söylemez ve yardımı terk etmez. Her Müslüman’ın, diğer Müslüman’a ırzı, malı ve kanı haramdır. Takva işte buradadır. (Hadisin bu kısmında, Peygamberimiz, üç defa göğsüne işaret etmiştir.) Bir kimseye şer olarak Müslüman kardeşini hor ve hakir görmesi yeter.” (Tirmizî, Birr, 18; Müslim, Birr, 32)

     “Kul, din kardeşinin yardımında olduğu müddetçe, Allah da kulunun yardımcısıdır.” (Müslim, Zikr, 37-38; Ebû Dâvud, Edeb, 60; Tirmizî, Hudûd, 3) “Bir kimse, bir mü’minden dünya sıkıntılarından birini giderirse, Allah da kıyamet gününde o mü’minin sıkıntılarından birini giderir. Bir kimse darda kalana kolaylık gösterirse, Allah da ona dünya ve ahirette kolaylık gösterir. Bir kimse, bir Müslüman’ın ayıbını örterse, Allah da onun dünya ve ahiretteki ayıplarını örter. Mü’min kul, din kardeşinin yardımında olduğu müddetçe, Allah da o kulun yardımındadır…” (Müslim, Zikr, 38; İbn-i Mâce, Mukaddime, 17)

     Müslümanlar, bir bakıma İslami hayatı yaşayabilmeleri ve İslami kardeşliği oluşturabilmeleri için, organize olmak zorundadırlar. Organize olabilmenin en isabetli yolu ise, İslami ölçülere riayet edilerek camia(lar) oluşturmaktır. Bir camianın efradı, kendi aralarında daha sıkı, sıcak ilişkiler kurarak, birbirlerine karşı aynalık görevini yerine getirirler. Aynalık görevi, samimiyetle, kardeşane bir yakınlık ve sıcaklığın Müslümanlar arasında vücut bulmasının yoludur.

     “Kötü zandan sakınınız. Çünkü kötü zan, sözlerin en yalan olanıdır. Başkalarının gizli kapaklı hâllerini ve ayıplarını araştırmayın. Birbirinize karşı öğünüp böbürlenmeyin. Birbirinizi kıskanmayın. Kin tutmayın, yüz çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları! Allah’ın size emrettiği gibi kardeş olun!..” ( Müslim, Birr, 28-34)

     Müslümanlar, asla zan üzere hareket edemezler, ilişki geliştiremezler. Zira sui zan, tefrikayı mutlaka beraberinde getirir. Öncelikle her bir Müslüman, kalp diyarını Müslümanlara karşı sui zandan temizlemelidir. Bunu yapan kimse, muhakkak kazançlı, yapmayan ise mutlak zararlı olacaktır. Kardeşlik hukukunu kurmaya ve korumaya ihtiyacın olduğu zaman ve zeminin zirve noktasında olduğumuzu bir an olsun unutmamalıyız. Tam aksine bu hukuku geliştirebilmenin bütün yollarını sonuna kadar aramalı, bulmalı ve kullanmalıyız.Kardeşlik hukukunu gerçek manada aramızda tesis ettiğimiz bir ümmet oluşturabilmek ümidiyle; Rabbim, cümlemizin yar ve yardımcısı olsun…


 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.