1. YAZARLAR

  2. Ali Bulaç

  3. Modern Fakih Neden Problem Çözemiyor?
Ali Bulaç

Ali Bulaç

Yazarın Tüm Yazıları >

Modern Fakih Neden Problem Çözemiyor?

A+A-

dunyabulteni


Bugün İslam dünyası derin bir krizden geçiyor. Söz konusu kriz hakikatte modernitenin krizidir, ancak sanki İslam’ın zaafı, kriziymiş gibi takdim ediliyor. Öyle de olsa Müslümanların bu krizden etkilenmediği, aşmak üzere yeterince performans (cehd ve mücahede) gösterdiği öne sürülemez. Eğer Müslümanlar beklenen ilmi, entelektüel, ahlaki ve sosyal hamleyi yapabilselerdi hem İslam dünyası bu durumda olmazdı hem küresel düzeyde beşeriyet için de bir umut ışığı doğardı.

Mutlakiyetçi idarelere karşı gelişen demokrasi, hakkı, hakkaniyeti ve hakikati “halk”ta arar. Yönetilme durumunda olan halkın rızası, iradesi önemlidir, ama hak ve hakikatin kaynağı, ana referansı haline getirildiğinde ortada ne hak kalır, ne hakikat. Aslında bize doğru istikameti gösterecek olan ulemadır. Bu açıdan Efendimiz (s.a.) “Alimleri peygamberlerin varisi” addetmiştir. Alimleri de kelamcılar ve fakihler olmak üzere iki ana ilmi ve zihni disiplinde ele almak mümkün. Kelamcılar bize doğru alem tasavvurunu, doğru düşünme yönetmelerini ve akidenin nasıl savunulması gerektiğini öğretir; fakihler ise şer’i delillerden hareketle yol gösterir. Yerine göre kelamcı hayati derecede rol oynar, yerine göre fakih ondan da önemlidir.

Kelime anlamı “anlamak” olan fıkıh, insanın eylemlerini düzenler ve belli bir çerçevede yaşamaya çalışırken, mükellefe lehinde ve aleyhinde olan hükümleri bilmesini sağlar. Hükümler ancak fıkıh sayesinde özel ve belli delillerden alarak bilinir. Bu işi yapan bilgine “fakih” denir. Fakihin belli bir asl’dan hareket etmesi ve belli-meşru bir usul takip etmesi gerekir. Hanefiler fıkhi çabayı ma’rifetünnefs olarak görürler: (Ma’rifetünnefsi ma lehe ve ma aleyhe amelen). Uzak mesafeden bu ifade tasavvufi çağrışım yapsa bile, kastedilen kişinin lehine ve aleyhinde olan hükümleri “bilmesi çabası”dır. Ancak “ma’rifet” olarak isimlendirilen çabada belli bir derinlik, enfüsi ve irfani bir boyut ima edildiği açıktır. Şafiiler, fıkhı Şer’i ahkâmın tafsili olarak delilleriyle bilinmesi olarak tarif ederler.

Bizim konumuz modern dünyanın şartlarında moderniteye cevap verecek “fakih” olduğuna göre, hemen belirtelim: “Modern zamanlar”ın fakihine gelmeden bizatihi “geleneksel fıkhın kendisinden kaynaklanan bazı problemler” olduğunu söylemek mümkün. Tarihte ve zaman içinde, fakihler bilme çabasını, yani “tafakkuh”u “ma’rifet”ten koparan mesleki-disipliner tutum içine girip bu tutumlarını ısrar derecesinde sürdürdüler. Zannımca bunun ilk defa farkına varan Ebu Hamid Gazali olmuştur. O, “İhyau ulumu’d-Din” adlı şaheseriyle, zaman içinde kendi içlerinde özerkleşme ve birbirlerine karşı yabancılaşma süreci içine girmiş bulunan fıkıh, kelam ve tasavvuf disiplinleri arasında diyalog/iletişim köprüleri kurmayı düşünmüştür. Esasında bu iç İslami disiplinin birbirinden kopması demek, Müslüman kişiliğin beden/pratik, zihin/teorik ve ruhsal olarak şizofrenik bir biçimde üçe bölünmesi demektir ki, İslam’ın bilgi ve tefekkür tarihinde başımıza gelen en önemli felaketlerden biri bu olmuştur.

Geleneğe bağlı kalarak eğer fıkıhta bir ıslahat yapılacaksa, bunun bir ayağı, tafakkuh cehdinin ma’rifet boyutunu kazanması olmalıdır. İrfandan kopmuş fıkhi hükümler zaman içinde lafız ve maksat arasında sıkışarak hikmet boyutlarını kaybettiler.

Bugüne gelirsek; Modern fakih de İmam Gazali’nin ima ettiği söz konusu tehlikeyi kaale almadan geleneksel mirası ısrarla devam ettirmektedir. Nasıl modern bilim adamı “Ben akademisyenim, bilimsel açıdan bakıyorum, diğerleri beni ilgilendirmez” deyip üzerinde çalıştığı fenomeni indirgeme yoluyla sınırlandırıyorsa, modern fakih de “Ben fakihim, rasyonel düşünürüm, elimdeki meselenin maddi cephesine, hüküm çıkarmaya mesnet delillere bakarım” diyerek önüne çıkan bir sorunu maddileştirmekte, aşırı bir biçimde rasyonalize etmektedir. Buna modernlikle buluşan geleneksel fıkhın baskısı diyebiliriz. Fakat daha dramatik olanı, ilahiyat fakültelerinde fakihin akademisyenle özdeşleşmesidir ki bu geleneksel fakih profilinden tamamen ayrı bir olgudur. Akademisyen alim değildir, dolayısıyla Peygamber’in varisi de değildir. Bu yüzden ümmet başsız, rehbersiz el yordamıyla yol almaya çalışmaktadır.

Fıkıh sosyal olayları konu edinir. Her bir sosyal olayı, geriden besleyen ve şekillendiren manevi, zihni/kültürel, tarihi boyutlar söz konusudur. Fakih bu boyutları göz önüne alarak soruna çözüm bulmalıdır. Ancak fakih, “geleneksel fıkhın baskısı” yanında bir de “modern baskı” altında bulunmaktadır ki, şimdiki zamanların fakihlerinin verdiği fetvalara baktığımızda modern baskının geleneksel olandan çok daha ağır olduğunu, hatta fetva veya içtihadı “gizli faktör” sıfatıyla belirlediğini söyleyebiliriz. Bu açıdan modern fakihin verdiği fetvalar, şekil ve usul açısından düzgün görünseler bile, fetvanın teşekkülünde modern faktörün hangi oranda belirleyici olduğuna dikkatle bakmak lazım. “Modern baskı”, kendini asl’ları veya usulü değiştirmek suretiyle hissettirmez, bunu medyada temel kaygısı modern yaşama biçiminden hiçbir ödün vermeden bir de Müslümanlıkla ilişkisini devam ettirmek isteyen zümrelerin taleplerine desteksiz fetva veren “reformist ilahiyatçılar” yapıyor. Asıl tehlike, asl’ları ve geleneksel usulü koruduğu halde modern baskı altında fetva veren muhafazakâr-geleneksel fakihlerdir. Modern baskı:
    a) Hakim düşünce/paradigma,
     b) Piskolojik-kültürel dayatma,
    c) uygunsuz analoji yoluyla fetvalar üzerinde etkili olabilmektedir.

Bu öylesine görünmez, ancak hissedilir kuvvetli bir baskı ki, onu baştan sorgusuz sualsiz, bir aksiyom olarak kabul eder, aslını astarını herhangi bir eleştiri süzgecinden geçirmeyi aklınızdan bile geçirmezsiniz. Bölgede İslami grupların politik ve sosyal davranışları, patalojik tepkileri üzerinde dururken bizim tarihi mirasımızın bu yönü üzerinde eni boyuna tefekkür etmekte yarar var.


 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.