1. YAZARLAR

  2. Zeki Savaş

  3. Mesih-e Kordıstan
Zeki Savaş

Zeki Savaş

Yazarın Tüm Yazıları >

Mesih-e Kordıstan

A+A-

Mesih-i Kürdistan(orjinal haliyle Mesih-e Kordıstan) veya Kürdistan'ın Mesihi lakabı, Devrim Muhafızları ordusunun kuruluşunda yer almış, yeni kurulan ordunun genel komutanlığı, Şehid Dr. Çamran ve Şehid Ayetüllah Beheşti tarafından kendisine ısrarla teklif edildiği halde, "benden daha layık olanları var" diyerek reddetmiş ve İran Kürdistanındaki olaylar üzerine Devrim Muhafızları Kürdistan Bölgesi Komutanı sıfatıyla Kürdistan'a gitmiş ve sonunda orada şehid olmuş, kırmızı sakallı, daim mütebessim yüzlü, alçak gönüllü, yumuşak huylu Muhammed Brucerdi için kullanılır.

 

Kürdistan'da cereyan eden hadiselere, Müslüman Kürt Peşmerge Hareketi’nin teşkili ve üstlendiği role, İran Kürdistanındaki sükunetin arkasında yatan siyaset ve düşüncelere geçmeden önce, Brucerdi için neden bu lakabın kullanıldığına ilişkin birkaç örneği zikretmek yararlı olacaktır.

 

Brucerdi, Senendej'de müsadere edilmiş ve ambar olarak kullanılan otellerden birini, iç çatışmalardan dolayı evlerini terk etmiş insanlara tahsis etmek için otele gittiğinde, otelin önünde nöbet tutan Devrim muhafızlarına bağlı Kirmanşahlı Kürd bir asker:

 

-Burayı ne yapacaksın? Burası bizim ambarımızdır ve içini eşya ile doldurmuşuz. Niçin burayı boşaltalım?

Brucerdi mütebessim bir edayla "daha önemli bir iş için,  Kardeşlerinizi buraya yerleştirmek için" der. Bunun üzerine asker:

 

-Sen kimsin ki, bize bu emirleri veriyorsun? Bizim komutanımız Caferi'dir, sen değilsin. (Caferi,  Kürd komutanlardandır) Sen Tahranlı müsteşarsın.  Buralarda ne işin var? Kendi işine bak. Biz buraları nasıl idare edeceğimizi biliriz. Buraları nasıl koruyacağımızı biliriz. Müsteşara da ihtiyacımız yok.

 

Hızını alamayan asker, Brucerdi’ye doğru ilerler ve tokadı basar yüzüne. Brucerdi'nin yanındaki askerler hemen silahla müdahale etmek isteyince, Brucerdi onlara engel olur ve siz karışmayın der. Brucerdi, biraz ötedeki ağaca doğru ilerler ve ağacın dalını tutarak biraz düşünür ve sonra geri döner. Tokat atan askeri ellerinden tutan iki korumayı uzaklaştırır ve kendisine tokat atan askerin ellerinden tutarak ona, "Sen çok yorulmuşsun, merkeze gittiğinde birkaç gün izin al ve dinlen. Yorgunluk seni etkilemiş" der.

 

Kürdistan bölge komutanına tokat atmış asker, ne tür bir cezaya çarptırılacağını beklerken karşılaştığı davranış biçimi, onu şaşırtır. Brucerdi, oteli iskan için devraldıktan sonra da kendisine tokat atan askerle konuşur ve meseleleri ona anlatır. Tokat atan asker, akşama doğru izin alıp oradan ayrılırken gözlerinden yaş akar ve Brucerdi'nin elini öpmek ister. Bu, bir.

 

Senendej'deki inkılab karşıtı güçlerle çatışmalar henüz bitmemiş ve perakende çatışmalar sürerken Brucerdi, cipine binerek şoförüyle birlikte çatışma bölgelerindeki arkadaşlarına başvurmak ister. Karargaha dönerken yolun kenarında duran orta yaşlı bir adam caddenin ortasına gelerek arabayı durdurmaya çalışır. Brucerdi, arabayı durdurur. Orta yaşlı adam, hanımının hasta olduğunu söyler ve onu hastaneye yetiştirmelerini ister. Brucerdi arabadan iner ve şoförüne adamla birlikte evine gitmesini ve hanımını hastaneye götürmesini söyler. Asker tedirginlik içinde itiraz etse de fayda etmez. Brucerdi tek başına yürüyerek karargaha gider. Hastaneden dönen asker durumu diğerlerine de söyler ve tekrar Brucerdi'ye dönerek,"Bu şehirde yaya  ve tek başınıza nasıl yürürsünüz" diye yeniden itiraz edince, Brucerdi şöyle der:

 

"Gündüzleri halk da dışarıdadır. Biz halkın içinde güvenlikteyiz. Biz buraya bu halkla birlikte yaşamak için geldik. Eğer bu halkın arasında gezemiyorsak, çok kötü!" Bu, iki.

 

Cevanrud bölgesinde muhalif silahlı gruplar Devrim Muhafızlarına bağlı besic askerlerden bir grubu öldürürler. Sonra da muhalif gruplar, Devrim Muhafızlarının intikam alacağına ilişkin haberleri yayarak halkı paniğe sürükler ve sonunda bölge halkından dört bin kişi silahlanarak dağa çıkar. Irak-İran sınırında kamp kurarlar. Cevanrud'un komutanı olan Celali, konuyu inceledikten sonra detaylı bilgilerle Brucerdi'nin yanına gelir ve olayı halkın değil, 100-150 kişilik bir grubun yaptığını, sonrasında da halkı intikam alınacağı yolunda korkutarak silahlandırıp dağa çıkardığını söyler. Brucerdi, Celali'ye ne yapılabileceğini sorunca, Celali,"Ben problemi sessiz sedasız çözebilirim. Yalnız bana tam yetki vereceksin ve yarın kimsenin bu dağa çıkan silahlı insanları yargılamayacağına dair bana güvence vereceksin. Sadece bizzat olaya karışan kişiler şer'i hakim tarafından yargılanacak" şeklinde güvence ister.

 

Brucerdi bu çözüm yolunu doğru bulur ve Celali'yi bölgeye gönderir. Celali'nin güçleri arasında Haci Ekber Babayi diye halk tarafından sevilen biri vardır. Celali, Hacı Ekber ve yine Kürd bir askeri de yanına vererek onları aşiretlerin yanına gönderir ve mesajının iletilmesini sağlar. Görüşmeler olumlu sonuç verir ve bütün silahlı aşiret güçleri kendi evlerine geri döner. Sonuçtan memnun olan Brucerdi, Celali'ye, dağdan dönen silahlı güçleri Devrim Muhafızlarına katmalarını ve Müslüman Kürd Peşmergeler gibi Devrim Muhafızları ile birlikte hareket etmelerinin sağlanmasını  ister. 2800 kişi Devrim Muhafızlarına katılır ve daha sonraları bu güç, hem Merivan'ın inkılab muhaliflerinden temizlenmesinde aktif rol oynar hem de Irak savaşında cepheye gider. Bu, üç.

 

Yine o yıllarda (Hicri-Şemsi 1361, şimdi 1387'dir) Mehabad bölgesinde çatışmalar sürer. Brucerdi ve bazı Devrim Muhafızları komutanları bölgeye giderler. Yolda bir köyün orduya ait askerlerce kuşatıldığını, köyden askerlere ateş açıldığını, ve askerlerin de köyü top ateşine tutmak üzere olduğunu görür Brucerdi. Durumu fark eden Brucerdi koşarak Albay'ın yanına gider ve aralarında şöyle bir konuşma geçer:

 

Brucerdi: Sayın Albay ne yapmak istiyorsunuz?

Albay Zuhuri selam verir ve "İnkılab karşıtı güçler köyde pusu kurmuş. Köyü vurmaktan başka çaremiz yok. Birkaç top atınca teslim olurlar" der.

Brucerdi: Hayır Sayın albay. Bu, doğru değil. Halkın suçu yok ki!

Albay hayretle: Ne diyorsun?! Evlerde pusu kurduklarını söylüyorum sana.

Brucerdi: Sayın Albay, bu yaptığınız İslami değildir.

Albay:Yanlış yapmadığınızdan emin misiniz?

Brucerdi: Evet Sayın Albay. Ateş etmeme emrini veriniz.

 

Albay Zuhuri, tereddütlü bir hal içinde askerlerine taraf gider. Brucerdi elindeki silahını yanındaki askere vererek silahsız bir şekilde köye doğru koşmaya başlar. Herkes şaşkınlık ve korku içinde her an için karşıdan açılacak bir ateşle Brucerdi'nin yere yıkılmasını bekler. Evlerden birinin penceresi açılır ve bir adam dışarıya bakar. Bir süre sonra köyün yaşlı mamostası dışarı çıkar ve Brucerdi'ye doğru yürür. Brucerdi mamostayı anlından öper. Mamostanın arkasından diğer adamlar ve hanımlar ve çocuklar hepsi dışarı çıkar ve Brucerdi ile mamostanın etrafını sarar. Brucerdi hüzünle köy halkını süzer ve eğer olaya müdahale etmeseydi, şimdi bu insanların ne halde olacağını düşünür ve titrek bir sesle köylülere:

 

-Bizi kendi kardeşleriniz biliniz. Kürdistan'ın müslüman halkı! Biz size hizmet için geldik buraya. Keşke İnkılab karşıtı güçler izin verseydi de bu savaşa harcanan parayı size harcasaydık. İnkılab sizin malınızdır. Geliniz el ele verelim ve bu köyleri abad edelim.

 

Brucerdi mamostadan köylüleri köyden uzaklaştırmasını ister. Halk köyden uzaklaşmaya başlayınca iki silahlı militan elleri yukarıda dışarı çıkar ve silahlarını teslim eder. Böylece halka hiç bir zarar verilmemiş, militanlar da öldürülmemiş olur. Bu, dört.

 

Helikopterle Urmiye iline giderken helikopter arıza yapıyor ve iniş yaparken bir ağacın üzerine düşüyor. Brucerdi'nin ayağı kırılıyor ve arada sıkışıyor. İlk yardıma yetişen köylüler oluyor. Brucerdi’yi kurtarmak isteyen köylüler, kırık ve arada sıkışmış ayağa dikkat etmeden Brucerdi’yi çekmeye çalışıyorlar. Acı çektiğini gören ve kendisi de yaralı olan silah arkadaşı, köylülerin üzerine bağırarak dikkat etmelerini istiyor.  Acı içinde kıvranan Brucerdi, dikkat etmeyen köylüleri uyarmadığı gibi, arkadaşına dönerek, "halka karşı sert davranma!" diye uyarır. Bu, beş.

 

***

Genelde devrim kadrosu ve özelde de Brucerdi, İslami ve insani bir siyaset izleyerek, muhalifleri sadece muvafıklara dönüştürmekle kalmıyor, muhalifleri omuz omuza savaş verdikleri müttefiklere çeviriyordu. Eğer Brucerdi, dağa çıkan dört bin kişi için “bunlar Devrim Muhafızlarını öldürdü, silah alıp dağa çıktı, bunlar eşkıyadır, teröristtir, cezalandırılması gerekir, devlet, devlete karşı silahlanmış kimselerle pazarlığa girmez ” deseydi,  dört bin kişi, muhalif savaşçı olacak, nice canlar yanacak ve nice kanlar akacaktı. Oysaki, arada aşılamayacak çapta bir sorun yoktu. İslami ve insani yaklaşım, bu sorunları çözmeye yetiyordu. Brucerdi de bunu yaptı. Savaş ile barış, düşmanlık ile kardeşlik arasında esasen ince bir ayar ve çizgi vardır. Savaşı barışa, barışı savaşa; düşmanlığı kardeşliğe, kardeşliği düşmanlığa dönüştürmek sorumlu insanların elindedir.

 

İç çatışmaların sürdüğü yıllarda, gerçekte silah bırakma yasası olarak tanımlanabilecek bir yasa vardı. Dağa çıkmış bir militan ne kadar eylem yapmış olursa olsun, kaç asker ve subay öldürmüş olursa olsun, silahı bırakıp geldiğinde, yargılanmadan normal yaşamına dönebiliyordu. Sadece çatışma esnasında teslim olanlar bu kapsama girmiyordu. Çatışma esnasında teslim olanlar bile bazen çatışmadan önce veya sonra teslim olmuş gösterilerek muhalif olmaktan çıkarılmaları sağlanıyordu. Silah bırakan militan, tekrar dağa dönüp bir süre savaştıktan sonra yine silah bırakıp geldiğinde yine aynı yasadan yararlanarak normal yaşamına dönüyordu. Bu şekilde, defalarca gel git yapan militanlar olmuştur.

 

Bu uygulamanın arkasında, kanın kan ile değil, kanın af ile durdurulması, insan yaşamına verilen önem, İslam karşıtı güçlerin tecridi, doğru tahlil yapamamanın sonucu militanlaşmış insanlara geriye dönme imkanının sağlanması, İnkılabın halk devrimi olduğu ve halkın desteğine sahip olmak zorunluluğu şeklinde özetlenebilecek İslami ve insani olan siyasi bir tefekkür yatmaktadır; şefkat, hoşgörü ve büyüklük bulunmaktadır. Bugün İran Kürdistanında var olan sükunet, bu türden düşünce ve uygulamaların sonucudur.

İnkılab kadrosu, Kürd sorununu asayiş ve güvenlik sorunu olarak ele almadı. Başarılarının sırrını  burada aramak gerekir. Brucerdi, daha Kürdistan'a gitmeden önce, Mustafa Çamran ile Kürdistan olaylarına ilişkin yaptığı bir analizde, "Ben Kürdistan halkının İslam İnkılabına karşı olmadığına kesinlikle eminim. Bu nokta üzerinde iyi hesap yapılmalı" diyordu.

 

Konuya ilişkin bir diğer değerlendirmesinde ise, şu tespitte bulunuyor:

" Kürdistan, İslami ve insani olan sahih bir düşünceye ihtiyaç duymaktadır. Her kim orayı sakinleştirmek istiyorsa, Kürdistan halkının suçsuz olduğunu, fakir kaldığını ve oyuna getirilmek istendiğini unutmamalıdır. Önce halka karşı dostluk ispat edilmeli ki, aykırı gruplar dışlanabilsin. Mustazaf kavramını çok kullanıyorlar. Oysaki gerçek mustazaf, Kürdistan halkıdır. Şah rejimi hiç bir yeri imar etmedi. Kürdistan'ı ise, imar etmediği gibi, harab etti... Kürdistan'da hem İslam hem İnkılab hem de halk mazlum konumuna düşmüştür. Her üçünün imdadına birden yetişmek gerekir."

 

Brucerdi Kürdistan'a ilişkin tahlillerinden birinde de arkadaşlarına seslenerek şöyle diyor:

"Siz soruna tek yönlü bakıyorsunuz. Asayiş cihetinden bakıyorsunuz. Ama buradaki asıl problemimizin güvenlik problemi olmadığını iyi biliyorsunuz. Eğer biz sadece kendi gücümüze güvenir ve halkı görmezlikten gelirsek, kendimizi bir zindana tıkamış oluruz. Ama eğer halk ile beraber olursak, Kürdistan'a geliş amacımıza ulaşmış oluruz. Biz buraya savaşmak için gelmedik. Biz, halkı İnkılaba kazandırmak için geldik."

 

Yine inkılab karşıtı güçlerle nasıl mücadele edileceğine ilişkin bir tartışmada halk ile sol ideoloji temelindeki silahlı grupların birbirinden dakik olarak ayrıt edilmesi gerektiğine işaretle şöyle diyor:

"Bakınız arkadaşlar! Kürdistan halkının durumu, Şah zamanındaki halkın durumuna benziyor. Şah İsrail'e yardım ediyordu. Halk da bir şey yapamıyordu. Bu durumda halkı Şah'ın yardımcısı ve İsrail'in destekçisi olarak mı görmek gerekiyor? Eğer silahlı grupları halktan ayrı tutmaz isek, ebediyete kadar Kürdistan'da savaşmamız gerekeceğini bilesiniz."

 

Brucerdi ve devrimin öncü kadrosunun (çoğu savaşta şehid düştü) Kürdistan'a ilişkin bu İslami, insani ve devrimci yaklaşımlarının ne ölçüde sürdürüldüğü ve geliştirildiği konuları ise, doğal olarak tartışmalı mevzulardır. Olması gereken konular tartışmalı olsa da, İnkılaptan sonra yaşanan ve var olan durum, kesinlikle Türkiye'den çok çok ileri düzeydedir. İran Kürdistanında atılmış her olumlu adım, İslam'ın bereketindendir. Hangi ülkede olursa olsun, Kürdlere yapılmış her haksız uygulamanın arkasında da gayri İslami düşünce ve siyasetler bulunmaktadır.

 

Müslüman Kürt Peşmerge Hareketi ve diğer bazı gelişmeleri sonraki yazıda ele alacağım.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.