1. YAZARLAR

  2. Ali Bulaç

  3. Mazlumun zulmü
Ali Bulaç

Ali Bulaç

Yazarın Tüm Yazıları >

Mazlumun zulmü

A+A-

 

Kur'an'da, ahirette kitleleri peşinden sürükleyenler ile onların arkasından sürüklenenler birbirleriyle çetin bir tartışmaya girişeceklerken tasvir edilir.

Kimi zaman sitem ve sorgulama, kimi zaman karşılıklı suçlama şeklinde olan tartışmanın esası şudur: İktidar seçkinlerinin peşine takılanlar, “Madem siz dünyada bizim liderlerimizdiniz, bizleri size tabi olmaya çağırıyordunuz –ki biz de size uyduk- o halde şimdi de bize sahip çıkın!” diyeceklerdir.

İki taraf için de trajik bir durum! Karşılıklı suçlama ve atışmalardan ister hakim güç, ister zayıf kitleler olsun, hayatlarını İlahi rıza, hak, hakkaniyet ve adaletin dışında geçirenler arasında fark yoktur. Kişinin zayıf ve yoksul olması, onu içinde yer aldığı cürümden kurtarmaya yetmez. Karl Marx, emeğe sahip olan işçi sınıfının sadece bundan dolayı üstün değeri temsil ettiğini düşünüyordu, ama salt emek her işte kullanılabilir.

Ahzab Sûresi'nde (33/67-68), yoksul ve yoksun oldukları halde, zorbalara ve suçlulara tabi olanların, ahirette şöyle yalvaracakları anlatılır: “Rabb'imiz, biz efendilerimize ve büyüklerimize tabi olduk, böylece onlar bizi yoldan çıkarmış oldu; Rabb'imiz, onlara azaptan iki katını ver ve büyük bir lanet ile lanet et!” Zulmedenlerle birlikte hareket eden güçsüz kitlelerin bu retoriğinin iki sebebi olabilir: Biri onları yanıltan liderlerine olan kızgınlıkları, diğeri iştirak ettikleri veya ses çıkarıp itiraz etmedikleri zulüm dolayısıyla geçerli olur düşüncesiyle mazeret beyan etmeleri. Fakat her ikisi de fayda sağlamaz.

Tartışma sırasında güçsüz kitleler, onları etkisi altına alan hakim güçlere “Sizler olmasaydınız, biz doğru yolda olurduk” dediklerinde, onlardan aldıkları cevap şu olur: “Hayır, siz zaten mücrimdiniz.” (34/Sebe', 31-33) Başka bir deyişle siz zaten suç ve günah işlemeye, hak ve hukuk ihlal etmeye, haram yemeye, hırsızlık ve yolsuzluk yapmaya meyilli idiniz, istekliydiniz. Siz bu cürümleri işlemiyor idiyseniz, gücünüz yetmediği, fırsat ve imkanı elinize geçiremediğiniz içindir. Bizi lider kabul etmenizin sebebi de buydu, çünkü biz suç ve günahlarımızla sizlere örnek teşkil ediyorduk, daima içinizden bizim gibi olmak geçiyor, bize özeniyordunuz. Biz sizin başarmış kişilikleriniz idik!”

Saffat Sûresi'nde (37/20-34) bir resim, dünyada nice mazlum ve mağdurun aslında birer zalim olmaya aday olduğunu ortaya koymaktadır: “Kimi kimine yönelmiş olarak birbirlerine soruyorlar: “Gerçekten sizler bize sağdan (sağduyudan ve haktan) yana gelip yanaşıyordunuz.” derler. (Diğerleri de:) “Hayır” derler. “Zaten sizler inanmış kimseler değildiniz. Bizim üzerinizde zorlayıcı bir gücümüz yoktu; hayır siz (kendiniz) azgın bir topluluk idiniz.”

Bu trajik sahneden çıkarılması gereken dersler var: Yeryüzünde Allah'a, O'nun elçilerine ve hakikate karşı kibirlenenler (müstekbirler), davalarının kanıtı olarak peşlerine kitleleri takmakta, onlardan güç ve meşruiyet elde etmekte, kitlelerin veya onlara tabi olmayı kabullenmiş zayıfların emeğini, zaaflarını, beklentilerini ve desteğini sömürmektedirler. Kitlelerin liderlerin peşinde olması onların haklı ve meşru işler yaptıkları anlamına gelmez. Zayıf kimseler de Allah'ın kendilerine büyük nimet olarak verdiği vicdanlarını ve akıllarını kullanmayıp zorbaların ve haktan sapmış kimselerin peşine takıldıkları, dünyevi menfaatler umdukları için onlar da sınavı kaybederler. Bu demektir ki, maddi yönden zayıf veya yoksul olan herkes “iyi” değildir. İyilik doğruluktan şaşmamak, gayrı meşru kazanca tevessül etmemek, zorba ve zalimlerin safında yer almamaktır. Nice yoksul ve muhtaç var ki, zorbalar ve zalimler gibi olmaya can atar. Ve nice mazlum var ki, kendi ölçeğinde güç ve imkan elde ettiğinde, işlediği zulüm diğerlerinin zulmünden beter olur. Paradoksal gibi görünür ama çoğu zaman tabi olanlar ve kendilerine tabi olunanlar birbirlerinin suç ortağıdırlar.

Bu çerçevede yapılması gereken, mazlum ve mağdurlara, hak ve hukuklarını aramaya kalkışırlarken, onları ahlaki eğitimden geçirmek; hak, hakkaniyet ve adaletin ne olduğunu öğretmek, kuvvetli hukuk bilinci vermek olmalıdır. Takvası olmayan mazlum zalim olur; eline imkan ve iktidar geçtiğinde  mağdur iken bu sefer kendisi gadretmeye başlar. Bu, tarihte el değiştiren zulüm saltanatının sürüp gitmesini sağlayan önemli sebeptir.


 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.