1. HABERLER

  2. DÜNYA

  3. ‘Liberal demokrat dünya, söylemi nefrete varan Trump’a ancak başkanlığı bittikten sonra tahammül edemez hale geldi’
‘Liberal demokrat dünya, söylemi nefrete varan Trump’a ancak başkanlığı bittikten sonra tahammül edemez hale geldi’

‘Liberal demokrat dünya, söylemi nefrete varan Trump’a ancak başkanlığı bittikten sonra tahammül edemez hale geldi’

A+A-

 

İlk kez bir ABD liderinin hesabı Twitter tarafından askıya alındı. Doç. Dr. Saka sosyal medyadaki tekelleşmenin Trump üzerinden tartışılmasını ‘talihsizlik’ olarak nitelendirdi ve ekledi: Liberal demokrat dünya, neredeyse nefret söylemi içerisinde olan Trump’a ancak başkanlığı bittikten sonra tahammül edemez hale geldi.

ABD Başkanı Donald Trump’ın düzenlediği miting sonrası Kongre binasının işgal edilmesi ve can kayıplarına varan şiddet olaylarının yaşanmasının yankıları devam ediyor. En popüler sosyal medya platformlarından biri olan Twitter ‘şiddeti kışkırttığı’ gerekçesiyle hala ABD lideri olan Trump’ın hesabını süresiz olarak askıya aldı. Sadece Trump’ın değil, onunla bağlantılı hesapları da askıya almakla kalmayan Twitter, öyle ki Fransız milletvekili Joachim Son-Forget’in kullanıcı adını ve fotoğrafını Trump ile değiştirip paylaşım yapmasının ardından, milletvekilinin hesabını da askıya aldı. 

Aynı zamanda Trump’ın seçim kampanya ekibinin de hesabını engellendi ve Trump taraftarlarına ait 'The Donald' adlı Discord sunucusu da şiddeti kışkırttığı gerekçesiyle kapatıldı. Kongre işgaliyle başlayan bu süreç adeta Trump’ın sosyal medyadan aforoz edilmesine neden oldu. 

Etiketleme furyasından, ABD başkanının sosyal medya sürgününe

Öte yandan bu Twitter’ın ilk tartışmalı kararı değil. Twitter, yakın zaman önce Rusya ve Çin ile bağlantılı olan hesapları etiketleme uygulamasına geçmişti. Anlaşılan bu etiketleme furyası sonrası ‘tehlike çanları’ bu sefer de ABD başkanı Donald Trump için çalıyor. Zira, ilk kez bir ilk kez bir ABD liderinin hesabı Twitter tarafından askıya alındı. Bu etiketleme furyasıyla başlayan süreç Trump’ın neredeyse tüm sosyal medya platformlarından sürgün yemesiyle sonuçladı.

Peki, sosyal medya şirketlerinin neyin ‘ifade özgürlüğü’ olup olmadığına karar verme hakkı var mı? Sosyal medyada belli ideolojilere yönelik yasak bu mecraları yankı odasına mı dönüştürüyor? “Çok seslilik” iddiası tamamen rafa mı kalkıyor? Sosyal medyadaki bu tekelleşmenin ifade özgürlüğüne etkisi ne derece olur? Sputnik, Bilgi Üniversitesi Sosyal Medya ve İletişim Bölümü Başkanı Doç. Dr. Erkan Saka’yla konuştu.

Doç. Dr. Saka’ya göre sosyal medyadaki tekelleşmenin ifade özgürlüğüne ne derece etki edip etmeyeceği konusunun Trump üzerinden gündeme gelmesi ‘talihsiz’ bir durum, zira Trump’ın söylemleri neredeyse nefret söylemine varıyor. 

‘Trump’a ‘bu da fikir özgürlüğü’ denilerek uzun süre sessiz kalındı’

Trump’a yapılan sosyal medya afarozunun hem yetersiz hem de geç kalınmış bir hamle olduğunu söyleyen Saka “Bu ortamda birkaç tane tekelin olduğunu görüyoruz, her halükarda bu riskli bir durum. Rekabet iyi bir şey bu konuda. Her şey tek bir şirketin elinde toplanırsa sorun oluyor. Şu anda da gidişat her şeyi tek bir şirket elinde olması belli alanlarda. Tekelleşme yerine rekabet ortamı olursa, şirketler de kullanıcı peşinde olacağı için, özgürlük alanlarının kapanacağını sanmıyorum. Ama şu anda böyle bir risk var. Nefret söylemine yakın bir söylemi vardı Trump’ın. Bu söyleme, artık başkanlığı bittikten sonra tahammül edemez hale gelmeleri bence daha önemli bir gösterge. Buna liberal demokrat dünya ‘bu da fikir özgürlüğü’ diye uzun süre sessiz kaldı. Bunlara tahammül edilmemesi lazım. Ne yazık ki sosyal medya platformları nefret yuvalarına dönüşmüş durumda. Birleşmiş Milletler gibi kurumlar neyin şiddete teşvik neyin nefret söylemi olduğunu gayet net açıklıyor” dedi.

‘Etkileşime dayalı iş modeli fikirlerin bastırılmasına yol açıyor, bu durum yalan haberlerin öne çıkmasına neden oluyor’

Sosyal medya platformları iş modellerinin etkileşime dayalı olduğuna işaret eden Saka, bu durumun fikirlerin bastırılmasına neden olduğunu söyledi: 

Aslında tartışılması gereken şey; platformların iş modeli. Bu platformların iş modeli etkileşime dayalı olduğu için sansasyonel içerik hala çok önemli bir yer tutuyor. Bunlara da epeyce tahammül ediyorlar. Bu artık fikir özgürlüğü değil, fikirlerin bastırılması. Yalnızca sansasyonun, sahte haberin, dezenformasyonun öne çıkması demek. Bu platformları özel şirket olduğu için çoğu yerde devlete boyun eğme durumu da var. Asıl mesele Trump değil, sıradan vatandaşın hakkını kim koruyacak? Burada, bu şirketler sansüre ne kadar boyun eğecekler ya da eğmeyecekler, bu önemli. Yoksa Trump son yıllarda faşist ve ırkçıların rol modeliydi.”

‘Bu platformlar kullanıcıya dayanıyor, özel şirketler veri kullanımı konusunu abartırsa son olarak WhatsApp olayında gördüğümüz gibi, kullanıcı kaçar’

İfade özgürlüğü kavramının toplumsal anlamda tartışılmasının önemli olduğunu ve her ne kadar etkisiz gibi görünse de, uzun zamandır Batı’da mücadele eden dijital aktivistlerin kişisel verileri koruma yolunda karar alıcıları da etkilediğini vurgulayan Saka, yasal düzenleme olacaksa da bunun dengeli olması gerektiğini, eğer olmazsa bu seferde düzenleyicilerin dayatmasının başlayacağını söyledi. 

Saka bu platformların kullanıcıya dayalı olduğunu ifade ederek “Bu platformlar, kullanıcıya dayalı platformlar. Şunu unutmayalım ki; bu şirketler bu konuyu abartırlarsa kullanıcı kaçar. Bunu dengede tutmaları gerekiyor. Özellikle bu son yaşanan WhatsApp’tan kaçışı düşünürsek platformların aldığı kararları gözden geçirmesine sebep olabilir. Dijital iletişim daha da hayatımıza girdikçe veri kullanılması artık kaçınılmaz. Biz artık veri üreten yaratıklarız. Burada önemli olan veriyi neye nasıl kullanacaklarını açık bir şekilde ilan etmeleri, bu durumda çoğu kullanıcı da buna karşı çıkmayacaktır dedi.

‘Dezenformasyon fikir özgürlüğü meselesi değil, bunun yayınlanması engellenmeli’

Saka En nihayetinde bunlar özel şirketler, neye hizmet edip etmeyeceğine kendisi karar verir. Kullanıcılar da buna bakarak kullanıp kullanmayacağına, alternatifleri mevcut. Kamu kuruluşları bunu yapıyorsa, bu durumda hiçbir şey yapamıyoruz. Burada hem özel şirket olduğu için kendince bir hak görebilir, neyi kaldırıp kaldırmayacağına ama bu bir sosyal sözleşmeyi zedelerse o zaman kullanıcı kaybetmeye başlar. Ama Amerika’da da, başka ülkelerde de pandemiden önce başlayan aşı, ilaç karşıtlığının nelere doğru evrildiğini görüyoruz. Bu durumda dezenformasyonun yayınlanması engellenmeli. Bu bir fikir özgürlüğü meselesi değil. Ama otoriter rejimler, hangisi olursa olsun, tabii yasaklamayı, sansürü ‘dezenformasyon bu’ diyerek yapabilir. Bu tarih boyunca görüldü, şimdi de görülecek diye ekledi. 

Öte yandan, Batı’nın bu konuda çok eleştirilebileceğini fakat en azından sansür ve ifade özgürlüğü kavramlarının konuşulabildiğini söyleyen Saka, Batı dışından gelen herhangi bir şirketin platformunu kullanmak istemediğini de ekledi. Saka “Amerikan şirketlerinin nihai olarak bir hesap verilebilirlikleri var. 10 yıl çalsalar da bir gün ortaya çıkıyor. Bundan dolayı yüzeysel de olsa utanabiliyorlar, özür dileyebiliyorlar. Diğerlerinde bunu sorgulayamıyoruz bile ne yazık ki” dedi.

Sputnik

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.