“Kutsal Dava”
Başbakan Ahmet Davutoğlu, 27 Ağustos 2014 tarihinde AK Parti Genel Başkanlığı'nı üstlendiği kongre konuşmasının unsurlarından biri, ”kültürel ve medeniyet restorasyonu”ydu.
Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığını ilan ettiği 11 Temmuz 2014 tarihinde Haliç Kültür Merkezi’ndeki toplantıda “Vizyon belgesi” açıklanmıştı.
Belgede, ”Öncü Türkiye” başlığı altında bir bölüm ayrılmıştı. ”Dünyanın medeniyet merkezi olan bir Türkiye olacaktır” deniliyordu.
AK Parti, Türk siyasetinde yeni bir tez ortaya koydu. İktidarda değişerek gelişen bir parti olmayı başardı. Aynı zamanda yönettiği Türkiye’yi de geliştirerek, dönüştürmeyi başardı.
Bugünkü Türkiye’ye kim 3 Kasım 2002’den önceki Türkiye diyebilir. Bunu yaparken sadece söylem bazında kalmadı. Değişim için güçlü bir irade ortaya koydu. Erdoğan’ın güçlü liderliği değişiminin sürükleyici gücü oldu.
AK Parti, hizmet odaklı bir parti oldu. Türkiye’yi her alanda büyüttü. Ancak geçmişte Adalet Partisi ile kısmen DP ve ANAP’ta olduğu gibi sadece yol yapıp, su getiren bir parti olmadı. Rejim kavgası verdi. Anayasa değişiklikleri yaptı, Cumhurbaşkanlığı seçimini halkın yapmasını sağladı.
AK Parti’nin büyüme sürecinde üç dönem var.
1- 2002-2007 arası- 367 kararı ve 27 Nisan-e muhtırası ile sonlandırılmak istenen 1. iktidar dönemi.
Eğer bu süreçte Erdoğan, muhtıraya karşı cevap vermese, şapkasını alıp gitse, erken seçim kararı alıp millete gitmese, AK Parti için geriye sayım başlamıştı.
2- 2007-2011 arası-dik durma dönemi- AK Parti, ”Diklenmeden dik durmayı” başardığı için seçimlerden yüzde 47 ile güçlenerek çıktı. Hakkında kapatma davası açıldı, boyun eğmek yerine mücadeleyi seçti. Ergenekon operasyonunu başlattı. Derin devletle hesaplaşmayı göze aldı. Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının atamasına ağırlığını koydu. Cumhurbaşkanı’nı halkın seçmesini sağlayan Anayasa değişikliği için sandığa gitti. 12 Eylül 2010 tarihinde ise Türkiye’de sistem değişikliğinin en önemli adımlarından biri olan Anayasa referandumuna gitti, zaferle çıktı. Kürt sorununda çözüm sürecini başlattı.
3- 2011-2015 Ustalık dönemi... Askeri vesayetin geriletildiği, EMASYA’nın kaldırıldığı, çözüm sürecinde köklü adımların atıldığı bir dönem oldu. Gezi kalkışması, 17-25 Aralık darbe girişimleri ile karşılaştı. 7 Şubat MİT krizi ile ayak seslerini işittiğimiz, Fethullah Gülen darbesi, 17-25 Aralık’la birlikte doğrudan Erdoğan’ı devirmeyi hedef aldı. Askerin verdiği muhtırayı geri çevirip, 12 Eylül darbecilerinin yargılanmasının kapısını açan Erdoğan, bu kez de Fethullah Gülen’in darbe girişimine karşı mücadeleyi seçti ve başarılı oldu.
Bu arada AK Parti Erdoğan’ın güçlü liderliği sayesinde bölünmeden, parçalanmadan kendi iç dönüşümünü sağladı. Erdoğan, Özal ve Demirel’in başaramadığı “Çankaya-Hükümet dönüşümünü ustalıkla gerçekleştirdi. Erdoğan Cumhurbaşkanı olurken, Başbakanlık koltuğuna onun desteklediği bir isim olan Ahmet Davutoğlu oturdu.
AK Parti 2015’te sadece seçimlere gitmiyor aynı zamanda 2023’ün ilk ayağını oluşturan bir döneme giriyor. AK Parti’nin hedefi Başkanlık sistemine geçmek suretiyle 2002’den beri gerçekleştirdiği dönüşümü zirveye taşımak. Bir medeniyet inşasının hedeflendiği bir süreç bu. Erdoğan, Pınarhisar Cezaevi’nden, “Erdemliler hareketi” olarak yola çıktı. Davutoğlu, AK Parti Genel Başkan adayı olduğu günlerde yeni dönemi, ”Restorasyon ve inşa süreci” olarak isimlendirmişti.
Erdoğan iktidarda olduğu sürece hiçbir zaman İslam dünyasına bigane kalmadı. İslam dünyasının dertleriyle dertlendi. Ahmet Davutoğlu, her zaman yüreğinin bir köşesinde, İslam dünyasının geleceği ne olacak sorusunu taşıdı. Zaten bu kaygısı nedeniyle Erdoğan’dan sonra emaneti omuzlarında buldu. 2015 seçimlerine giderken AK Parti, milletin önüne iddialı bir seçim beyannamesiyle çıkmaya hazırlanıyor.
Yeni Anayasa, Başkanlık Sistemi, mega projeler gibi iddialı hedefleri var. Ancak AK Parti sadece bir hizmet partisi değil. İktidarı ise millete hizmet götürülecek ve iktidar nimetlerinden faydalanılacak bir makam olarak görmüyor. Öyle görse AK Parti’nin geçmişin AP’sinden ANAP’ından ya da DYP’sinden ne farkı kalır? Öyle görse okullarda Kur’an-ı Kerim’in ve Peygamberimiz'in hayatının ders olarak okutulmasını sağlayabilir miydi? AK Parti, ”Mukaddes mücadelesi” olan, “Medeniyet tasavvuru” na sahip kitlelerin gönül verdiği bir parti. Bir davası var. 11 Eylül sonrasında ABD’de olduğu gibi bugün Avrupa’da da İslam karşıtı bir havanın oluşturulmaya çalışıldığı, İslamifobia’yı bir adım ileri taşıma gayretlerinin görüldüğü bir sırada AK Parti, buna bigane kalabilir mi?
AK Parti siyasi mücadelesinin manevi temellerini oluşturan yeni bir hedef daha ortaya koyuyor. “Kutsal Dava”
Seçim beyannamesinde hangi cümlelerle tarif edilecek orasını bilemiyorum ama AK Parti, seçmenin kalbinde karşılık bulacak olan, bir dava şuuru ile ortaya çıkacak.
Ahmet Davutoğlu’nun entelektüel kimliğinde ve “Stratejik Derinliği”nde karşılık bulan bir medeniyet inşası projesiyle ortaya çıkacak. Bunun emperyal hedeflerle, Neo İslamcılık'la filan bir ilgisi yok.
Türkiye’yi bir medeniyet tasavvuru ile inşa etmek ve Batı’da yükselen İslam karşıtlığına karşı söyleyecek bir sözümüzün olması demek bu.
İslam adına sergilenen vahşete karşı bir medeniyet projesi ile sesini yükseltme çabası bu.
Bu milletin bir kutsal davası var. AK Parti’de bunun karşılığını bulduğu için arkasında yürüdü. Eğer AK Parti AP, DYP ya da ANAP olmayacaksa, bir kutsal davasının olması lazım.
Eğer AK Parti’nin böyle bir davası yoksa, Dünyanın medeniyet merkezi olan bir Türkiye” nasıl kurulacak?
“Kutsal davamız yoksa biz de yokuz.”
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.