1. YAZARLAR

  2. Bayram ZİLAN

  3. Kürtlerin 2. Kemalizm Dönemi
Bayram ZİLAN

Bayram ZİLAN

Milat Gazetesi
Yazarın Tüm Yazıları >

Kürtlerin 2. Kemalizm Dönemi

A+A-

PKK'nin silahsızlanmadan siyasallaşmaya evrilmesi (gereken) süreci uzun zamandır takip ediyorum. Siyaseti ilgilendiren bazı olaylarda Kandil-İmralı-KCK üçgeninin alacağı tavır, pozisyon ve söylemi okumaya çalışıyorum. Bununla birlikte dünyadaki barış süreçlerini, bilhassa "İrlanda Örneği"ni inceliyorum.

Şüphesiz Türkiye'nin barışı diğer ülkelerdekine nazaran, kendine münhasır birçok nüans ve karakteristik fark barındırmaktadır. Ancak, süreci sosyolojik bir tahlil süzgecinden geçirdiğinizde üst tabakada, "Yeni Türkiye iddiası"na ve "demokratikleşme iradesi"ne uymayan tortular kaldığına müşahade edersiniz.

Bu tortuların en büyüğü, belki de en tehlikelisi "Kürtlerin İkinci Kemalizm Dönemi"ni yaşama ihtimalidir.

Bölgede son zamanlarda artan yol kesme, adam kaçırma, kendisi gibi olmayan-düşünmeyen "öteki" siyasi parti mensuplarını öldürme, dağa kaçırma, kimlik kontolleri, asayiş provaları ve benzeri olayların vuku bulması, ne spesifik, ne münferit ne de tesadüfi olaylardır.

Tüm bu olaylar, PKK'nin silah ile siyaset arasında kalmış zihinsel gel-gitlerinin dışa vurumudur.

PKK, dil ile ikrar etse bile, kalben ve aklen silahlara veda etmemiştir. Silah, halen bir "sigorta" olarak görülmektedir.

Doğrusu, 30 yıldır silahlı mücadele dönemi geçirmiş bir Ortadoğu örgütünün bir anda sılahları bırakmasını beklemek de fazla rasyonel değildir. Bunu için biraz zamana ihtiyaç vardır. Özellikle tabanını "silah gücü"yle var etmiş ve korumuş bir örgütün silahlara veda ederken endişe duyması, tabanını "sözün gücü"yle koruyabileceğine dair güven ve inanç eksikliği hissetmesi, bocalaması, hatta nadir de olsa söylemsel bazda silah kartını gösterip nostalji yapması bir yere kadar normal kabul edilebilir.

Uzunca bir zaman benim gibi iyimserliğini koruyan insanlar, PKK'nin bölgedeki "şımarıkça" tavrını, geçiş sürecinde silahlarla duygusal bir kopuşun kolay olmayacağına bağlamış ve bu şımarıklığa sebat etmiştir.

Ne var ki, bugüne kadar yapılan bütün eylemler, eylem biçimleri ve uygulanan taktikler bir bütün olarak nazara alındığında, bilhass parçalar birleştirildiğinde PKK'nin aslında bölgede "İkinci Kemalizm Dönemi"nin zeminini hazırladığı çok net biçimde görülmektedir.

Bu bir tür "Stockholm Sendromu"dur.

PKK siyasallaşırken zihnindeki ve kalbindeki silahı gömmemiştir. Silahlı şiddeti bir kenara bıraksa bile, "sivil şiddet" enstrümanını kullanarak bölge halkı üzerinde bir karabasan gibi durma pratiği geliştirmiştir.

Tıpkı cellatları gibi, PKK de bölgede kendisi gibi düşünmeyen bütün "ötekileri" yok etmek, heterojen Kürt toplumunu "homojenleştirerek" tektip Kürt modeli yaratmak istemektedir. Ve bunu sömürgeci-ittihatçı cellatları gibi "özgürlük ve demokrasi" sosuyla Kürtlere yutturmaya çalışmaktadır.

100 yılı aşkın Kürt mücadelesini kendisine ciro eden, barışı ve Kürtlerin kazanımlarını kendisine mal eden ve kendisini "Kürtlerin Mehdisi" ilan eden PKK'nin bölgedeki farklılıklara tahammülsüzlüğü, kendisi gibi olmayan hemen herkesi "hain, işbirlikçi" ilan etmesi, Kürt halkını, PKK'nin Kürtlerin özgürlüğünden ziyade kendisinin egemenliği için mücadele ettiği gerçeğiyle yüzleşmeye sevk etmektedir.

Eğer öyle olmasa, ortada devletin asimilasyoncu yaklaşımı, red ve inkarcı politikası kalmamasına rağmen, 90'lı yıllar kafasıyla "asimilasyon, red, inkar temalı" suçlayıcı açıklamar yaparlar mıydı?

Yeni Türkiye'yi, devletin bile vazgeçtiği eski Türkiye'nin köhne ve kof entrümanları ve jargonuyla eleştirirler miydi?

Toplumların vicdanı ve aynası olan annelerin çığlıklarına kulaklarını tıkar, bu masum ve apolitik çığlığı "egemenlikleri için bir tehdit" olarak görürler miydi?

Şunu artık açıkça belirtmenin zamanı gelmiştir. PKK, Kemalist pratiğin bir sonucu olarak doğmuş bir örgüttü. Ancak aynı PKK bugün Kürlerin İkinci Kemalisti konumuna evrilmiştir. Kürtleri mesele edenlerin meselesi olan "Kürt Meselesi" el değiştirmiştir. Bugün artık Kürtleri mesele eden, "yekpare bir Kürt toplum" isteyen (siyasi) PKK'dir.

Bir zamanlar Jön Türkler cetvelle "makbul vatandaş portresi" çizip, herkesi bu portredeki vatandaşa benzetmeye çalıştı. Benzemeyen herkesi "ötekileştirdi".

Şimdi aynısını siyasal PKK'nin mühendis Jön Kürtleri yapıyor. "Makbul Kürt Portresi" çiziyor. 7'den 70'e bütün Kürtleri masa başında çizdikleri Kürt tipolojisine benzetmeye çalışıyor. Benzemeyeni ötekileştiriyor...

Peki, iktidar kanadı bu sosyolojik indirgemeciliğin farkında mı?

Çözüm Sürecini inşa ederken, doğal olarak PKK'yi ve Öcalan'ı muhatap aldılar. Bu muhattaplık yelpazesini genişletemezler miydi? Paydaşları çoğaltamazlar mıydı?

Bu sorulara bir sonraki yazı da cevap arıyacağız.

@bayramzilan

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.