1. YAZARLAR

  2. İbrahim Halil Baran

  3. Kürtler ya da John Coffey Sendromu
İbrahim Halil Baran

İbrahim Halil Baran

rudaw-turkish
Yazarın Tüm Yazıları >

Kürtler ya da John Coffey Sendromu

A+A-
Stephen King’in aynı isimli romanından sinemaya uyarlanan Yeşil Yol (1999), başarılı bir sinema filminden çok daha fazlasıdır.
 
İyi bir insanlık eleştirisidir film. Başlangıç sahnesindeki vuruculuk bir mide krampı yaratır izleyenlerde; kardeşin kardeşe sevgisinin nasıl da işlenecek bir kötülüğün zeminine dönüştüğünü gösterir. Sonrasında önyargının ve ırkçılığın nelere yol açtığını, John Coffey’in ‘haklı’ olarak kendisine isnat edilen aşağılık bir suçtan, masum olduğu biline biline nasıl daha haksızca elektrikli sandalyeye götürüldüğünü ama buna itiraz edilemediğini gösterir. Çünkü Coffey, işlenen kötülüklerden, toplumdaki suçlardan ve dahası her seferinde kötülüklerin önüne geçmek için çırpınmaktan yorulmuştur. İki küçük kız kardeşe tecavüz edip öldürmüş olmakla suçlanır, oysa hakikat başkadır.  
 
Coffey, dehşet saçan ve suçlu olmasını toplum ve sistemin gözünde olağanlaştırılan iri siyah cüssesinin içinde, mistik bir güç taşımaktadır ve aslında bir başkası tarafından öldürülen kardeşleri diriltmek için geç kalmıştır. Varsa bir suçu o da budur: Kendisini adamaya geç kalmış olmak. Nitekim koca göbeğine bastırdığı iki kız kardeşle birlikte bir tarlada bulunduğu andan, elektrikli sandalyede infaz edilinceye kadar “geri almaya çalıştım ama artık çok geçti” diye sızlanıp durur.
 
Modern bir İsa tasviridir aslında John Coffey.  İncil’de geçtiği üzere İsa, “Bizler günah karşısında ölelim, doğruluk uğruna yaşayalım diye, günahlarımızı çarmıhta kendi bedeninde yüklenmiştir”.  John Coffey de tıpkı onun mucizelere sahip, dünyanın bütün acılarını yükümlenmiş bir son zamanlar mesihi gibi çarmıha (elektrikli sandalyeye),  Zeytin Dağı Yolu’nda (Yeşil Yol’da) yürür.
 
Ne var ki dünyadaki bütün kötülüklere yetişmeyi kendinde mutlak vazife olarak görmüş olan Coffey, çaresizin tekidir de. İnsanlar onu hırpalanmıştır her şeyden önce. Renginden dolayı hor görülmüştür. Suçlanmıştır. Kendisini ifade edememiştir. Okuma yazma bilmez mesela; çoğu zaman sümüğünü silmekten bile acizdir. Cüssesine inat, büyüyememiş; karanlıktan ve gök gürültüsünden oldukça korkmaktadır.
 
Kürtlere benzer bu haliyle. Ya da Kürtler, bir John Coffey Sendromu’na tutulmuşlardır. Öyle ki henüz bir ulus olarak ihtiyaçlar hiyerarşisinin ilk basamağında olmalarına rağmen, her seferinde bir şeyleri kurtarmak için kolları sıvadıkları görülür.
 
Bakalım;
 
Osmanlı, Kürlerin tarihsel mirası üzerinde tepinirken onlar, önce imparatorluğu, ardından sultanı, onu da başaramayınca hilafeti kurtarma derdine düştüler. Osmanlı’dan geriye pek bir şey kalmayınca Anadolu’yu Türklerle birlikte kurtarmaya gönül verdiler. Mustafa Kemal bir darbe ile onları bertaraf edince, kendileri için isyan ettiler ama kısa sürede olup biteni unuttular.
 
Ülkeleri dörde bölününce kurtaracak başka şeyler bulmakta mahirleştiler ve koca bir soğuk savaş döneminde proleteryayı, sosyalizmi, komünizmi kurtarmaya adadılar kendilerini. Ho Chi Minh’e, Mao’ya, binlerce Kürdün katili olan Stalin’e şarkı bile yazdılar. Yetmedi, mesela Hümeyni’ye gönül verip İslam ümmetini kurtarmaya çalıştılar. Baas’ı, Kemalizmi ve hatta Tayyip Erdoğan’ı kurtarma hikâyeleri de vardır ama uzatmanın faydası yoktur. Kendisi yara bere içindeyken herkes için hakperest kesilen bir millete ne desen boştur.
 
Yazarken insanın içi acıyor ama bu aralar yine Ortadoğu’yu ve hatta dünyayı kurtarmak için çokça teori üretiyor ve mücadele veriyorlar. Halkları kurtarıyorlar mesela, ekolojiyi düzeltiyorlar, geçmiş katliamlardan dolayı efendileri adına özür diliyorlar, kendi ülkelerini talan eden devletleri demokratikleştirmek için yarışıyorlar birbirleriyle.  
 
Özetle, kendileri için sadece devlet istemeleri gereken bir dönemde devletsiz, sınırsız bir dünya istiyorlar.
 
Böyle devam ederse, asimilasyondan şu cümleyi kendi dillerinde söyleyemeyen çocuklarına, tıpkı bir önceki yüzyılın devletsizliğini miras bırakacaklar: “Geri almaya çalıştım ama artık çok geçti!”

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.