1. YAZARLAR

  2. Oral Çalışlar

  3. Kürt sorununda akıl, izan
Oral Çalışlar

Oral Çalışlar

Radikal
Yazarın Tüm Yazıları >

Kürt sorununda akıl, izan

A+A-

Türkiye ciddi adımlarla sivilleşmeye gidiyor. Kürt hareketi bunu ne ölçüde analiz edebiliyor? Değişime büyük ölçüde kayıtsız kaldıkları söylenebilir. 

Kürt sorunu, şiddetin, silahın ve kanın öne çıktığı hemen hemen tüm toplumsal sorunlar gibi, akıl ve izan sınırlarını aşan bir boyut kazandı. Yarın ne olacağını kestiremiyoruz. Kimse net bir analiz yapamıyor.

‘Kürt hareketi’nin cephesinden bakarsak şöyle bir algı var: “Açılım başlattınız, o günden sonra 3 bin Kürt siyasetçisini tutukladınız. PKK eylemsizlik halinde iken onlarca PKK’lıyı askeri operasyonlarda öldürdünüz. Anadilde eğitim dahil ciddi bir demokratikleşme adımı atmadınız.”

Hükümet cephesinden baktığımızda ise şöyle bir tablo görünüyor: “Biz açılıma başladığımız günden bu yana en kritik dönemlerde PKK kamuoyunu ayağa kaldıracak, milliyetçi öfkeyi körükleyecek kışkırtıcı saldırılarda bulunuyor, iyi şeyler olacak diye bir beklenti oluştuğu an bir şiddet eylemi gündeme geliyor. Bölgedeki demokratikleşmeden bazı çevreler rahatsızlık duyuyorlar...”

Gün öfke günü değil

Silahlı PKK ve ona yakın yasal akımlar, Kürtlerin aktif kitlesinin önemli bir çoğunluğunun kalıcı desteğini kazandılar ve ‘bölge’de belirli bir egemenlik kurdular. PKK’nın bu kitlenin gözünde kazandığı ‘meşruiyet zemini’, Türkiye’ye egemen olan ırkçı ve baskıcı anlayışlardan enerji topluyor. Ergenekon, Kafes, Balyoz davalarında iyice gün yüzüne çıkan egemen irade, itiraz edeni zorbalıkla susturma iradesidir. Bölgede halka yıllarca kan kusturan Ergenekoncuların, PKK’nın silahlı meşruiyet zemininin üzerindeki etkileri ortada.

Militarist-milliyetçi hegemonya büyük bir sarsıntı geçiriyor. Türkiye, sivilleşme yolunda, tarihsel önemde temeller atmaya (elbette tartışılabilecek birçok nokta olsa da) devam ediyor. Çatışmadan beslenen geleneksel çekirdek, sahip olduğu egemenlik alanlarını (belki arzulanan ölçüde hızlı bir şekilde olmasa da) birer birer yitiriyor.

Kürt hareketi bunu ne ölçüde analiz edebiliyor? Yaşanan değişime büyük ölçüde kayıtsız kaldıkları bile söylenebilir. Zaman zaman “Geçmişten daha kötü bir noktadayız” değerlendirmelerine tanık oluyoruz. “Sivil Türkler, milliyetçilik konusunda, militarist Türklerden geri kalmıyorlar” gibi yorumlar yapan Kürtler bile var. KCK davası kabul edilebilir değil, mahkemelerin tutumu insani ölçüleri aşıyor, medya kışkırtıcılıktan geri durmuyor. Bütün bunları uzun uzun tartışabiliriz...

6 yıl önce Başbakan Erdoğan’la Ankara’da bir grup aydının görüşmesinden bu yana her şeye rağmen çok mesafe alındığını düşünüyorum. Özerklik, federasyon dahil birçok konu eskiye oranla çok daha rahat bir zeminde tartışılabiliyor. TRT, 24 saat Kürtçe yayın yapan bir kanal kurdu. Bazı üniversitelerde Kürt dili ve edebiyatı bölümleri kuruldu. Yüze yakın belediye BDP yönetiminde. 36 milletvekilliği ve ciddi bir meşruiyet söz konusu... Olumlu anlamda bir mesafe alınamayan alan ise ‘şiddet’. ‘Sorunun silahtan arındırılması’ konusunda çok uzun süreden beri ciddi bir ilerleme belirtisi yok.

Çözüm yolundaki kırılma noktası, ellerin tetikten çekildiği nokta olacak. Ancak silahların sustuğu noktada akıl ve izan tam olarak konuşmaya başlayabilecek. Bugün silahları bir güç olarak görenler de biliyorlar ki, yarın silahın bir anlamı kalmayacak. Ama zaman kaybedilmiş olacak. Bu noktaya gelinene kadar ocaklar sönecek, gençlerimizi toprağa vermeye devam edeceğiz.

Her iki tarafın da, çözüme giden yollara odaklanması, özeleştiriden çekinmeyen, kendi tabularının üstüne gitmekten korkmayan, ‘barış’ın ‘güç’ten daha yüksek bir değer olduğunu gerçekten kavrayabilen bir kararlılık sergilemesi gerekiyor.

Çözümü öncelikle Meclis’e taşımak ve konuşmaya oradan başlamak lazım...

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.