1. YAZARLAR

  2. Yavuz Yılmaz

  3. Kürt Sorunu ve Çatışma Kültürü
Yavuz Yılmaz

Yavuz Yılmaz

Analiz
Yazarın Tüm Yazıları >

Kürt Sorunu ve Çatışma Kültürü

A+A-

     30 yılı aşkın savaş ortamının baskın olduğu bir toplumsal zeminde çatışmasız bir siyaset üretmenin, değişik siyasal eğilimler ve partiler arasında kardeşlik bilinci oluşturmanın ve ortak bir gelecek tasavvurunun sancılarını çekiyor Kürt siyaseti. Öyle görülüyor ki, topluma bir şiddet kültürü sinmiş durumdadır ve bu kültür büyüklü küçüklü depremler üretmek durumundadır. Çatışmanın sadece yönü ve zamanını konjonktür belirliyor. Kendinden farklı düşüneni yok etme ya da şiddetle bastırma kültürü ne yazık ki,hala etkin durumdadır. Çatışma üreten paradigmanın tarihsel ve kültürel temelleri vardır ve bu temeller toplum hafızasında büyük ölçüde canlıdır.

     Bu noktada en büyük sorumluluk Kürt aydınlarına düşmektedir. Onlar ortada onlarca sorun varken Kürtlerin bir de ek olarak kendi içinde çatışmalarının yarattığı gerginliğin, sorunu daha da derinleştireceğinin bilincinde olarak sorumluluk üstlenmelidir.

     Demokratik yarış şiddet siyasetini dışlayarak, fikir ve proje etrafında yürütülür. Çatışma ortamı yaygınlaştıkça sadece devletin değil, Kürtlerin de birbirlerine karşı kullandıkları söylem demokratik olmaktan uzaklaşacaktır. Çatışma ortamının dilidir birbirini tanımlarken kullanılan hain, işbirlikçi, ajan kelimeleri. Oysa rekabet ve barış ortamının dili muhalif düşünce ve farklı düşüncelere saygıdır. Ne yazık ki, demokrat olduğunu söyleyen bazı Kürtler de söz konusu karşı taraf ya da kendinden farklı düşünen olduğunda dışlayıcı, tahkir edici,ötekileştirici dil hemen ortaya çıkıyor. Bu durum sanıldığının aksine sadece seçim dönemiyle sınırlı bir davranış biçimi değildir. Psikolojinin basit kuralıdır, insanlar olaylar karşısındaki retoriğinize değil, nasıl ve ne şekilde davrandığınıza bakarlar. Bu noktada Kürtlerin daha acil ve öncelikli sorunu kendi içindeki farklılıkları, şiddetsiz kabul etme kapasitesidir. Kendini hakikatin merkezine koyup diğer bütün anlayışları dışlamak ve yok etmeye çalışmak otoriteryenliğin dışa vurumudur. Tarihsel olarak otoriteryen tavır Türk ve Kürt siyasal aklında baskın bir tavır olarak öne çıkmaktadır.

     Herhangi bir konuda eleştiri yaparken insaf sınırlarını aşmamak,muhatabın düşüncelerini de önemsemek gerekir. İlk olarak eleştiri yaparken kullandığımız bilgiler doğru olmalıdır ve daha da önemlisi tutarlı bir temele dayanmalıdır. İkinci olarak eleştiri yaparken öfkemizin değil,akıl ve vicdanımızın doğrultusunda değerlendirme yapmalıyız. Aziz Kur'an bizi kinimiz ve nefretimizden dolayı bir kavme haksızlık yapmak tehlikesine karşı uyarmaktadır. Kin ve nefretle hiç kimse hakkında değerlendirme yapmamalı ve bu değerlendirmeyi temel alarak eylemde bulunmamalıyız.

     Önce Gezi olayları sonra 17 Aralıkta cemaatin devlet içindeki bürokratik güçleri tarafından organize edilen operasyona Öcalan ve PKK'nın sıcak bakmaması ve desteklememesi, muhafazakar tabanda var olan PKK karşıtlığını daha da yumuşattı. Bu 17 Aralık operasyonunu yapanların öngörmediği bir sonuçtu. Öngörülemeyen ikinci sonuç İktidarın tekrar demokratikleşme hamlelerine hız vermesi olacaktır.

     Bu noktada İslami düşünce sahipleri ve iktidar Kürtlere borçludur. Gezi ve 17 Aralık sürecine bir de Kürtlerin eklemlendiği düşünüldüğünde, iktidar acısından süreç çok daha sıkıntılı geçeceği muhakkaktır. Ne var ki, Kürt siyasetinin önderleri başarılı bir şekilde Kürt muhalefeti bu sürecin dışında tutmayı başarabilmiştir.

     Öyle görülüyor ki, Kürtler siyasal yönden olgunlaşmış durumdadır. Bu durum Türkiye’deki barış arayışlarının başarısını büyük ölçüde artırmaktadır. Unutmamak gerekir ki barış savaştan çok daha kırılgan ve çok daha dikkatli götürülmesi gereken bir süreçtir. İçeride ve dışarıda çok sayıda çıkar grubunun ve ülkenin bu süreci ortadan kaldırmaya dönük çalışmaları dikkate alırsak sürecin ne kadar hassas bir çizgi üzerinde ilerlediğini anlayabiliriz.

     30 Mart sonuçları nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, Türkiye’nin en önemli sorunu Kürt sorunu olmaya devam edecektir. Kürt sorunu hem Kürtleri hem de bağlantılı başka sorunları tetiklediği için çözümlenmesi gereken en önemli sorun olarak ortada durmaktadır. Kuşkusuz atılan adımları, alınan mesafeyi, çatışmasızlık sürecini ve bu sürecin yarattığı güven duygusunu küçümsemeden, sorunu kökten halledecek daha radikal adımlar atmaya iktidarı zorlamak gerekmektedir. Ak Parti süreçte hem eleştirilmeli hem de devletin sadece güvenlik üzerine inşa ettiği Kürt siyasetini aşarak, barış sürecini başlatan parti olmak konumunu unutmamak gerekir.


 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.