Kürt meselesi neden yerinde sayıyor?
“Kürtçe eğitim:
- Kürtçe öğretime evet ancak Kürtçe eğitimi uygun görmüyoruz - Çok etnik kimlikli bir ülkeyiz ama üst kimliğimiz Türk'tür. Eğer eğitimi çeşitlendirirseniz bölünmeye yol açar. Belçika'nın hali ortada.-Yasaklarla bu zamana kadar sorun çözülmedi.” (ilgili haber, ufkumuz.com)
01.01.2009 tarihinde TRT 6 (ŞEŞ) ile başlayan rahatlama, medyada Kürtçe yayın serbestisi ve en son olarak 5. Sınıftan itinaran Kürtçenin(kurmanci ve zazaki) seçmeli ders olarak kabul edilmesi, çok az da olsa birer merhale olmakla beraber, bahsettiğimiz sorunun nihayi çözümüne ilişkin olmaktan çok uzaktır.
Sıradan bir insan olarak şunu söyliyeyim ki, yukarıda ifade ettiğim üç durum kabul edilmedikçe Kürt meselesi çözülmez. Ne sadece, Kürt kimliğinin tanınması, ne sadece eğitim, ne de sadece yerel yönetimleri güçlendirme bu işi çözecektir. Üçü birlikte ancak, çözümü sağlayacaktır. İşin ilginç yanı hala, bu üçünden biri hakkında bile, en azından siyası aktörler tarafından kabule yanaşılmamıştır.
1 - 1071 de Melzgirt zaferinden beri iç ve batı anadoluya giren selçuklu Türkleri, o zaman Türkiyenin şimdiki Doğu ve Güney doğu bölgesinde hüküm süren Mâlâ Badê’yi, Nubihar yayınları arasında çıkan Osmanlı ordusu subayı daha sonra Irakta Ulaştırma Bakanlığı yapan “Kürtler ve Kürdistan Tarihi” kitabını Kürtçe kalema alan Muhemmed Emin Zeki bey’in bildirdiğine göre; Daha önce Mervanilerin veziri olan bir zatın komutasında askeri güç gönderilerek Mervaniler yıklımıştır. Mâlâ Badê veya Mervaniler; Miladi 984 tarihinde Bir Kürt aşiretinden olan Bad(z) tarafından Erçişten başlayarak kurulmuş, 1085 te Selçuklular tarafındann yıkılmıştır. Tarihçilerin bildirdiğine göre yaklaşık 10.000 kuvvetle Mervaniler, Bizanslılara karşı savaşan Müslüman Seşçuklu Türklerine Melazgirtte yardım etmiştir.
Diyarbakır dahil diğer Kürdistan beylerini kendine tabi kılarak, fazlasıyla Kürtlerlerin içinde bulunduğu ordusuyla, 1187 de Kudüsü tekrar feth edip, 3. Haçlı seferini bertaraf ederek, Batı dünyasında en fazla tanınan doğulu sultan muhteşem Selahaddin’in kurduğu Kürt-İslam Eyyubi İmparatorluğunun,(Büyük Selçuklular ve Anadolu Selçukları Resmi dilleri Türkçe olmayıp, Farsça ve Arapça olduğundan tarif için Türk-İslam devleti diyebiliyorsak, Eyyubilere de bu isim uygundur) 1193 te vefatından sonra, kardeşleri ve evlatları arasında çekişme devam etmekle birlikte, tekrar bir düzen sağlanmıştır. Ve hatta 1248 de 7. Haçlı seferini de defetmişlerdir.
3 - Kürtler, Kürdistan bölgesi, 1502 yılından kurulan, İran merkezli Şii Safevi Devleti nüfuzu içinde beylikler halinde iken, Osmanlı Sultanı Yavuz Selimin 1514 tarihinde Çaldıranda, Safevi Şahı İsmaili mağlup edince, Osmanlı sarayında danışman bulunan, Kürt İdrisi Bitlisi’nin çabalarıyla, 25 Kürt Beyi Amasyada imazlanan anlaşma ile, sunni(ehli sünnet) osmanlıya bağlanmışlardır. Asker talebi olduğundan Osmalıya asker verilecek , Osmanlı da Kürtlere herhangi bir saldırı olması halinde, himaye edecek şeklindeki bir anlaşmayla Kürt beyler tek tek ve iç bağımsızlıklarını koruyarak tabi olmuşlardır.
4 - 1514 ten itibaren de sürekli 1639 Osmalı İran sınırını belirleyen tarihe kadar da hem osmanlılar hem safeviler, Bir kısım kürt bey ve aşiretlerini birbirlerine karşı kullanmışlardır. Genellikle Safeviler kendi tarafındaki Kürt aşiret ve beylerini asker olarak istihdam edip, Osmanlıya bağlı Kürt bölgelerine saldırmışlardır. Osmanlılar da kendi tarafındaki Kürt beylerini organize ederek asker toplayıp, safevilere karşı savşmışlardır. 1639 da yapılan ve günümüze kadar hala süren Kasri Şirin anlşaması yapılmış diye, elbette ki, savaş çıkmamış ve bu sınırlar ihlal edilmemiş demek değildir. Bu karşılıklı savaşlar, o kadar çoğalmış ve Kürt coğrafyası ve halkı o kadar zarar görmüştür ki, bu anlaşmadan 11 sene sonra 1650 de Doğubeyazıt’ta doğan Ahmedi Xaniye, kürtlerin bu perişan ve ayak altında ezilen topraklarını ve dökülen kanlarının durması için millet olarak birlik fikrini ve tek bir hükümdar altında organize olmalarını, ciğeri yanmış gibi feryadu figan derek Mem û Zin’inde terennüm etmesine sebep olmuşlardır;
Bif‘kir, ji ‘Ereb heta ve Gurcan Kirmancî ye bûye şubhê burcan | Düşün, Arabistandan Gürcistan’a dek, Kürtler dayanmıştı çelik kale tek. |
Ev Rom û Ecem bi wan hesar in Kirmanc-i hemî li çar kinar in | Kürtler dört yanda da kılmıştı karar, Rum’la Ecem ona olmuştu duvar. |
Her du terefan qebîlê Kirmanc Bo tîrê qeza kirîne amanc | Kurmanci kabilelerini her iki taraf, Kaza oklarına etmişti hedef. |
Goya ko li serhedan kilîd in Her ta’ife seddek in sedîd in | Kürtler sınırlarda sanki kilitti Her bir aşiret de çeperdi, setti. |
Ev qulzimê rûm û behrê tacîk Hindî ko bikin xurûc û tehrîk | Rom ve Fars deryası karşılaşanda Kükreyip coşanda, aşıp taşanda |
Kirmanc dibin bi xwîn mulettex Wan jêk ve dikin misalê berzex | Kürtler kan içinde yüzer, kalırdı Boğaz tek ortadan parçalanırdı. |
**** | **** |
Hindî ji seca‘etê xeyûr in Ewçend ji minnetê nefûr in | Ne kadar mertliğe düşkünse onlar O kadar minnetten nefret duyarlar. |
Ev xîret û ev ‘uluwwê himmet Bû mani‘ê hemlê barê minnet | Erdemi, erliği; bu tabiatı Bırakmaz üstüne alsın minneti. |
Lew pêk ve hemîşe bêtifaq in Da‘im bi temerrud û siqaq in | Birbirine karşıt, hasımlar ancak Odur ki, arada yoktur ittifak. |
Ger dê hebûya me ittifaqek Vêk ra bikira me inqiyadek | Şayet birlik nasip olsaydı bize, Sırt-sırta verseydik birbirimizle |
Rûm û ‘ereb û ‘ecem temamî Hemiyan ji me ra dikir xulamî | O zaman Rom, Arap, Ecem cümleten Hizmetkarlık ederdi bizlere hepten. |
Tekmîl dikir me dîn û dewlet Tehsîl dikir me ‘ilm û hikmet | Biz de tamamlardık din ve devleti Biz de öğrenirdik ilmi, hikmeti. |
**** | **** |
Bextê me ji bo me ra bibit yar Carek bibitin ji xwabê hişyar | Bahtımız bizlere gönüldeş olsun Bir kere uykudan kalkıp uyansın. |
Rabit ji me jî cihanpenahek Peyda bibitin me padişahek | Bizden de bir chan sığınağı kalksın Kendi padişahımız tezahür etsin |
Şîrê hinera me bête danîn Qedrê qelema me bête zanîn | Hüner kılıcımız hakkına ersin. Kalem değerimiz artık bilinsin |
Derdê me bibînitin ‘ilacê ‘Ilmê me bibînitin rewacê | Artık derdimize ilaç edilsin. Bizim ilmimiz de revaç edilsin |
Kaynak: Ahmedî Xanî, Mem û Zin, http://cizrelim.net/Forum.asp
6 - Cumhuriyet sonrası özellikle 1925 tarihi, işin kırılma noktası değil kopma noktasıdır. Kürtler, Milliyetleri ile birlikte eğitim, kültür ve tarihleri inkar edilmiş ve yasaklanmıştır. Bu öyle bir yeni durumdur ki, Dünya Tarihinde daha önce hiç benzeri yaşanmamış bir durumdur. Eskide imparatorluklar, yeni bir memleketi fetih veya işgal ettiğinde, o yörede mevcut yönetim veya yönetimlerden bağlılık alınırdı. Veya o saltanata son da verilirdi katliam yapılırdı, fakat yine o milletin milliyeti, dili ve eğitim ve kültürü yasaklanmazdı. Bu bütün diğer imparatorlık ve devletler için geçerli olduğu gibi Osmanlı Devleti için de geçerlidir. Çünkü 1514 ten ta 1839 tanzimata kadar tek tek beylikler halinde olsa da yine siyasi otoritelerini tanımıştır. Bu tarihtan sonra tek tek olan beyliklerine yani siyasi otoritelerine son verilse bile, milliyet oluşları ve dilleri ve kendi içindeki kültür ve eğitimleri yasaklanmamıştır.
7 - Şimdiki dönemde, özellikle Ak Partisine verilen Kürt oyları sanki, hiç Kürtlüğe dair hiçbir talebi barındırmıyor gibi algılanmaktadır ki, kısmen doğru olsa da bütünü için, bu çok yanlış bir algıdır. Yani sözkonusu Partiye verilen bu Kürt oyları, belki bu sorunu çözer diye verilirken, içinde hiç Kürdi bir talep barındırmıyor diye yorumlanmaktadır. Kürtlerin Ve Kürdistandaki oyların neredeyse % 50 si bu partiye gitmesi, bu yalnış algı ve yorumlamadan; bunlar bizim her zaman kuvvetimiz ve dayanak noktamızdır gibi, çözüm için daha ileri adımların atılmasına engel olunmaktadır. Halbu ki Kürdistanda bir şekilde herbirisi rejimin bir seceyasını müdafaa eden diğer iki Partiyi marjinalleştirmeleri, buna karşılık bu partiye yapılan teveccüh, sivil insanları resmi ideolojiye tepkisinden kaynaklanıyor ki, buda kemalizmin dini değerler dahil, dinin de kabul etmediği ulusalcı bir temel üzerine oturtulan ve diğer milletleri, özellikle Kürtlerin temel hak ve hürriyetlerin inkar ve yasaklamasına bir tepki olarak teveccuh etmiş olduğu her halükarda anlaşılabilir bir gerçektir.
8 - Bundan sonraki süreç, hiç eski tarihi süreçlere benzemiyor; Eskide Kürtlerin çoğunluğu kırsal kesimde yaşıyordu. Eğitim oranı çok azdı. Tarım ekonomisine dayanıyordu. Genellikle İstanbulda hammallık yapanlar hariç, dünya ile irtibatları olmayan Kürdistan dağlarında yaşıyorlardı. Şehirde fazla olmadığından sosyal ve siyasal talepleri fazla gözükmüyordu.
Bütün bunları nazara aldığımızda, Türkiye cumhuriyeti, Kemalist projesi gereği bir kısım Kürtleri asimile etse, veya münasebetler içerisnde bulunup bereber hareket edeceği kontrolünde ki önemli bir kısım Kürtlere güvense de, önemli ve daha fazla Kürt kesimlerde kontrol ve ideolojisne muhalefet edip temel hak ve hürriyetlerinin talebine devam edip zorlayacaklardır.
İşte tam bu aşamda, eğet Türkiye insan hak ve hürriyetine ve Kürtlerin fıtrattan gelen millet oluşuna, Anadilde eğitimine ve Coğrafyalarında demokratik bir şekilde yönetim erkine, kendisi bizzat imkan sağlasa, hem Türkler, hemde Kürtler kazanacaktır ve dış güçlerin müdahelesine fırsat verilmemiş olduğundan, çok ucuz bir şekilde fazla pahalıya mal olmadan çözüme kavuşacaktır. Son günlerdeki görüşme trafiği de bu ihtiyaçtan kaynaklandığını his ediyorum. Eğer bizzat Türkiye, kendi meşru kurullarında, bu işe çözüm sunmazsa, bu günkü şartlar eskisi gibi olmadığından ne Türkiye rahat edecek ne de Kürtler rahat yüzü görecek, netice ne olursa olsun, bunun tahribatını getirileriyle kıyas yapıldığında fazla yararı olamayacaktır.
UFKUMUZ.COM
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.