1. YAZARLAR

  2. Ahmet Meroğlu

  3. Kürt Anneleri
Ahmet Meroğlu

Ahmet Meroğlu

Yazarın Tüm Yazıları >

Kürt Anneleri

A+A-

Kürt anneleri, yalnızlığın, acının, trajedinin, yoksulluğun, çaresizliğin, ezilmişliğin diğer ismidirler. Yalnızlığın, diğer ismidirler; çünkü onlar evde, çarşıda, pazarda, hastanelerde, meydanlarda ve mahpuslarda hep yalnız kaldılar. Barışın simgesi olan Kürt annelerin beyaz tülbentleri ise, adeta acılarının, dramlarının ve kara bahtlarının örtüsü gibidir.

 Kürt annelerin meydanlarda kalabalıkların içinde olduğuna bakıp aldanmayın. Çünkü onlar, o kalabalıkların içinde de yalnızdırlar. Tıpkı evlerinde bütün ev halkı, televizyon izleyip zaman geçirirken, onların, televizyon odasının bir köşesinde büzülüp dertlerine dalıp giderken arada bir ‘kısın şu televizyonun/şeytanın sesini kulaklarım gitti;’ demeleri gibi. Filmlerin ağlama sahnelerinde kendilerini bulmalarından olsa gerek, hep bu neden ağlıyor diye sordularsa da hiçbir zaman kendilerine tam olarak anlatıl(a)madı.

 Evet, onlar nasıl evde, izlemek zorunda kaldıkları filmi ya da haberleri hep öylece bakıp anlamadıkça kahroldularsa, meydanlarda da ellerine verilen pankartlarda, ne yazıldığını bilmeden büyük cezalar aldılar. Ve hiç anlamadan izledikleri televizyonlara haber olacakları ise, hiç akıllarından bile geçmemiştir.

 Kürt anneleri, şifa bulmadıklar halde, hastalandıklarında ısrarla hep hekimlerin yolunu tuttular. Çünkü onlar, doktora gittikleri hastanelerde, hastalıklarını tam olarak ifade edemeyeceklerini düşündükçe, ayrıca kahroldular. Zira, kendi hastalıklarını kendi dillerinde dile getirmeleri yasak olması, kendi hastalılarından daha acı verdi, onlara. Nitekim ne çok duyduk, ‘doktor yüzüme bile bakmadı oğlum,’ demelerini.

Dilleri ‘bilinmeyen’ ve‘anlaşılmayan’ bir dil olunca dertlerini ve acılarını dile getirmeleri de imkânsızdı(r). Zılgıt çalmaları bile yasak olunca, ana dillerinde inlemekten başka çareleri olmadı. Zira dillerini yasaklayan mantalite için bu durum büyük bir marifettir. ‘Devlet babanın’ çocuklarına, eşlerine…verdikleri cezalar yetmiyormuşçasına, cezaevi görüşmelerinde ‘Türkçe konuş, daha çok konuş’ ‘önerileriyle’, adeta onlarla dalga geçip onları, daha da aşağılayıp inleterek acıya boğdu. Hele meydanlarda çaldıkları zılgıttan bile ceza alıp, mahpuslara girmeleri, nasıl izah edilebilir ki..

Ekseriyeti hiçbir şekilde okul ve şehir yüzü görmeyen Kürt annelerinin kendilerini metropollerin meydanlarında bulmaları ise, Kürt sorunun ne derece derin olduğunu, anlamak isteyene ziyadesiyle izah etmeye kâfidir. Çünkü Kürt anneleri, kocalarından izinsiz komşularına kadar bile gitmezken, kendilerini meydanlarda bulmaları, aslında zulmün ne denli büyük olduğunu gösteriyor. Kimi dağa çıkan oğlunu, dağdan indirme düşüncesi ile, kimi kim vur duya giden çocuklarının, kocalarının, kardeşlerinin acılarını dindirme ve öfkelerini yatıştırmak için, kendilerini zorunlu olarak meydanlarda buldu.

Esasında Kürt gençleri, Kürtlere yapılan zulümlere karşı ve ana dilleri için dağın yoluna koyulurken, Kürt anneleri ise çocuklarını dağ yolundan çevirmek ve yaşadıkları zulmü dile getirebilmek için meydanlara inmek mecburiyetinde bırakıldılar.

Dahası Kürt anneleri çocuklarına koydukları isimleri devlet beğenmedi; değiştirdi. Bu defa da devletin Kürt çocuklarına koyduğu isimleri (dağa çıkanların) PKK beğenmeyip değiştirdi.

Kürt anneleri ise, yeter ki çocuklarımız ölmesinler diye beyaz tülbentleriyle meydanlarda çırpınıp inledilerse de, maalesef buna güçleri yetmi(di)yor. Trajik olan da, Kürt anneleri canlarından olan çocuklarına, hangi isimle sahip çıkacaklarına,  acıyla şaşıp kalmaları..

Hele çocuklarını yitirdikleri yetmiyormuş gibi meydanlarda itilmeleri, tekmelenmeleri, dipçiklenmeleri, şiddete, gaz bombalarına ve tazyikli sulara maruz kalmaları artık sıradan bir durum haline gelmiş.

Bir diğer acı durumsa; onlar bu acıları dindirmeye çalışırken kendilerini buldukları meydanlar, onları öz benliklerinden, öz kültürlerinden, İslami ve örfi değerlerinden alıp koparılmasıdır. Yani onlar, temel haklarına özgürce sahip olmak ve öfkelerini dindirmek için meydanlara inerken, ithal ideolojiler onları özgürleştirme adı altında İslami ve kültürel değerlerinden etmesi ise, ayrıca başlı başına bir vakadır; bir istismardır. Zira ne 8 Martlar onlara değer biçebilir; ne de onlar, 8 Mart kadınlarıdırlar. Nitekim bu zevatın özgürlükten anladığı, öncelikle kadınları örfi ve İslami değerlerinden koparıp, açılıp saçılmalarını sağlamaktır.

 Ayrıca ne hazindir ki, Kürt annelerin öz değerleri ve barışın da simgesi olan Kürt annelerin beyaz tülbentleri, bu gidişle resmi ideolojinin de özünü oluşturan uyduruk yerel ideoloji (Kemalist) ve ithal ideolojilerle zamanla yok olacağıdır.

 Evet, ey Kürt annelerini evlerinden, köylerinden ve tandırlarının başından şehirlere sürüp meydanlara mecbur bırakan ve Kürt annelerin yüreğini yangın yerine çeviren katil zihniyet! Bunu çok iyi bilin ki, masum Kürt annelerin ahı, yakanızı bırakmayacaktır. Ve ey Kürt annelerin acılarını istismar eden ithal ideolojilerinin savunucuları.. Kürt annelerini özgürleştirme adı altında, öz değerlerinden kopararak dertlerine derman bulamazsınız!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.