1. YAZARLAR

  2. Vahap Coşkun

  3. Kürt Anasını Görsün Artık!
Vahap Coşkun

Vahap Coşkun

Serbestiyet
Yazarın Tüm Yazıları >

Kürt Anasını Görsün Artık!

A+A-

     Bundan bir yıl kadar önce, Suriye’de Esad rejimi, kendisine karşı cepheyi genişletmemek adına Kürtler'e dönük bazı adımlar attı. Vatandaşlık haklarını tanıdı, tutukluları salıverdi ve askeri güçlerini Kürt bölgesinden çekti. Suriye Kürdistanı’nda kontrol Kürtler'in eline geçmişti.

     Bu gelişme, Türkiye basınında alarm zillerinin çalmasına neden oldu. Suriye’nin kuzeyinde bir PKK devleti kuruluyordu. İç barışımız torpilleniyor, huzurumuz ortadan kaldırılıyordu. Suriye’nin toprak bütünlüğü bizim için önemliydi, bir emrivaki ile Suriye’de Kürtler'in özerk bölge kurmasına müsaade edilemezdi. Siyaset de aynı telden çalıyordu. Başbakan Erdoğan, Suriye’de bir akıl tutulmasının yaşandığını belirtiyor ve Türkiye’nin Suriye’de “Bir oldubittiye izin vermeyeceğini” ilan ediyordu.

     Kürtler'in yabancısı olduğu bir dil değildi bu. Irak’ta Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (KBY) oluşumu sırasında da aynı dile maruz kalmışlardı. Tarihin kaydettiği en kanlı diktatörlerden biri olan Saddam’ın komşuluğundan rahatsızlık duymayanlar, Kürtler'in kendi topraklarında bir yönetim kurmalarından derin öfkeye kapılmışlardı. Irak’ın toprak bütünlüğü en büyük derdimiz haline gelmiş, Barzanî ve Talabanî’ye hakaretler yağdırmak bir “millî görev”e dönüşmüştü. Aslında aşağılanan sadece bu iki lider değildi, onların şahsında tüm Kürtler'di. Nihayetinde Barzanî ve Talabanî “postal yalayıcıları”, “emperyalizmin uşakları”, “ilkel aşiret reisleri” idiler, Kürtler de onların peşindeki yığınlar.

     Gün geçti, devran döndü. Talabanî Irak’ın Cumhurbaşkanı, Barzanî ise KBY’nin Başkanı sıfatını aldı. Türkiye’nin en yakın müttefikleri oldular. Hükümet, büyük umutlar bağladığı “komşularla sıfır problem” politikasında en büyük verimi Kürtler'den aldı. Ortadoğu’da neredeyse her ülkeyle sorunlar yaşarken KBY ile ekonomik ve siyasî ilişkilerini geliştirdi.

     Kürt alerjisi devam

     KBY tecrübesinin, Türkiye’nin Kürt stratejisinde bir değişiklik yaratması beklenirdi. Nitekim korkulara dayanan siyasetin iflas ettiği görülmüş, işbirliğine ve karşılıklı saygıya dayanan bir ilişkinin hem Türkiye’ye hem de KBY’ye kazandırdığı açığa çıkmıştı. Barzanî’nin söylemine müracaat edersek, Kürtler'in özgürlüğünün anlamı, “komşularımıza karşı savaş, saldırı ve tehdit değil; huzur, yaşam ve bölge ekonomisinin gelişmesi” idi.

     Ancak geçen yıldan beri Suriye Kürdistanı’nda yaşananlara verilen tepki, bu konuda halen sorunlu bir zihniyetin devlete hakim olduğuna işaret ediyor. Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) sınırdaki bazı noktaları kontrol altına alması, Türkiye’de tansiyonu ve paniği yükseltti. Gazeteler halka korku pompalayan manşetlerle çıkmaya başladı, siyasetçiler ise tehdit savurmaya. Sınırın El- Nusra’nın elinde olmasına göz yumanlar ve bundan endişe duymayanlar, PYD’yi en büyük felaket olarak kodladılar, El- Nusra’ye tek laf etmeyenler sıra PYD’ye gelince “ateşle oynama” diyerek aba altından sopa gösterdiler.

     Şurası açık: Türkiye’de hâlâ bir Kürt alerjisi / korkusu var. Bu nedenle gerek iç ve gerek dış politikayı belirlerken, Kürtler'in yararına olan her gelişmeyi Türkler'in / Türkiye’nin zararına gören bir bakış hemen devreye giriyor. Bu siyaset başlıca üç açıdan sıkıntılı.

     Karar hakkı Kürtler'in

     Bir, gerçekçi değil. Ortadoğu’da kartlar yeniden karılırken, Kürtler'e yüzyıl önceki statükoyu dayatmanın bir mantığı yok. Saddam sonrasında Irak’ın eskisi gibi kalması nasıl mümkün değildiyse, artık Suriye’nin de eskisi gibi devam etmesi düşünülemez. Saddam yıkıldıktan sonra Irak’ta tarih değişti ve Kürtler kendi bölgelerinde bir düzen inşa ettiler. Muhtemelen Suriye’de de bundan sonra böyle bir süreç işleyecek. Türkiye’nin buna çabuk adapte olması, kendi lehine sonuçlar doğurur.

     İki, ahlakî değil. Kürtler'in nasıl ve hangi düzen içinde yaşayacaklarına karar verme hakkı, Türkiye’ye değil, Kürtler'in kendisine aittir. Bağımsızlık, federasyon, otonomi veya benzeri statülerden hangisinin kendilerine uygun olacağına karar verecek olan Kürtler'dir.

     Ve üç, bu siyaset son derece yaralayıcı. Hikaye bilindik, ama tekrarında zarar yok: Bir Laz ve bir Kürt idama mahkum olmuşlar, infazlarını bekliyorlar. Cellat, önce Kürt’e son isteğini soruyor. Kürt “Anamı görmek istiyorum” diyor. Sonra Laz’a dönüyor, onun isteği ise “Kürt anasını görmesin” oluyor. Türkiye’nin dünyanın herhangi bir yerinde Kürtler'in bir kazanıma sahip olmasını tehlike addetmesi ve otomatikman karşı çıkması, bana fena halde bu hikâyeyi hatırlatıyor.

     Barış süreci unutulmamalı

     Bu politika sadece belli bir bölgedeki Kürtler'i değil, bütün Kürtler'i yaralıyor ve tepkilerini çekiyor; bu nedenle en kısa sürede terk edilmeli. Geçmişin hataları bir kere daha tekrar edilmemeli. Dün Kürdistan Demokrat Partisi’ne (KPD) ve Kürdistan Yurtseverler Birliği’ne (YNK) karşıt tavırlar alınması yanlıştı, bugün de PYD’nin düşman bellenmesi. Yapılması gereken Kürtler'le birlikte hareket etmektir. Bunun Suriye özelinde manası, başta PYD olmak üzere Suriye’deki bütün Kürt gruplarla iyi ilişkiler geliştirmektir. PYD, öteden beri buna hazır. PYD Lideri Salih Müslim, Amberin Zaman’a verdiği mülakatta Türkiye ile işbirliğine hazır olduklarını bir kez daha açıkça ortaya koydu: “Hepimiz aynı halkız neticede. Biz Türkiye ile dost olmak istiyoruz. Birlikte barış ve huzur içinde yaşamak istiyoruz.” (Taraf, 20.07.2003)

     Suriye Kürtleri ile kurulacak ilişkinin niteliğinin, yürümekte olan barış sürecini de doğrudan etkileyeceği hatırda tutulmalı. İlkeli bir işbirliği sürece olumlu yönde tesir eder, tehditkâr ve hasmane bir yaklaşım ise süreci zorlaştırır. Suriye’deki Kürtler'le kavga ederken, barış sürecinin sağlıklı işlemesi düşünülemez. Türkiye Kürtler'in özgürlüğünden tedirginlik duymamalı, Kürtler'le beraberliğe açık olmalı. Dünya ve coğrafya değişiyor zira. Kürd'ün anasını görme vakti geldi.

     RADİKAL 2

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.