1. YAZARLAR

  2. Zeki Savaş

  3. Kürdistan Birleşik Federasyonları
Zeki Savaş

Zeki Savaş

Yazarın Tüm Yazıları >

Kürdistan Birleşik Federasyonları

A+A-

Kürd ve Kürdistan meselesi, siyasi coğrafya bakımından Ortadoğu'daki önemli bölgesel bir soruna tekabül etmektedir. Soruna çözüm arayışları ile sorunun mahiyeti arasında tenasübün olması için konuya külli/bölgesel  bağlamda yaklaşmak gerekmektedir. Bu sebeple ülkeler bağlamında geliştirilecek cüz'i çözüm önerileri, meseleyi esastan halletmeye kafi gelmeyecektir.

Araplar'da "küllü şey'in yerci'u ila aslihi" diye güzel bir deyim vardır. Yani her şey eninde sonunda aslına dönecektir. Bugün Türkiye, Irak ve Suriye arasında parçalanmış olan Kürdler, asırlar boyunca birlikte yaşamışlardı. Aralarından ne sınır vardı, ne de farklı ülkelere aidiyet konusu. Kürd, Kürd idi. Suriyeli, Türkiyeli, Iraklı Kürd yoktu. Dil birliği, din birliği ve tek bir Kürd devleti olmasa da en azından siyasi coğrafya birliği vardı. Asıl olan birlikte olmalarıydı. Birinci Dünya Savaşı'nı müteakiben bu asalet, egemen güçler tarafından bertaraf edilerek Kürdler'e arızi bir durum tahmil edildi. Aralarına tel örgüler çekildi ve farklı aidiyetler kendilerine dayatıldı.

Arızi olan her durum, geçicidir, geçici olmak zorundadır. Çünkü arızi olan, aslın yerini alamaz. Arızi olan, iğreti durur. İğreti duran da değişmek zorundadır. Yaklaşık bir asırdır Kürdlerin içinde bulunduğu durum, arızidir, iğretidir, muvakkattir. Muvakkat olan halden, asla geçiş kaçınılmazdır.

Toplum yöneticilerinin ve siyasilerin bu gerçeği dikkate alması, bu gerçek üzerinden siyasal projeler üretmesi, herkesin salahıyla sonuçlanacak çözüm yollarına ulaşmayı kolaylaştırır. Mezkur üç ülkenin siyasi yöneticileri, basiret ve feraset göstererek Kürdlerin, kendilerine tahmil edilen arızi durumdan asli pozisyona geçmelerine imkan tanır ve yardımcı olurlarsa, bu geçişin neticesi sadece Kürdler için değil, başta mezkur üç ülke olmak üzere tüm bölge için hayırlı gelişmelere vesile olur. Aksi halde, çıkabilecek her bölgesel savaşta bu dönüşümler belki de matlub olmayan koşullarda gerçekleşecek ki, neticeleri hem Kürdler için hem de diğerleri için ağır olabilecektir.

Eğer Irak'ın içinde yer alan Kürdlerin sorunu Bağdat yönetimlerinin iradesiyle çözülseydi ve federasyon hakları kendi aralarında anlaşarak verilseydi, muhtemelen Irak Amerika tarafından işgal edilemeyecekti veya işgal edilseydi bile, işgal sonucu böyle bir değişim yaşanmayacaktı. Eninde sonunda gerçekleşecek olan bir çözümü bölge insanı olarak kendimiz yapmaz isek, sonunda dış güçlerin müdahalesi neticesinde çözüm kendini dayatacaktır. Çözüm dayatılınca da "dış güçler bizi böldü" kolaycılığına sığınacağız. Hayır! Dış güçler sağlam bünyeleri bölemez. Biz bünyemizi sağlamlaştıramadığımız için dış müdahaleler bünyemizin parçalanmasına yol açıyor. Dış güçlerin bölmek istemesi, onların temel özelliklerindendir. Önemli olan, onların arzusu değil, bizim kendimizi sağlam tutmamızdır. Eğer İslam ümmeti, İslami dünya görüşü temelinde ulusal egemenlik haklarını koruyarak çözüm geliştirip uygulasaydı, hiçbir dış güç onları bölemezdi. İşgale maruz kalıp bölünmek, dış güçlerin değil, iç zaafların sonucudur.

Irak'ta yer alan Kürdler, Amerika işgalinin yol açtığı kargaşa ve boşlukta federasyon hakkına kavuştu. Irak'ın yeni anayasasında bu hak yer almasına rağmen geriye kalan sorunlar yıllardır çözüme kavuşturulmuyor. Bir sorun sürüncemede tutulursa, bir başka çözüm yolu kendini dayatır. Dayatma ile gelen çözüm yolları da genellikle kanlı olur. Ne yazık ki, İslam ülkelerinin yöneticileri, kendi iradeleriyle sorunları salah ve barış içinde çözme yeteneğini gösteremiyorlar.

Kürd ve Kürdistan sorunu barış içinde tüm bölge halklarının lehine olacak mahiyette nasıl çözülebilir?

Kürdistan Birleşik Federasyonları modelinin, böyle bir çözüm için uygulanabilir bir formül olduğu inancındayım.

Bu formülün ilk adımı Irak'ta atılmış ve yerine oturmuş durumdadır. Güney Kürdistan Kürdleri, böyle bir formülü uygulayabilecek birikim ve tecrübeye sahip olduklarını kanıtlamış durumdadırlar. Irak'ın yeni anayasası gereği yapılır, Güney Kürdistan'ın siyasal sınırları ve geriye kalan sorunları çözülürse, birinci adım tam anlamıyla gerçekleşmiş olacaktır.

İkinci adımı Türkiye'nin atması gerekiyor. Esasen birinci adımın atılmış olması ve güneydeki Kürdlerin Türkiye ile olan yakın ve sıcak ilişkileri ve de bu konudaki ilgileri dikkate alınırsa, Türkiye'nin bu adımı atması için koşullar oldukça iyileşmiş sayılır. Türkiye, gecikmeden kendi içindeki Kürdlerin haklarını tanıyarak ikinci adımı atmalı.

Türkiye'nin atacağı adım, iki şekilde olabilir:

1- Türkiye'deki Kürdlere federasyon hakkı tanımak. Bu formüle, nüfus kaymaları, nüfus dağılımı, iki ulus arasındaki entegrasyonun mahiyeti gibi nedenlerden ötürü Kürdlerin içinden de önemli bir kesim uygulanabilir olarak bakmıyor. Bu çegincelere rağmen Kars, Iğdır, Erzurum, Sivas, Erzincan, Elazığ, Malatya, Kahramanmaraş, Gaziantep gibi nüfusun iç içe girdiği iller dışarıda tutularak ve yeni bir nüfus dalgalanmasına ve göçe imkan vermeden geriye kalan saf Kürd bölgelerinde yer alan 13 il için bu formül uygulanabilir.

2- Yukarıda adı geçen illeri de içine alacak bölgeyi Kürdistan eyaleti olarak ilan etmek ve bu eyalet sınırları içindeki Kürdlerin eğitim, yönetim sorunlarını adalet ve eşitlik temelinde çözüme kavuşturmak.

Her iki formül de uygulanabilir ama sanırım ikinci çözüm yolu birincisine oranla daha çok taraftar bulur.

İkinci adımın gerçekleşmesini takiben iki Kürd federasyonu veya iki Kürd bölgesi arasında vize, pasaport ve gümrük işlemleri de kaldırılmalıdır. Bu durumda güney ve kuzey Kürdleri arasındaki engeller kalkmış olacak, siyasi sınırlar anlamını yitirecektir. Gerçekte sadece Kürdler arasında değil, Türkler ile Kürdler arasındaki sınırlar da kalkmış olacaktır. Bölünme değil, bütünlük sağlanmış olacaktır. Edirne'den Kerkük'e uzanan bir hatta kardeşlik, adalet, özgürlük ve barış ikame olacaktır.

İkinci adımın gerçekleşmesi, üçüncü adım olan Suriye'deki Kürdler için de aynı çözüm imkanının uygulanma şansını arttıracak, onların da bu formüle katılımlarını  kolaylaştıracaktır.

Sureye'deki Kürdlerin de federasyon veya eyalet hakkına kavuşup birliğe katılmasıyla Kürdistan Birleşik Federasyonları formülü hayata geçmiş olacaktır.

Bu siyasal projenin hayata geçmesinde Türkiye'ye tarihi ve önemli sorumluluklar düşmektedir. Zira uzun asırlar boyu Kürdlerin müstakil devlet şeklinde olmasa da beylikler halinde ve arada sınırlar olmaksızın bir arada yaşamalarının garantörü olmuştur.

Kürdistan Birleşik Federasyonları'na partner olabilecek en gerçekçi ülke Türkiye'dir. Tarihi birliktelik bunu iktiza etmektedir. Arada güçlü bir ortak tarih bulunmaktadır. Arka plandaki bu tarihi imkandan yararlanarak Ortadoğu'nun ortasındaki büyük Kürd sorununa bölgesel bazda çözüm imkanını ve fırsatını Müslüman Türklerin ve Kürdlerin zamanında ve dikkatli değerlendirmesi gerekir. Zira tarihi fırsatlar sık tekerrür etmez. Kürdler ile Türklerin adalet, eşitlik ve özgürlük temelinde geliştirebilecekleri ittifakın faydaları kendilerini de aşıp Ortadoğu ve İslam dünyasına ulaşır.

Bu büyük ittifakın gerçekleşebilmesi için Türklerin basiretli, ferasetli ve cesur hareket etmesi gerekir. Birliği ve ittifakı, Türk ulusu ve değerleri temelinde değil, Kürd-Türk kardeşliği ve eşitliği temelinde aramalıdır.

Bir bütün olarak Kürdlerin çoğunluğu da böyle bir ittifaka mütemayil ve hazır olmakla beraber kendi aralarındaki çatışmacı ve ayrışmacı zihniyeti kontrol etmeleri gerekir. Çünkü Kürdlerin kendi aralarında da ciddi sorunları ve birlikte hareket edememeye dair derin kültürleri vardır. Kürdlerin kendi aralarındaki ittifakı, büyük ittifakı kolaylaştırır, aksi ise zorlaştırır veya imkansız kılar; tarihteki bir çok fırsatın bu sebeple yitirildiği gibi.

İran Kürdistanında egemenlik kuran İsmail Ağa (Sımko), güneyde Kürd hükümeti kuran Şeyh Mahmut Berzenci ile birleşerek büyük Kürdistan hedefini tasarlıyordu. Bu vesileyle Şubat 1923'te büyük bir ordu ile Süleymaniye'ye Şeyhi ziyarete gider. Orada gördüğü yönetim tarzı, onu umutsuzluğa sevk eder ve böyle bir birlikteliğin gerçekleşemeyeceği kanısına varır. Ayrılırken Şeyh'e uyarılarda bulunur. Uyarılarından biri, "Ya akrabaların, kabilen ve kardeşlerinden yana olursun veya hükümet sahibi ve hükümdar gibi davranırsın" der. İsmail Ağa, Şeyh Mahmut Berzenci'yi güçlü ve muktedir bir hakim olarak göremez.

İsmail Ağa'nın değerlendirmelerinin doğru olup olmadığı tartışılabilir ama kimin haklı olup olmadığından daha önemli olan ve neticeye dönüşen konu, Kürdlerin kendi içlerindeki zaaflarından dolayı bu tarihi fırsatı kaçırdıklarıdır. İsmail Ağa ile Şeyh birleşebilseydi, Kürdlerin tarihi farklı şekillenecekti.

Akil Kürdlerin, buna benzer çok sayıdaki tarihi örneklerden ders alarak bu yeni dönemde şekillenmeye başlayan fırsatları değerlendirebilmeleri için klasik feodal zihniyetten ve de siyasi, modern örgütsel feodalizm eğilimlerinden uzaklaşıp bütün Kürdlerin dini ve tarihi değerleri temelinde büyük düşünerek, doğru hareket etmeleri, hem bütün Kürdlerin birleşmesine hem de Türkler ile daha üst düzeyde bir ittifak geliştirmelerine önemli katkılar sunacaktır.

Kürdistan Birleşik Federasyonları tanımı ve formülü, bir çok kimsede özellikle de devlet yöneticilerinde "bu formül, Büyük Kürdistan Devletine doğru bir adımdır" endişesini uyandırabilir. Böyle bir kaygı yersizdir. Zira beşer tarihi, hiçbir devletin ve siyasi sınırın daim olmadığını sayısız kez göstermiştir. Bütün Kürdler, her türlü iddialarından vazgeçip uslu yerinde otursalar dahi, bugünkü devletler ve onların sınırları daim olmayacak ve zamanı geldiğinde değişecektir. Devletlerin bakiliğini savunanlar, yalan konuşuyorlar. Çünkü kendileri de tarihin akışını biliyor ve hiçbir devletin ebedi olmayacağına inanıyor. Hakikat böyle iken, tarihin akışı içinde bir kez de koşullar Kürdlerin büyük bir devlet olmasını gerektirecekse, bunda korkulacak ne vardır? Kaldı ki, asıl mesele, şu veya bu kavmin devlet kurması değil, bütün kavimlerin adalet, kardeşlik ve özgürlük içinde birlikte ve ittifak halinde yaşamasıdır. Biz de burada bu birliği ve ittifakı savunuyoruz. İlmi ve tarihi verilerle çelişen yersiz korkulara kapılarak Kürdlere hakkını vermekten korkmak, bunun yeni bölünmelere yol açacağını savunmak, dar görüşlülüktür, kısır düşünmektir, kendi ulusal değerlerini birliğin esası saymaktır.

Tarihi tecrübeler, tarihi imkanlar, Kürdler ile Türklerin büyük bir ittifak içinde olabileceğine hükmediyor. Bu ittifak, federatif yapı şeklinde de olabilir, gün gelir iki büyük devletin ittifakı şeklinde de hayat bulabilir. Önemli olan, değerlerimiz temelinde birlik ve ittifaktır.

Kürdlerin bir gün devlet olabileceklerine imkan sunabilecek her türlü düşünce ve siyasete bölünme fobisiyle karşı çıkanlar ve böylece kendi ellerimizle ve kendi irademizle oluşturabileceğimiz vahdet imkanını dışlayanlar şunu bilmeli ki, esasen bu yaklaşımları bölünmeye zemin hazırlayacak ve gün gelecek dış güçlerin müdahalesi sonucu siyası sınırlar değişecek ve işte o zaman birlik, ittifak ve vahdet imkanları tümden yok olacaktır. Bugün birliği, ittifakı ve vahdeti oluşturabilmek bizim elimizdedir ama bu imkanı değerlendirmez isek, yakın gelecekte olabilecek bölgesel savaşlar gerçek bölünmelere neden olacaktır, hem da kanlı bir şekilde.

Kürdlerin ve Türklerin akil adamları, alimleri, aydınları, mütefekkirleri bu iki ulus arasındaki çok değerli bağlar üzerinden eşitlik, kardeşlik, adalet temelinde büyük birlik için çaba göstermelidir.

Kürdistan Birleşik Federasyonları, bu çabaların ilk adımı olmaya adaydır.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.