1. YAZARLAR

  2. Fikret YAŞAR

  3. Kurd Devletleri - Alamut Kurd Devleti
Fikret YAŞAR

Fikret YAŞAR

Fikret YAŞAR
Yazarın Tüm Yazıları >

Kurd Devletleri - Alamut Kurd Devleti

A+A-

Onuncu yüzyılda İslamiyet içinde büyük bir hızla gelişenİsmailli Mezhebi Kurdıstan coğrafyasında da büyük bir taraftar kitlesi kazanmıştı.

Alamut Kurd Devletinin kuruluşu da bu mezhebin Kurdıstan’da güçlenmesi sonucu inanç temelinde var olmuş ve 179 yıl bölgede hüküm sürmüştür.

Devletin kuruluş sürecini daha iyi anlayabilmek için İsmailli mezhebinin ortaya çıkış ve gelişme sürecinden bahsetmekte fayda vardır.

Bu mezhebin kurucusu İmam Nuşair’dir.

İmam Nuşair Abbasi Halifesi El Muktedirin veziri olduğu zaman Kurd Hemdani Devletine yaptığı gezi sırasında bölgedeki insanları dini yorumlarıyla etkisine almış ve rehberliğini yaptığı tarikatın (Mezhep) ilk tohumlarını Kurdıstan’a serpmiştir.

Bu tarikatın gelişmesiyle beraber İslam dünyasında huzursuzluklar tekrar baş göstererek çatışmalara sebep olmuştur. Sünni çoğunluğun şiddetine maruz kalan  tarikat, gizli çalışmalarla bölgede varlığını sürdürmüş ve ilk defa Fatımiler döneminde Mısırda iktidara geldikten sonra bölgede alenen ortaya çıkmıştır.

Tarikatın kurucusu İmam Nuşair olduğu halde ismini altıncı imam Cehfer-é Sadık’ın oğlu İsmail’den almaktadır.

İsmaillilere göre Nuh, İbrahim, Musa, İsa, Muhammed, Ali ve İsmail’inoğlu Muhammed / Mehdi  Allah’ın gerçek peygamberleridir.

Diğer İslam’i mezheplere göre pratik yaşamda daha sosyal ve daha ilerici bir yapıya sahip olan İsmailli Mezhebi Arap kültürüyle İslam’ı ayırarak Arap baskı ve sömürü düzenine karşı  mücadeleyle farkını ortaya koymuştur. Egemenlik alanında bulunan tüm insanların dini inançlarını ve ibadetlerini serbestçe yapmalarına imkan tanıdıkları gibi, sosyal alanda da eşitlik prensibine uyarak fakirlerin desteklenmesi ve toprakların ihtiyaç sahiplerine  dağıtılması yönünde de çaba sarf etmişlerdir.  İlerici ve sosyal devlet anlayışları sayesinde iktidara geldikleri Mısırda  (Fatımiler) halkın sosyal yaşam düzeyi  geliştirilmiş ve çağının yüksek refah düzeyi yakalanmıştı.

Yakaladığı refah düzeyi ile İslam coğrafyasında büyük bir etki yapan  İsmailliye mezhebi, bu olumlu etkiyle Kurdler tarafından da kabul görmüştü...  

Arap kültür emperyalizminin sert  ve katı kurallarına uyum sağlayamayan Kurdler ve diğer Arap olmayan halklar antik Mezopotamya dinlerinden faydalanarak -yerel düzeyde sentez kurmuş- inançlarında özgünleşmeye çalışmışlardı. İncelendiğinde Kurd gelenek ve göreneklerinin bu sentezde ağır bastığı ve zamanla bunun sofizm ve tasavvuf olarak Kurd yaşamına girdiği görülür.

Bu mezhep, Kurd Ziyar Devleti’nin hükümdarı Kawus-ê Kur-ê Keylan Şahzamanında (1069-1077)  Hesen EL SEBAH tarafından Mezopotamya’da yayılmış ve kısa bir süre içinde de Kurd aşiretlerinden  60.000 civarında sempatizan toplayarak askeri bir güç haline gelmişti.

Hesen  EL SEBAH ; Doğum tarihi ve yeri bilinmemekle birlikte bazı kaynaklar Irak Necef’te, bazılarına göre de İran’ın Kum kentinde doğduğu ve eğitimini de Kum ve Rey kentlerinde tamamladığı ileri sürülmektedir. Eğitimini Şii Mezhebi üstüne tamamlayan SEBAH, İsmaillilerin merkezi olan Fatımi Devleti’nin başkentine giderek Kahire ve İskenderiye’de dönemin bilginlerinden dersler aldı. 1078 yılında Kurdıstan’a döndükten sonra  İsmailliye mezhebini yaymaya çalışarak bölgede gidilmedik kent bırakmayan SEBAH, gezisi sırasında  hayran kaldığı ve stratejik öneme sahip bulduğu  Alamut Kalesini kendine üs yaptı (1090). Alamut kalesiElburz Dağları’nın ulaşılması güç ve korunaklı bir bölgesinde yer almaktadır. Nitekim Selçuklular ve diğer istilacı kavimlerin defalarca  saldırılarına karşı kuşatmalara dayanmış ve ele geçirilememiştir.

SEBAH’ın örgütlendiği dönemde aynı bölgede Kurd Ziyar Devletibulunmaktaydı. Ancak Ziyar devleti o sırada iç çekişmelerle beraber Kurd Buveyhi Devletinin baskısı altındaydı. SEBAH mevcut kaostan yararlanarak Ziyar Devletinin Kuzey topraklarına el koydu ve uzun süren iç savaşlardan sonra nihayet 1077 yılında Kurd Ziyar Devletinin yıkılmasıyla beraber Kurd Alamut Devletini kurdu.

Alamut kalesinde amacına ulaşarak üs kuran SEBAH, uyguladığı strateji ile yakın civardaki kaleleri de fethetmiş ve gerçekleştirdiği sosyal reformlarla mezhep üyeleri arasında kardeşlik bağlarını güçlendirip güçlü bir topluluk oluşturmuştu.

Alamut Kalesinin ele geçirildiğini ve yeni bir devlet kurulduğunu öğrenenSelçuklu veziri Nizamılmülk, Kaleye sefer düzenleyerek kuşatmaya aldı.Horasan Kurdler’inden olan vezir Nizamülmülk Selçuklu sarayına gelmeden önce Horasan Valisinin yanında devlet işlerinde yetişmişti. Kuşatmayı dört ay boyunca devam ettiren ve mezhep üyelerine zulüm uygulayan vezir, fedailer tarafından bir suikastla  ortadan kaldırıldı. Bu dönemde Selçukluda taht kavgası başlamıştı, durumu iyi değerlendiren SEBAH örgütlenme alanını daha da geliştirerek Selçuklunun üst düzey yöneticilerini bile İsmailli mezhebine dahil etti.

Bölgenin istilacılarına karşı bilinçli bir örgütlenmeyle muazzam bir sistem kuran Hesen EL SEBAH, tarihi çarpıtan işgalci kavimlerin naylon tarihçileri tarafından aşağılanmakta ve müritlerinin haşhaş içerek teröre başvurduğu ileri sürülmektedir. Bu nedenle de işgalciler SEBAH’ın adamlarına “Haşhaşiyan” (Haşhaşiler) adını vermiştir. Haşhaşin’in Türkçe anlamı ‘sır bekçileri’dir.

“Hış” ;  Kurdçe susmak ve düşünmek fiillerinin karşılığıdır. “..yan “ eki takıldığında çoğul isme dönüşmektedir. “Hışhışin” anlam olarak gizlilik ve düşüncenin örgütlü ifadesidir Kurdçe.

Bu kesim derin düşünce  yani meditasyonla bölgedeki egemenlere karşı – yüksek görev bilinciyle- mücadele etmiştir. Gizlilik ve bilginin yarattığı derin inanç çerçevesinde başarıya ulaşan bu topluluğu çözemeyen zamanın egemenleri onları uyuşturucu çeteleri, yoldan çıkanlar vb gibi ifadelerle suçlamışlardır. Günümüzdeki egemenler de hala kendilerine karşı savaşan kesimleri  terörist, Zerdüşti, Ermeni, ya da “uyuşturucu kullanan kandırılmışlar… vb gibi yakıştırmalarla suçlamaktadırlar…

SEBAH tanrı otoritesinden yola çıkarak grup üyelerine kötülüğe, haksızlığa ve istilacılara karşı asla ve asla boyun eğmemelerini ve bu uğurda yaşamlarını ortaya koymalarını öğütlemiştir. Bu nedenle SEBAH’ın öğrencileri yer yer fedai eylemler geliştirip haksızlıkların üstüne gitmiş, hain ve işbirlikçilere suikastlar düzenleyerek ortadan kaldırmışlardır. Doğal olarak buna karşı olan egemen işgalciler de  bunun karşıt propagandasını yapmıştır. Ama bilinmelidir ki bir kişiye ne kadar uyuşturucu verilirse verilsin, o kişi asla büyük risk taşıyan eylemler yapamaz, bilakis hantallaşır. Emanet coğrafyada iktidarı ele geçiren işgalciler -hala aynı zihniyetle- işgal ve zulme karşı savaşmak şiarıyla yola çıkan Kurdler’i(PKK-KCK) “kandırılmışlar, uyuşturucu kullananlar”  vb gibi… yalanlarla - psikolojik savaş yöntemleriyle  karalamaktadırlar.

Kandil kalesine pardon Alamut Kalesine Selçuklu ordusunun girememesi ve hatta Selçuklu yöneticilerinin bile bu örgüte bağlılık göstermesi bölgedeki otoriteyi Hesen SEBAH lehine çevirmişti. Hangi mevkide olursa olsun üyeleri / fedaileri gözünü kırpmadan verilen görevi yerine getirmiş ve bu yüzden de tüm bölgeye korku salmışlardı.

Hesen EL SEBAH’ın etkileme gücü, yüksek dehası, uyguladığı eğitim sistemi, taktikler ve sonuçları  onu önemli tarihi bir kişilik haline getirmiştir. Bu tarihi kişiliğin Halep’te, Latikya’da, Hama’da,ve tüm Suriye’de olduğu gibi, Persiya, Pakistan, Lübnan ve Kuzey Afrika’da bile sempatizan ve taraftarlarına rastlanır olmuştu. Günümüzde bile  tarafsız kesimlerin övgüyle bahsettikleri bu şahsiyet  1124 yılında  hakkın rahmetine kavuştu. SEBAH  öldükten sonra arkasında  güçlü bir silahlı örgüt ve sadece İran’da değil tüm Mezopotamya’da korkulur bir askeri güç bırakmıştı. Moğol istilasına kadar ayakta  kalmaya başaran Alamut Devleti  petrolün keşfi ve kuşatma sırasında patlayıcı olarak kullanılmasıyla beraber tarih sahnesinde çekildi.

Alamut Devleti 179 yıl bağımsızlığını koruduğu süre içinde 8 hükümdar tarafından idare edilmişti.
1256 yılında Moğol hükümdarı Xülagü Xan  (Cengiz) Sünni Müslümanlardan aldığı destekle Alamut Kalesine sefer düzenledi. Defalarca kuşatılmasına rağmen ele geçirilemeyen Alamut, bu sefer bilinmedik bir saldırıya maruz kalmıştı. Ulaşılması güç görünen kale duvarlarının altını oyan Moğollar açtıkları kuyulara petrol doldurarak ateşledi. Patlamalar sonucu yıkılan gediklerden kaleye giren Moğollar son hükümdar Hur Şah’ı ele geçirince Alamut Kurd Devletine de son verildi.…

(Devam edecek)

yuksekovahaber

KAYNAK:

  • Fedailerin Kalesi       -  W. BARTOL
  • Alamut'un Efendisi    -   P. AMİR
  • Kurdıstan Tarihi         -   E.XEMGİN
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.