1. YAZARLAR

  2. Cihan AKTAŞ

  3. Kur’an’ın somut, Müslümanların soyut kadını
Cihan AKTAŞ

Cihan AKTAŞ

Yazarın Tüm Yazıları >

Kur’an’ın somut, Müslümanların soyut kadını

A+A-

Sanıyoruz ki bir cümle kurulduktan sonra bilinçlerde bir karşılık buluyor ve artık o cümleden sonrakine geçebiliriz. Hayır, öyle olmuyor. Kuşaklar arasında konuşmalar sürdürülmediği takdirde bir anlayışsızlık veya yanlış anlama duvarı yükseliyor hemen. Bunun en yaygın örneklerinden biri Müslüman kadınların kamusal alanla ilişkisi. Bu ilişkiyi konuşurken konu hemen kadın-erkek ilişkilerine sıçrıyor. Kadınların çalışma hayatına atılması tuhaf bir sapma, modern bir heves olarak açıklanıyor. “Çalışan kadın” denildiğinde sabahın köründe yollara düşen ve insanlık dışı şartlar altında ailenin geçimine katkıda bulunmaya çalışan işçi kadınlar hatırlanmıyor da çoğu kez birer ekran simülasyonu olmaktan öte gidemeyecek dizi hikayelerinin “prezentabl”, tozsuz kirsiz kırışıksız iş kadınlarından hareketle mesele bir kaprise indirgeniyor. Oysa ne tek tip kadınlık var ne de tek tip çalışma hayatı.

Kadın emeği etrafındaki mülahazalar şimdiki zamanın okumasını yapmanın uzağında bir ahkamla sınırlı kaldığı ölçüde, bu konu üzerine konuşmalar da kendini tekrar eden monologlar düzeyinde seyrediyor.

Kimi kadınlar neredeyse binlerce yıldır ev dışı üretimlerini sürdürüyorlar. Kimi kadınlar şimdilerde teknolojinin sağladığı kolaylıklarla evden çıkıp trafiğe karışmama lüksüne sahip olarak bir kamusal varlık geliştiriyorlar. Birçok kadın günümüzde evinde fason üretim zincirine katılarak aile bütçesine katkıda bulunmaya çalışıyor. Küçük ev mekânı mecburiyetten atölyeye, büroya dönüşüyor. Aynı işi izbe mekanlarda yapmaya mecbur kadınların varlığını kim yadsıyabilir? Etrafımızdaki kadınların tamamı çekirdek ailenin konforu içinde yaşama şansına sahip mi? Beri taraftan kimi kadınları da o şekilde ekran seyirciliğiyle sınırlanmaya zorlayan bir hayat rahatsız edebilir.

“Beynine hava gitmiyor sanırım” demişti bir memure birkaç yıl önce, bana bu bağlamda mesaj yazan bir okuyucuma, fazla bulduğu bir soru karşısında. Başörtülü kadınların vesayet edilebilir, ağızsız dilsiz ya da cümlelerinin geçerliği olmayan kişilikler sayılmasının bir sebebi açık ki kamusal söylemlerden uzak tutulmaları. Mümin kadınlar evlere çekildiğinde mümin erkeklerin kamusal dili kimlerle paylaştığı sorusu var bir de. Şimdi söz konusu olan akli ve sanatsal yeteneklerle ilgili daha geniş kapsamlı ve yasaklı yılları telafiye dönük bir katılım. Siz karışmazsanız topluma, emeğine eneğiniz karışmazsa insanların, değerli ilkelerinizi ve önemli eleştirilerinizi kime, nasıl duyuracaksınız? Bir kez daha çözümün “ekran”a havale edildiğini duyar gibiyim. Beri taraftan evler küçülerek üretken anlamlarından uzaklaşırken mahremiyet hakkı bile Beatriz Colomina’nın ifadesiyle artık bir resimde, bir ekranda görünmeme hakkı halini almıştır.

“Kadının çalışması” tartışmalarında açık örtük başörtülü kadının vasıfsız sayılan işçilik alanlarında değil de zihni bir çaba, geliştirilmesi gereken özel bir beceri gerektiren alanlarda varlık göstermesidir asıl problemli sayılan. Ne de olsa nitelik gerektirmediği düşünülen alanlarda kadınlar her zaman çalıştılar, mecburen çalışmayı sürdürdüler.

Kamusal dil ortaklığından yoksunlukla gelen anlaşmazlıklar

Kadınların çalışma hayatı konusundaki indirgemeci bakışların mütedeyyin genç kuşak kadınlarda ve erkeklerde bulduğu başka türlü bir yankı var artık. Benim kuşağım Müslüman kadın ve erkek arasında baskın olan vesayet ilişkisi mantığını velayet ilişkisi düzleminde konuşmak için çok çaba gösterdi. Ancak geçen yıllar içinde bütün o tartışmalar hiç yapılmamış gibi kadın erkek ilişkilerini ve kadın meselelerini son tahlilde vesayet mantığıyla yorumlamanın sürmesi ve bunun pratiğe yansıyan tuhaf muameleleri genç kuşağın da sorunları vesayete itiraz eden protest bir dille konuşması gibi bir sonuç ortaya koyuyor.

Saygıdeğer bir hocamız bütün kadınlar laf olsun diye çalışmak istermiş gibi kadınların çalışmasının erkekleri nasıl mutsuz ettiği üzerine açıklamalar yaptı yenilerde. Bir diğer saygıdeğer hocamız hamile kadınların sokakta yürümelerini eleştirirken araba ile ulaşılacak bahçelerden söz ediyordu. Gelgelelim bu ülkede metro ve otobüse binerek iş yerine ulaşmaya çalışan yüz binlerce kadının geçim mücadelesi somut bir gerçeklik. Bu kadınların çoğu da kendilerini daha mutlu edecek, yol kahrı çekmelerini gerektirmeyen işlerde çalışmak isterdi. Aralarında kimileri belki gizli işsiz, kimileri ola ki evde ruhu daraldığı için çalışmaya çalışıyor. Bunun bir kendini anlamlı hissetme arayışı, bir geleceğe dönük güvensizlik meselesi olmasının tek sorumlusu kadınlar mıdır? Evlerin, modern şehirlerin, “saygın kadın” algılarını üreten ve dolaşıma sokan kültürün, kadını “kaşık düşmanı” saydıran bakış açısının, ev içi emeğini gözden düşürerek “ev kadınlığı”nı asalaklıkla bir tutan tavır ve söylemlerin sorgulanması daha mı az önemsiz? Ne yazık ki önemli toplumsal meselelerin sebepler değil sonuçlar üzerinden tartışılması, meseleleri doğru okumanın önüne sürekli yeni perdeler geriyor.

Bu tespitlerimi hayatın işe dönüştüğü post-fordist üretim devrinde hayli irtifa kaybeden “değerli olan ücretli iş/emek” olgusu üzerinden değil, toplumsal başarı ölçülerinin elbette “fıtrat”ı zorlayan, zora koşan baskısı üzerinden yaptığımı belirtmeliyim. Bana kalırsa kadın-erkek beraberce ve ister istemez bir kamusal alan y/alanını düzeltmeye dönük öldürücü bir faaliyet içindeler, kimileri açık/örtük bir dönüşüm gerçekleştirme umuduyla sürdürüyor bu çabayı. Değerli işin ise mekânı yok; o kişinin ihlâsı ve gayretiyle/çabasıyla/sa’yi ile var ettiği bir eser. Dolayısıyla işin değeri sadece helalinden kazanç getiren herhangi bir işe sahip olmakla sağlanmıyor olsa gerek. Bununla birlikte açık ki severek yaptığımız iş bakışımızı güzelleştirirken, severek değilse de doğru bir amaç için ve layıkıyla yaptığımız işle de olgunlaşırız. Sahip olunan iş gerçekten değerli mi, anlamlı mı? Daha da önemlisi o iş her ne ise onu layıkıyla icra edebiliyor muyuz? Ev üzerinden çalışmak mı dediniz? Artık hayatın bürokratize olduğu zamanlarda “ofis ev” diye bir uygulama var, ama daha ziyade seçkin kesimlerin yararlandığı bir yol yordam bu. DEVAMI İÇİN>>>>

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.