1. YAZARLAR

  2. Nihat GÜR

  3. Koruma Refleksi ve Çıkmazları
Nihat GÜR

Nihat GÜR

Yazarın Tüm Yazıları >

Koruma Refleksi ve Çıkmazları

A+A-

 

Bulunduğu coğrafyanın ve çağın taşlaşmış kalplerini, dumura uğramış idraklarını berraklaştırarak engelleyici duvarları yıkmak isteyenler, esnek ve gelişime açık olmalıdırlar. Halkın bir kısmını diğer kısmından ayıran, kutuplaştıran, kamplaştıran, ötekileştiren her sistemin koruma refleksi, aslında tükenmişlik sendromuna teslimiyettir.

 

Geçmiş zamanda gerçekleştirilen mükemmel çalışmalar an içinde süreklilik arz etmiyorsa anlamsız ve ruhsuz olacaktır. Geçmiş zamanlarda yapılan güzel çalışmaların sihirli gücü ile avunmak ve bu kazanımlar üzerinden eleştirilere, muhalefete karşı korumacı bir refleks içinde olmak çıkmaz sokağa girişin ilk adımıdır.

İstediğiniz kadar yapmış olduklarınızın kusursuzluğu ile övünün, halka dilediğiniz kadar açıklamalar yapın, bunlar çok da bir anlam ifade etmeyecektir.

Varoluş, süreklilik arz ettiği için, toplumsal yönetim ve öncülükte diri, birleştirici, kuşatıcı ve ilerlemeci sürekliliği kim halka takdim ediyorsa güç ona tevdi edilir.

Halkın özgürlükler ve haklar alanı ne kadar genişletilip, devletin koruma refleksli alanı daraltırılırsa, çıkmaz sokaklardan, aydınlık sokaklara o kadar güçlü bir yöneliş sağlanacaktır. Koruma refleksinin hiçliğe götüren karanlığından, varoluşun gayesi eksenli inşa ve ihya ereğine Mümince adımlar atılmalıdır. Muktedir olan gücün var olan imkanları korumak adına kitleleri köreltici politikalarına, halk yararına olan, gelişmeye ve birleşmeye açık alanlar var ederek durmak gerekir. Bu, devlet, iktidar, cemaat ve ya herhangi toplumsal bir yapı olabilir.

Bir medeniyetin, halkın, sistemin çürüyüp kendine ve insanlara zarar vermemesi için Sünnetullahın hayat kanunlarına tezat olmamak gerekir. Ya fayda üzere yenilenme gaye edinip gerçekleştirilecek, ya da kendinden sonrakiler için ibret alınması gereken bir tecrübe olarak tarihteki yerini alacaksın.

Elde edilmiş olan kazanım ve güzelliklerin korunması, eleştiriye kapalı hale getiriyorsa bu fayda yerine zarardır. Bu, bireyden en üst toplumsal yapıya kadar böyledir. Ait olduğu medeniyet ve toplumun yaşam damarlarına taze kan ve değerler arz etme gayretinde olanlar eleştiriye ve farklı dokunuşlara açık olma mesuliyetindedirler.

Elde ettiğini ne pahasına olursa olsun koruma çabasında olanlar, asla ama asla kendi doğruları dışında hiçbir doğruya var olma hakkını tanımazlar. En

yakınındakilerine bile şüpheyle bakar, bu şüphenin karanlık labirentlerinde hem kendilerini hem de yola çıktıklarını heder ederler. Çünkü onlar için artık yenilenmeyi, gelişmeyi, ilerlemeyi teklif edenler bile düşmandırlar. Her yeni adım onlar nezdinde ne pahasına olursa olsun koruma çabasında olduklarından bir adım daha uzaklaşma olarak addedilmektedir. Artık onların kararı dışında hiçbir karar daha iyiye, güzele yol alma babında var olana katkı sunacak değere ve amaca haiz değildir. Her eleştiri yıkıcı ve düşmandır. Ya onlardansın ya da hendeğin diğer tarafındaki ötekisin.

Özgün fikirleri olanlar, elde edilene yeni bir şeyler katmak isteyenler yok hükmündedir ve ya yok edilmelidirler. Kutuplaşma, restleşme ve düşman kamplara ayrılma artık en güçlü gaye ve gerekliliktir. Bu süreçte artık kim skolastik doğruya doğru derse o dost, kim farklı bir şey dile getirirse o ötekidir.

Kendi doğrusunu dayatan ve onu koruma refleksinde olan güç kemmiyet olarak daha az konumda da olabilir. Kendi doğrusunu koruma adına kendini dayatan tüm sistem ve güçler aynı kategoridedir.

Farklı olan her yaklaşımı küçümseyen, aşağılayan zihnin kendisi aslında hastalıklı bir zihindir. Nefret, intikam ve hased duyguları ile esiri olduğu vebayı yakınındakilere de bulaştırarak toplumu da hastalıklı hale sokacaktır. İnsani ilişkilerden toplumsal yapılanmaya, siyasetten ekonomiye, eğitimden ahlaka yaşamın her alanında bencil, çıkarcı, menfaatperest, politik, madrabaz, kindar kişilikler olacaktır. Bunlar toplumsal vitrini süsleyen kişilikler olarak da en önde yer edinebileceklerdir.

Koruma refleksi olması gerekeni korumanın dışına çıkarılıp, değişime ve gelişime açık olması gereken kazanımları korumaya çalıştığında toplumsal ve sistemsel çürüme güçlü bir ivme kazanacaktır. Halkın ve özellikle yeni neslin bilincini ve kalbini karartacak olan bu duruma karşı, halkın maddi- manevi sağlıklı olmasını sağlayacak birliktelikler oluşturulmalıdır. Bu birliktelikler gelişim, diğergamlılık, kuşatıcı, tahammül refleksleri ile toplumsal uzlaşma gücü haline getirilmelidir.

Korunması gereken kutsallar ve değerler elbette vardır. Her daim değişime ve eleştiriye açık olması gereken kazanımlar asla bunların yerine ve ya yanına bile konulmamalıdır. Her İslami şahsiyet ve sistem bunu en iyi şekilde yaşama ve örnekleme mesuliyetindedir. Koruma refleksi Allah’ın helal ve haram sınırları içerisinde anlamlı kılınmalıdır. Allah’ın helal ve haram sınırlarını ne elimizdeki gücü korumak adına, ne de nefsi kutsallarımızı güçlü kılma adına ihlal etmemeliyiz.

Zemini Allah’ın koyduğu hükümler ile güçlendirilmiş, toplumsal uzlaşısı istişare ve insanlığın ortak değerleri ile inşa edilmiş her refleksin ufku ve yolculuğu saadete ve güzel ahlaka doğru olacaktır. Çürümemek, kokuşmamak ve hiçliğe teslim olmamak için Kur-an’ın ve Sünnetin aydınlığında her daim kendimizi ve gayemizi eleştiriye açık tutarak, özeleştiri için de tefekküre zaman ayırmalıyız. Hem birey hem de içinde yer almış olduğumuz tüm yapı ve sistemler için bunları işlevsel kılmalıyız.

Çağımız ve insanlık için, hak ve hakkaniyet için her daim ilahi hükmü koruma gayesinde olma duası ile.

 

 

 

 

 

                   

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum