1. YAZARLAR

  2. Mithat Sancar

  3. Kobanê yangını
Mithat Sancar

Mithat Sancar

Basnews
Yazarın Tüm Yazıları >

Kobanê yangını

A+A-

Bağıra çağıra “geliyorum” diyen felaket, maalesef geldi. IŞİD’in Kobanê’ye yeniden saldırması, felaketin başlangıcıydı.

IŞİD, önceki saldırılara nazaran çok daha ağır silah donanımıyla ve kalabalık birliklerle Kobanê’yi kuşattığı anda, dönüşü çok zor bir yola girildiği belliydi. Bu yolun sonunun Kürtler ve Türkiye açısından bir “felaket” olabileceği aşikârdı.

 IŞİD’in ilerleyişini durduracak “dışarıdan bir müdahale” olmadığı takdirde, kuşatmanın giderek daralacağı ve savaşın Kobanê merkezine kayacağı görülüyordu. IŞİD’in silah ve lojistik beslenme konusundaki bariz üstünlüğü karşısında, YPG’nin direnişinin bu gelişmeyi önleyemeyeceği, en fazla geciktirebileceği ortadaydı. IŞİD’in şehre girmesi ise, tam anlamıyla bir felaket demekti. IŞİD Kobanê’ye girince, şehir hemen düşmüş olmayacaktı, YPG sonuna kadar direnecekti. Ama bedel çok ağır olacaktı. Her gün onlarca insan ölecek ve yaralanacaktı. IŞİD’in şehri yakıp yıkmak ve sivilleri kitlesel bir şekilde katletmek için her şeyi yapacağı da kesindi. Bu ateşin Kobanê’yle sınırlı kalmayacağını, hızla ve şiddetlenerek Türkiye’yi saracağını anlamak için derin analizlere ihtiyaç yoktu, çıplak bir bakış yeterliydi. Bunun anlamı da “felaket”ten başka bir şey olmayacaktı. Şimdi tam bu noktadayız, “felaket”in içindeyiz.

 Lakin bu “felaket” kaçınılmaz bir şey, bir kader değildir. Bunu savmak mümkün, hatta buradan bir “erdem”le çıkmak bile hiç zor değil.

Felaketi defetmek için yapılması gerekenler, şimdiye kadar yapılmayanlardır. Yani IŞİD’in Kobanê’ye doğru ilerlemesini ve şehir merkezine girmesini engellemek için ne yapılması gerekiyor idiyse, onlar…

 IŞİD kuşatmasının sıkılaştığı ve çatışmaların yoğunlaştığı günlerde, önerilen iki çare vardı: Kobanê’ye, daha doğrusu orada direnen YPG’ye silah yardımı ve koalisyon güçlerinin IŞİD mevzilerini bombalaması.

 Her iki konuda da kilit Türkiye’nin elinde. YPG’ye silah yardımı bakımından bunda tereddüt yok. Türkiye izin vermedikçe, Irak Kürdistan’ından veya başka kaynaklardan gelebilecek silahların Kobanê’ye ulaştırılması mümkün değil. Zira Kobanê, üç cepheden sarılmış durumda. Dünyaya açılan tek penceresi kuzey bölgesi, yani Türkiye sınırı.

 IŞİD’in elindeki ağır donanımlara, özellikle tanklara karşı kullanabileceği silahları YPG’ye ulaştırmak için, şu an görünen tek seçenek Irak Kürdistanı’ndan Kobanê’ye Türkiye üzerinden bir koridor açmak. Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani, kendilerinin buna hazır olduklarını belirtti. Birkaç gün önce Barzani’nin Türkiye’den bu konuda izin talebinde bulunduğuna dair haberler de çıktı.

Türkiye, bugüne kadar buna yanaşmadı. Hükümetin ve ona yakın çevrelerin gerekçelerinden biri, bunun IŞİD’le açık bir savaşı göze alma anlamına geldiği ve bunun da ağır sonuçları olacağı şeklinde. Diğer gerekçe de, kabaca söylersek, YPG’ye silah yardımına izin vermek, PKK’yi silahlandırmak olacaktır; Türkiye bunu yapamaz.

Her iki gerekçe de sağlam ve inandırıcı değil. Türkiye, IŞİD mi Kürtler mi tercihinden kaçamayacağı bir noktaya gelmiş durumda. Zaten IŞİD’i kolladığı, dolayısıyla Kobanê’deki saldırıdan sorumlu olduğu yönünde Kürtlerin önemli bir bölümünde güçlü bir algı, hatta kesin bir inanç var. Sadece Kobanê’yi değil, Rojava’nın diğer bölgelerini de tehdit eden ağır bir talanı ve muhtemel bir katliamı önlemek en çok ona bağlıyken, Türkiye’nin bunu yapmaması, objektif olarak Kürtlerle yıkıcı bir savaşı göze aldığı anlamına gelecek.

 Son haftalarda ciddi hasar görmesine rağmen her iki tarafın da henüz resmen bitirmediği çözüm süreci, bu açıdan büyük imkân sunuyor. Bu imkânın hayata geçmesi için ön şart, hükümetin sürecin Türkiye’yle sınırlı olmadığını ve Rojava’yı “doğal olarak” kapsadığını kabul etmesi; bunun da ötesinde, Rojava’nın bu sürecin aşil topuğu olduğunu görmesidir. Esasen sürecin nihai hedefinin ve anlam çekirdeğinin, bu sınırları fiilen kaldırmak ve/veya anlamsızlaştırmak olduğu, başından beri konuşuluyor. Sürecin tarafları, farklı hesap, biçim ve gerekçelerle de olsa, bu hedefi benimsemiş görünüyorlar.

 Kobanê’deki ateşin Türkiye’ye düşmesiyle birlikte, hükümet yetkililerinin sıkça kullandığı “sınırlarımızın dışındaki olaylar” ifadesi, bu hakikati kabullenmekte zorlandığını gösteriyor. Bu inkârın, Kürtler için acı bir alay; politik açıdan da, sinizmden yıkıcılığa doğru hamle olma dışında bir anlamı yok.

 Kobanê direnişine destek amacıyla başlayan gösterilerin hızla bir iç savaş havasına evrilmesi, tehlikenin ne kadar içeride, yakın ve yakıcı olduğunu gösteriyor. Lakin bu felaket ortamını bir erdeme dönüştürmek, yani Türkiye’yle  Kürtler arasında eşitlikçi ve demokratik bir ittifaka dönüştürmek için hâlâ vakit çok geç değil.

Ve insanlığın acı tecrübelerinden damıtılmış bir uyarı herkese: “Bütün iç savaşların ortak paydası, yıkım ile özyıkım arasındaki ayrımın ortadan kalkmasıdır.' İç savaşların galibi olmaz. Adil bir barıştan ise hiç kimse kaybetmez… (BasHaber Gazetesi)

http://basnews.com/tr/Article/Details/Koban--yangini/1432

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.